Bursa'da 'kadın'a, kadın sorunlarına ve özellikle de Çocuk Gelin konusuna dikkat çekmek için üstün bir çaba harcayan Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği, "Gelinlik Giydirildi, Çocukluk Sobelendi" projesi kapsamında bir sergi açtı geçtiğimiz günlerde ve ardından bu konuda bir panel düzenledi.
1 Mart 2014'de başlayan proje kapsamındaki pek çok etkinlikten biri olan panel başlamadan önce sergi salonunda Dernek Başkanı Dilek Üzümcüler ile sohbet ettik biraz.
Dertliydi lakin dirençliydi
Yol taşlı topraklı olsa da bu yoldan dönmek yoktu. Kendilerine el verip destek olacak kişileri ve kurumları bekliyordu.
Bu destek havaya değil, kız çocuklarına gidecekti. Böylece erken evlilik yerine bilinçli evlilik sağlanıp, bilinçli toplum oluşturulacaktı.
2011 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu aldığı kararla tüm dünyadaki kız çocuklarının maruz kaldığı ayrımcılığa, haklarına, yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek amacıyla 11 Ekim'in Dünya Kız Çocukları Günü ilan edilmesine istinaden düzenlenen etkinlikler kapsamındaki sergide, son bir yılda çocuk yaşta evlendirilen kızların haber kupürleri yer alıyordu. Bütün vak'aların hepsini birden bir arada görmek çarpıcıydı.
Sergi, erken ötesi evliliğin bir senede 20 bin artarak 200 bine ulaşması rakamıyla perçinlenince konunun çarpıcılığı daha bir ortaya çıkıyordu.
Bu evliliklerin çok uzaklarda olduğunu sanmayasınız. Mustafakemalpaşa ilçesi bu konuda açık ara önde..!
Kısa kısa
Proje Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Şube Müdürlüğü başta olmak üzere pek çok kurum tarafından destekleniyor. Pilot bölge seçilen Mustafakemalpaşa'da başlatılan çalışmalar Bursa'nın 17 ilçesinde sürdürülecek.
Bu kapsamda ailelere ve kamu görevlilerine durumun hukukî boyutu, sorumlulukları ve yükümlülükleri anlatılacak.
Aile ve çocuklarla grup çalışmaları düzenlenecek. Çalışmalara psikologlar, çocuk gelişim uzmanları, doktorlar ve avukatlar el verecek.
Proje sürekli raporlanacak.
Paneli esas dinlemesi gerekenler nerede?
Bu düşüncelerle düzenlenen TKM'deki panele ne yazık ki katılım az idi.
Konunun hedef kitlesi olan çocuklar MEB'e yapılan çağrının sonuçsuz kalması sebebiyle getirilmemişlerdi.
Bu konuya duyarlı kadınlar vardı salonda. Yıldırım Belediyesi'nden Meclis Üyeleri, Saniye Rıza Yetiştirme Yurdu Müdiresi Habibe Cıngıloğlu ve ekibi, AÇEV, Aile İl Sosyal Müdürü, Büyükşehir Belediyesi Eşitlik Birimi Sorumlusu Ayşegül Öcalan ve birkaç kadın.
Güzin Abraş'ın yönettiği panelde panelistler Avukat Nevin Canbaz, Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Şube Müdürlüğü'nden Dr. Nurten Türksoy, kadın sorunlarına olan duyarlılığı ile Mor Salkım'ı duyan ve İngiltere'den kendi imkânlarıyla kalkıp gelen gazeteci-yazar Dursaliye Şahan, yine Bursa Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Şube Müdürlüğü'nden Uzman Psikolog Eda Abdullahoğlu, Birleşmiş Milletler Kadın Dostu Kentler Programı İl Koordinatörü Burcu Üzümcüler idi.
HAYIR diyebilmeyi öğrenmeli bir çocuk
Çocuk gelinler ve kadın sorunları her boyutuyla konuşuldu, neler yapılabileceğinin çözümleri arandı.
En çok da bir çocuğun kendi üzerindeki kararlara 'hayır' diyebilmesinin öğretilmesi öne çıktı.
Panele davet edilen çocuklar salonda olmuş olsaydı pek çoğu bu paneli can kulağıyla dinlemezdi belki. Yine de böyle bir konudan haberdar olur, erken evliliğin yarattığı yıkımı akıllarının bir köşesine yazarlardı.
Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği Başkan'ı Dilek Üzümcüler'e; "Onlar hız ve teknoloji çağında yaşayan çocuklar ve onlara ulaşmanın farklı yollarını denemek lazım" dediğimde, bunları okullara giderek, özellikle de dramalarla gerçekleştirdiklerini söyledi. Malum, onlar adeta başka bir dünyanın çocukları ve bizim onlara dokunabilmek için başka yöntemler geliştirmemiz gerek.
Yoksa yapılan her şey 'kendin söyle kendin dinle' den öteye geçmiyor. Bu da sorunu kat'iyetle çözmüyor...
İHBAR ETMEK SORUMLULUĞUMUZ
Güzel olansa, somut olarak soruna müdahil olacak çözümler bulunmuş ve halka sunulmuş.
Bu konuda en etkin yöntem İHBAR.
18 yaş altı bir çocuğun zorla evlendirildiğine şahitseniz eğer polise (ALO 155-156), ÇİM'e (ALO 183) ve Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği'ne (ALO 0 531 033 88 44) telefon etmeniz ya da Valilik, Müftülük, Emniyet, Baro ya da Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüklerine başvurmanız yeterli.
Çocuk yaşta yapılan bir evliliği okul müdür ve yardımcılarının, öğretmenlerin, imamların, kolluk kuvvetlerinin ve kamu görevlilerinin ihbar etme sorumluluğu var. Komşu, hısım akraba, tanıdık-tanımadık iseniz de, zoraki yaptırıldığını ve gelinin 18 yaş altında olduğunu gördüğünüz her evliliği ihbar edebilirsiniz. Her birim ihbarınızı değerlendirmek zorunda.
Konuyu kendimizce değerlendirirsek:
Öncelikle bu memleketin işini gerçek anlamda yapabilen sosyologlara ihtiyacı var. İş olsun diye değil, toplum daha iyi olsun diye yapanlara. Kurallar arasında boğulmayan, canla başla çalışan, saçma sapan uygulamalarla sınırlandırılmayan...
Daha sonra 18 yaş altı herkesin çocuk sayıldığı, 16-17 yaş evliliklerinde aile rızası gerektiği, 16 yaş altı evliliklerin ise tamamen suç olduğu herkes tarafından bilinmeli.
Çocuk yaştaki o kızlar zorla evlendirilirler çoğunlukta. Satılırlar daha doğrusu. Bazı kızlar ise sevdiğine(!) kaçar. Sevmekten ne anladığını bilmez ama kaçar.
Dava açılıp da yıllar sonra ceza kesinleştiğinde ortada ne gelinin gelinliği kalır, ne de damadın damatlığı. Olan olmuş, biten bitmiştir. Çoluk çocuğa karışılmış, herkes durumuna alışmıştır.
Olduktan sonra ceza kesmektense olmasını engellemektir marifet...
Genellikle az gelişmiş ve ekonomik durumu zayıf toplumlarda zoraki yaptırılan bu erken evliliklerin çocuğun rızası ile olduğu öne sürülür. O yaştaki çocuk evliliği kendi istese dahi duruma el koymaktır doğru olan. Onun aklına uymak değil.
Kontrol altında tutup ilk heyecanın geçmesini beklemektir. Ne engellemek, ne de çarçabuk başgöz etmektir. Zaman doğruyu gösterecektir nasılsa.
Tabi ona yol gösterecek bu akılda ebeveynler nerede diye bir soru sorabilirsiniz.
Eğitime önce kimden başlamak lâzım şaşırıyor insan değil mi?
Yoksa erken evliliğin bedeli ödemekle bitmeyen, meblağı gün be gün yükselen bir borç....
Ve bunu engellemek bir devlet politikası olmalı.
Şu anda uygulanan devlet politikası ise engelliyor mu, destekliyor mu pek belli değil...
Eskiden hayata erken başlardı insanlar
Okullar ilkokul terk olunca, erkenden de çalışmaya başlayıp eli ekmek tutunca yanına bir de eş katmak lâzım denirdi. Erkek 19'unda, kadın 16'sında evlendirildi mi her şey tıngır mıngır giderdi yolunda. Ayrı ev açılmaz, anca ayrı oda hazırlanır, evlilik o odada bir ömür boyu sürerdi.
Kenara çekilen 40'lı yaşlardaki büyüklerin(!) yükünü gençler alır, böylece büyükler hayata erken başlamanın kenara erken çekilmesini yaşarlardı. O yaşlarda kadınlar tülbentleri başında birer büyükanne, erkekler sakallarını sıvazlayan birer büyükbaba olurlardı. Ne kimse genç kalmak derdinde, ne de ölümsüzlük peşindeydi.
Şimdiyse o yaşlar okullara yollanan çocukların ardından kendi hayatını yaşamak için hayatın ortasına balıklama dalan, yeni yetme ergen kıvamında ikinci gençliklerini yaşayan genç(!)lerle dolu.
Büyükanne büyükbaba profili değişti gitti. Banka kuyruğunda bekleyen emekli profili ona keza...
Artık organik yaşlı bulmak zor. Yaşlanmadan öleceğiz vesselam...
Eskinin erken başlanan hayatları şimdilerde çok ama çok ötelendi. Okullar, sınavlar, lisanslar, masterlar, doktoralar bitecek de...
Babamın 35'inde koskoca adam, 16'şar yaşlarında evlendirilen teyzelerimin ardından 26 yaşında evlenen annemin evde kalmış sayıldığı düzenden, benim 17 yaşında kendimi çok büyümüş görerek kendi arzumla evlendiğim, 30'unu geçmiş oğlumun ise henüz evliliğe hazır olmadığı bir düzene...
Bu düzen içinde hâlâ ama hâlâ henüz ne olduğunu anlamadan evlendirilen kızlarımız çığ gibi çoğalmakta.
O kızlar ki ne çocukluğu bilirler, ne kadınlığı, ne anneliği...
Kadınlık kendilerinden öncekiler için neyse odur işte.
Hem bilmez misiniz; bazı coğrafyalarda hiç çocuk olunmaz.
Çocuk sevilmez... Hele de o çocuk kız ise hiç ama hiç sevilmez...
Parasını basan alır. Ne yaşlı ne genç bakılır. Ne namus ne töre dinlenir.
Nihayetinde para kimdeyse odur Sultan.
Para, uğruna cinayet işlenen tüm kavramların üzerini örter, bir anda hepsini temizler...
UNICEF Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde der ki;
"Ulusal yasalarca 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır. Hakların hepsi, istisnasız bütün çocuklar için geçerlidir. Çocuğun hangi biçimde olursa olsun ayrımcılıktan korunması ve haklarının savunulması için yapıcı girişimlerde bulunulması devletin yükümlülüğüdür"
Bir çocuğun bedeninin gelişmeye başlaması onun evlenebileceğini göstermez. Doğduğundan beri uyuyan hormonlar uyanmaya başlamıştır sadece. Kişi o hormonlar sayesinde üreyecektir, bu üremeden doğan bebeklerini büyütecektir. Üremeye hazır olmuş olması anneliğe hazır olması anlamında değildir.
Üremek başka, anne olmak başka...
Üstelik erken doğumlar sebebiyle böyle bir oluşuma henüz hazır olmayan vücut direnememekte ve doğum esnasında yüksek oranda anne ve bebek ölümleri gerçekleşmektedir.
Bu konu hakkında konuşulacak o kadar çok şey var ki. Töreler, gelenekler, ekonomik sebepler, gelin olmaya özendirme, hayatı sadece evlilikten ibaret saydırma, göz boyayıp aldatma...
"Ka-Der kadını kaderine terk etmiyor" yazımda anlatmıştım pek çoğunu.
Okumak için tıklayın:
****
Şimdi biz bütün bunları bile bile erken evliliklere göz yumup, kızlarımızı niçin göz göre göre ateşe atalım?
Niçin onlar da çocukluklarını ve dahi gençliklerini yaşayamasınlar?
Niçin gelişmiş ülkelerin sağlıklı yetişmiş gençleri gibi eğitimli ve özgüvenli olmasınlar?
Niçin hayatlarını paylaşacakları insanla kendi arzularıyla buluşmasınlar?
Niçin onlar da sağlıklı yuvalar kurmasınlar?
Niçin o yuvalarda sağlıklı çocuklar yetiştirip dünyanın geleceğine katkı sağlamasınlar?
Niçin hayatın hem gecesini, hem gündüzünü keyifle yaşamasınlar?
Niçin...?
****
Ellerindeki meşalelerle karanlıkta bırakılan kadınlara ışık tutan kadınlar önemli bu memlekette.
Kadına el veren erkekler ise çok daha önemli.
Kadınlar çıktıkları bu yolda ilerleyecekler düşe kalka. Yollarından dönmeyecekler.
Ta ki şu çağda konuşuyor olmaktan utandığımız 'kadın hakları' diye bir kavram kalmayana dek...
Siz, mümkünse onlara yol açın.
Ya da yollarına hiç çıkmayın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder