Altı üstü bir seçimi kaybettiniz diye ne kadar yordunuz ama siz milleti böyle!
Sonucu istediğiniz gibi çıkmayan bir seçimi iler tutar yeri olmayan bahanelerle iptal ettiğiniz yetmezmiş gibi, bir de o kadar lüzumsuz muhabbetlerle, o kadar mesnetsiz çamur atmalarla, o kadar öküz altında buzağı aramalarla, yalanlarla, uydurmalarla, montajlarla, seviyesiz, beyinsiz, akılsız, mantıksız çarpıtmalarla, o kadar bel altı vuruşlarla şunca zamanımızı çaldınız.
Bir seçimde taksirli ya da taammüden yanlışlar yapıldığı düşünülüyorsa eğer önce bu yanlış ortaya çıkartılır, sonra da seçim tekrar edilir. O zamana dek de aynı yanlış tekrar yaşanmasın diye gereken düzenlemeler yapılır.
Bu seçimde yanlışın nerede olduğu, hâttâ yanlışın olduğu dahi kanıtlanamamışken, yaklaşık 90 günü bulan iki seçim arası bu kıymetli günleri rakibini karalamakla geçirenler her şeyin sebebini yeterince açıklıyorlar zaten.
Zaman mı yetmedi?
Adaylıklar ve seçim takvimi ne zaman açıklandı diye merak ettim ve sordum Google'a.
2019 yerel seçimlerinde Ak Parti'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayının Binali Yıldırım olacağı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Twitter hesabından 29 Aralık 2018 tarihinde duyurulmuş.
CHP, CHP'nin 2019 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayının Ekrem İmamoğlu olacağını 18 Aralık 2018 tarihinde açıklamış.
2019 yerel seçiminin 31 Mart 2019 tarihinde yapılacağı da 15 Şubat 2019 tarihinde açıklanmış.
Kısacası, 2018'in Aralık ayında adaylıkları açıklanan isimlerin önüne 3 aylık bir süre konmuş ve "Çalışın!" denmiş...
Çalıştılar mı?
2014-2019 yılları arasında Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yapan Ekrem İmamoğlu ile, Türkiye'nin 27. ve son başbakanı, 28. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı ve AK Parti'nin üçüncü genel başkanı olan Binali Yıldırım ve diğer partilerin adayları İstanbul için, diğer illerin adayları da kendi illeri için "çalışmaya" başladılar.
Dersini iyi dinleyen, ödevlerini zamanında ve düzenli yapan, kopya çekmeye gerek duymayan azimli ve gayretli aday her zamanki çalışkanlığı ile kolları sıvayarak girişti işe.
Arkasından itilerek seçimde aday yapılan gönülsüz aday ise "Nasılsa biz kazanırız!" rehaveti ile pek de asılmadı seçime.
Seçimin ardından sonuçlar açıklandığında rehavetle davranan taraf tam bir "şok" hali yaşadı.
"Kâğıdımı tekrar okuyun Hocam!" itirazlarına başladı tabi hemen.
Sonrası malum...
Kâğıtlar okundu, bir daha okundu, bir daha okundu...
Hoca baktı ki kâğıtlardan bir şey çıkmayacak, arıza öğrenci de bastırıyor, belki de alttan alta "Seni sürdürürüm, süründürürüm, sen benim kim olduğumu biliyor musun, babama söylerim, amcama söylerim, dayıma söylerim" gibi tehditler savuruyor, "Sınav tekrarı yapalım o zaman, alın size bir 3 ay daha, ama bu kez çalışın!" dedi.
Döndük mü en başa, döndük.
Aldık mı en baştan, aldık.
Bu 3 ayın sonunda "Hocam akşam elektrikler kesildi, çalışamadım, sınavı erteleyelim!" diyecekler diye beklemiyor da değilim.
Çünkü zamanında ve düzenli çalışmak onların lügatlerinde yok.
Çünkü çalışarak yukarıya çıkmaktan ziyade, önündekilerin paçalarına asılarak onları aşağı çeken ve böylece yükseldiğini zanneden zihniyet için "çalışmak" demek, "karalamak" demek.
Gördük işte, 1 Nisan'dan bu yana ellerindeki ve kalplerindeki karaları nerelere çalacaklarını şaşırdılar.
Nanoteknolojik Ürün
Lakin Ekrem İmamoğlu nanoteknoloji ile üretilmiş gibi üzerinde ne kir tutuyor, ne de su duruyor. Hepsi üzerinden akıp gidiyor.
Çamuru atan attığınla kalıyor, çamur atan ellerin çamurunu ise hiçbir sabun arıtamıyor.
Karalayarak kazanmaya alışan bu akıl, İmamoğlu'nun nanoteknolojisinin "karalayan değil, dosdoğru çalışan" olmaktan kaynaklandığını bir türlü anlamıyor.
Sonucu istediğiniz gibi çıkmayan bir seçimi iler tutar yeri olmayan bahanelerle iptal ettiğiniz yetmezmiş gibi, bir de o kadar lüzumsuz muhabbetlerle, o kadar mesnetsiz çamur atmalarla, o kadar öküz altında buzağı aramalarla, yalanlarla, uydurmalarla, montajlarla, seviyesiz, beyinsiz, akılsız, mantıksız çarpıtmalarla, o kadar bel altı vuruşlarla şunca zamanımızı çaldınız.
Bir seçimde taksirli ya da taammüden yanlışlar yapıldığı düşünülüyorsa eğer önce bu yanlış ortaya çıkartılır, sonra da seçim tekrar edilir. O zamana dek de aynı yanlış tekrar yaşanmasın diye gereken düzenlemeler yapılır.
Bu seçimde yanlışın nerede olduğu, hâttâ yanlışın olduğu dahi kanıtlanamamışken, yaklaşık 90 günü bulan iki seçim arası bu kıymetli günleri rakibini karalamakla geçirenler her şeyin sebebini yeterince açıklıyorlar zaten.
Zaman mı yetmedi?
Adaylıklar ve seçim takvimi ne zaman açıklandı diye merak ettim ve sordum Google'a.
2019 yerel seçimlerinde Ak Parti'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayının Binali Yıldırım olacağı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Twitter hesabından 29 Aralık 2018 tarihinde duyurulmuş.
CHP, CHP'nin 2019 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayının Ekrem İmamoğlu olacağını 18 Aralık 2018 tarihinde açıklamış.
2019 yerel seçiminin 31 Mart 2019 tarihinde yapılacağı da 15 Şubat 2019 tarihinde açıklanmış.
Kısacası, 2018'in Aralık ayında adaylıkları açıklanan isimlerin önüne 3 aylık bir süre konmuş ve "Çalışın!" denmiş...
Çalıştılar mı?
2014-2019 yılları arasında Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yapan Ekrem İmamoğlu ile, Türkiye'nin 27. ve son başbakanı, 28. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı ve AK Parti'nin üçüncü genel başkanı olan Binali Yıldırım ve diğer partilerin adayları İstanbul için, diğer illerin adayları da kendi illeri için "çalışmaya" başladılar.
Dersini iyi dinleyen, ödevlerini zamanında ve düzenli yapan, kopya çekmeye gerek duymayan azimli ve gayretli aday her zamanki çalışkanlığı ile kolları sıvayarak girişti işe.
Arkasından itilerek seçimde aday yapılan gönülsüz aday ise "Nasılsa biz kazanırız!" rehaveti ile pek de asılmadı seçime.
Seçimin ardından sonuçlar açıklandığında rehavetle davranan taraf tam bir "şok" hali yaşadı.
"Kâğıdımı tekrar okuyun Hocam!" itirazlarına başladı tabi hemen.
Sonrası malum...
Kâğıtlar okundu, bir daha okundu, bir daha okundu...
Hoca baktı ki kâğıtlardan bir şey çıkmayacak, arıza öğrenci de bastırıyor, belki de alttan alta "Seni sürdürürüm, süründürürüm, sen benim kim olduğumu biliyor musun, babama söylerim, amcama söylerim, dayıma söylerim" gibi tehditler savuruyor, "Sınav tekrarı yapalım o zaman, alın size bir 3 ay daha, ama bu kez çalışın!" dedi.
Döndük mü en başa, döndük.
Aldık mı en baştan, aldık.
Bu 3 ayın sonunda "Hocam akşam elektrikler kesildi, çalışamadım, sınavı erteleyelim!" diyecekler diye beklemiyor da değilim.
Çünkü zamanında ve düzenli çalışmak onların lügatlerinde yok.
Çünkü çalışarak yukarıya çıkmaktan ziyade, önündekilerin paçalarına asılarak onları aşağı çeken ve böylece yükseldiğini zanneden zihniyet için "çalışmak" demek, "karalamak" demek.
Gördük işte, 1 Nisan'dan bu yana ellerindeki ve kalplerindeki karaları nerelere çalacaklarını şaşırdılar.
Nanoteknolojik Ürün
Lakin Ekrem İmamoğlu nanoteknoloji ile üretilmiş gibi üzerinde ne kir tutuyor, ne de su duruyor. Hepsi üzerinden akıp gidiyor.
Çamuru atan attığınla kalıyor, çamur atan ellerin çamurunu ise hiçbir sabun arıtamıyor.
Karalayarak kazanmaya alışan bu akıl, İmamoğlu'nun nanoteknolojisinin "karalayan değil, dosdoğru çalışan" olmaktan kaynaklandığını bir türlü anlamıyor.
Nano Teknolojik" ne güzel bir tanım olmuş,Ekrem İmamoğlu için, bir yandan yazılarınızı okuyor bir yandan milliyet blog sayfanızdan Özge Ersu yapımı Zeki Müren belgeseli izliyorum teşekkür ederim. Emeğinize sağlık Cemile Torun
YanıtlaSilBloglarınıza yorum yazanlardan biriyim kimseye cevap vermiyorsunuz bunun nedenini öğrenebilmek isterim mümkünse başarılarınızı kutluyorum selamlar
Teşekkür ederim Cemile Hanım. Evet, yapılan yorumu yayınlamış olmak cevaptır diye düşündüğüm için daha öteye geçmem. Zaten yazıda diyeceklerimi demişimdir. :)
SilYazılarımı okuduğunuz için çok teşekkürler...
Teşekkür ediyorum. Yazılarınız beğeniyle, emeğinize saygıyla okuyorum.
YanıtlaSil