13 Mart 2016 Pazar

Elimi tutar mısın?

Hayatımıza KOÇ kelimesinin girişi 70'lerin sonunda Beyaz Gölge dizisi ile olmuştu. Koç Ken Reeves bir lise basketbol takımına "coach"luk ediyordu. Çünkü o takımını sadece çalıştırmıyordu, onların kişisel hayatları ile de ilgileniyordu. Onları yönlendiriyor, dinliyor, dertlerine çare arıyordu.
Lise dönemimize denk gelen bu dizinin genç karakterlerinde kendimizden bir şeyler arıyor, kültür farklılıklarına rağmen buluyorduk da.
Nerede yaşarsa yaşasın genç hep aynıydı.
Bol hormon, bol enerji, bol kurallar ve haliyle bol stres kaçınılmazdı...
Gençlik halleri denilen "Stres", gün geldi gelişen ve kentlileşen toplumların ne yazık ki başının belası oldu.
Gelişmenin bir yerlerinde bir sıkıntı vardı ve insanlar bu sıkıntıyı kendi başlarına aşamıyorlardı.
Çocuklar ayrı streste, ebeveynler ayrı streste, çalışanlar ayrı streste, işverenler ayrı streste, evliler ayrı streste, bekarlar ayrı streste.
Stressiz bir insan ara ki bulasın.
Stresin azı karar çoğu zarar malum. Huzurun ona keza.
Huzur isteyip durmayın, huzur Zincirlikuyu'da, unutmayın...

Az stres hayata karşı heyecan yaratıp hayata bağlanmayı teşvik ediyor lakin fazlası bünyeye zarar veriyor.
Yoğun baskı sebebiyle adeta bedenin her zerresi büzüşüyor. Büzüşen damarlar kanı taşıyamıyor, büzüşen kaslar sertleşiyor. Beyin büzüşüp sağlıklı düşünemez oluyor, kalp büzüşüp düzenli atamaz oluyor, tüm organlar bu büzüşmeye maruz kalarak işlevini yitirmeye başlıyor. Ruhlar direniyor, beden ise isyan ediyor...
Ve insanların bu çaresizliği bir anda "Kişisel Gelişim" sektörünü doğuruyor.
Yani "Yaşam Koçluğu"nu...
Pıtrak gibi çoğalan kişisel gelişimciler arasından doğru olanı yakalamak destek almak isteyen kişiler için ne kadar önemliyse, kişisel gelişimciler arasından farklılığıyla sıyrılmak da destek vermek niyetiyle ortaya çıkmış kişiler için bir o kadar önemli.
El ele, gönül gönüle
Bu konuda önce kendi yaşanmışlıklarını, sonra da bu konunun eğitimini yanlarına alarak ve el ele vererek yola çıkmış, adeta kendilerini bu konuya adamış üç kadınla tanıştım geçtiğimiz gün.
Profesyonel Koç ve Eğitmen Mehtap Hersek Akkoyunlu, Profesyonel Koç ve Nefes Koçu Gamze Balçak Çelikcan, Aile Danışmanı Merve Kılıç'ın oluşturdukları ELELE'nin ofisinde kadın kadına uzun uzun, derin derin ve bir o kadar da keyifli bir sohbet ettik.


El ele verince daha güçlendiklerinin farkında olan bu kadınlar hayat içinde kendisini sıkışmış hisseden herkese el veriyorlar, ellerinden tutuyorlar. Kâh doğru nefes almayı gösteriyorlar, kâh doğru durmayı. 
Çocuklar, gençler, yeni evliler, eski evliler, iş insanları, siyasiler derken her yaş grubundan, her kesimden insana ulaşıyorlar.
Bu konudaki sıkıntıları önemseyen ve yardım talep edenlerin daha çok kadınlar olduğunun altını özellikle çiziyorlar.
Hayat içindeki her şeyi üstlenen kadınlar bu eğitimi de alarak eşlerini, çocuklarını, kısacası ailelerini daha iyi yönlendirebiliyorlar. Sosyal hayatlarında yarattıkları yenilenme ile kendilerini iyileştirmenin ötesine geçip toplum sağlığına etki ediyorlar.
Kişisel gelişim üzerine eğitim almakla bitmiyor elbette her şey. Bunu yaşam biçimine dönüştürüp içselleştirmekte marifet.
Yoksa üç ay diyet programına gidip, 20 kg verip, programın bitiminden 15 gün sonra 15 kg almaya benzer bu.
Önce istemek, sonra öğrenmek, sonra uygulamak, sonra devam ettirmek ve kendine kabul ettirmek, en çok da alışkanlıkların gücünden kurtulmak lâzım...

Program nasıl uygulanıyor?
İlk önce üç aylık bir anlaşma yapılarak üç ay boyunca programa devam edilmesi gerekiyormuş. Sonrasında tekrar oturulup devam edilip edilmeyeceğine, edilecekse hangi yolların izleneceğine karar verilip üçer aylık periyotlar halinde seçilen programa devam ediliyormuş.
Seanslar haftada 1 gün ve 40 dakika sürüyormuş.
Nefes koçluğunda atölye çalışmaları bir buçuk saat sürüyormuş. Toplam dört atölye yapılıyormuş.

Biz nasıl nefes alıyoruz?
Gamze Hanım bunları anlatınca kendimizin nasıl nefes aldığımızı sorguladık. Ve hemen bir nefes çalışması yaptık. Bir bebek gibi nefes almanın yarattığı mutluluk verici o titreşimleri hatırladık.
Ne yazık ki insan büyüdükçe o bebek nefeslerini almaz oluyor. Nefesini içinde tutup vücudunun dengesini bozuyor...

"İnsanlar kendilerinden korkuyor"
Seanslar esnasında bazı insanların dirençleriyle karşılaştıklarını, kendilerini açmaktan kaçındıklarını söylüyor üç hanım da. İçlerinden neler çıkabileceğinin endişesiyle yaşayan insanlar mı acaba onlar diyoruz. Kendileriyle yüzleşmekten kaçıyorlar. Oysa ki aynada kendilerine baksalar, biraz daha cesur adımlar atsalar, attıkları her adımda daha bir hafifleyip, daha bir özgürleşecekler.

"Bedene daha çok yatırım yapılıyor"
Böyle diyor Mehtap Hanım. Ne kadar doğru. Zayıflamak ve güzelleşmek uğruna bu işle iştigal eden merkezlere adeta bir servet dökülüyor. Ölçüler tam istendiği gibi oluyor, lakin mutsuzluk yine yakaları bırakmıyor. Çünkü kimse eğilip içine bakmıyor...
Neden Elele'yi tercih edelim? 
Gamze, Mehtap ve Merve bunu bir iş olarak görmekten ziyade, insanların hayatında farklılık yaratmak için, seansları sadece kitaplardan ders olarak aktarmakla değil, deneyimlerini paylaşarak aktarmakla ve böylece yaptıkları işe ruh kazandırmakla yaptıklarını söylüyorlar. Elbette ki emeğin bir bedeli var. Lakin bu bedel hedef değil araç diyorlar.

Konu uçsuz bucaksız
Konuyu konuşanlar da kadın olunca bir türlü s
ohbetin ucunu bulup da düğümü atamıyoruz.
Sonunda birimiz saate bakmayı akıl ediyor ve gitme zamanımızın geldiğine karar veriyoruz.
Klasik bir merhaba ile başladığımız buluşmayı uzun yıllardır tanışıyormuşcasına samimiyetle vedalaşarak sonlandırıyoruz.
****
Kunter Kurt Hoca'nın bir cümlesiyle bitirelim o zaman yazımızı:
"Kördüğümlerden kurtulmak için sizi bağlayan ipleri nasıl çözeceğinizi bazen siz değil, bir uzman biliyordur. O yüzden işin içinden çıkamadığınızda bir uzmandan destek alın."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder