21 Mart 2019 Perşembe

Aşk Varsa Sanat Var

Zeynep Göknur Yıldız ve Şan Sınıfı Öğrencileri
Zeynep Göknur Yıldız Şan Sınıfı Öğrencileri bize "MOZART'I GÖRDÜNÜZ MÜ?" dediler, ben de onlara "Mozart'ı görmeye geldim, haydi bakalım sahneye!" dedim. 
Ben (içimden) öyle deyince, Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Bölümü öğrencileri, UÜ Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı Konser Salonu'nda, öğretmenleri Zeynep Göknur Yıldız yönetiminde kendilerini izleyenlere nefis bir gösteri sergilediler. 
Bir saat boyu sesler ve notalar ve renkler adeta birbirleriyle dans etti.

"Mozart'ı Gördünüz Mü?" gösterisinde Wolfgang Amadeus Mozart'ın Don Giovanni, Figaro'nun Düğünü, Sihirli Flüt, Kadınlar Böyle Yapar ve Titus'un Merhameti operalarından sahneler canlandırıldı. 
Sesleri ve oyunculukları ile sahnede Şevval Seyit, Mehmet Çakır, İsmet Akkurt, Ayşe Yücel, Bilge Bahtiyar, Bengisu Erginer'i izledik. Oyuna Pikolo flütte Cem Sürücü ve Piyanoda Lale Necef eşik ettiler.
Oyuncuların kostümleri Baro Tiyatrosu Sanat Yönetmeni İzzet Boğa tarafından hazırlanmış. 
Bilge Bahtiyar ve Mehmet Çakır'ın canlandırdıkları Papagena-Papageno'daki kostümler ise Mehmet Çakır'ın annesinin maharetli ellerinden çıkmış.
Bilge Bahtiyar ve Mehmet Çakır / Papagena-Papageno
"Siz konservatuvar değilsiniz!"
Müzik öğretmenliği eğitimi alan öğrenciler aldıkları eğitimi sahnede yaşayarak içlerine sindiriyor, mezuniyetlerinin ardından (atanabildikleri takdirde) atandıkları okullarda öğrencilerine ışık saçmaya hazır hale geliyorlar. Gençliklerinin enerjisi ve içlerindeki yetenek disiplinli çalışma ile birleşince ortaya alkışa değer çalışmalar çıkıyor.
"Siz konservatuvar değilsiniz, sizin işiniz müzik eğitimi, siz sanata fazla yoğunlaşmayın" diyen zihniyete karşı, hem sanatı ve hem de müzik eğitimini en iyi şekilde yaptıklarını gösteriyorlar. 
(Öğrendiklerini içselleştirmezlerse öğrencilerine nasıl öğretecekler ki zaten?)

Gözden kaçmayanlar
Öğrencilerini kenardan izlerken gözlerini öğrencilerinden bir an bile ayırmayan, her sahneyi onlarla yaşayıp her dizeyi onlarla birlikte seslendiren, emeklerinin vücut bulmuş halini zevkle izleyen Zeynep Göknur Kara Yıldız'ın içindeki öğretme aşkı da benim gözümden kaçmıyor.
Zeynep Göknur Yıldız
Gözümden kaçmayan bir detay daha; öğrenciler İtalyanca olan eserleri hiç duraksamadan, hiç teklemeden öyle akıcı söylüyorlar ki, Öğretim Görevlisi Zeynep Göknur Yıldız ve Güzel Sanatlar Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sezen Özeke'ye sormadan duramıyorum:
"Öğrenciler İtalyanca eserler seslendirdiler, peki İtalyanca dersi de aldılar mı? Müfredatta İtalyanca ya da Almanca dersi var mı?"
Konservatuvarda bu dersler alınıyormuş ancak eğitim fakültesinin müfredatında bu dillerin eğitimi yokmuş. Çocuklar söyleyecekleri parçayı Türkçe'ye çevirip konuyu anlıyorlar, sonra da orijinal dilinden ezberleyip söylüyorlarmış. 
Bunu duyunca gençlere bir kez daha hayran kaldım desem yalan olmaz.
Besbelli ki içlerindeki müzik aşkı ile hiçbir zorluğu zorluktan saymıyorlardı.
Altı öğrenci dönüşümlü olarak sahneye çıkarak 11 eseri oynayarak seslendirdiler.
Sahneye her çıkışta ve her inişte salonu dolduran, çoğu kendi bölümlerinden ve arkadaşlarından oluşan, güruh alkışı eksik etmedi. Alkışlara zaman zaman, hâttâ çok zaman çığlıklar da eşlik etmedi değil.
Birbirlerini izlediler, birbirlerine güldüler, birbirleri ile eğlendiler, birbirlerini alkışladılar.
Bense hem sahneyi, hem hocaları, hem de izleyicileri izledim. Nasıl izlemem, baktığım her yanda ayrı bir güzellik, ayrı bir heyecan vardı.,
İnsanı geleceğe karşı umutlandıran, içini iyimserlik duyguları ile dolduran, kalbini aşk ile çarptıran, sadece bir "1" saat idi yaşadığımız.
Bir de her anı böyle yaşadığımızı düşünsenize...

Aşk var, aşk var
Şarkılar söyleten, ağlatıp inleten, içini neşeyle doldurup midesinde kelebekler pır pır ettiren aşk. 
"Güzelliğin on par'etmez, bu bendeki aşk olmasa" diyerek, "Sihir bende" diyen Aşık Veysel değil miydi?
"Seversin, alırsın, karın olur / Seversin, alamazsın, karasevdalın olur." diyen de oydu. Aşk sadece ulaşılmaza duyulan, ulaşıldığı anda bitiveren bir hercailik hali miydi yoksa?
Atilla İlhan'ın "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular" dizelerindeki gibi, sadece hayallerde yaşayan sanal bir kadına, bir imgeye duyulan his miydi aşk?
Nâzım içinde harıl harıl yanan bir aşk ateşi taşımasa aşk dolu o satırları yazabilir miydi?
Bazen bir kadına, bazen kendini benzettiği bir Ceviz Ağacı'na, çokça da vatan sevdasına dökülür müydü o muhteşem dizeler kaleminden?
Aşkın meşk hali olmasa bülbüller o kadar güzel şakıyabilir miydi, çiçekler bin bir renk açabilir miydi, Ağustos Böceği durmaksızın şarkı söyleyebilir miydi, gençliğin tüm albenisi insanın teninden yayılıp, kirpiklerinin ucundan damlayabilir miydi?
Hasret kokan, sitem kokan, aşk kokan şiirler yazılıp, şarkılar bestelenebilir miydi? 
Sayfalarca kalınlıkta romanlar kaleme alınabilir miydi?
Selvi Boylum Al Yazmalım filmindeki aşk, sorularla dolu yolunu bulamamış bir aşktı.
Veysel'in "ya karın ya karasevdalın" sözündeki gibi, söylenmiş olsaydı bitecek bir türküydü belki de oradaki aşk...

Aşkın Ayrılık Hâli
Aşk güzel de, aşkın bir de ayrılık hali var. "Ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasaydı" sözündeki gibi değil, hani "Nemrud'un Kızı" şarkısındaki gibi olan. Zorla "ayırılan" değil, bizatihi "ayrılan" hâli.
İşte o ayrılıkta aşk "layık olanda" kalmalıydı. Aşkına karşılık bulmayan aşık aşkını layık olmayan ellerden çekip almalı, aşka layık olmayanı yalnızlık ve aşksızlık ile baş başa bırakmalıydı. 
Nasılsa aşk onun içinde değil miydi?
Eninde sonunda aşkına layık olacak birine rastlayacaktı elbet...


Hayatım Benim Sanat Eserim
35 yıllık ömrüne 626 eser sığdıran Mozart'ın içinde "aşk" olmasa sanatı da olmazdı ihtimal. Biz o gün sahnede aşkı da gördük, sanatı da gördük, hayatını sanat eserine çeviren Mozart'ı da gördük.
Kıssadan hisse:
Siz siz olun kimseye aşkı da yasaklamayın, sanatı da,
Siz siz olun aşksız da kalmayın, sanatsız da.
Ve siz siz olun hayatı aşk ile yaşarken hayatınızdan bir sanat eseri yaratın. 
Unutmayın;
Aşk yoksa sanat yok, aşk varsa sanat var...
Gösteri sonrası topluca
"Mozart'ı Gördünüz Mü?" gösterisinin fotoğraf ve videolarına buradan ulaşabilirsiniz. 

Tiyatro Yazılarım:
Ha Romalı, Ha Aromalı / 29 Eylül 2013
Savaşın öteki yüzü / 11 Mart 2015
Babaanneler unutmasın / 11 Mart 2016
Kadının Peşinde Şiir / 16 Mart 2018
Sahnedeyiz, İnmeyiz / 27 Mart 2018
Aşk mı, Kalori mi? / 25 Şubat 2019
Orada Duruverdi Zaman / 6 Mart 2019
Aşk Varsa Sanat Var / 21 Mart 2019
Bir Dünya Tiyatro / 29 Mart 2019
Hora Hora Barışa / 20 Haziran 2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder