27 Mart 2016 Pazar

Düşmek var, pes etmek yok!

‘İşletme’ okuyan öğrencilerin en büyük hayali okulu bitirir bitirmez bir şirketin CEO’su olmak ya da en azından üst düzey bir müdür koltuğuna oturmak olmalı.
Okullar okunuyor, sınavlar geçiliyor, gün geçtikçe hedefe daha yaklaşılıyor. Karşıdan görüp özendikleri hayat orada ve ona bir an önce kavuşmak için yeterince çalışılıyor.
Da; her zaman yeterli olmuyor. Kimse yeni mezun bir işletmeciye altın tepside bir koltuk sunmuyor.
İşini layıkıyla yaparak yukarılara tırmananların öyküleri, kurulan hayalleri suda boğulmaktan kurtarıp hepsinin ayağını yere bastırıyor.
Zaman zaman öğrencilerin feyiz alması için bu öykülerin sahiplerini okullarında konuk ederek, başarıya giden yolculuklarını paylaşmasını istiyor üniversiteler.
Bu amaçla Uludağ Üniversitesi İşletme Topluluğu ULİT tarafından düzenlenen 11. Ulusal Profesyoneller ve Başarılı Yöneticilerle Sektörler Kongresi’nin son günü konukları birbirinden ünlüydü.

Kongreye gitmeden önce günün ilk konuğu olacağını bildiğim Sadettin Saran‘ı şöyle bir Google’a sordum önce.
O da bana dedi ki;
Sadettin Saran 1964 doğumlu bir Türk iş adamı. ABD’nin Kentucky Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği Eğitimi aldı. Daha sonra Türkiye’ye geldi ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığında çalıştı. Daha sonra Saran Grubunu kurdu ve tanınmış birçok markanın temsilciliklerini üstlendi. 1990-1995 yılları arasında Martin Marietta’nın Ankara Ofisinde Genel Müdür Yardımcılığı ve Genel Müdürlüğü yaptı. ABD’de eğitim gördüğü zamanlarda okulun yüzme takımında takım kaptanlığını yaptı ve iki yıl En Değerli Sporcu seçildi. 1984-1985 yıllarında da Türk Milli Yüzme Takımı kaptanlığını yaptı ve bu dönemde 50 metre serbest yüzme rekorunu kırdı. Sportstv, Radyospor, Slow Time, Radyo Müzik ve Radyo Trafik gibi Medya Kuruluşları ve bazı sanal bahis siteleri de Sadettin Saran’a ait.
Bu bilgileri yanıma alıp kongrenin yapılacağı U.Ü. Prof.Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’ne Saran’ı taşıyan helikopter ile aynı anda vardım.
Üç konuktan ilki olan Saran Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran, kendisini dinleyen öğrenciler ile kendi eğitim ve  iş hayatından örnekler vererek sohbet etti. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Aydem Çiftçioğlu‘nun yaptığı sohbet öğrencilerin sorularıyla nihayetlendi.

“Başarılı bir öğrenci değildim”
Akademik açıdan lise yıllarım pek parlak değildim. Spora olan meylim sebebiyle spor bursu ile ABD’de eğitim hakkını yakaladım. Dört erkek kardeşiz. Hepimiz sporla iç içe yaşıyoruz. Annem Amerikalı ve annemin vizyonu bu şekilde. Babam devlet memuru olduğundan imkânlarımız kısıtlıydı. ABD’deki üniversite yıllarım zor geçti. Hele bir de aile hasreti eklenince… Şimdiki gençler gibi ABD’ye eğitime gidip iki ay sonra tatile gelmek yok, iki sene sonra gördüm ailemi. Telefonlar da yazdırmalı idi malum.

“Rekabetçi bir yapım var” 
Okurken biliyordum ki sporda başarılı olamazsam bursum kesilecek.  Günde 4-5 saat antrenmanım vardı. 05:45’de kalkar, yüzmeye gider, hava ısısı -11, -12 derece, zor bir antrenmana girip, ardından zor bir alanın zor derslerine girer, sonra tekrar antrenmana gider, sonra akşam derslerini çalışırdım. Bir de üzerine bir-iki saat bir işte çalışırdım. Cankurtaranlık, matematik dersi vermek gibi. Gece 12’de yatıp, 5’de tekrar aynı tempo ile güne başlardım. (bir 3 dakika daha fazla uyuyabileyim diye diş fırçamın üzerine diş macununu geceden koyardım)

“Fedakârlık yapmadan olmuyor” 
Havuzdan sonra okula giderken sabah soğuğunda donan saçlarım derse girdiğimde erir ve defterimin üzerine damlardı. Fakat hiç pes etmedim. Açıkçası üniversite yıllarım geçmesi gerektiği kadar keyifli geçmedi. Biraz daha rahat olup birkaç partiye katılsaydım daha iyi olurdu. Ama o disiplin bana çok şey kattı.

“Niye döndüm?”
Yüksek lisansımı “Isı Transferi” üzerine yaptım. ABD’de bir yıl çalışıp Türkiye’ye döndüm. İyi bir işim vardı aslında orada. Fakat toprak çekti. ABD okyanusunda küçücük bir balık olacaktım dönmeseydim. Ben Türkiye’de büyük balık olmayı tercih ettim. 80’li yıllardaki ekonomik şartlara bakıp babam bile “Dönme istersen” demişti. Döndüm. Döndükten altı ay sonra ‘Eyvah ben ne yaptım’ dedim ama sonuçta çalışmaya başladım. Orada kalmış olsam bu kadar fark yaratan biri olacağımı düşünmüyorum.

“Şimdiki aklım olsa mühendis olmazdım”
Başarılı olmak için vereceğim tavsiyelerden birisi: Sevdiğiniz işi yapacaksınız. Sevdiğiniz işi sevdiğiniz insanlarla yaparsanız iki kere şanslısınız. Mühendisliği seçmemdeki etkenlerden birincisi; babam mühendisti. İkincisi, kızlar en çok doktor ve mühendisleri seçiyordu. (gülüşmeler) Mühendisliğin bana çok getirisi oldu. Sorgulama, mantık, yaklaşım, problem çözümleri. Çok sevdiğim bir şey değildi mühendislik. Altı ay mühendis olarak çalıştım. Sonra girişimci yanım ortaya çıktı.

“Benim başarılı olma faktörlerinin içinde şans da var” 
Bana biri bir şans verdi. O bana bu şansı vermemiş olsaydı bugün burada olmazdım.

“Sporsuz yaşam olmamalı”
Spor yapmak demek sporcu olmak değil illa ki. Ama sadece öğrenci olmak da olmamalı. Üniversiteye hazırlanırken sporu bırakırlar çocuklar mesela. Oysa hayattaki en önemli şey zaman yönetimidir. Ben başarılı olduysam eğer en çok da zaman yönetiminden olmuşumdur. İşinize, aile bireylerine, arkadaşınıza, patronunuza, hepsinden önemlisi kendinize zaman ayıracaksınız. Bunların hepsi zaman yönetimidir. Patronunuz sizden bir şey istediği zaman şu anda ben eşimle sorun yaşıyorum, gelemem deme lüksünüz yok.
“‘Büyük yolculuklar küçük adımlarla başlar’ der Konfüçyüs” 
30 şirkette 4 bin çalışanı olan bir holding var şimdi. Ben hep ticaret yapmak istedim. "McDonald’s"ın Türkiye’de iş yapabileceğini görmüştüm ama sermaye bulamadım.
Medya sektörüne girdim. Sporun büyüyeceğini öngördüm. Sektör büyüdükçe biz de büyüdük. Doğru yatırımlar yaptık.

“Büyük düşünün, hayal kurun, hayalsiz hiçbir şey olmuyor” 
Büyümeyen  şirketler yok olmaya mahkûmdur. Yumurtaların hepsini aynı sepete koymadık. Riskler aldık. Şimdi dünyanın en büyük üç-dört içerik firmasından biriyiz.
Bugün yedi sektördeyiz. Esas işimiz medya içeriği. Kanallara gidip elinde kasetle program satmaya çalışırken, bugün dünyanın en zengin içerikli spor kanallarından birinin sahibiyiz.

“Bir insan yere düştüğünde değil, pes ettiğinde kaybeder”
Bunlar bir hedef belirleyerek, büyük düşünerek, kendimize güvenerek ve hiçbir zaman pes etmeyerek gerçekleşti.
Çok darbe yedim, çok hata yaptım, çok düştüm, ancak hep tünelin sonundaki ışığı görüyordum. Zor günleri böyle atlattık.

“İş için başvuranlarla görüşmüyorum”
Bu konuda İnsan Kaynakları’na söylediğim şu; Sadece derslerinde başarılı olup da kendisine başka alanlarda yetiştirmemiş insanları değil, kendisine ve topluma zaman ayıran, başkaları için de bir şeyler yapabilen insanları seçin.
“İstediğim yerde miyim?”
Medyada büyümeye devam ediyoruz. Farklı ülkelerde varız. Başka sektörlere de giriyoruz. Turizm sektörüne girdik. Yurt dışında otel aldık. Radyolarda da büyüyoruz.

“Patron detaya karışmamalı”
Bir şeyi doğru yaptığımı görüyorum. Kendi içimizde güzel bir sinerjimiz var. Bir aile yaratmışız.

“İyi bir patron komplekssiz olmalı” 
Etrafımda kendimden daha akıllı adamlar bulundurmaya özen gösteririm. Fikrime aşık değilim, fikrimi değiştirebilirim.
Bu saatten sonra ilk önceliğimiz kazanacağımız paralar değil. İyi liderler yetiştirmek, arkamızdan Allah razı olsun diyecek nesiller yetiştirmek bizim önceliğimiz.

“Sosyal sorumluluğu erken öğrendim”
Annemin Amerikalı olmasının etkisi ile sosyal sorumluluğu küçük yaşlarda öğrendim. Bir gün eve ağlayarak gelmiştim. Annem de “Kendini kötü hissettiğinde git birine iyilik yap” dedi. Çok saçma gelmişti o zaman. 15-20 yıl sonra onun dediğini anladım. Para kazanmaya başlayınca aldığım terbiye ile bir şeyler vermek gerektiğini gördüm. Kazandıkça vermeye başladım. Projelere önce memleketim Kırıkkale’den başladım.

“İlk 20’deyiz”
Benim en büyük gurur kaynağım; iş adamı olarak ilk 100’de, ilk 200’de ya da ilk 300’de değilim, ama hayır işlerinde ilk 20’deyim. Ben bundan mutlu oluyorum. Bu bana güç veriyor.

“Burs vermiyoruz, staj imkânı sunuyoruz”
Bu konuda da gerçekten fark yaratacağına inanan insanlara, bir de özellikle sigara içmeyen insanlara odaklanın diyorum. Yeni iş dalları seçerken ticari kârdan ziyade istihdama önem veriyorum.

“Hata konusunda toleranslıyım”
Ben kaybetmekten korkmam. Risk aldım ama hep hesaplı risk aldım. Çok hata yaptım. Hata yapmaktan ders aldım. Şirkette hata yapmış adamı işten atmadım. Herkes ikinci şansı hak eder. İlki hata değildir ama bir kez daha yaparsa o hatadır. Hatanı tekrarlamazsan bu tecrübedir.

“Açık kapı politikam var”
Bana herkes ulaşabilir. Genel müdürlerimle sene başında hedef belirliyorum, sene ortasında üzerinden geçiyorum, sene sonunda da değerlendirme yapıyorum. Onun dışında yöneticilere karışmam. Çoğu detayı bilmem. Bilmemeye de özen gösteriyorum.

“Kendimi gereksiz kılmaya başladım”
İyi bir orkestra şefi kendini gereksiz kılandır. İyi bir patron da kendini gereksiz kılandır. Ben de kendimi yavaş yavaş gereksiz kılmaya başladım.

“Başarıyı takdir ederiz”
Başarısızlığı nasıl cezalandırıyorsak başarıyı da takdir etmek lazım. Prim sistemimiz var. Başarıya endeksli bir takdir sistemimiz var. Sektörlerimiz zor zamanlarında birbirlerine destek oluyorlar. Şirketlerin bir aile olması mefhumunun önemsenmesini önemsiyorum.

SORU-CEVAP
İkinci nesil bir aile şirketi olacak mısınız?
Çocuklarımın iyi insan olarak yetişmesine özen gösteriyorum. Ailenin çocukları şirkete uzak. O yüzden orada bir endişem var açıkçası.
Çocukları hayırlı evlatlar değilse bence o adam başarılı değil. O yüzden ne olmak istiyorlarsa onu olacaklar.

Hangi dil?
Kendini geliştirmek konusunda dil öğrenmek önemli. Çince ve İspanyolca öğrenin derim.


Holdingde çalışan kadın oranı nedir? 
Kadın müdürlerin oranı % 60’ın üzerinde.

Siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?
Türkiye’yi çok seviyorum. Bugüne kadar çok teklif geldi, hayır dedim, ama ileride olabilir.
Fenerbahçe’ye başkan olmak ister misiniz?
Şu anda görünürde seçim yok. İlerde bir sıkıntı olmazsa, Fenerbahçe’nin başkanlığına ilk fırsatta talibim.
****
Öğrencilerin spor ve iş hayatıyla ilgili merak ettikleri soruları tek tek, hatta kendisine soru soranların isimlerini unutmadan ve yeri geldiğinde o kişiye de ismiyle atıfta bulunarak cevaplayan Saran’a, bu samimi sohbetin sonunda ULİT yöneticileri tarafından bir teşekkür plaketi takdim edildi.



Sohbet esnasında olsun, soru-cevaplar esnasında olsun, ULİT Anı Defteri’ni imzalarken olsun, daha sonraki fotoğraf çekimlerinde olsun samimi ve esprili tavırlarıyla öğrencileri kendisine hayran bırakan Saran, eminim ki onların hayatlarında bir yerlere dokundu.
Bu verimli ve keyifli sohbeti yazarak anlatmak isterim dedim.
Madem öyle, ‘Bir de fotoğraf ekleyelim üzerine o zaman’ diyerek kameraya gülümsedik.
Sohbetin bitiminde Sadettin Saran’ın birkaç madde halinde öğrencilere önerileri olmuştu.
Bu dakikaları kaydettim ve YouTube’a yükledim. İzlemek için tıklayınız:


Düşmek var, pes etmek yok! / 27 Mart 2016 (Sadettin Saran)
VATAN’da ZATEN her şey BEDAVA / 28 Mart 2016 (Hasan Vatan)
Plaza dili konuşan girişimciden esnaf olur mu? / 7 Nisan 2016 (Fatih Akol)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder