15 Aralık 2014 Pazartesi

Osmanlıca’yı sevenler beri gelsin...

Ben severim açıkçası. Dil zenginliği açısından yazılarıma olsun, konuşmalarıma olsun renk katar, anlam katar. Öyle kelimeleri vardır ki, o kelimenin açılımı için uzun uzun anlatmak, onlarca cümle kurmak gerekir. Oysa o tek kelime oradaki boşluğu dolduruverir. Ses ahengi iyidir, yazıyı melodikleştirir.
Zamanında lisede Edebiyat dersinde öğrendik bir kısım Osmanlıca. Öyle ağır olanından değil elbet. Osmanlıca değil de Latin alfabesiyle Osmanlı Edebiyatıydı bizim öğrendiğimiz. Divan Şiiri, Tekke Edebiyatı, Âşık Edebiyatı, Tanzimat Edebiyatı, aruz vezni, ulâmalar, imâleler, kasideler, gazeller..... Uçsuz bucaksız bir deniz gibiydi edebiyat. Oku oku bitmez. Çöz çöz çözülmez. İçine girip çözdükçe şaşırdığım ve okudukça anlamaya başlayarak zevk aldığım...
****
Wikipedia diyor ki; "Osmanlı Türkçesi kendi arasında kronolojik esasa göre sınıflandırılmıştır: 1. Eski Osmanlı Türkçesi: 15. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar. 2. Klasik Osmanlı Türkçesi: 16. yüzyıldan 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar.
3. Yeni Osmanlı Türkçesi: 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyıla kadar.
Yine diyor ki;
Osmanlı Türkçesi ya da Osmanlıca, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk anayasası olan Kanun-ı Esasî’de geçtiği hâliyle Türkçe (Osmanlı Türkçesi: لسانتوركىLisān-ıTürkī; توركىTürkī; توركجهTürkçe; لسانعثمانى, Lisān-ı Osmānī), 13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve Osmanlı Devleti'nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan, Arapça ve Farsçadan etkilenmiş Türk dili. Alfabe olarak Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. Halk arasında bazen yanlış kullanım olarak bu dil dönemi için “Eski Türkçe” tabiri de kullanılmaktadır."
****
Eski Türkçe deyince; anneannem "Eski Türkçe" kitaplarından meseller okurdu bize hep. Büyük kitaplarında ne ifade ettiğini bilmediğim garip şekillerden topladığı sözcükler cümlelere dönüşür ağzından dökülürdü. Peki o onları nasıl anlıyordu? Araya bir fıkra sıkıştıralım; Temel İngiliz arkadaşına sormuş:
- "One" yazıyorsunuz, "Van" diye okuyorsunuz, peki "Bir" olduğunu nerden biliyorsunuz? 

O garip şekillerin nasıl okunduğunu, nasıl ses aldığını, nasıl sözcüğe dönüştüğünü merak ettiğimden olsa gerek, 20'li yaşlarımın sonunda Arapça okuma dersine gittim. Harfleri birbirine çatmayı öğrendim. Şeddeyi, ötre'yi, med'i, cezim'i.... Hatim ettim yani... Ramazan boyu süren mukabelelerde Kur'an tutup daha da hızlandırdım kendimi... Okuyordum tamam da, okuduklarımdan bir şey anlamıyordum. Anlamak için ya Arapça dersi almalıydı ya da Kur'an'ın Türkçe halini okumalıydı...
****
İmdiiii, ben ortaya atılan "Okullarda Osmanlıca dersi okutula!"nın ne anlama geldiğini henüz anlamış değilim... Osmanlıca Türk Alfabesi ile mi okutulacak, yoksa Arap alfabesiyle mi? Sabah gözümüzü açarken, çarşıda pazarda, sofrada ve dahi okulda, 'devlet işlerindeki evrakda kullanılan ve yazanlardan başka hiç kimsenin anlamadığı' o dil ile mi konuşulacak? 140 karakteri bile tassarruflu kullanan nesil nasıl olacak da uzun uzun cümleler kuracak. Kuranları nasıl anlayacak? Osmanlıca okutulmaya başlanınca hayat da Osmanlı tarzı mı yaşanacak? Orhan Pamuk cümlelerini uzata uzata kitabını tek bir paragrafta mı toplayacak? Mahkemelerde yüzümüze okunan, aldığımız ürünlerin içinden çıkan, bankalarda altına imza basılan onca kâğıt iyice okunmaz ve anlaşılmaz mı olacak? Sadeleşmek adına yumurtlanan abuk subuk öztürkçe kelimeler ile Osmanlıcanın ağdalı dili düelloya mı tutuşacak? Çocuklarla ebeveynler arasındaki uçurum, dil sayesinden daha da mı açılacak?
Günlük dilde bile birbiriyle anlaşamayan halk, bundan sonra birbirini anlamak için yanlarında Osmanlıca Lûgat mı taşıyacak? Akıllı telefonlara akıllı uygulamalar ile Lûgat-ı İnternetül Osmanlı yüklenerek bu konuda onlardan mı medet umulacak? Üj-bej kelimeyle sınırlı kelime dağarcığı olanlar henüz daha Türkçe'yi kotaramamışken Osmanlıca'ya nasıl uyum sağlayacak? Klavye çağında kalem kullanmayı unutan nesiller hat sanatına mı soyunacak?
****
Çok mu ileriye gittim? Hadi biraz daha gidelim:
Sarıklı Hoca, medresede ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış: "Susadım Hocam!" Hoca sinirlenmiş: "Öyle denmez... Derûnum âteş-i nâr ile püryân idigünden, bir kadeh lebrîz âb-ı hoşgüvâr, nûş eyleyerek, teskîn-i âteş ve bu sûret ile iktisâb-ı ferâh-ı bî-şumâr eylemeliyim" demeliydin. Cahiller gibi susadım, demek olur mu?" demiş. Aradan zaman geçmiş, bir gün sınıftaki mangaldan sıçrayan bir kıvılcım, gelip hoca efendinin sarığının kıvrımına girmiş. Genç molla hemen parmağını kaldırmış: "Ey hâce-i bî-misâl, v’ey üstâd-ı zî-kemâl, bu şâkird-i pür-ihmâl, şol vechile arz-ı hâl eyler ki; bu hikmet-i müte’âl, nâr-ı mangaldan bir şerâre-i cevvâl pertâb ile ser-i âliyyü’l âlinizdeki sarığı iş’âl eylemiştir." Hoca, elini sarığına atar atmaz, sarık tutuşmuş ve başını yakmaya başlayınca hemen pencereden fırlatırken öğrencisine haykırmış! "Bre mel`un, sarığın tutuştu desene!" Genç öğrenci: "Aman hocam, cahiller gibi, yandı, tutuştu denir mi hiç?" diye yanıt vermiş. 
Bu kadar yeter, şimdi geri gelelim...
****
Okullarda eğitimi verilen yabancı dil sayısı kadar okulun değerinin arttığını biliriz. Batı dilleri elbette hepsi de. 
Osmanlı'da Fransızca ne kadar makbûl ise günümüzde İngilizce o kadar makbûl. Yanına Almancayı, İspanyolcayı, İtalyancayı, Fransızca'yı katanlarsa hepsinden makbûl. Hepsinin kendi özel okulu ülkemiz dahil pek çok ülkede var. Üniversitelerde İngiliz Dili Edebiyatı bölümlerinde Old English okutulur. Osmanlıca da Türk Dili ve Edebiyatı'nda, Türkçe, Tarih, Sanat Tarihi, Kütüphanecilik bölümleri ile İlahiyat fakültelerinde farklı kredi ve saatlerle okutulmaktadır... Etimoloji ve linguistik önemlidir...
"Osmanlıca, lise ve ortaokul" denince hepimizin tüylerinin bir anda diken diken olmasının sebebiyse başımızdakilere olan SONSUZ GÜVEN(!). 
Önce, "Türkçe kitaplar bile okunmuyor iken Osmanlıca'nın ne gereği var, mesleği olanlar zaten biliyor ve gereğini yapıyor" diyerek reddetme, sonra eski günlere dönme korkusu, Atamız'a ve devrimlere ihanet ediliyor duygusu, "Adım adım karanlığa mı çekiliyoruz, nereye gidiyoruz" sorgusu....
Arapça'nın ve Arap yaşama tarzının özendirilmesi, gün gelip falakalı eğitim sistemine geri dönülmesi, hayatın kızlı-erkekli'den kız kıza, erkek erkeğe hale getirilme planları ve çalışmaları, eski Osmanlı'nın tarihine vakıf olmadan yeni Osmanlı'nın diriltilme girişimleri...

Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün diyorum ben kısaca...
Anlayan anlar nasılsa...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder