Sayın Büyükşehir Belediye Başkanım Recep Altepe beyefendi;
Şimdi efendim, bu mektubu belki okursunuz, belki okumazsınız. Bilemem. Ama arzumuz okumanız ve değerlendirmenizdir.
Bursa sizden sorulduğuna göre Bursalı'nın sesine kulak vermek de vazifenizdir.
Maruzatım şudur;
Eski Sigorta, yeni BTSO binasının, hani şu Yüzen Taşların olduğu yerin arkasına yapılan ne idüğü belirsiz uygulamadan söz edeceğim biraz.
Hikâyeyi biliyorsunuz;
Önce sigorta binası yıkıldı. Ki yıkılmalıydı. Miadı dolmuştu, estetikle alakası yoktu.
Kendisinden önce o bölgede bulunan Yağcı Cemal Köşkü ve Otel Bellevue'i görseydi zaten utancından kıpkırmızı olurdu.
Fotoğraf, Eski Bursa Resimlerine Hasta Olanlar grubundan alınmıştır...
Neyse, "Sigorta binasını yıkacağız, oraya Altıparmak'a yakışan bir meydan yapacağız" denildi.
"Aaa ne güzel olacak" deyip el çırptık...
Önce meydan olacak yerin köşesinde ufak ufak bir bina yükselmeye başladı. Ah, bir de baktık ki BTSO burada kendisine bir hizmet binası inşa ediyor. Azcık öteden, azıcık beriden derken ite kaka kendini oraya sığıştırdı. Sığıştırmanın ötesine geçerek gayet yayılmacı bir politikayla yayıldı da yayıldı.
Şimdi önüne park eden araçları görseniz kendinizi araba galerisinde hissedersiniz. Araçlar sağlam da, otoparka verecek paraları(!) yok. Gelip neredeyse binanın cümle kapısına park ediyorlar. Yayaymış, kaldırımmış, dertleri değil...
Neyse onu da geçelim ve hikâyeye devam edelim, geriye kalan boşluğa önce şu Karagöz-Hacivat'la örtüştürülmeye çalışılan Yüzen Taşlar dikildi. Dönüp duruyorlar, meraklı ama sorgulayan bakışlarla izleniyorlar.
Sonra ilginç bir çalışmayla Muradiye'ye çıkan yola yaslanan yamacın doğal görüntüsü örtülmeye başlandı. Ki o görüntü gayet de iyiydi.
Kamyon kamyon demir profillerle iskeleler kuruldu. İskelelerin üzeri seramik midir taş mıdır her ne ise onlarla kaplanmaya başlandı.
Yapılmaya çalışılan bir şelâle imiş. Biz de gün be gün izliyoruz ortaya ne çıkacak diye.
Gel zaman git zaman ne modern, ne klasik, ne rustik, kısacası insana hiçbir şey ifade etmeyen bir görüntü çıktı ortaya.
Geceleri ışıklandırılınca bir nebze hoşlaşıyor, lakin gün içinde insanın yüzüne bakası yok.
Tabii çok geçmeden su akışlarında aksaklıklar başladı. Şelâle hep bakımda. Hani nazar değdi desek, neresine değecek?
Geçtiğimiz yaz içinde başlayan bakım çalışmaları bugünlerde semeresini verdi.
Hem de ne vermek!
Besbelli ki birilerinin fikri geldi!
Bugünlerde dümdüz ve ruhsuz olan görüntü, yeşil yaprak uygulamalarıyla biraz hareketlendiriliyor. Sanmayasınız ki Merinos Kavşağı'ndan geçerken hayran kaldığımız dikey bahçe uygulamalarıyla, bildiğiniz plastik yapraklarla.
Kumaş alır gibi bir kumaş topundan metre hesabı kestirip hem de. Çim halı kaplar gibi kaplıyorlar şelâleyi yer yer. Görüntünün tutulacak yanı kalmıyor.
Bundan daha beter bir uygulama nasıl olur derken, evet, o da oluyor.
Salkım salkım plastik kırmızı-pembe güller sokuşturuluyor yaprakların arasına.
Gördükçe mideme kramplar giriyor, sinir katsayım kendi içindeki rekorları egale ediyor...
İlginç olansa; BTSO'nun ikinci katındaki balkonun arkası ibretlik olarak kaplanmamış duruyor ve gayet de hoş görünüyor. Hele gece yapılan ışıklandırma ile o ufacıcık yer insana yandaki görüntüyle mukayeseyi daha da iyi yaptırıyor...
Sayın Başkanım; Bursa, Dünya Mirası Listesi'ne sizin döneminizde girdi.
Öyle böyle değil, büyük bir başarı.
Bursa şimdi de Yeşil Şehirler listesine girmeye aday. Yine bu da sizin döneminizde.
Acaba diyorum, şimdi bu yeşillendirme o yüzden mi yoksa?
Değil, değil mi?
Bursa'yı bu yapay ve dümdüz yeşili ile listeye dahil etmezler, değil mi?
Başkanım; şimdi biz BTSO'ya gidip de bu işi kim bu hale getirdi diye sorgulayamayız. Bunca masrafı üyelerinin cebinden aldığı paralarla kim nasıl etti, demirinden seramiğine, sıhhi tesisatçısından elektrikçisine, mimarından mühendisine kimler bu işten sebeplendi araştıramayız.
Sizden ricam, bir gün Stadyum Caddesi'nden Altıparmak'a doğru çıkarken kırmızı ışığa denk gelirseniz eğer, (her zaman şoför mahallinde değil de arkada oturduğunuz için) kafanızı öne doğru eğin ve tam karşınızda duran bu garip durumu tarafsızca değerlendirin.
Gördüklerinizden sonra o tek bakış da yetmeyecek size eminim, arabayı meydan(!)ın önüne çektirin, inin aşağıya, görün o allı güllü duvarları.
Deyin bakalım olmuş mu?
Deyin bakalım güzel mi?
Deyin bakalım devam mı?
Başkanım, bu sesleniş sadece ama sadece Bursalı bir "sadevatandaş" seslenişidir.
İçinde ne siyaset, ne alış-veriş, ne de bir hesap gizlidir.
Siz bu sese kulak verip de şu işe bir el atarsanız ve bu garip işin içinde kimler var bir ortaya çıkartırsanız paylaşımcı başkanlığınızı takdirle karşılayacağım.
Yok, burası bizim sorumluluğumuzda değil deyip umursamazsanız ya da bu yapılanları onaylarsanız,
SÖZ, bir daha da ağzımı hiç açmayacağım...
Bursa'ya yakışan buymuş demek ki deyip susup oturacağım...
Kolaylıklar dilerim Başkanım,
Saygılar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder