10 Aralık 2014 Çarşamba

Her şeyin müsebbibi kadın!

İzmir'de, üniversite öğrencisi genç kadın, eski erkek arkadaşının şiddet ve tehditlerinden korunmak için yüzünü, kimlik bilgilerini ve öğrenim gördüğü üniversiteyi Türkiye'de ilk kez verilen kararla süresiz olarak değiştirecekmiş.
Geçen Eylül ayında eski erkek arkadaşının üç yıldır süren şiddet ve tehditleri üzerine avukata başvuran bu genç kadın, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair kanun kapsamında Aile Mahkemesine koruma talebinde bulunmuş. Mahkeme, genç kadının süresiz olarak kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulması, kimlik ve diğer bilgi belgelerinin değiştirilmesi, vergi, nüfus cüzdanı, sosyal güvenlik bilgileri ve kayıtlarının değiştirilmesi, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport, evlilik cüzdanı ve diploma gibi her türlü ruhsat ve resmi belgelerin değiştirilmesi, devam etmekte olduğu eğitim öğretim kurumunun değiştirilmesi ve fizyolojik görüntüsünün estetik ve cerrahi yolla veya estetik ve cerrahi yol gerekmeksizin değiştirilmesi ve buna uygun olarak kimlik bilgilerinin yeniden düzenlenmesine karar vermiş.
Mağdurenin avukatı, "Esas olması gereken, devletin pozitif koruma yükümlülüğüyle şiddeti yapan kişileri bularak cezalandırmasıdır." demiş ve esas olması gerekeni gözler önüne sermiş...
Lakin suçlu hep kadın, defansta kalan hep kadın...
****
Bu nasıl bir şiddettir ki hiç bitmiyor.
Bu nasıl hastalıklı bir sevdadır ki insanın hayatının her zerresine zerk olup kadını kimliğinden, kişiliğinden, dış görünümünden edebiliyor.
Bir cüzdan kaybettiğimizde bile en üzüldüğümüz içinde giden para değil kıymetli belgelerimiz değil midir?
Kimliğimiz, ehliyetimiz, öğrenci belgemiz, seyahat ve alışveriş kartlarımız....
Bunları dahi yeniden düzenlemek tam bir çiledir.
Değil ki tüm hayatını al baştan yaratacak kadar büyük değişiklikler yapmak.
Ve yeni yaratılan bu hayata uyum sağlamaya çalışarak yaşamak.
Görüntünden dolayı sıkıntı olmasa dahi sadece bir manyak yüzünden görüntünü de değiştirmek için bıçak altına yatmak zorunda kalmak.
Operasyon bu; sonucunun ne olacağını kestirmek kolay mı?
Kadın istemiyor seni işte, sen ne istiyorsun?
Canını mı?
Alınca rahatlayacak mısın?
Ne hakkın var senin o canın üzerinde bir düşünsen....
Anası-babası ve üzerinde emeği olan tüm insanlar ve yüce yaradan.
Sen hepsinin üzerinde misin bu kadar?
Ki kadın senin 'aşk'ına evet dese ayrı şiddet görüyor, hayır dese ayrı.
Arkadaşlık teklifini kabul ediyor, tüm hayatı bir anda abluka altına alınıyor.
Etmiyor, etmediğine bin pişman ettiriliyor.
Nereye kaçsa bilemiyor. Nereye kaçsa o bela kendisini buluyor!
Tüm suçu ise dış görüntüsü.
İçine bakan yok. Yüreğinin sesine kulak veren yok.
Hani güzellik başa bela denir ya, işte bu.
Adam gördü, beğendi, sevdi ve alacak;
Kadına da evet demek düşer elbet.
Aldıktan sonra da bas sopayı, bas sıpayı.
Olur da şiddetinden kaçabilirse, yine kadın değiştirsin kendi hayatını.
Evinden barkından uzak sığınma evlerine atsın kapağı.
Koca ise kendi evinde, bozulmayan kendi düzeninde, çok zaman da diğer zevceleriyle...
Ya sözel şiddet!..
Yapışkan bir ısrarla döne döne aşkını ilan etmek de bir şiddet değil midir aslında?
Bu kadar ısrarcılık, karşılığı olmayan bir sevgide tacizin başka bir türlüsü değil midir?.
"Sevdiğini söylemekten sen mutlu oluyorsun da, ya ben, ben nasıl bunalıyorum!" demez mi karşı taraf...
"Boğum boğum boğuluyorum" demez mi?
Pardon, onun da kuyruk sallama bölümü var değil mi?
Her insanî davranış öyle algılanıyor değil mi?
Yoksa sizin zinhar günahınız yok!
"Teklif var ısrar yok" derdi babam.
İnsanlar bunu hayatlarının her boyutuna taşısalar keşke.
Yapış yapış ısrarlardan vazgeçseler.
Sevginin ilk kuralının saygı olduğunu fark etseler...
Sevgilerini yüreklerinin müstesna bir yerine yerleştirip yoldan çekilseler...
En azından gölge etmeseler...

Kapak fotoğrafı emeği bana ait olan bir yağlı boya çalışmasıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder