7 Mart 2021 Pazar

Baldan Tatlı Zehirli Öfke!

Bir 8 Marta daha ulaştık sürünerek.
Kadına şiddet haberleri ndeme adeta sabitlenmiş, yurdun dört bir yanından her gün en az bir taciz, tecavüz, şiddet, cinayet haberi geliyor. 
Haberlerdeki isimler değişiyor, yaşananlar ise hep aynı.

Öfke duymak, lanet okumak, sokaklara çıkmak, haykırmak, şiddet üzerine yazılar yazmak, aklıselim konuşmalar yapmak, efendi gibi anlatmak, protesto yürüyüşleri düzenlemek, hiçbirisi ama hiçbirisi bu gidişata çözüm olmuyor.
Topluma ayna tutmak için yazılan yazılar birkaç kişi arasında kafa sallamasıyla onaylanarak okunuyor. Kadınlar tarafından düzenlenen programlar, seminerler, sempozyumlar yine kadınlar tarafından izleniyor.  Televizyonlardaki tartışmalarda kadın konusu kendisine yer bulsa da izleyen erkekler tarafından kale alınmıyor. Kumanda üstünlüğü ile kanal değiştiriliveriyor. 
Zaman zaman verilen 'Kadına yönelik şiddet araştırılsın' önergesi her seferinde MHP ve AK Parti oylarıyla reddediliyor. Kadınların sesini duyurmaya çalışan kadın dernekleri her sokağa indiğinde, eylem henüz daha başlamadan polis tarafından orantısız şiddet uygulanarak bastırılıyor.

Sevmiyorsunuz!
Devletin kadını sevmemesi diye bir kavram olamaz, ancak her yıl gittikçe artan kadın cinayetlerine bakınca, bu hükümet kadınları sevmiyor diyorum...
Şiddet uygulayanları incelediğimizde karşımıza hep aynı, öfkeden beslenen, vatanı ve bayrağı kendine malzeme eden, arabesk maço tavırları erkeklik zanneden, sosyal medya hesaplarını atarlı giderli sözlerle bezeyen, kulaktan dolma bilgilerle milliyetçi olmuş, silahlarla haşır neşir müslüman din kardeşi profil çıkıyor. 
Bu profil, ne milliyetçiliğe ne de dine sığan hareketlerle hem milleti, hem de dini aşağılıyor.

Rakamlar Yalan Söylemez
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun 2020 raporuna göre, 2020 Yılında erkekler tarafından 300 kadın öldürüldü, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. (Sitede bulunan Anıt Sayaçta şiddetten ölen kadın sayısı 2020 yılı için 408.)
2021in üçüncü ayına girdiğimiz şu günlerde kadınlar birer ikişer, üçer beşer katledilmeye devam ediyor.
Bu rakamlar içinde medyaya yansımayan kim bilir neler var. Görmediğimiz yerlerde, ev görünümlü zindanlarda kim bilir daha neler yaşanıyor.
Erkekler, analarını, bacılarını, komşu kızlarını, okul arkadaşlarını, nişanlılarını, sevgililerini, karılarını, kısacası çevrelerindeki nisa taifesinden kim varsa hepsini taciz ve darp etmeyi, "uygun bulduklarında" da öldürmeyi kendilerine vazife addetmişler.
Her yaptıkları için bir bahaneleri var!

Nefes alsın yeter mi dedi?
"Aydın’da yalnız yaşayan 92 yaşındaki Hanım Pınarlı 23 yaşındaki komşusu tarafından tecavüze uğrayıp boğularak öldürüldü" haberi için nasıl bir bahane bulunabilir acaba?
Hanım Pınarlı 23 yaşındaki komşusunu ayartmaya mı çalışmıştır, derin dekolteli kıyafeti ile pencereden sarkarak genç delikanlıya işveli işveli göz mü süzmüştür, yaşına başına bakmadan dapdaracık tayt mı giymiştir, saçlarını sarıya mı boyamıştır, genç erkeği tahrik mi etmiştir? Hanım Pınarlı ne yapmıştır da önce tecavüzü, sonra da öldürülmeyi "hak etmiştir"?
Malum, yukarıda saydığım maddeler hukuk içerisinde kendine yer bulup kadını suçlu, erkeği suçsuz bulabiliyor. Bu sayede de erkeğe cezai indirim sağlayabiliyor.
Acaba sanık şimdi hangi bahaneyi öne sürüp bu davadan paçasını kurtarmaya bakacaktır. 
Kurtarır kurtarmaz da kendisine yeni bir kurban bulmayacak mıdır?

Nefesini kesene kadar dayak!
Samsunda sokak ortasında yaşanan vahşeti anlatmaya ise kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Pencereden o anları kaydedenler bir yandan kayıt yaparken diğerleri "Aman karı koca arasına girmeyelim!" demeyerek kadına yardıma koşuyor.
Haberde yazdığına göre çift üç yıl önce boşanmış. Çocuk ile görüşme gününün ardından böyle bir kızılca kıyamet kopmuş. Kendisi de henüz 27 yaşında olan baba İbrahim Zarap, öfkeden deliye dönmüş bir şekilde kadına saldırıyor.
Kadın aldığı darbelerden dolayı kendinde değil, ancak Zarap hızını alamamış, öfkesini yenememiş, yerde yatan genç kadının saçlarını eline dolayıp dolayıp başını zemine vuruyor, kafasına gözüne bakmadan narin bedeni defalarca tekmeliyor, pencereden "Yapma, dur!" diye seslenenlere ayrı saydırıyor.
Hepsinden çok daha acısı ise, küçük kız çocuğu annesinin dövülme sahnelerime kim bilir kaçıncı kez şahit oluyor.
Küçücük bir çocuk, kadına şiddetin ilk izlerini, ilk kendi babası ile, ilk kendi ailesi içinde yaşıyor.
Geleceğin kadınına ömrünce silinmeyecek ilk çentiği babası atıyor.
Medenice yaşayamayanlar, medenice ayrılamıyor. 
Yaşarken de ayrılırken de hayatı birbirlerine zindan ediyor.

Dur Deyin!
Bu korkunç gidişata biz vatandaşlar olarak dur demeye çalışıyoruz ancak yeterli olmuyor. 
Üstelik bir de direnen insan suçlu pozisyonuna düşüyor.
Karanlık zihinlerin zapt ettiği gençlerin bu karanlığın elinden bir an önce çekilip alınması lazım.
Bunun için var olan yasaların uygulanması lazım.

Ne yazık ki toplum Cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırılıp yeniden "dizayn edilirken" değerlerin içi boşaltıldı ve tüm bu suçlar, hiç anlaşılamamış değerler uğruna işlenir oldu. 
Var olan yasaların uygulanmasına gerek duyulmadı.
Ailenin namusundan sorumlu kişi kadın, temizliğinden sorumlu kişi kadın, beslenmesinden sorumlu kişi kadın, çocukların yetiştirilmesinden sorumlu kişi kadın. 
Her yükün sırtına vurulduğu ama ezik ve zayıf diye nitelendirilen yine kadın.
Yanlış giden her şeyin sorumlusu ve her türlü cezayı hak eden yine kadın.
Korkutulan, sindirilen, sömürülen yine kadın.

Nisâ Suresi - 34 . Ayet Tefsiri
Diyanet Bakanlığının sitesinde yer alan Nisâ Suresi - 34 . Ayet Tefsirinin spotunda şöyle der:
"Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar. Sâliha kadınlar Allah’a itaatkârdırlar. Allah’ın korumasına uygun olarak, kimsenin görmediği durumlarda da kendilerini korurlar. (Evlilik hukukuna) baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür."

Herkes bunu okur ve dayağın erkeğin hakkı olduğunu savunur. Devamında yazanları okumaya ise tenezzül etmez. 
Tefsirin tamamını okumayı size bırakayım ama son paragrafını birlikte okuyalım:
"Kadının aile hukukunu çiğnemesi halinde bir ıslah tedbiri olarak başvurulabilecek belli başlı yolların insanlığın tecrübeleri ve özellikle içinde yaşanılan topluluğun örf ve âdeti dikkate alınarak zikredilirken “kocanın karısını dövmesi” eylemine de yer verilmiş olmakla beraber, bu uygulama Hz. Peygamber tarafından toplum ıslah edilerek, insanın ve özellikle zevcenin dövülemeyeceği ifade ve telkin edilerek kötülenmiş, “iyi bir kocanın karısını dövemeyeceği” kaidesi bu yakışıksız davranışın önüne bir set olarak konmuştur. Burada sünnet (Resûlullah’ın sözleri ve uygulaması) âyeti neshetmemiş, yerelliğini ve kültürel bağlamını açıklamıştır."
Gördüğünüz üzere, Diyanetin spotu güncellemesinin zamanı gelmiş de geçmiş...
****
Yazar der ki;
Hepsi birbirinin tekrarı Kadına Şiddet ve Kadın Cinayetleri üzerine o kadar çok yazdım ki, artık yazamaz oldum. 
Öfke baldan tatlıdır diyerek zehrini tüm dünyaya saçan bu öfkeli erkeklerden yıldım! 
Yazdım yazdım ve sustum...
7 Mart 2021 / C.E.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder