Doğumundan ölümüne elli sayfalık bir öykünün içinde yaşadı Akakiy Akakiyeviç Başmaçkin.
O, hayatındaki birkaç kişi ve yakası ve kol evleri kedi kürkü ile çevrili yeni paltosu.
Kısa bir dönem yaşam sevinci oldu Akakiy Akakiyeviç'e bu yeni palto, sonra da ölüm sebebi.
Sonra da kentte hayaletli bir şehir efsanesinin doğum sebebi.
"Sadece basit bir palto canım!" deyip geçmeyin, "Bir palto bir insanın hayatında ne kadar önemli olabilir?" demeyin.
Petersburg'un zehir gibi soğuğunda, hele de sırtında delik deşik eski bir paltoyla dolaşmak zorundaysan, seneler de 1842'lerdeyse, elbette ki iyi bir palto çok önemlidir ve mahir bir elde bir paltodan elli sayfalık iyi bir hikâye çıkabilir.
Hâttâ bırakın elli sayfalık hikâyeyi, Dostoyevski'nin (ya da Gorki'nin) "Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık" sözündeki gibi, Palto'dan koskoca bir Rus edebiyatı çıkabilir.
Çıkmıştır da...
****
Adranos Tiyatro'nun "Üç Erkek Oyuncu İçin PALTO" oyununun prömiyer gecesine katılacağım gün, İzzet Boğa tarafından Rus yazar Nikolay Gogol'un Palto isimli hikâyesinden uyarlanan bu oyunun kitabını alıp okudum hemen.
Kitabı okuduğum günün gecesinde -kitap zihnimde henüz sıcak ve taze iken- oyunu izleyince, oyunun da kitabı ne kadar doğru aktardığını görünce, oyuncuları ayakta alkışlamaktan başka yapacak bir şey kalmamıştı artık bize.
İzzet Boğa, Kutlay Akbal ve Aykan Yılmaz tarafından oynanan oyunda Akakiy Akakiyeviç'i (aynı zamanda oyunun yönetmeni de olan) İzzet Boğa canlandırdı.
Oyun boyu Kutlay Akbal dokuz, Aykan Yılmaz ise yedi karaktere can verdi.
Bu iki adam Akakiyeviç'in ev sahibesi kadından, terzi Petroviç'e, bebek Akakiy'i vaftiz eden papazdan kumaş satıcısına, terzi Petroviç'in "Alaman" karısından eskinin "ezik", şimdinin "mühim" adamına kadar toplamda on altı karaktere büründüler.
Akakyiyeviç'in silik kişiliğini daha da silmek için ellerinden geleni ardına koymayan iş arkadaşları, hayatının anlamı olan paltosunu çalan hırsız, hırsızı şikâyet etmek için başvurduğu ama onu iteleyip kakalamaktan başka bir şey yapmayan büyük adamlar, parktaki bekçi, Akakyiyeviç'e "İki güne ölür bu" teşhisi koyan doktor, hepsi geldi geçti sahneden.
Nasıl da anında yeni rollerine bürünüveriyorlardı. Sahneler arasında geçiş nasıl da aksamıyordu. Kitap gözümün önünde canlanıp akıyordu sayfa sayfa...
Sahnelerle birlikte sahnenin dekoru da değişiyordu çabucak.
Dekordaki illüstürasyonlar Merve Ergenoğlu'na aitti. Oyundaki kostümlere Aslıhan Pekün'ün sihirli elleri değmişti. Oyunun müzikleri ise Nedim Yıldız'dan gelmişti.
Oyunun bitiminin ardından izleyiciler ile fuayede buluşan oyuncular tebrik yağmuruna tutuldular.
Bursa Devlet Tiyatrosu eski müdürü ve tiyatro oyuncusu Feyha Çelenk'in oyunda rol alan öğrencileriyle kucaklaşma anı ise görülmeye değerdi.
Adranos Tiyatro'yu sosyal medya hesaplarından takip etmeme rağmen oyunlarını daha önce hiç izlememiştim.
Biliyordum ki; Eskişehir Tepebaşı Belediyesi tarafından Direklerarası Seyircileri Ödülleri'nde Komedi Erkek Oyuncu Ödülü İzzet Boğa'ya "Memd'Ali" oyunundaki rolü ile verilmişti.
Oyunun sonunda oyuncular ile kısacık sohbet ederek kendilerine hem beğenilerimi iletmek, hem de onları tanımak istedim.
(Oyun sonrası oyuncular ile yaptığımız kısa sohbeti izlemek için tıklayınız:)
Sohbetin ardından bir de hatıra fotoğrafımız olmazsa olmazdı elbet.
Oyun sonrası oyuncular ile yaptığımız kısa sohbeti buradan izleyebilirsiniz:
ADRANOS ne demek?
Siz de benim gibi Adranos Tiyatro'nun adının nereden geldiğini merak ettiniz mi?
Onlar benim gibi meraklılar için sosyal medya sayfalarında kısa bir açıklama yapmışlar.
Ve demişler ki:
"Siz sormadan söyleyelim; Adranos, Orhaneli’den çıkan debisi yüksek ve sert bir çay. Ve bu çay Kirmastı çayıyla birleşerek denize ulaşıyor. Adını bu nehirden alan tiyatromuzun umuyoruz ki, sözleri de, oyunları da, genç oyuncuları da büyük nehirlere karışıp engin denizlere ulaşır."
Sonra da kendilerinden bahsetmişler:
"Adranos Tiyatro'yu tam bağımsız, özgür olmayı tercih ettiğimiz için kurduk. Hiç bir kurum ve kuruluşa, zaman ve döneme bağlı olmadan, tiyatronun toplumsal, siyasal ve kişisel yaşamımızdaki yerini temel alarak, sanatın uyaran, farklı bakış açıları kazandırarak sorgulamayı ve yeniden değerlendirmeyi sağlayan işlevini öne alarak, dilediğimiz oyunları sahneleyebilmek, söylenmesi gerekeni söyleyebilmek için kurduk. Tek güvencemiz biriktirdiğimiz izleyicilerimiz."
****
Temennimiz, Bursamızda daha fazla sayıda tiyatro salonu yapılması, daha çok oyun oynanması ve oyunların daha fazla kişiye ulaşması.
Sanatın iyileştiriciliğinin farkında olarak sanatın sahne ya da izleyici tarafında olanların sayısının artması.
Bursa'da sanat herkesin ulaşılabileceği kadar yakın bir mesafede duruyor aslında.
Sergilenen oyunların ya da konserlerin sergilenme mekânlarına ulaşım kolay.
Biletler deseniz, ziyadesiyle uygun.
Siz yeter ki tercihinizi sanattan yana kullanmak isteyin.
Bunu alışkanlık edinince ve sanatın size ne kadar iyi geldiğini görünce eminim ki sanatın peşini bırakmayacaksınız...
"Üç Erkek Oyuncu İçin PALTO" oyunun 27 Kasım'da Bursa / Nilüfer/ Uğur Mumcu Sahnesi'nde oynanacağını söyleyip bitiriyorum yazımı.
Hepinize iyi seyirler...
O, hayatındaki birkaç kişi ve yakası ve kol evleri kedi kürkü ile çevrili yeni paltosu.
Kısa bir dönem yaşam sevinci oldu Akakiy Akakiyeviç'e bu yeni palto, sonra da ölüm sebebi.
Sonra da kentte hayaletli bir şehir efsanesinin doğum sebebi.
"Sadece basit bir palto canım!" deyip geçmeyin, "Bir palto bir insanın hayatında ne kadar önemli olabilir?" demeyin.
Petersburg'un zehir gibi soğuğunda, hele de sırtında delik deşik eski bir paltoyla dolaşmak zorundaysan, seneler de 1842'lerdeyse, elbette ki iyi bir palto çok önemlidir ve mahir bir elde bir paltodan elli sayfalık iyi bir hikâye çıkabilir.
Hâttâ bırakın elli sayfalık hikâyeyi, Dostoyevski'nin (ya da Gorki'nin) "Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık" sözündeki gibi, Palto'dan koskoca bir Rus edebiyatı çıkabilir.
Çıkmıştır da...
****
Adranos Tiyatro'nun "Üç Erkek Oyuncu İçin PALTO" oyununun prömiyer gecesine katılacağım gün, İzzet Boğa tarafından Rus yazar Nikolay Gogol'un Palto isimli hikâyesinden uyarlanan bu oyunun kitabını alıp okudum hemen.
Kitabı okuduğum günün gecesinde -kitap zihnimde henüz sıcak ve taze iken- oyunu izleyince, oyunun da kitabı ne kadar doğru aktardığını görünce, oyuncuları ayakta alkışlamaktan başka yapacak bir şey kalmamıştı artık bize.
İzzet Boğa, Kutlay Akbal ve Aykan Yılmaz tarafından oynanan oyunda Akakiy Akakiyeviç'i (aynı zamanda oyunun yönetmeni de olan) İzzet Boğa canlandırdı.
Oyun boyu Kutlay Akbal dokuz, Aykan Yılmaz ise yedi karaktere can verdi.
Bu iki adam Akakiyeviç'in ev sahibesi kadından, terzi Petroviç'e, bebek Akakiy'i vaftiz eden papazdan kumaş satıcısına, terzi Petroviç'in "Alaman" karısından eskinin "ezik", şimdinin "mühim" adamına kadar toplamda on altı karaktere büründüler.
Akakyiyeviç'in silik kişiliğini daha da silmek için ellerinden geleni ardına koymayan iş arkadaşları, hayatının anlamı olan paltosunu çalan hırsız, hırsızı şikâyet etmek için başvurduğu ama onu iteleyip kakalamaktan başka bir şey yapmayan büyük adamlar, parktaki bekçi, Akakyiyeviç'e "İki güne ölür bu" teşhisi koyan doktor, hepsi geldi geçti sahneden.
Nasıl da anında yeni rollerine bürünüveriyorlardı. Sahneler arasında geçiş nasıl da aksamıyordu. Kitap gözümün önünde canlanıp akıyordu sayfa sayfa...
Sahnelerle birlikte sahnenin dekoru da değişiyordu çabucak.
Dekordaki illüstürasyonlar Merve Ergenoğlu'na aitti. Oyundaki kostümlere Aslıhan Pekün'ün sihirli elleri değmişti. Oyunun müzikleri ise Nedim Yıldız'dan gelmişti.
Oyunun bitiminin ardından izleyiciler ile fuayede buluşan oyuncular tebrik yağmuruna tutuldular.
Bursa Devlet Tiyatrosu eski müdürü ve tiyatro oyuncusu Feyha Çelenk'in oyunda rol alan öğrencileriyle kucaklaşma anı ise görülmeye değerdi.
Adranos Tiyatro'yu sosyal medya hesaplarından takip etmeme rağmen oyunlarını daha önce hiç izlememiştim.
Biliyordum ki; Eskişehir Tepebaşı Belediyesi tarafından Direklerarası Seyircileri Ödülleri'nde Komedi Erkek Oyuncu Ödülü İzzet Boğa'ya "Memd'Ali" oyunundaki rolü ile verilmişti.
Oyunun sonunda oyuncular ile kısacık sohbet ederek kendilerine hem beğenilerimi iletmek, hem de onları tanımak istedim.
(Oyun sonrası oyuncular ile yaptığımız kısa sohbeti izlemek için tıklayınız:)
Sohbetin ardından bir de hatıra fotoğrafımız olmazsa olmazdı elbet.
Oyun sonrası oyuncular ile yaptığımız kısa sohbeti buradan izleyebilirsiniz:
Siz de benim gibi Adranos Tiyatro'nun adının nereden geldiğini merak ettiniz mi?
Onlar benim gibi meraklılar için sosyal medya sayfalarında kısa bir açıklama yapmışlar.
Ve demişler ki:
"Siz sormadan söyleyelim; Adranos, Orhaneli’den çıkan debisi yüksek ve sert bir çay. Ve bu çay Kirmastı çayıyla birleşerek denize ulaşıyor. Adını bu nehirden alan tiyatromuzun umuyoruz ki, sözleri de, oyunları da, genç oyuncuları da büyük nehirlere karışıp engin denizlere ulaşır."
Sonra da kendilerinden bahsetmişler:
"Adranos Tiyatro'yu tam bağımsız, özgür olmayı tercih ettiğimiz için kurduk. Hiç bir kurum ve kuruluşa, zaman ve döneme bağlı olmadan, tiyatronun toplumsal, siyasal ve kişisel yaşamımızdaki yerini temel alarak, sanatın uyaran, farklı bakış açıları kazandırarak sorgulamayı ve yeniden değerlendirmeyi sağlayan işlevini öne alarak, dilediğimiz oyunları sahneleyebilmek, söylenmesi gerekeni söyleyebilmek için kurduk. Tek güvencemiz biriktirdiğimiz izleyicilerimiz."
****
Temennimiz, Bursamızda daha fazla sayıda tiyatro salonu yapılması, daha çok oyun oynanması ve oyunların daha fazla kişiye ulaşması.
Sanatın iyileştiriciliğinin farkında olarak sanatın sahne ya da izleyici tarafında olanların sayısının artması.
Bursa'da sanat herkesin ulaşılabileceği kadar yakın bir mesafede duruyor aslında.
Sergilenen oyunların ya da konserlerin sergilenme mekânlarına ulaşım kolay.
Biletler deseniz, ziyadesiyle uygun.
Siz yeter ki tercihinizi sanattan yana kullanmak isteyin.
Bunu alışkanlık edinince ve sanatın size ne kadar iyi geldiğini görünce eminim ki sanatın peşini bırakmayacaksınız...
"Üç Erkek Oyuncu İçin PALTO" oyunun 27 Kasım'da Bursa / Nilüfer/ Uğur Mumcu Sahnesi'nde oynanacağını söyleyip bitiriyorum yazımı.
Hepinize iyi seyirler...
Tiyatro Yazılarım:
Siyaset Sahnesi ve Sanat Sahnesi / 27 Mart 2012
Çalıkuşu Balesi Bursa'ya kondu / 17 Ocak 2013
Ha Romalı, Ha Aromalı / 29 Eylül 2013
O kadınlar hep Anan, Bacın, Avradın! / 7 Ocak 2015
Savaşın öteki yüzü / 11 Mart 2015
Babaanneler unutmasın / 11 Mart 2016
Puntila Ağa ve Uşağı Matti / 5 Ekim 2017
Gogol'un Palto'sundan çıkanlar / 7 Kasım 2017
Zübükzâdelerden misiniz, Zübükzede misiniz? / 6 Ocak 2018
Kadının Peşinde Şiir / 16 Mart 2018
Sahnedeyiz, İnmeyiz / 27 Mart 2018
Hiç yaşamamışlar gibi, hiç ölmemişler gibi / 17 Nisan 2018
Aşk mı, Kalori mi? / 25 Şubat 2019
Orada Duruverdi Zaman / 6 Mart 2019
Aşk Varsa Sanat Var / 21 Mart 2019
Bir Dünya Tiyatro / 29 Mart 2019
Anlatılan Bizim Hikâyemizdir / 23 Nisan 2019
Hora Hora Barışa / 20 Haziran 2019
Topuklu terlik süt yapar mı? / 6 Aralık 2019
Reşat sevin, bir tiyatro daha açıldı! / 8 Aralık 2019
Şiirin Peşinde Kadın / 9 Mart 2020
ÇEK Çıldırmış Olmalı! / 11 Ekim 2020
Kraliçe olmak mı, ASLA! / 11 Mart 2021
Merhabalar,
YanıtlaSilRus roman ve oyun yazarı Nikolay Gogol'un ''Bir Delinin Hatıra Defteri'' adlı oyununu geçtiğimiz günlerde okuyup bitirdim. Bu oyuna gitme fırsatı bulamamıştım ama eserini okumuş olmak da mutluluk verici. En sevdiğim alıntıları okumanız için sizinle de paylaşmak istedim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/bir-delinin-hatira-defteri-kitap-yorumu/
Keyifli okumalar dilerim,
edebiyatla ve sağlıcakla kalın.