2400 yıl önce aranan barış bugün hâlâ aranıyorsa eğer, hiç şüphesiz ki 2400 yıl sonra yine aranmaya devam edecektir.
Eğer ki barış bulunmuş olsaydı bu kadar aranmazdı değil mi?
Hoş;
Belki bulunmuştur.
Bulunmuştur ve barışın huzurlu ortamından hoşnut kalınmamıştır.
Kim bilir?
Aristofanes'in 2400 yıl önce yazdığı Barış komedyasını, İKİ BİN DÖRT YÜZ yıl sonra sahnede izleyince, insanların barış ile bir türlü barışamadıklarını gördüm.
5. Baro Tiyatroları Festivali'nin açılış gecesinde prömiyer yapan "Barış Oyunları", bugün ile olan benzerlikleri ve bugüne yaptığı göndermeler ile yazarın savaş karşıtı düşüncelerini yıllar öncesinden bugüne getiriyordu.
Bu arada; Aristofanes eski komedya olan 'Barış'ı yazmakla kalmamış, o dönemde oynanmasını da sağlamış. Bununla da yetinmeyip bir de vasiyet bırakmış ardında. Demiş ki;
"Eğer bu oyunu oynarken zamanı ve mekânı dikkate almaz, ona göre sahnelemezseniz, iki elim yakanızda olur, haberiniz ola!".
Merak buyurmayınız Atistofanes Efendi, bugün bu oyun için zaman da mekân da ziyadesiyle uygundur...
ARİSTOFANES
Aristofanes'i tanımak ve tanıtmak için kısa bir gezinti yaptım internette. Aristofanes için Eski Komedya'nın günümüze kalmış tek temsilcisidir yazıyor hakkında yazılmış yazılarda.
Ve devam ediyor:
"Aristofanes yapıtlarını, koro, mim ve bürleskin önemini koruduğu bu komik dramaturji döneminin sonlarında vermiştir. Koroya yer vermeyen son oyunu da, kısa süren ve M.Ö. 4. yüzyıldan önce yerini Yeni Komedya'ya bırakan Orta Komedya'nın günümüze kalan tek örneği olarak bilinir. Aristofanes'in yapıtlarının günümüzde de önemini koruması, diyaloglarındaki yaratıcılık, genellikle yerinde ve ölçülü kullanılan yergi öğesi, özellikle Euripides'i alaya aldığı parodilerinin parlaklığı, koro şarkılarının canlılığı gibi özelliklere bağlanmaktadır. Barış, kadın hakları gibi evrensel temaları ele alması, yapıtlarının geçerliliğini sağlayan bir başka özelliktir."
Aristofales'in "Barış" komedyasının tanıtım bülteninde de şöyle yazar:
"Rivayet olunur ki, Atina'nın yasalarını ve gündelik hayatını nereden öğreneceğini soran yabancı bir krala Platon, Aristofanes'in komedyalarını okumasını salık verir. M.Ö. 450-385 yılları arasında yaşayan, kaleme aldığı 44 komedyanın ancak 11 tanesi günümüze ulaşabilmiş Aristofanes, yazar olarak ilgisini cesurca yaşadığı toplumun yakıcı sorunlarına yönelterek, politik hicvin, bayağılığa düşmeden yalın anlatının ve "halk bilgeliği"nin dile gelişinin edebiyatta kurucu figürü olmuştur. Binlerce yıl sonra bile yaşadığı toplumsal koşullar ve tarihi şartlar içinde kaleme aldığı taşlamalar, güncelliğini ve evrenselliğini korumaktadır. Bu da Aristofanes'in sadece kaba güldürü, sulu şakalar ve şive-yöre-bedensel araz komikliklerinden arındırarak dönemi için yepyeni ve müstesna bir komedyayı ortaya çıkartmadığını, taklit edilemez ve çığır açıcı bir üslup ve politik kavrayışa sahip olduğunu göstermektedir."
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Savaş karşıtı komedyadan, savaşı en sert haliyle anlatan Erich Maria Remarque "Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" kitabına bir göz atalım. I. Dünya Savaşı'nda savaşan bir grup askerin hikâyesini on dokuz yaşındaki bir çocuğun gözlerinden en gerçek, en yalın, en korkunç haliyle anlatan kitapta, cephedeki körpecik delikanlıların savaşı sorgulamasını, evlerinde çimenlerin üzerinde yatmak, gölün serin sularına dalmak varken, burada ateş altında, çamur içinde, aç ve susuz ne işleri olduğunu anlamadıklarını, ölümle burun buruna yaşamanın anlamsızlığı içinde yitip gitmelerini okuruz.
Savaş karşıtı edebiyatın en ünlü metinlerinden olan kitapta savaşın insanlar üzerinde yol açtığı yıkımın bu derece yalın ve korkusuzca dile getirilmesi takdire şayandır. Savaş ne kitaplarda yazıldığı gibidir, ne de öğretmenlerin anlattığı gibi. Savaş kandır, savaş kopan bacaklar, uçan kafalar, kör olan gözler, paramparça bedenler, paramparça hayatlardır.
Kitap Almanya'da o kadar etkili olur ki Naziler tarafından önce yasaklanır, ardından da toplatılıp yakılır. Bu kadarla da kalınmaz. Ülkesini terk eden yazar Remarque'ın yerine kız kardeşi Elfriede, "toplum ahlâkını bozmak ve savaş aleyhine konuşmak" suçundan yargılanır ve idam edilir. İnfaz masrafları da diğer kız kardeşi Erna’ya ödettirilir.
"Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" filmi, Avrupa'da 1930 yılında gösterime girer. Almanya filmi yasaklar.
Aristofanes'i ve Remarque'ı kendi çağlarında bırakıp çağımıza dönmeden önce, acaba Aristofanes bir günlüğüne dünyaya gelse ve bunca zaman içinde yaşanan savaşları bir öğrense ne derdi diye düşündüm.
Savaşsız çağ yok malum.
Bir Aristofanik Komedya da bize mi yazardı, yoksa "Dünya cephesinde yeni bir şey yok!" diyerek ardına bakmadan öte tarafa kaçar mıydı bilmem...
TİYATRO ADVOCATO
2004 yılında kurulan Bursa Baro Tiyatrosu-Tiyatro Advocato tarafından sahnelenen "Barış Oyunları" oyunu teknik kadrosuyla olsun, oyuncularının ustalığı ile olsun, müzikleriyle olsun izleyenleri kendisine hayran bıraktı.
Yazarlığını ve yönetmenliğini İzzet Boğa'nın yaptığı "Barış Oyunu" oyununda Atinalı Trigalius'un "Barışı, Neşeyi ve Bereketi" yeniden Atina'ya getirmek için verdiği mücadele anlatılıyor.
Oyuncular kadar oyunun ardında çalışan ekip de birbirinden kıymetli isimlerden oluşuyor.
Oyunun müzikleri Nedim Yıldız'a, kostümleri de Aslıhan Pekün'e ait.
(Oyunun fotoğraf ve videolarına buradan ulaşabilirsiniz.)
Barış Oyunları
Zeus'un hapsettiği 'Neşe, Bereket ve Barış'ı, tezeklerle besleyip büyüttüğü Bok Böceği'nin sırtında uçarak Zeus'un göklerdeki sarayına ulaşan ve "Neşe-Barış-Bereket" üçlüsünü Zeus'un elinden kurtararak yeryüzüne indiren Atinalı köylü Trigalius, zaman içinde halkın tepkisi ile karşılaşır.
Savaş aletleri ve savaş kostümleri yapanlar işsiz kalmıştır. Gençlere çalışmak değil savaşmak daha cazip geliyordur. Çünkü onlar bir yılda çalışarak kazandıklarının kat be katını savaşta ganimet olarak elde ediyorlardır.
Daha düne kadar vergilerden, ürünün bereketsizliğinden, savaşa giden erkeklerinin geri dönmediğinden, meclisin adaletsizliğinden, kralın vicdansızlığından, Tanrıların kendilerini yalnız bıraktıklarından yakınıyorlardır oysa. "Hora hora, hora tepelim, hora tepelim de gelin şenlenelim!" diye şarkılar söylüyorlardır.
Bu insanlara da yaranılmıyordur yahu!
Neşe ile hora teperek barışa kavuşmak varken, öle öle, öldüre öldüre ganimet kazanmak da neyin nesidir?
****
Oyunun sonunda, başta İzzet Boğa olmak üzere tüm ekip büyük alkış aldı. Trigalius'u canlandıran Murat Özdemir ise salonu alkıştan yıktı geçti.
Müzikler oyunla tam bir bütünlük içindeydi. Ege tınıları kulağımıza hiç de yabancı değildi. Kostümler deseniz Helenistik dönemini yakalamıştı. Sahne ışığı görsel zenginliği arttırıyordu.
Sahnedeki gruba amatör grup demeye bin şahit isterdi açıkçası.
Ne kadar şanslıyız diye düşündüm oyunu izlerken.
Bir hafta boyu amatör tiyatro gruplarının oyunlarını bilâ-bedel izleyebileceğiz.
Yaşar Ne Yaşar Yaşamaz'dan, Aslan Asker Şvayk'a, Maymun Davası'ndan Kocamın Nişanlısı'na, Yastık Adam'dan Fizikçiler'e, Karar Kimin'den 12 Öfkeli'ye toplam 9 oyun ile tiyatroya doyacağız.
Bir yandan da açılış günü gerçekleşen Orhan Alkaya söyleşisi gibi, Murat Daltaban ve Yavuz Pekman ile söyleşiler olacak, 22 Haziran Cumartesi günü 15:00-17:00 saatleri arasında "Baro ve Tiyatro" konulu bir çalıştay gerçekleşecek.
BURSA BAROSU TİYATRO FESTİVALİ
Her yıl başka bir baronun ev sahipliği yaptığı Baro Tiyatroları Festivali bu yıl Bursa'ya konuk oluyor.
Baro Tiyatrolarının, ilk olarak 2015 yılında başlattığı festival bu yıl 5. kez düzenleniyor. 2015 yılında Adana, 2016 yılında Antalya, 2017 yılında Ankara ve 2018 yılında da İzmir'de yapılan festival bu yıl Bursa Barosu ev sahipliğinde 7 ilden 9 tiyatro topluluğu ile 19-27 Haziran 2019 tarihleri arasında Bursa Nilüfer Belediyesi ve Türkiye Barolar Birliğinin katkılarıyla Nâzım Hikmet Kültürevi'nde gerçekleşiyor.
Festivalin Genel Koordinatörlüğünü Bursa Baro Tiyatrosu Yönetmeni İzzet Boğa yapıyor.
Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun'a, İzzet Boğa'ya ve bu festivalin gerçekleşmesinde emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkürlerimizle...
Eğer ki barış bulunmuş olsaydı bu kadar aranmazdı değil mi?
Hoş;
Belki bulunmuştur.
Bulunmuştur ve barışın huzurlu ortamından hoşnut kalınmamıştır.
Kim bilir?
Aristofanes'in 2400 yıl önce yazdığı Barış komedyasını, İKİ BİN DÖRT YÜZ yıl sonra sahnede izleyince, insanların barış ile bir türlü barışamadıklarını gördüm.
5. Baro Tiyatroları Festivali'nin açılış gecesinde prömiyer yapan "Barış Oyunları", bugün ile olan benzerlikleri ve bugüne yaptığı göndermeler ile yazarın savaş karşıtı düşüncelerini yıllar öncesinden bugüne getiriyordu.
Bu arada; Aristofanes eski komedya olan 'Barış'ı yazmakla kalmamış, o dönemde oynanmasını da sağlamış. Bununla da yetinmeyip bir de vasiyet bırakmış ardında. Demiş ki;
"Eğer bu oyunu oynarken zamanı ve mekânı dikkate almaz, ona göre sahnelemezseniz, iki elim yakanızda olur, haberiniz ola!".
Merak buyurmayınız Atistofanes Efendi, bugün bu oyun için zaman da mekân da ziyadesiyle uygundur...
ARİSTOFANES
Aristofanes'i tanımak ve tanıtmak için kısa bir gezinti yaptım internette. Aristofanes için Eski Komedya'nın günümüze kalmış tek temsilcisidir yazıyor hakkında yazılmış yazılarda.
Ve devam ediyor:
"Aristofanes yapıtlarını, koro, mim ve bürleskin önemini koruduğu bu komik dramaturji döneminin sonlarında vermiştir. Koroya yer vermeyen son oyunu da, kısa süren ve M.Ö. 4. yüzyıldan önce yerini Yeni Komedya'ya bırakan Orta Komedya'nın günümüze kalan tek örneği olarak bilinir. Aristofanes'in yapıtlarının günümüzde de önemini koruması, diyaloglarındaki yaratıcılık, genellikle yerinde ve ölçülü kullanılan yergi öğesi, özellikle Euripides'i alaya aldığı parodilerinin parlaklığı, koro şarkılarının canlılığı gibi özelliklere bağlanmaktadır. Barış, kadın hakları gibi evrensel temaları ele alması, yapıtlarının geçerliliğini sağlayan bir başka özelliktir."
Aristofales'in "Barış" komedyasının tanıtım bülteninde de şöyle yazar:
"Rivayet olunur ki, Atina'nın yasalarını ve gündelik hayatını nereden öğreneceğini soran yabancı bir krala Platon, Aristofanes'in komedyalarını okumasını salık verir. M.Ö. 450-385 yılları arasında yaşayan, kaleme aldığı 44 komedyanın ancak 11 tanesi günümüze ulaşabilmiş Aristofanes, yazar olarak ilgisini cesurca yaşadığı toplumun yakıcı sorunlarına yönelterek, politik hicvin, bayağılığa düşmeden yalın anlatının ve "halk bilgeliği"nin dile gelişinin edebiyatta kurucu figürü olmuştur. Binlerce yıl sonra bile yaşadığı toplumsal koşullar ve tarihi şartlar içinde kaleme aldığı taşlamalar, güncelliğini ve evrenselliğini korumaktadır. Bu da Aristofanes'in sadece kaba güldürü, sulu şakalar ve şive-yöre-bedensel araz komikliklerinden arındırarak dönemi için yepyeni ve müstesna bir komedyayı ortaya çıkartmadığını, taklit edilemez ve çığır açıcı bir üslup ve politik kavrayışa sahip olduğunu göstermektedir."
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Savaş karşıtı komedyadan, savaşı en sert haliyle anlatan Erich Maria Remarque "Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" kitabına bir göz atalım. I. Dünya Savaşı'nda savaşan bir grup askerin hikâyesini on dokuz yaşındaki bir çocuğun gözlerinden en gerçek, en yalın, en korkunç haliyle anlatan kitapta, cephedeki körpecik delikanlıların savaşı sorgulamasını, evlerinde çimenlerin üzerinde yatmak, gölün serin sularına dalmak varken, burada ateş altında, çamur içinde, aç ve susuz ne işleri olduğunu anlamadıklarını, ölümle burun buruna yaşamanın anlamsızlığı içinde yitip gitmelerini okuruz.
Savaş karşıtı edebiyatın en ünlü metinlerinden olan kitapta savaşın insanlar üzerinde yol açtığı yıkımın bu derece yalın ve korkusuzca dile getirilmesi takdire şayandır. Savaş ne kitaplarda yazıldığı gibidir, ne de öğretmenlerin anlattığı gibi. Savaş kandır, savaş kopan bacaklar, uçan kafalar, kör olan gözler, paramparça bedenler, paramparça hayatlardır.
Kitap Almanya'da o kadar etkili olur ki Naziler tarafından önce yasaklanır, ardından da toplatılıp yakılır. Bu kadarla da kalınmaz. Ülkesini terk eden yazar Remarque'ın yerine kız kardeşi Elfriede, "toplum ahlâkını bozmak ve savaş aleyhine konuşmak" suçundan yargılanır ve idam edilir. İnfaz masrafları da diğer kız kardeşi Erna’ya ödettirilir.
"Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" filmi, Avrupa'da 1930 yılında gösterime girer. Almanya filmi yasaklar.
Aristofanes'i ve Remarque'ı kendi çağlarında bırakıp çağımıza dönmeden önce, acaba Aristofanes bir günlüğüne dünyaya gelse ve bunca zaman içinde yaşanan savaşları bir öğrense ne derdi diye düşündüm.
Savaşsız çağ yok malum.
Bir Aristofanik Komedya da bize mi yazardı, yoksa "Dünya cephesinde yeni bir şey yok!" diyerek ardına bakmadan öte tarafa kaçar mıydı bilmem...
TİYATRO ADVOCATO
2004 yılında kurulan Bursa Baro Tiyatrosu-Tiyatro Advocato tarafından sahnelenen "Barış Oyunları" oyunu teknik kadrosuyla olsun, oyuncularının ustalığı ile olsun, müzikleriyle olsun izleyenleri kendisine hayran bıraktı.
Yazarlığını ve yönetmenliğini İzzet Boğa'nın yaptığı "Barış Oyunu" oyununda Atinalı Trigalius'un "Barışı, Neşeyi ve Bereketi" yeniden Atina'ya getirmek için verdiği mücadele anlatılıyor.
Oyuncular kadar oyunun ardında çalışan ekip de birbirinden kıymetli isimlerden oluşuyor.
Oyunun müzikleri Nedim Yıldız'a, kostümleri de Aslıhan Pekün'e ait.
(Oyunun fotoğraf ve videolarına buradan ulaşabilirsiniz.)
Barış Oyunları
Zeus'un hapsettiği 'Neşe, Bereket ve Barış'ı, tezeklerle besleyip büyüttüğü Bok Böceği'nin sırtında uçarak Zeus'un göklerdeki sarayına ulaşan ve "Neşe-Barış-Bereket" üçlüsünü Zeus'un elinden kurtararak yeryüzüne indiren Atinalı köylü Trigalius, zaman içinde halkın tepkisi ile karşılaşır.
Savaş aletleri ve savaş kostümleri yapanlar işsiz kalmıştır. Gençlere çalışmak değil savaşmak daha cazip geliyordur. Çünkü onlar bir yılda çalışarak kazandıklarının kat be katını savaşta ganimet olarak elde ediyorlardır.
Daha düne kadar vergilerden, ürünün bereketsizliğinden, savaşa giden erkeklerinin geri dönmediğinden, meclisin adaletsizliğinden, kralın vicdansızlığından, Tanrıların kendilerini yalnız bıraktıklarından yakınıyorlardır oysa. "Hora hora, hora tepelim, hora tepelim de gelin şenlenelim!" diye şarkılar söylüyorlardır.
Bu insanlara da yaranılmıyordur yahu!
Neşe ile hora teperek barışa kavuşmak varken, öle öle, öldüre öldüre ganimet kazanmak da neyin nesidir?
****
Oyunun sonunda, başta İzzet Boğa olmak üzere tüm ekip büyük alkış aldı. Trigalius'u canlandıran Murat Özdemir ise salonu alkıştan yıktı geçti.
Müzikler oyunla tam bir bütünlük içindeydi. Ege tınıları kulağımıza hiç de yabancı değildi. Kostümler deseniz Helenistik dönemini yakalamıştı. Sahne ışığı görsel zenginliği arttırıyordu.
Sahnedeki gruba amatör grup demeye bin şahit isterdi açıkçası.
Ne kadar şanslıyız diye düşündüm oyunu izlerken.
Bir hafta boyu amatör tiyatro gruplarının oyunlarını bilâ-bedel izleyebileceğiz.
Yaşar Ne Yaşar Yaşamaz'dan, Aslan Asker Şvayk'a, Maymun Davası'ndan Kocamın Nişanlısı'na, Yastık Adam'dan Fizikçiler'e, Karar Kimin'den 12 Öfkeli'ye toplam 9 oyun ile tiyatroya doyacağız.
Bir yandan da açılış günü gerçekleşen Orhan Alkaya söyleşisi gibi, Murat Daltaban ve Yavuz Pekman ile söyleşiler olacak, 22 Haziran Cumartesi günü 15:00-17:00 saatleri arasında "Baro ve Tiyatro" konulu bir çalıştay gerçekleşecek.
BURSA BAROSU TİYATRO FESTİVALİ
Her yıl başka bir baronun ev sahipliği yaptığı Baro Tiyatroları Festivali bu yıl Bursa'ya konuk oluyor.
Baro Tiyatrolarının, ilk olarak 2015 yılında başlattığı festival bu yıl 5. kez düzenleniyor. 2015 yılında Adana, 2016 yılında Antalya, 2017 yılında Ankara ve 2018 yılında da İzmir'de yapılan festival bu yıl Bursa Barosu ev sahipliğinde 7 ilden 9 tiyatro topluluğu ile 19-27 Haziran 2019 tarihleri arasında Bursa Nilüfer Belediyesi ve Türkiye Barolar Birliğinin katkılarıyla Nâzım Hikmet Kültürevi'nde gerçekleşiyor.
Festivalin Genel Koordinatörlüğünü Bursa Baro Tiyatrosu Yönetmeni İzzet Boğa yapıyor.
Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun'a, İzzet Boğa'ya ve bu festivalin gerçekleşmesinde emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkürlerimizle...
Tiyatro Yazılarım:
Siyaset Sahnesi ve Sanat Sahnesi / 27 Mart 2012
Çalıkuşu Balesi Bursa'ya kondu / 17 Ocak 2013
Ha Romalı, Ha Aromalı / 29 Eylül 2013
O kadınlar hep Anan, Bacın, Avradın! / 7 Ocak 2015
Savaşın öteki yüzü / 11 Mart 2015
Babaanneler unutmasın / 11 Mart 2016
Puntila Ağa ve Uşağı Matti / 5 Ekim 2017
Gogol'un Palto'sundan çıkanlar / 7 Kasım 2017
Zübükzâdelerden misiniz, Zübükzede misiniz? / 6 Ocak 2018
Kadının Peşinde Şiir / 16 Mart 2018
Sahnedeyiz, İnmeyiz / 27 Mart 2018
Hiç yaşamamışlar gibi, hiç ölmemişler gibi / 17 Nisan 2018
Aşk mı, Kalori mi? / 25 Şubat 2019
Orada Duruverdi Zaman / 6 Mart 2019
Aşk Varsa Sanat Var / 21 Mart 2019
Bir Dünya Tiyatro / 29 Mart 2019
Anlatılan Bizim Hikâyemizdir / 23 Nisan 2019
Hora Hora Barışa / 20 Haziran 2019
Topuklu terlik süt yapar mı? / 6 Aralık 2019
Reşat sevin, bir tiyatro daha açıldı! / 8 Aralık 2019
Şiirin Peşinde Kadın / 9 Mart 2020
ÇEK Çıldırmış Olmalı! / 11 Ekim 2020
Kraliçe olmak mı, ASLA! / 11 Mart 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder