11 Mart 2021 akşamı, Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu Sahnesi’nde, Dr. Yaşar Can Bağatırlar ve Özlem Özkoşar’ın hazırladığı, “Kraliçe Shakespeare” oyununun ilk gösterimini izledim. Oyunculuğunu Özkoşar’ın üstlendiği tek kişilik oyunda “Kraliçe Birinci Elizabeth üzerinden, erkek egemen bir kültürde kadının yaşadığı sıkışmışlık” anlatılıyordu.
Bakire Kraliçe olarak anılan Birinci Elizabeth’in kraliçeliğinin ilk zamanlarında hem geçmişinin hem de tacının altında ezilişini, bir kadın olarak savaşlara ve ölümlere isyan edişini, masum yüreğini katılaştırmamak için gösterdiği çabayı, sözünü dinletebilmek için aşktan ve kadınlığından vazgeçişini, bu evrelerden geçerken nasıl değiştiğini ve nasıl bembeyaz ve donuk bir surata büründüğünü izledik.
Elizabeth, din baskısının olduğu ve erkek egemen bir toplumda erkekleşmeden, kadın kalarak ama kadınlığını yaşamayarak kraliçe olmanın savaşını veriyordu.
İrdeliyordu, sorguluyordu, gözyaşı döküyordu, zaman zaman hayatından vazgeçiyordu.
Pandemi ve Shakespeare
Katıldıkları
Bursa Tabip Odası Podcast yayınından dinlediğim kadarıyla, Özlem Özkoşar William Shakespeare’in 1592-1594 yılları arasında, veba sebebiyle tiyatroların kapandığı dönemde, çok önemli eserler verdiğini, kendilerinin de bu oyunu Pandemi sürecinde sahneye koyduklarına dikkat çekiyordu. Özkoşar, Shakespeare hakkında edinilen ‘kadın düşmanı’ düşüncesinin bu oyunla değişeceğini söylüyordu.
Oyunu Pandemiden kaçış rampası olarak niteleyen Dr. Yaşar Can Bağatırlar ise, hekim camiası olarak Pandemi döneminde epey yoğun bir tempoyla çalıştıklarını, bu dönemde trajedilerle karşılaştıklarını, belirsizlik içinde yaşamlarını sürdüklerini anlatırken, “Bu zor dönemden kurtuluşun sanat ile olacağını düşünmüştük ve tiyatro bizim için çok önemliydi." diyordu.
Haksız değildi.
Oyun, hepimizin çok yorulduğu, çok bunaldığı, çok üzüldüğü bu döneme ilaç gibi geldi.
Salona girişte HES kodumuz tarandı, ateşimiz ölçüldü. Salonda seyirci kapasitesi %50 azaltılmıştı. Koltuklara bir boş bir dolu olarak oturuldu. İzleyiciler maskeli ve mesafeliydi.
Oyunu oyunlaştıran ve oynayan Özlem Özkoşar, bir saat boyunca düşmeyen temposu ile Elizabeth’in iç dünyasını yaşadı ve yaşattı.
Oyunun yönetmenliği Can Bağatırlar ve Özlem Özkoşar’a ait.
Kostüm: Aslıhan Pekün, Işık: Cenk Usta, Dekor: Fatih Tokdemir, Aksesuar: Hale Bayraktar, Fotoğraf: Meral Kuru, Afiş Tasarım: Hamit Demir, Grafik Hazırlık: Hasan. H. Çiçek
Oyun 12 Mart 2021 günü Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu Sahnesi’nde sahnelenecek. Oyununun biletlerine
www.biletinial.com adresinden ulaşılabiliyor.
ELİZABETHLER
Oyunun daha iyi anlaşılabilmesi için size birinci ve ikinci Elizabethleri anlatmak isterim.
Birinci Elizabeth
Birinci Elizabeth’in kraliçe oluşu İkinci Elizabeth kadar kolay olmaz. Birçok karışıklık içinde baştan başa uçan taç, sonunda Elizabeth’in başına konar.
I. Elizabeth İngiltere’yi Katolik kilisesinin etkisinden çıkararak Anglikan yapan VIII. Henry'nin kızı olarak 7 Eylül 1533 tarihinde Londra'da doğar. Teninin fazla beyaz olması nedeniyle doğduğunda hayalet olduğu söylenerek öldürülmek istenir ancak annesi buna engel olur. Annesi VIII. Henry’nin 2. eşi olan Kraliçe Anne Boleyn’dir. (Yaklaşık altı yıl boyunca ilk karısı Aragonlu Catherine’den boşanmak için uğraşan Henry, İngiliz Reformu ile Anglikanizm kilisesini kurar ve ilk evliliğinin geçersiz olduğunu ilan eder.) Kraliçe Anne, iki kere düşük yapsa da erkek çocuk doğuramaz. Elizabeth henüz üç yaşındayken annesi Anne, zina yaptığı gerekçesiyle kafası uçurularak idam edilir. Böylece Elizabeth de gayrimeşru evlat durumuna düşerek tahta çıkması imkânsız hale gelir. Babası, Anne Boleyn'den sonra evlendiği Jane Seymour'dan Edward isimli bir erkek evlat sahibi olur ve ölmeden önce Elizabeth'in prensesliğini tekrar meşru hale getirir. 1547 yılında VIII. Henry öldüğünde oğlu Edward tahta çıkar. Henry'nin son karısı Catherine Parr, Thomas Seymour ile evlenir. Catherine Elizabeth'i kendi yanına alır. Fakat Elizabeth, Thomas Seymour ile arasında geçtiği söylenen ilişki yüzünden saraydan uzaklaştırılır. Bir yıl sonra Catherine kızını doğururken ölür ve Thomas Seymour Elizabeth ile olan ilişkisinden dolayı idam edilir. Elizabeth böyle bir ilişki olmadığına dair beş kez Kitab-ı Mukaddes'e basarak yemin eder.
Edward 6 Temmuz 1553 tarihinde öldüğünde ölümü gizli tutulur ve dört gün sonra yerine Jane Grey geçer. Aslında VIII. Henry'nin vasiyetine göre kraliçenin Mary olması gerekirken Edward, Jane Grey'i veliaht olarak seçer. İngiliz orduları Mary ve Elizabeth'in üstüne yürür. Dokuz gün sonra İngiliz orduları Mary'nin tarafına geçer. Mary tahta geçtiğinde Jane Grey, Guilford Dudley, Robert Dudley ve John Dudley kuleye kapatılır. John Dudley vatan hainliği suçundan yargılanır ve idam edilir. Bundan birkaç ay sonra Protestan Lord Thomas Wyatt Elizabeth'in tahta geçmesini öngören bir anlaşmayı kuleye kapatılan Jane Grey'in babası Henry Grey'e sunar; fakat Henry Grey'in kızına bir şans daha verilmesini istemesi ve bu konuda ısrarcı olmasıyla yeniden Jane Grey'i tahta geçirmeyi amaçlayan bir ayaklanma başlatılır. İsyanın bastırılmasının ardından kraliçe, Jane Grey'e Katolik olursa affedileceğini söyler ama adanmış bir Protestan olan Jane Grey bu teklifi kabul etmez. Babasının iktidar hırsı yüzünden kocası Guilford Dudley ile birlikte idam edilir. Bunun yanında Thomas Wyatt'ın Elizabeth'e yakınlığının bilinmesi isyanda Elizabeth'inde parmağı olduğu dedikodularına yol açar. Prenses yargılanır ve ev hapsine mahkûm olur. Bu isyandan sonra Mary'nin Protestan nefreti körüklenir ve ülke çapında Protestan avı başlar. Mary en yakınındakileri bile yargılatmaktan çekinmez. Bu şekilde Mary ve Elizabeth'in arası iyice açılır ve aralarında daha önce görülmemiş bir rekabet ve kıskançlık başlar. Mary aylar sonra İspanya Prensi Felipe ile evlenir. Birkaç ay içinde kraliçe hamilelik belirtileri göstermeye başlar. Halka kraliçenin hamile olduğu duyurulur. Daha sonra gebeliğin yalancı gebelik olduğu anlaşılır. Bu durum iki defa tekrarlanır. Kraliçe ile aralarındaki uçurumun artması ile sarayda daha fazla hor görülmeye başlanan Elizabeth çareyi İngiltere kral vekili ve Mary'nin kocası II. Felipe ile yakınlaşmakta bulur, bu şekilde sarayda ayrıcalıklarını yeniden kazandığı gibi II. Felipe'nin kraliçeden soğumasına da sebep olur. Mary krallığa bir veliaht veremez. Kendisinden sonra tahta Protestan bir prenses geçmesi olasılığı, yalancı hamilelikleri, kocasının kendinden uzaklaşmasının verdiği üzüntü ile o dönemde İngiltere'nin Büyük Britanya dışında bulunan kolonisi Calais'in Fransızlar ile yapılan savaş sonucu kaybedilmesi Mary'i yatağa düşürür ve ölümünü hızlandırır.
Kraliçe Mary 17 Kasım'da ölür ve yerine Protestan Prenses Elizabeth tahta geçer. Mary'nin kocası II. Felipe Elizabeth ile evlenmek ister fakat Elizabeth'in çocukluk aşkı Robert Dudley'e olan zaafı yüzünden evlilik gerçekleşmez. Elizabeth ilk olarak kiliselerde mass ayininin uygulanmasını yasaklar, daha sonra kendini İngiltere kilisesinin yöneticisi seçtirir ve ülkeyi yeniden Protestan döneme döndürür. Bunun sonucu olarak birçok suikastla burun buruna gelir. Yakın koruması ve kraliyet muhafızları şefi Sir Francis Walsingham'ın uyguladığı politikalar sayesinde bu suikastlerden kurtulur. Katolik İskoçya'ya karşı Protestan Lordları destekler, verdiği desteğin deşifre olmasının ardından İskoçya ile savaşa girer. Bu dönemde İskoçya'nın başında Elizabeth'in babası VIII. Henry'nin kız kardeşi Margaret Tudor'un küçük torunu Mary Stuart vardır. Fransa'nın ölen kralının ardından Mary Stuart'ın annesi Marie Guise'in hanedanın başına geçmesinin ardından Fransa, İngiltere'yi işgal planlarına girişir. Fransa gibi büyük bir güçle savaşa girmenin hata olacağını düşünen Elizabeth, baş danışmanı William Cecil'i Fransızlar ile müzakere için İskoçya'ya gönderir. Müzakerelerden sonuç, ancak Sir Francis Walsingham'ın Marie Guise suikastının ardından alınır. Fransızlar işgal planlarından vazgeçerek İskoçya'yı terk ederler ve Mary Stuart İskoç tahtından indirilerek kuleye kapatılır. Ardından burada planladığı suikast yüzünden vatan hainliği suçundan idam edilir. Böylece Elizabeth taht için alternatif bir Katolik Tudor kanını ortadan kaldırmıştır.
Büyük rakiplerine karşı büyük müttefiklere ihtiyaç duysa da istemediği bir erkekle evlenmeyi reddeder ve bu yönde kendisine baskı yapan baş danışmanı William Cecil'in görevine son verir. Ölümüne kadar bekar olması onun bekar kraliçe unvanının almasını sağlar.
Elizabeth çoğu tarihçiye göre o Anglikan kilisesinin annesidir. Din konusunda her zaman nötr bir siyaset izler. O zamana kadar ülke birçok dini görüşten dolayı çalkantılı bir dönem geçirmiştir. Elizabeth çözümü hem Anglikanları hem de Katolikleri mutlu edecek yeni dini yasalarda arar. Tabii ki bu girişim pek de başarılı sonuçlanmaz. 1588 yılında II. Felipe'nin İngiltere seferinde dönemin en büyük ve en güçlü deniz filosu olan İspanyol Armada'nın İngilizler tarafından yakılması Elizabeth'in isminin günümüze kadar unutulmadan gelmesini sağlar. Kraliçe 1603 yılında ülkeyi uzun yıllar tek başına yönettikten sonra ölür. Ölüm döşeğinde elinde Robert Dudley'in kendisine yazmış olduğu mektubun bulunduğu rivayet edilir.
İkinci Elizabeth
İngiltere'yi kırk beş yıl boyunca idare eden Kraliçe Birinci Elizabeth ise de, İkinci Elizabeth 1953 yılından bugüne, yetmiş yıla yakındır İngiltere Kraliçesi olarak hüküm sürüyor.
II. Elizabeth, Kral VI. George ve Elizabeth Bowes-Lyon'ın büyük kızı olarak 21 Nisan 1926'da, Londra'da doğar. Çocukluğu boyunca evde özel eğitim görür. Babası, ağabeyi VIII. Edward'ın tahttan çekilmesiyle 1936'da kral olur ve kendisi o tarihten itibaren olası vâris konumuna gelir.
II. Dünya Savaşı sırasında orduda görev almaya başlar. 1947'de Edinburgh Dükü Philip ile evlenir ve Charles, Anne, Andrew ve Edward adlarını verdikleri dört çocukları olur.
Kocasıyla birlikte çıktığı bir yolculukta, Kenya'nın Sagana kentinde bulundukları sırada, 6 Şubat 1952'de babasının öldüğü ve yerine kendisinin geçtiği haberini alır. İlk Parlamento açış konuşmasını 4 Kasım 1952'de yapar. 1953 yılında resmî olarak taç giyer ve gerçekleştirilen tören tarihte ilk kez televizyonda yayınlanır. Aynı zamanda babasının yerine İngiliz Milletler Topluluğu'nun başkanı seçilir. Kendisinin 69 yıllık iktidarı döneminde İngiliz Milletler Topluluğu'na dahil olan 25 ülkenin devlet başkanı olur.
Prenses İkinci Elizabeth 1947 yılında, ailesiyle birlikte İngiltere sömürgelerine yaptıkları gezide, Cape Town Hükümet Binası'ndan 21 Nisan 1947 tarihinde, 21. yaşına girerken yaptığı
konuşmada,
"Tüm hayatımı, ister kısa olsun ister uzun, sizin hizmetinize ve hepimizin bağlı olduğu büyük imparatorluk ailemizin hizmetine adayacağıma hepinizin önünde söz veririm." der ve o günden bugüne 74 yıldır sözünü tutar.
Gerçek anılardan derlenen ‘A Royal Night Out / Kaçak Prenses’ filminde ise, İkinci Dünya Savaşı’nın 8 Mayıs 1945’te resmen sona ermesi üzerine gerçekleşen Zafer Günü kutlamalarına katılan Prenses Elizabeth ve kız kardeşi Margaret’in tek gecelik macerasını görürüz. Prensesler de gençtirler ve halkın arasına karışarak eğlenmek isterler.
Onların etraftan kayboldukları o bir gecelik maceranın sarayda ve kraliyet ailesinde yarattığı telaş ve korkuyu hayal edebilirsiniz.
İlerleyen yıllarda Elizabeth söz verdiği üzere sorumluluklarla dolu bir hayat yaşasa da, Margaret daha pervasız, daha uçarı ve daha isyankardır.
Ömrünce kraliçe olamayacağı gerçeği ile yaşayan Margaret mi, yoksa genç yaşında ve hiç beklemediği bir anda kraliçe olan Elizabeth mi daha iyi ya da daha zor bir hayat yaşamıştır bilinmez.
Kraliçe olmak mı, ASLA!
Bir zamanlar kraliçe olmak için ödenen bedeller, dökülen kanlar, oynanan oyunlar, yerini taçtan kaçmaya bıraktı.
Bakınız en son Prens Harry ve Meghan Markle tası tarağı toplayıp ABD'ye göç etti. Çift göç ettiği ile de kalmayıp, Buckingham Sarayı ve Kraliyet Ailesi ile ilgili demediğini koymadı.
Prens Harry'nin annesi Lady Diana da Prens Charles'a, Kraliyet Ailesine ve saray kanunlarına pek çok kez isyan etmiş, kemikleşmiş kanunlarla baş edemeyince de sonunda boşanmıştı. (Camilla ve Charles takdire şayan bir azimle beklemeye devam ediyorlar.)
Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Reşit El Maktum'un altı eşinden biri olan Prenses Haya, 2019 yılının başlarında çocuklarıyla Dubai'den kaçarak İngiltere'ye yerleşmişti.
Şeyhin (o günlerde 33 yaşında olan) kızı Prenses Latifa da kaçmaya çalışırken yakalanmıştı.
Taç başa ağır geliyordu.
Yeni nesil bu ağırlığı taşımak istemiyordu.
İhtimal ki eskilere de ağır geliyordu ama bunu dile getiremiyor, kendi elleri ile yarattıkları zindanda yapayalnız yaşıyorlardı.
Şimdi gençler söylüyorlar ve gidiyorlar...
Shakespeare kadın olsaydı
Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladıkları bir soru vardır:
"Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?"
Virginia Woolf bu soruyu şöyle cevaplar:
"Shakespeare gibi bir dehanın kendisiyle aynı zihinsel kapasite ve yaratıcı güce sahip Judith adında bir kız kardeşi olsaydı, Judith, benzer tarihsel, ekonomik ve toplumsal koşullarda Shakespeare’in başarısına ulaşamayacaktır."
Kadın Olmak
Görüldüğü üzere, kraliçe de olsanız, prenses de olsanız, halktan biri de olsanız, zengin de olsanız, fakir de olsanız, eğitimli de olsanız, eğitimsiz de olsanız, meşhur da olsanız, sıradan da olsanız, kadın olmak zor.
Erkek dünyasında kabul görebilmek için erkek gibi kadın olmanız bekleniyor.
Kadınlığınız sizin yumuşak karnınız olarak görülüyor.
Çünkü erkek aklı her şeyi sürekli cinsellik ile ölçüyor.
****
Birinci ve İkinci Elizabeth ile ilgili yazdığım bilgileri Wikipedia kaynaklarından derledim.
İngiltere tarihini biraz daha iyi anlamak için birkaç film ve dizi önermek de faydalı olacaktır.
The Crown, King's Speech, The Royal House of Windsor, A Man for All Seasons, Mary Quenn of Scots, Elizabeth, Elizabeth The Golden Age, The Other Boleyn Girl, Tudors, The Last Kingdom, Vikings, Outlander, Victoria&Abdul, Shakespeare in Love, A Royal Night Out, Queen of the Desert
12 Mart 2021 / C.E.Y.
Kadına Şiddet ve Kadın Cinayetleri Yazılarım
Nerde kalmıştık? / 4 Ocak 2011
Öyle bir ceza ki! / 1 Şubat 2011
Diğerleri’nin meraklıları / 8 Şubat 2011
Aşkım için yaptım Hakim Bey! / 18 Şubat 2011
Bugün kutlayacaksınız, ya yarın? / 8 Mart 2011
Meclis’te Kadın Olmak / 19 Nisan 2011
At — Avrat — Silah / 27 Mayıs 2011
Katil Kadınlar / 28 Haziran 2011
Şafak’ın Eteği / 5 Temmuz 2011
8 bin 372 / 12 Temmuz 2011
Taammüden / 26 Temmuz 2011
Gitmek mi zor, kalmak mı? / 6 Eylül 2011
İsyan bu, haykırış… / 16 Eylül 2011
O kadın bir kez de o manşette öldürüldü / 11 Ekim 2011
Suçlu, ayağa kalk! / 3 Kasım 2011
Tecavüzcüden koca olur mu? / 4 Kasım 2011
Son karar: Kendi rızası ile! / 18 Kasım 2011
Aklından bile geçirme! / 29 Aralık 2011
Hırsızın hiç mi suçu yok! / 2 Şubat 2012
Şiddete şiddetle karşıyım! / 18 Şubat 2012
Benden artık bu kadar… / 3 Mart 2012
Siz hiç dayak yediniz mi? / 24 Mayıs 2012
Şeytan da bir Melek ise… / 15 Haziran 2012
Tabancamın sapinu gülle donatacağum / 3 Aralık 2012
Toplumsal Cinsiyet Bilinci / 8 Aralık 2012
Onlar, toplu tecavüzcüler / 15 Aralık 2012
Anlayan anladı Bakan Bey, anlayan anladı! / 15 Nisan 2013
Kan Kırmızı, Ruj Beyaz / 30 Nisan 2013
Eline, beline, en çok da diline… / 13 Temmuz 2013
Göbek değil, bebek bebek! / 25 Temmuz 2013
4 parmakla değil, 5 parmakla STOP! / 22 Ağustos 2013
Kanla yıkanınca temizlenen namusumuz var bizim / 15 Eylül 2013
Ajda’yı sahneden kovan paralı adam… / 16 Eylül 2013
Anne 9 günlük tatilde, 2 aylık bebek evde! / 21 Ekim 2013
Şeytan bu işin neresinde? / 5 Kasım 2013
Allah da sizi güldürsün e mi! / 23 Ocak 2014
Bu kadar günahın vebali öte tarafta mı ödenecek? / 7 Mart 2014
Bu kez neyi kutluyoruz? / 8 Mart 2014
Kıyım kıyım kıyıyorlar hiç acımadan / 18 Nisan 2014
Anlaman için her gün sana ‘çüş’ mü dememiz gerek? / 23 Nisan 2014
Dişe diş, kana kan, hattâ idamsa idam! / 2 Mayıs 2014
Bırakınız gülelim, bırakınız sevelim / 1 Ağustos 2014
Susturamadığından korkar insan / 23 Ağustos 2014
Sen kimsin be adam! / 22 Eylül 2014
Duvağın altındasın, SOBE! / 14 Ekim 2014
Gelenekler binlerce olsa da gerçek tektir! / 15 Ekim 2014
Dünya’nın derdi ‘KADIN’ olmuş / 26 Kasım 2014
Her şeyin müsebbibi kadın! / 10 Aralık 2014
O kadınlar hep Anan, Bacın, Avradın! / 7 Ocak 2015
Bir 14 Şubat’a daha ulaştık sürünerek / 14 Şubat 2015
Soysuzun soyu kurusun, çoğalmasın / 15 Şubat 2015,
Artık utanan taraf kadın olmayacak! / 16 Şubat 2015
Kadın Doğdum Ben / 10 Mart 2015
Savaşın öteki yüzü… / 11 Mart 2015
Biz mi gidelim, siz mi gidersiniz? / 7 Mayıs 2015
‘Topuklularımı hiç çıkartmadım’ / 15 Mayıs 2015
Hoşgörüsüzleri hoş görmüyorum / 29 Mayıs 2015
“Oraya geri dönemem!” / 3 Haziran 2015
Bir insan olarak sus! / 1 Ağustos 2015
Sizin olsun bu dünya / 7 Kasım 2015
Bitmeyen savaş yapmışlar / 13 Aralık 2015
Çocuklar İYİYMİŞ! / 26 Aralık 2015
Hodri Meydan / 4 Ocak 2016
Namussuz! / 26 Ocak 2016
Beleşçisin arkadaş! / 29 Ocak 2016
Bu kadar günahın vebali kimin boynunadır? / 30 Ocak 2016
Benimle Dans Eder Misin? / 1 Şubat 2016
Kadın yiyen canavar / 24 Şubat 2016
Katil oldum ben… / 10 Mart 2016
“İffetli kadın olmak istemiyoruz!” / 16 Mart 2016
Zevk alıyor muyuz? / 31 Mart 2016
Çocuk sayını söyle bana porsiyonunu söyleyeyim sana / 6 Haziran 2016
Neye güldün arkadaş? / 28 Ekim 2016
Hesapta biz de varız! / 5 Aralık 2016
Ben erkek olsaydım / 9 Aralık 2016
Buz yanığı yürekler / 30 Aralık 2016
Eşitlik Berekettir / 7 Mart 2017
Seçmece bunlar! / 22 Eylül 2017
Bir kızım olsaydı eğer / 11 Ekim 2017
Ne nikâh bağlar bizi, ne mahkeme ayırır / 18 Ekim 2017
Yazık, çok yazık… / 15 Aralık 2017
Şeytan üflemekle kalmamış / 26 Aralık 2017
İzin verme, BEKLET! / 4 Ocak 2018
Fırsatçı yağmacılar / 9 Ocak 2018
Cennet-i âlâ / 18 Ocak 2018
Son Perde inmeden / 29 Ocak 2018
Tüyden Elbiseli Kadınlar / 25 Şubat 2018
Koş koş, asansörcü ağabeyi getir! / 28 Şubat 2018
Umutsuz değil, Umut Dolu Kadınlar / 6 Mart 2018
Hiç yaşamamışlar gibi, hiç ölmemişler gibi / 17 Nisan 2018
10 güncelleme onay gerektiriyor / 11 Mart 2018
Kadının Peşinde Şiir / 16 Mart 2018
Sahnedeyiz, İnmeyiz / 27 Mart 2018
Büyük Gözler Bizi İzler / 22 Ağustos 2018
Kaç Çocuk Yedin? 2 Temmuz 2018
Kadın, Şiddet, Medya ve dahası / 30 Ekim 2018
Çocukları kanatmayın / 20 Kasım 2018
Perperişan! / 4 Ocak 2019
Kadınlar Burada, Erkekler Nerede? / 3 Mart 2019
Türk Kadınının Savaşı Başka / 19 Mart 2019
Yasalarımız Var, Evet! / 25 Mart 2019
Kırmızı Başlıklı Kız da Değişti / 25 Haziran 2019
Sistem Hata Veriyor / 2 Temmuz 2019
Tekdîri geçelim, tokmağa gelelim! / 23 Ağustos 2019
Ben Kendimi Anlayamıyorum! / 5 Aralık 2019
Yapabilirim, Yapabilirsin, Yapabiliriz / 12 Aralık 2019
Kapı / 20 Aralık 2019
Şiirin Peşinde Kadın / 9 Mart 2020
Cinsiyetçi Dilden Yılanlar! / 15 Haziran 2020
Trafikte Kadın Olmak / 14 Ağustos 2020
Madalyonun Üç Yüzü / 23 Kasım 2020
Kadının Adı Mezar Taşında / 30 Aralık 2020
Katil Kadınlar / 9 Ocak 2021
Baldan Tatlı Zehirli Öfke! / 7 Mart 2021
Kraliçe olmak mı, ASLA! / 11 Mart 2021
Kadına Şiddet Haberlerinde Medyanın Sorumluluğu / 26 Kasım 2021
Zamansız Kadın Anadolu / 20 Mayıs 2022
Bursa’nın Zamansız Kadınları / 2 Mart 2024
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder