10 Mart 2016 Perşembe

Katil oldum ben...

Adana'da eski eşi 33 yaşındaki Hasan Karabulut'u öldüren 28 yaşındaki Çilem Doğan yaptığı savunmasında "Öldüyse hepsi benim suçum mu?" dedi.
Karar mahkemenin, lakin savunmasında anlattıklarına bakılırsa, değil...
Mahkemeye getirilirken üzerine giydiği tişörtte yazan, "Dear past, thanks for all the lessons" yazısı genç kadının kendi hayatına bir seslenişi sanki.
Devamında yazan; "Dear future, I'm now ready!" ona keza...
O tişörtü tesadüfen giydi belki ama hayat zaten bir tesadüfler silsilesi değil mi?
Yine savunmasında, "Hep kadınlar mı ölecek, biraz da erkekler ölsün" demesinden katil olmaktan başka çaresi kalmadığını anladım ben.

Yıllardır gördüğüm o ki, erkek ve kadın farklı biçimlerde katil oluyorlar.
Erkek neden bu kadar kolay öldürür diye sorgularsak;
Ya maddi sıkıntılar sonucu çıldırma noktasına gelmiştir ya da yanındaki kadını kaybetmiş olmayı hazmedememiştir.
Aslında ise, e
rkek olmayı kendine taşıyamayacağı kadar ağırlaştırmış ve "önce insan" olarak yetiştirilmemiştir.

Erkek kişi bir insanı öldürürken olacakların önünü ardını pek düşünmez mesela. Ne hapiste yatacağı günleri, ne şartların zorluğunu, ne de ardında bıraktıklarını.
Trafikte yol vermeyen sürücüyü de öldürebilir bir çırpıda, istediği şarkıyı söylemeyen sanatçıyı da. 

Kadınsa öldürmeye değil doğurmaya ve yaşatmaya programlanmış.
O yüzden kadın öldürürse öyle öfkeye kapılarak öldürmüyor. Yudum yudum dolarak geliyor o raddeye. Planlıyor, programlıyor, uygun bir zamanı kolluyor ve planını uyguluyor.
Ya da Çilem'in durumunda olduğu gibi, yaşadığı tüm vahşet onu bir anda katil ediyor!
Katil doğulmuyor ama katil olunuyor...

Çilem'in kocasına itaat etmemesi, yani kendisine ekmek getiren velinimetinin canına sıkmış olması topluma göre en büyük suçtur.
Yediği dayaklardan bunalıp da kocasını şikayet etmek için gittiği emniyette ‘Kocandır döver de sever de!’ denilerek evine geri gönderilir.
Devlet tarafından korunmaz, kollanmaz.
Başkaldıran bir asidir o.
Doğru düzgün bir kadın olmuş olsa zaten kocası onu niye dövsündür, değil mi? Kesin hak etmiştir…
Çilem tam bunları yaşamış işte.
Y
a o gün o ölecek ve sıradan "BİR KADIN CİNAYETİ DAHA" haberi olarak ekranlarda 3 dakika görünüp unutulup gidecekti, ya da yaşamak için öldürmeyi seçecekti.
Karar vermek için düşünemezdi, bekleyemezdi...
Başka şansı da kalmamıştı.
Boşansa, BOŞANAMAZDI...
Yalnız yaşasa, YAŞAYAMAZDI...
Baba evine dönse, DÖNEMEZDİ...
Sığınma evlerine gitse, GİDEMEZDİ...
Bir kadın öldürmekten ve hapse düşmekten zerre kadar korkmaz hale gelmişse, hele hele yuvasından ve evlatlarından ayrılmayı göze almışsa varın siz hesap edin ne kadar büyük bir cenderede sıkıştığını.
****
Birinin hayatta kalabilmesinin çaresi bir diğerinin ölümü olmamalı elbet.
Ne yazık ki biz ne medenice yaşamayı ne de medenice ayrılmayı becerebiliyoruz.

Egomuz ŞİŞ, hem de çok ŞİŞ,
Ama içi BOŞ, hem de BOMBOŞ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder