Kapak fotoğrafındaki otobüsün sürücüsünün yerinde olmak istemezdiniz değil mi?
Ben de tam köşeye park etmiş araç sürücüsünün yerinde olmak istemezdim doğrusu...
Anladığınız üzere konumuz araba sürüşü ve park edişi...
Önce soralım:
Yol kenarlarındaki otobüs durakları niçin yapılmış olabilir?
Otobüsler güvenle yanaşsınlar, güvenle yolcu indirip bindirsinler ve akan trafiği kesmesinler diye değil mi?
Nerdee?
Ya durakta park etmiş bir özel araç vardır, otobüs durağa o yüzden giremez ya da bomboş durağa kendi canı girmek istemediği için girmez.
Arkada delirmiş araç sürücülerine de "İki dakikada indir bindir yapacağız şurada, patlamadınız ya!" tavırları sergiler bir de.
Aracın içindekiler bu sergilemenin canlı halini yaşıyorlardır o anda(Kaç kez şahit oldum).
"Arkadaş, hatalısın" demeye gör bir de, yolcuları araçtan kovmaya kadar varır iş(demez olaydım ama iyi ki dedim).
İncir çekirdeği dolmaz ama bu kavgalarda mevta olmak an meselesi...
Toplu taşıma böyle, özel araçlar şöyle
Genellikle aracın modeli yükseldikçe sürücünün aracı kullanım ve park etme şekli de değişir oldu.
Tüm sokaklar, tüm kaldırımlar, tüm park yerleri benim dercesine boylu boyunca yayılıyor bulduğu her boşluğa.
Üç kişilik yere enlemesine, boylamasına, yanlamasına, diklemesine, canı nasıl isterse artık öyle park ediyor aracını.
Tramvay yoluymuş, otobüs durağıymış, engelli geçiş rapmasıymış, bina otopark girişiymiş, hiçbirisi umru değil.
Vatandaş evine giremiyor, evinden çıkamıyor, otobüsler durağa yanaşamıyor, köşeye park edilen araç sebebiyle otobüs köşeyi dönemiyor, ne gam...
Metro'ya arkadaşını bırakacak misal, müsait bir boşlukta değil de otobanın sağ kenarında indiriyor arkadaşını. Bu yaptığının nelere mâl olabileceğini hesaplayamıyor. Arkadan gelen araçlar bu saçmalığı fark ederlerse ani şerit değiştirerek ya da anı frene asılarak kurtarıyorlar kendilerini.
Bazen de kurtaramıyorlar...
Yolların azizliklerine dikkat
Yollar desen zaten evlere şenlik. Koskoca kaldırım yapacağız diye daraltılan yollar sürücülere kâbus yaşatıyor. Yol darlığından dolayı yaşanan bir çarpışmada aracın biri kaldırımda üzerinize çıkabiliyor(beş saniye ile kurtuldum). Ya da evinin bahçesinde dolaşan bir insanın üzerine yolda birbiriyle dalaşan araçlardan birisi düşüp kişinin ölümüne sebep olabiliyor(kuzenimi böyle kaybettik).
Aman dikkat! Ortadaki direklerle kaldırım kenarlarındaki beton kafalar sürücülere bonus olarak sunuluyor.
Direkçibaşı, betoncubaşı, işler yolunda mı?
Cepsiz durak olur mu?
Genellikle yollarda otobüslere ayrılan özel bir cep yok durak olarak. Sadece yola çizilmiş sarı çizgiler var oranın otobüs durağı olduğunu anlatan. Gördün gördün, görmedin, geçmiş olsun...
Kaç kez kaza yaşandı buralarda, kaç can verdik bu tedbirsizlik yüzünden.
Niyazi'nin gittiği yol 'yol' değildi, bugün hâlâ aynı...
Neler görüyor bu gözler
Kavşağın ortasında zınk diye duran özel bir araç arkadaki yolcularını kavşağın ortasında indirebiliyor mesela.
Sağa yanaşmak ve uygun bir yer aramak yok.
Arkadaki araçlar delirmiş, kime ne!
Hem kendisini hem de indirdiği kişileri tehlikeye atmış, yok canım, olur mu!
Bir de yarattığı o kaosun içinden gülerek gaza basıp ayrılmaz mı!
Evet, ben bunu canlı canlı gözlerimle gördüm.
Ve o kavşakta bir polis vardı, o görmedi...
Ya da görmezden geldi...
****
Özel araçları ya da toplu taşıma araçlarını kullananlar, yollarda yürüyen ya da yolları tasarlayanlar hep insanlar. (Sonunda yapay zeka buraya da el atacak)
Memleketin profili trafiğe de yansıdığından ötürü, bozulan bu profil trafiği de bozdu haliyle.
Hele bir de kentsel dönüşüm ile Nilüfer gibi ilçelerin nüfusu üçe dörde katlayınca....
Trafiğe çıkmak her babayiğidin harcı değil artık.
Es kaza birisine laf etmeye gör, belindeki silahı çıkartıp bacaklarına mı saydırır artık (bunu da gördüm), aracından çıkıp üzerine mi yürür, utanmak yerine en pis kelimelerle mi çemkirir yüzüne (bunu da yaşadım), trafikte takibe alıp sıkıştırır mı ne yapar bilinmez(olağan haller).
Dedim ya, artık utanmak yok, artık üste çıkmak var...
Affettikçe, görmezden geldikçe, korkup sindikçe daha da küstahlaşıyor üstelik bu profil.
Koca makineye hükmetmek hoşuna gidiyor onun. Makinedeki beygirlerin gemini direksiyon marifetiyle ellerinde tutunca, bir elindeki kamçıyı atların sağrısına şaklatırmış gibi vites yükselttikçe daha bir iyi hissediyor kendini besbelli.
Onun kurallara uymak gibi bir derdi yok, o kendi kurallarını dayatıyor topluma.
Başarıyor da...
Cezalar ceza değil, yaptırımlar yaptırım değil, verilen eğitimler eğitim değil.
Yol yapmakla bitmiyor işte...
Evden çıkıp eve sağ salim varmış olmak büyük bir lüks artık.
Sabah sıcak yatağında uyanıp akşamı buz gibi soğuk morgun metal çekmecesinde karşılamak da var.
Daha beteri, kazma kürek kurtarılırken ölmek ya da sakat kalmak var...
Ben de tam köşeye park etmiş araç sürücüsünün yerinde olmak istemezdim doğrusu...
Anladığınız üzere konumuz araba sürüşü ve park edişi...
Önce soralım:
Yol kenarlarındaki otobüs durakları niçin yapılmış olabilir?
Otobüsler güvenle yanaşsınlar, güvenle yolcu indirip bindirsinler ve akan trafiği kesmesinler diye değil mi?
Nerdee?
Ya durakta park etmiş bir özel araç vardır, otobüs durağa o yüzden giremez ya da bomboş durağa kendi canı girmek istemediği için girmez.
Arkada delirmiş araç sürücülerine de "İki dakikada indir bindir yapacağız şurada, patlamadınız ya!" tavırları sergiler bir de.
Aracın içindekiler bu sergilemenin canlı halini yaşıyorlardır o anda(Kaç kez şahit oldum).
"Arkadaş, hatalısın" demeye gör bir de, yolcuları araçtan kovmaya kadar varır iş(demez olaydım ama iyi ki dedim).
İncir çekirdeği dolmaz ama bu kavgalarda mevta olmak an meselesi...
Toplu taşıma böyle, özel araçlar şöyle
Genellikle aracın modeli yükseldikçe sürücünün aracı kullanım ve park etme şekli de değişir oldu.
Tüm sokaklar, tüm kaldırımlar, tüm park yerleri benim dercesine boylu boyunca yayılıyor bulduğu her boşluğa.
Üç kişilik yere enlemesine, boylamasına, yanlamasına, diklemesine, canı nasıl isterse artık öyle park ediyor aracını.
Tramvay yoluymuş, otobüs durağıymış, engelli geçiş rapmasıymış, bina otopark girişiymiş, hiçbirisi umru değil.
Vatandaş evine giremiyor, evinden çıkamıyor, otobüsler durağa yanaşamıyor, köşeye park edilen araç sebebiyle otobüs köşeyi dönemiyor, ne gam...
Metro'ya arkadaşını bırakacak misal, müsait bir boşlukta değil de otobanın sağ kenarında indiriyor arkadaşını. Bu yaptığının nelere mâl olabileceğini hesaplayamıyor. Arkadan gelen araçlar bu saçmalığı fark ederlerse ani şerit değiştirerek ya da anı frene asılarak kurtarıyorlar kendilerini.
Bazen de kurtaramıyorlar...
Yolların azizliklerine dikkat
Yollar desen zaten evlere şenlik. Koskoca kaldırım yapacağız diye daraltılan yollar sürücülere kâbus yaşatıyor. Yol darlığından dolayı yaşanan bir çarpışmada aracın biri kaldırımda üzerinize çıkabiliyor(beş saniye ile kurtuldum). Ya da evinin bahçesinde dolaşan bir insanın üzerine yolda birbiriyle dalaşan araçlardan birisi düşüp kişinin ölümüne sebep olabiliyor(kuzenimi böyle kaybettik).
Aman dikkat! Ortadaki direklerle kaldırım kenarlarındaki beton kafalar sürücülere bonus olarak sunuluyor.
Direkçibaşı, betoncubaşı, işler yolunda mı?
Cepsiz durak olur mu?
Genellikle yollarda otobüslere ayrılan özel bir cep yok durak olarak. Sadece yola çizilmiş sarı çizgiler var oranın otobüs durağı olduğunu anlatan. Gördün gördün, görmedin, geçmiş olsun...
Kaç kez kaza yaşandı buralarda, kaç can verdik bu tedbirsizlik yüzünden.
Niyazi'nin gittiği yol 'yol' değildi, bugün hâlâ aynı...
Neler görüyor bu gözler
Kavşağın ortasında zınk diye duran özel bir araç arkadaki yolcularını kavşağın ortasında indirebiliyor mesela.
Sağa yanaşmak ve uygun bir yer aramak yok.
Arkadaki araçlar delirmiş, kime ne!
Hem kendisini hem de indirdiği kişileri tehlikeye atmış, yok canım, olur mu!
Bir de yarattığı o kaosun içinden gülerek gaza basıp ayrılmaz mı!
Evet, ben bunu canlı canlı gözlerimle gördüm.
Ve o kavşakta bir polis vardı, o görmedi...
Ya da görmezden geldi...
****
Özel araçları ya da toplu taşıma araçlarını kullananlar, yollarda yürüyen ya da yolları tasarlayanlar hep insanlar. (Sonunda yapay zeka buraya da el atacak)
Memleketin profili trafiğe de yansıdığından ötürü, bozulan bu profil trafiği de bozdu haliyle.
Hele bir de kentsel dönüşüm ile Nilüfer gibi ilçelerin nüfusu üçe dörde katlayınca....
Trafiğe çıkmak her babayiğidin harcı değil artık.
Es kaza birisine laf etmeye gör, belindeki silahı çıkartıp bacaklarına mı saydırır artık (bunu da gördüm), aracından çıkıp üzerine mi yürür, utanmak yerine en pis kelimelerle mi çemkirir yüzüne (bunu da yaşadım), trafikte takibe alıp sıkıştırır mı ne yapar bilinmez(olağan haller).
Dedim ya, artık utanmak yok, artık üste çıkmak var...
Affettikçe, görmezden geldikçe, korkup sindikçe daha da küstahlaşıyor üstelik bu profil.
Koca makineye hükmetmek hoşuna gidiyor onun. Makinedeki beygirlerin gemini direksiyon marifetiyle ellerinde tutunca, bir elindeki kamçıyı atların sağrısına şaklatırmış gibi vites yükselttikçe daha bir iyi hissediyor kendini besbelli.
Onun kurallara uymak gibi bir derdi yok, o kendi kurallarını dayatıyor topluma.
Başarıyor da...
Cezalar ceza değil, yaptırımlar yaptırım değil, verilen eğitimler eğitim değil.
Yol yapmakla bitmiyor işte...
Evden çıkıp eve sağ salim varmış olmak büyük bir lüks artık.
Sabah sıcak yatağında uyanıp akşamı buz gibi soğuk morgun metal çekmecesinde karşılamak da var.
Daha beteri, kazma kürek kurtarılırken ölmek ya da sakat kalmak var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder