19 Mart 2019 Salı

Türk Kadınının Savaşı Başka

Ortalama 70 yıllık ömrümüzde öğrendiklerimiz ne kadar çoksa, bilmediklerimiz öğrendiklerimizden daha çok. Lakin bilmediklerimizi öğrenmenin yolları da çok. Yeter ki öğrenmeye, sonra da öğretmeye niyet edelim...
Uludağ Üniversitesi Azerbaycan Kültür ve Sanat Topluluğu tarafından Azerbaycan Kültür Derneği Bursa Şubesi katkılarıyla düzenlenen "Türk Dünyasında Kadın Hareketi" başlıklı panelde Azerbaycan Kültür Derneği Bursa Şubesi Başkanı Eczacı Handan Askeran Ton ile Bursa Uludağ Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (UKAM) Müdürü Prof.Dr. Handan Asude Başal birer sunum yaparak bizlere biraz bildiklerimizi ve hiç bilmediklerimizi anlattılar.
Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Uğur Mumcu Salonu'nda gerçekleşen programda Handan Askeran Ton'dan Türk dünyasında kadının konumunu, Prof.Dr. Handan Asude Başal'dan ise "Geçmişten Günümüze Ülkemizde İz Bırakan Kadınlar"ı dinledik.
Prof.Dr. Handan Asude Başal, Handan Askeran Ton
BUÜ Azerbaycan Kültür Sanat Topluluğu'nun Başkanı Solmaz İsamayılova etkinliğin açılışında yaptığı kısa konuşmada, "Türk dünyasına gönül verip Türk dünyası için çalışmak herkesin yapabileceği bir iş değil. Bizim önceliğimiz Türk dünyasına gönül vermek. Bugün bu toplantıdan çıktıktan sonra Türk dünyası ve Türk kadınları hakkında daha berrak fikirlere sahip olabileceksiniz. Türkçülüğün yolu geçmişine sahip çıkmaktan geçer." diyerek, genç arkadaşlarına panel boyu ânda kalmalarını ve Prof Dr. Handan Asude Başal ile Handan Askeran Ton'un sunumlarını can kulağıyla dinlemelerini önerdi.
BUÜ Azerbaycan Kültür Sanat Topluluğu Başkanı Solmaz İsamayılova
Solmaz İsmayılova Uludağ Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencisi. Azerbaycan'dan gelerek Türkiye'de eğitim hayatını sürdüren, insanın ümitlerini yeşertecek kadar vatanına aşık, gencecik ve kocaman yürekli bir genç. Solmaz aynı zamanda Bursa Uludağ Üniversitesi Proje Atölyesi Gönüllüsü ve daha pek çok oluşumda gönüllülük esasıyla çalışıyor. 
O gün onu izlerken önümüzdeki yıllarda Solmaz İsmayılova'nın adını daha çok, sesini de daha yüksek duyacağımızı düşündüm.
****
Panelin ilk konuşmacısı olarak söz alan Handan Askeran Ton, tacizin, tecavüzün ve kadın cinayetlerinin arttığı günümüzde tüm kadınlar adına adil, eşitlikçi ve huzurlu bir dünya dileyerek başladı sözlerine. Meslek sahibi bir kadın olarak kadınların yolunu açan, başta Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemâl Atatürk ile Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade ve Türk dünyasındaki millî uyanış hareketlerinin büyük öncülerinden olan İsmail Gaspıralı olmak üzere, Türk dünyasının büyüklerine teşekkür etti. Azerbaycan'da 1900-1920 arasındaki kadın hareketini, bu hareketin Türk dünyası ve Anadolu kadınları üzerindeki etkisini anlattı. 
19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Çarlık Rusyasının asimilasyon ve baskı siyasetine karşı, Türk topraklarında aydınlar öncülüğünde başlatılan gelişmelerle, kadın dünyasındaki yenilikçi akımların paralellik gösterdiğini, milli ve medeni alanlarda başlayan bu sürecin en önemli dinamiklerinin toplumsal uyanışı sağlayan yayınlar olduğunu söyledi.
Ton; Azerbaycan'da Mirza Feth Ali Ahunzade ile başlayan ve eserlerinde kadın dünyasına ilişkin tespitler ve çağrılar yer alan gelişmelerin, Hasanbey Zerdabi'nin eğitim alanındaki köklü reform adımlarıyla ivme kazandığını; Ekinci, Hayat, Füyuzat, İrşad, Molla, Nasreddin, Dirlik, Açıksöz ve İsmail Gaspıralı tarafından Kırım'da yayımlanan ve Tüm Avrasya'ya dağıtımı sağlanan Tercüman'ın, kadınlar tarafından çıkarılan Alemi-i Nisvan ve Işık'ın o dönemin önemli gazete ve dergilerinden olduğunu (Ki Gaspıralı'nın eşi Zöhra Hanım bütün takılarını satarak gazetenin çıkmasına destek olmuş), Mirza Feth Ali Ahunzade ve Hasanbey Zerdabi dışında Alibey Hüseyinzade, Mehmet Emin Resulzade ve Yusufbey Nesipbeyli, Ahmet Ağaoğlu, Mirza Bala Mehmetzade başta olmak üzere Azerbaycan'da yürütülen milli direnişin temsilcilerinin, ağır ve karanlık dönemleri aydınlatarak yeni devrin temellerini atan rehberler olduğunu, kadınların özgürlüğünün ve eşitliğinin toplumdaki cehaleti yenecek en önemli fikir hareketi olarak uygulanmaya konduğunu, eğitim şansı bulan kadınların çok kısa bir süreçte milli ve medeni haklar için başlatılan bu önemli adımların gerçekleşmesi yolunda kendilerine düşen sorumluluğa istek ve başarıyla karşılık verdiklerini anlattı.

Handan Hanım'ın konuşmasından öğrendiklerimi kısaca aktarayım:
Zeynel Abidin Tagiyev başta olmak üzere Azerbaycan'ın varlıklı insanları o dönemde kız çocuklarının eğitimi için cömert katkılarda bulunurlar. Bu katkılar kadınların yardım cemiyetleri kurmasında ve örgütlü bir şekilde eğitim başta olmak üzere kadın dünyasına ait sorunların çözümüne katkı sağlanması üzerine ilham yaratır. 
Zeynel Abidin Tagiyev ve ailesi
Özellikle de 16-21 Ağustos 1906 yılında Ali Merdan Topçubaşı başkanlığında yapılan, 'Rusya Müslümanları Üçüncü Toplantısı'nda alınan erkek ve kız çocukları için ilkokul eğitiminin zorunlu olması, Kazan, Bakü, Bahçesaray gibi şehirlerde erkek ve kadın öğretmen okullarının açılması kararı yardım cemiyetleri çalışmalarına yön verir. Kafkas Müslümanları Hayriye Cemiyeti Türk coğrafyalarında şubeler açarak faaliyetlerine başlar. Farklı isimlerle kadın cemiyetleri kurulur. Türk bölgelerinde başlayan uyanışın aktivistleri, yardım cemiyetlerinde ve eğitim alanlarında görev alan bu öncü kadınlardır.
(Rusya hakimiyeti döneminde Türk sözcüğünün kullanılması yasak olduğu için, faaliyetler hep "müslüman kadınlar", "müslüman kadınlar kurultayı" adı altında yapılmış.) 
Moskova'da toplanan Bütün Rusya Türkleri 1. Kongresi'nde 970 delege içerisinde 112 kadın delege yer alarak ilk kez erkeklerle birlikte kadınlar da siyasi platformda kendilerini gösterirler. Bu gelişmeler topluma moral gücü ve birlik duygusu kazandırır. 1893'ten 1917'ye geçen süre kadın hareketinin birikim ve deneyim süreci olur. 
Kırım’daki kadın hareketlerinin liderleri ve aktivistleri Zeyneb Amirhan, İlhamiye Tohtarova ve Şefika Gaspıralı
Bu dönemde Azerbaycan'da Hanife Melikova, Emine Ağayeva, Tamara Ahunova, Gövher Gayıbova, Şefika Efendizade, Hamide Cevanşir, Sakine Ahundzade, Aliye Sultanova, Medine Gıyasbeyli gibi isimler eğitmen, yazar ve yardım cemiyetlerinde görev alan çok sayıda kadından sadece birkaçıdır.
("100 yıl önce Kırım’da eşit haklar için kadın hareketleri"ni anlatan yazıya buradan ulaşabilirsiniz.)
Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade'nin 'İnsanlara hürriyet, milletlere istiklâl" şiarı; din, dil, ırk cinsiyet farkı gözetmeksizin tüm insanlığa adanan bir idealdir. Bu ideal 28 Mayıs 1918'de kurulan Halk Cumhuriyeti ile "istiklâl ve hürriyet" kavramları Azerbaycan Türk'üne kadın-erkek ayrımı yapmadan eşitlik ve adalet prensipleri içinde uygulanır ve şark dünyasında kadınlar ilk kez siyasi haklarını elde ederler.
Gezici tiyatrolar ile bağımsızlık ve kadın hareketlerinin propagandaları yapılır.
Bu gelişmeler Anadolu kadınında da karşılık bulur. 1912'deki Balkan Savaşı esnasında Anadolu'ya geçenler sayesinde (1879'da kurulan ancak Balkan savaşı esnasında yeniden yapılandırılan) Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'ne katılım yüksek olur. Hilâl-i Ahmer bünyesi içinde devlet adamlarının eşleri tarafından Osmanlı Hanımlar Merkezi oluşturulur. Bu oluşumda yer alan Petersburg Üniversitesi'nde okuyan Azerbaycanlı Ümmi Gülsüm Kerimova, Kazanlı Rukiye Yunusova, Meryem Yakupova ve Roskoflu Meryem Hanım eğitimlerini yarıda bırakarak İstanbul'a gelirler. Bu genç kadınlar yaralıların tıbbi yardımına koşmakla kalmaz, siyasî girişimlerde de bulunarak Anadolu kadınlarının örgütlenmesinde öncü rol oynarlar.
1913 yılında padişaha hitaben yazılmış öneriler içeren mektup, Müdafaa-i Millîye Cemiyeti Hanımlar Heyeti tarafından kamuoyunda paylaşılır. 5 bin kadının katılımıyla gerçekleşen toplantıda Ümmü Gülsüm Kerimova etkili bir konuşma yapar. Konuşması sonrası üzerindeki değerli eşyaları (Balkan Savaşı yaralarının sarılmasında kullanılmak üzere) kürsüye bırakarak tüm kadınları benzer davranışa davet eder. 
Sultanahmet Meydanı'nda başlayarak tüm yurda yayılan kadın hareketleri, kadınların millî bilincini uyandırır.

Görüldüğü üzere dünya kadınları 'Kadının Hakları'nı konuşurken, Türk Kadınları vatanın bağımsızlığı için, bayrak için, "var olmak" için Kafkaslar'da, Balkanlar'da ve Anadolu'da mücadele ederler.

Türk dünyası kendi değerlerini yeterince bilmediği ve sahip çıkmadığı için hep dış dünyanın kadınlarına öykünür ve hep onlara özenir.
Şengül ve Necip Hablemitoğlu tarafından hazırlanan "Şefika Gaspıralı ve Rusya'da Türk Kadın Hareketi" kitabı, 1893-1920 yılları arasında Rusya'da yaşanan, özellikle kadın alanında yalanan gelişmeleri anlatır.
Şefika Gaspıralı, 20. yüzyılın başlarında "Dilde, Fikirde, İşte Birlik" diyerek Türk Dünyasında kültürel ve siyasi uyanışın önderliğini yapan ve ebedileştiren ünlü gazeteci, eğitimci, politikacı ve reformcu Gaspıralı İsmail Bey'in kızı ve en önemli yardımcısı, Rusya'daki Türk Kadın Hareketi'nin öncüsü, ilk kadın dergisi Alem-i Nisvan'ın (Kadınlar Dünyası) editörü , Azerbaycan Türk Cumhuriyeti'nin başbakanlarından Nesip Yusufbeyli'nin eşi, Kırım Türk Cumhuriyeti'nde Kurultay (Parlamento) Başkanlık divanı üyesi ve iki dönem milletvekili ve anaokulları eğitimcisidir.
Şefika Gaspıralı
Şefika Gaspıralı 1912'de döndüğü Kırım'dan 1919'da iki küçük çocuğu ile Azerbaycan'a kaçarken, yanında çocukları ve hayatıyla özdeşleşen dokümanları vardır. İki yıl sonra, Azerbaycan Türk Cumhuriyeti, Kızılordu'nun işgaliyle özgürlük ve bağımsızlığını kaybetmiş, Şefika Hanım'ın kocası, Başbakan Nesip Yusufbeyli öldürülmüştür. Şefika Gaspıralı'ya TBMM Bakü Mümessili Memduh Şevket (Esendal) yardım elini uzatır. Hazırlanan sahte Osmanlı kimlik belgelerini ve pasaportla, yine Mahmut Şevket tarafından temin edilen belgelerle Türkiye'ye esir Türk askerlerini ve yardım cephanesini taşıyan trene bindiğinde, Şefika Gaspıralı yanına iki küçük yavrusunu ve yine Kırım'dan getirdiği dokümanları alır. Bu dokümanlar mücadele ile dolu bir yaşamın yansımasıdır. 
Şefika Gaspıralı 54 yıl Türkiye'de yaşamış ve o belgeleri canı pahasına korumuştur. Belgelerin üzerinde el yazısı ile şu satırları yazmıştır:
"Bilmem ki benim hatıralarım ve içinde bulunduğum şartlar Türk insanını ilgilendirecek mi? Hatıralarım 100 yıl sonra da ilgi ile okunacak mı? Yoksa unutulacak mı? 100 yıl sonra belki unutulur ama korktuğum gülünç olmaktır."
Gülünç olmak ne demek Şefika Hanım, biz sizi saygı ve minnetle anıyoruz...

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ÜLKEMİZDE İZ BIRAKAN KADINLAR
Prof. Dr. Handan Asude Başal Şair Adile Sultan'dan (1826-1899) başlayarak, Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi Mühendisliği Bölümünde Yüksek Lisansını 2009 yılında tamamlayan, daha sonra Fullbright doktora bursuyla Illinois Üniversitesi'ne giden, ardından Harvard ve şimdi hem MİT hem de Harvard'da çalışmalarını sürdüren, MİT'de Media Lab Bölümü'nde kendi laboratuvarını kuran, Harvard'ın Genç Akademi Üyeliği'ne sahip tek Türk olan, 1985 doğumlu Fizik Mühendisi Canan Dağdeviren'e kadar uzanan bir yolculuğa çıkartıyor bizleri.
93 Harbi olarak anılan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında kahramanca çalışan Nene Hatun (1857-1955), ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen (1913-2001), Yazar Halide Edip Adıvar (1882-1964), ilk kadın öğretmen Refet Angın (1915-2010)Cumhuriyet dönemi ilk köylü kadın milletvekili Hatı Kaya, nam-ı diğer Satı Kadın (1890-1956) ve Piyanist İdil Biret (1941-....) Handan Asude Başal'ın akıcı ve detaylı anlatımlarıyla can buluyor.
(Tarihin ilklerine imza atan kadınlar sadece bu kadarla sınırlı değiller elbet. İnternette bu konuda pek çok bilgi bulabiliyoruz. Yeter ki arayalım. Mesela o sayfalardan birisi burada: Tarihin İlklerine İmza Atan Başarılı Türk Kadınları(Mesela Kurtuluş Savaşı'nda vatanı için mücadele eden dokuz kahraman Türk kadını burada.)
Handan Asude Hanım anlattıkça kadınların eşitlik, adalet ve özgürlük alanında verdikleri büyük mücadeleleri bir kez daha hayranlıkla izliyorum.
Sonra da bu kadar zorluklarla elde edilmiş olan kazanımları kaybetmeye meraklı binlerce kadınımız olduğunu düşünüp, onları bir kez daha tarihi hiç bilmedikleri ve öğrenmedikleri için tembellikle ve aymazlıkla, bugün geldiğimiz nokta için ise hemcinslerine ihanetle suçluyorum.
****
Handan Askeran Ton'un 'keşke'sindeki gibi; eğer ki Avrupalı ya da Amerikalı önder kadınlara duyduğumuz ilgi ve hayranlığı Şefika Gaspıralı gibi kimliklere de duymuş olsaydık ve eğer ki onlardan haberdar olsaydık, bizim bugün dünya kadın konferanslarında ayrıcalığımız, önceliğimiz ve artılarımız çok daha fazla olurdu. 
Kısacası, tarihteki Türk kadınlarına bakmayı, onları tanımayı, onları anlamayı bilmek lazım.
O kadınlar ki, İlknur Güntürk Kalıpçı'nın "Zamansız Kadınlar" programında anlattığı gibiler.
Yani;
Hiç Yaşamamışlar ya da Hiç Ölmemişler Gibiler
Bize düşen; o mübarek kadınları ölümün vefasız kollarından alarak tekrar hayata döndürmek, geçmişimizi gelecek kuşaklara anlatıp onlara kendi öz köklerini belletmek.
Biz büyükler bir yana, bu yolda emek veren Uludağ Üniversitesi Azerbaycan Kültür ve Sanat Topluluğu gençlerini ayrıca kutluyorum…
Panelin ardından topluluk üyeleri ve hocalarımızla
("Türk Dünyasında Kadın Hareketi" başlıklı paneli fotoğraflarının ve videolarının olduğu Facebook albümüme buradan ulaşabilirsiniz.)

Kadına Şiddet ve Kadın Cinayetleri Yazılarım

Nerde kalmıştık? / 4 Ocak 2011
Öyle bir ceza ki! / 1 Şubat 2011
Diğerleri’nin meraklıları / 8 Şubat 2011
Aşkım için yaptım Hakim Bey! / 18 Şubat 2011
Bugün kutlayacaksınız, ya yarın? / 8 Mart 2011
Meclis’te Kadın Olmak / 19 Nisan 2011
At — Avrat — Silah / 27 Mayıs 2011
Katil Kadınlar / 28 Haziran 2011
Şafak’ın Eteği / 5 Temmuz 2011
8 bin 372 / 12 Temmuz 2011
Taammüden / 26 Temmuz 2011
Gitmek mi zor, kalmak mı? / 6 Eylül 2011
İsyan bu, haykırış… / 16 Eylül 2011
O kadın bir kez de o manşette öldürüldü / 11 Ekim 2011
Suçlu, ayağa kalk! / 3 Kasım 2011
Tecavüzcüden koca olur mu? / 4 Kasım 2011
Son karar: Kendi rızası ile! / 18 Kasım 2011
Aklından bile geçirme! / 29 Aralık 2011
Hırsızın hiç mi suçu yok! / 2 Şubat 2012
Şiddete şiddetle karşıyım! / 18 Şubat 2012
Benden artık bu kadar… / 3 Mart 2012
Siz hiç dayak yediniz mi? / 24 Mayıs 2012
Şeytan da bir Melek ise… / 15 Haziran 2012
Tabancamın sapinu gülle donatacağum / 3 Aralık 2012
Toplumsal Cinsiyet Bilinci / 8 Aralık 2012
Onlar, toplu tecavüzcüler / 15 Aralık 2012
Anlayan anladı Bakan Bey, anlayan anladı! / 15 Nisan 2013
Kan Kırmızı, Ruj Beyaz / 30 Nisan 2013
Eline, beline, en çok da diline… / 13 Temmuz 2013
Göbek değil, bebek bebek! / 25 Temmuz 2013
4 parmakla değil, 5 parmakla STOP! / 22 Ağustos 2013
Kanla yıkanınca temizlenen namusumuz var bizim / 15 Eylül 2013
Ajda’yı sahneden kovan paralı adam… / 16 Eylül 2013
Anne 9 günlük tatilde, 2 aylık bebek evde! / 21 Ekim 2013
Şeytan bu işin neresinde? / 5 Kasım 2013
Allah da sizi güldürsün e mi! / 23 Ocak 2014
Bu kadar günahın vebali öte tarafta mı ödenecek? / 7 Mart 2014
Bu kez neyi kutluyoruz? / 8 Mart 2014
Kıyım kıyım kıyıyorlar hiç acımadan / 18 Nisan 2014
Anlaman için her gün sana ‘çüş’ mü dememiz gerek? / 23 Nisan 2014
Dişe diş, kana kan, hattâ idamsa idam! / 2 Mayıs 2014
Bırakınız gülelim, bırakınız sevelim / 1 Ağustos 2014
Susturamadığından korkar insan / 23 Ağustos 2014
Sen kimsin be adam! / 22 Eylül 2014
Duvağın altındasın, SOBE! / 14 Ekim 2014
Gelenekler binlerce olsa da gerçek tektir! / 15 Ekim 2014
Dünya’nın derdi ‘KADIN’ olmuş / 26 Kasım 2014
Her şeyin müsebbibi kadın! / 10 Aralık 2014
O kadınlar hep Anan, Bacın, Avradın! / 7 Ocak 2015
Bir 14 Şubat’a daha ulaştık sürünerek / 14 Şubat 2015
Soysuzun soyu kurusun, çoğalmasın / 15 Şubat 2015,
Artık utanan taraf kadın olmayacak! / 16 Şubat 2015
Kadın Doğdum Ben / 10 Mart 2015
Savaşın öteki yüzü… / 11 Mart 2015
Biz mi gidelim, siz mi gidersiniz? / 7 Mayıs 2015
‘Topuklularımı hiç çıkartmadım’ / 15 Mayıs 2015
Hoşgörüsüzleri hoş görmüyorum / 29 Mayıs 2015
"Oraya geri dönemem!" / 3 Haziran 2015
Bir insan olarak sus! / 1 Ağustos 2015
Sizin olsun bu dünya / 7 Kasım 2015
Bitmeyen savaş yapmışlar / 13 Aralık 2015
Çocuklar İYİYMİŞ! / 26 Aralık 2015
Hodri Meydan / 4 Ocak 2016
Namussuz! / 26 Ocak 2016
Beleşçisin arkadaş! / 29 Ocak 2016
Bu kadar günahın vebali kimin boynunadır? / 30 Ocak 2016
Benimle Dans Eder Misin? / 1 Şubat 2016
Kadın yiyen canavar / 24 Şubat 2016
Katil oldum ben… / 10 Mart 2016
“İffetli kadın olmak istemiyoruz!” / 16 Mart 2016
Zevk alıyor muyuz? / 31 Mart 2016
Çocuk sayını söyle bana porsiyonunu söyleyeyim sana / 6 Haziran 2016
Neye güldün arkadaş? / 28 Ekim 2016
Hesapta biz de varız! / 5 Aralık 2016
Ben erkek olsaydım / 9 Aralık 2016
Buz yanığı yürekler / 30 Aralık 2016
Eşitlik Berekettir / 7 Mart 2017
Seçmece bunlar! / 22 Eylül 2017
Bir kızım olsaydı eğer / 11 Ekim 2017
Ne nikâh bağlar bizi, ne mahkeme ayırır / 18 Ekim 2017
Yazık, çok yazık… / 15 Aralık 2017
Şeytan üflemekle kalmamış / 26 Aralık 2017
İzin verme, BEKLET! / 4 Ocak 2018
Fırsatçı yağmacılar / 9 Ocak 2018
Cennet-i âlâ / 18 Ocak 2018
Son Perde inmeden / 29 Ocak 2018
Tüyden Elbiseli Kadınlar / 25 Şubat 2018
Koş koş, asansörcü ağabeyi getir! / 28 Şubat 2018
Umutsuz değil, Umut Dolu Kadınlar / 6 Mart 2018
10 güncelleme onay gerektiriyor / 11 Mart 2018
Kadının Peşinde Şiir / 16 Mart 2018
Sahnedeyiz, İnmeyiz / 27 Mart 2018
Büyük Gözler Bizi İzler / 22 Ağustos 2018 
Kaç Çocuk Yedin? 2 Temmuz 2018
Kadın, Şiddet, Medya ve dahası / 30 Ekim 2018
Çocukları kanatmayın / 20 Kasım 2018
Perperişan! / 4 Ocak 2019
Kadınlar Burada, Erkekler Nerede? / 3 Mart 2019
Türk Kadınının Savaşı Başka / 19 Mart 2019
Yasalarımız Var, Evet! / 25 Mart 2019
Kırmızı Başlıklı Kız da Değişti / 25 Haziran 2019
Sistem Hata Veriyor / 2 Temmuz 2019
Tekdîri geçelim, tokmağa gelelim! / 23 Ağustos 2019
Ben Kendimi Anlayamıyorum! / 5 Aralık 2019
Yapabilirim, Yapabilirsin, Yapabiliriz / 12 Aralık 2019
Kapı / 20 Aralık 2019
Şiirin Peşinde Kadın / 9 Mart 2020
Cinsiyetçi Dilden Yılanlar! / 15 Haziran 2020
Trafikte Kadın Olmak / 14 Ağustos 2020
Madalyonun Üç Yüzü / 23 Kasım 2020
Kadının Adı Mezar Taşında / 30 Aralık 2020
Katil Kadınlar / 9 Ocak 2021
Baldan Tatlı Zehirli Öfke! / 7 Mart 2021
Kraliçe olmak mı, ASLA! / 11 Mart 2021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder