Büyük bir şirketin başındasın ve her şey senin emrinin altında.
Güçlüsün. Ne dersen yapılıyor, ne istersen oluyor.
Ancak zalimsin...
Çevrendekilerin canına okuyorsun.
Sonra bir gün bir kaza geçiriyorsun ve meleğe dönüşüyorsun.
Ondan sonra da elindeki bu gücü iyiliğe kullanmak yerine; gücünü, bu gücü kullanmayı bilmeyenlerin eline bırakmaya çalışıyorsun.
Ondan sonrası, yaparsın yapamazsın konusu, çekişmeler, hissedarların ve şirket kurucularının ellerindeki gücü kaptırmamak için arka sokaklarda dolaşmaya başlamalar vs.
Yol Ayrımı filmini izlerken aklımda tek bir soru vardı:
"Her şeye sahipken bu iyilikleri sen niçin yapmıyorsun, niçin şartları iyileştirmiyorsun, niçin gücünü yararlı hale sen kendin bizzat getirmiyorsun?"
Sistemi yerine oturttuktan sonra da ister bisiklete bin, ister torunlarını sev, ister dünyayı gez, ister aşık ol...
Şirketin zalim/melek patronu rolündeki Şener Şen'e bunu sorarken elinde güç bulunan ama bunun farkında olmayan(!) büyüklerimize de aynı soruyu sordum sonra.
Sormaya devam ettim sonra da:
Bak devletin zirvesindesin. Bak her şey senin emrinde. Bak ne istersen oluyor, bak iki dudağının arasından ne çıkarsa şıp diye anında yapılıyor.
E o zaman iyi şeyler yapsana...
Devletin milletin hayrına çalışsana.
Seni destekleyen kitlenin profili ile muhalif kitlenin profilini karşılaştırsana.
Sadece danışmanlarına değil, halktan da kim ne söylüyor kulak kabartsana.
-muş gibi yapanlardansa doğruları söyleyenleri kale alsana.
Doğruyu söyleyenleri dokuz köyden kovmasana.
Konuşandan korkacağına, susandan korksana.
Başın sıkışınca Aziz Atatürk'e sarılacağına Atatürk'ün ruhunu anlasana.
Atatürk'e ve Cumhuriyet'e düşman mihraklara kapı açmasana.
Cumhuriyet tarihini yok saymasana.
Osmanlı tarihini tüm gerçekleriyle kabullenip yapılan hatalardan ibret, doğrulardan örnek alsana.
Dünya tarihinin seninle başladığını sanmasana.
Kendine sağladığın aldatılmış olmanın özür hakkını, diğer aldatılanlara da sağlasana.
Memleketin eğitim sistemini gericiliğe evirirken bunun nelere mâl olabileceğini hesaplasana.
Hukuk sisteminin altından girip üstünden çıkarken gün gelip o hukuk sistemine en çok kendinin ihtiyacı olabileceğini aklının bir köşesinde tutsana.
Yurtta sulh cihanda sulh ilkesini, yurtta kavga cihanda kavga olarak anlamasana.
Ülke güvenliğine, savaş çıkartmak kolaydır, zor olan barışı korumaktır olarak baksana.
Kadına, çocuğa, gence, bebeğe, yetişkine, yaşlıya, doğaya, hayvana, ağaca sevgiyle yaklaşsana.
Eller iyisi olacağına önce kendi vatandaşının iyiliğine sahip çıksana.
En önemlisi de;
Bir gün öyle bir gün böyle konuşmasana.
Sanki bu göreve yeni gelmiş de eski yönetimin yaptıklarını beğenmiyormuş gibi haller takınmasana.
Şikâyet ettiğin her konuda kendi imzan olduğunu unutmasana.
Bak hazır her şey senin elinde,
Bizi içimizden dışımızdan yıkmak isteyenlere bu kadar çanak tutmasana.
Biz buradayız, bizi de yanına alsana...
Güçlüsün. Ne dersen yapılıyor, ne istersen oluyor.
Ancak zalimsin...
Çevrendekilerin canına okuyorsun.
Sonra bir gün bir kaza geçiriyorsun ve meleğe dönüşüyorsun.
Ondan sonra da elindeki bu gücü iyiliğe kullanmak yerine; gücünü, bu gücü kullanmayı bilmeyenlerin eline bırakmaya çalışıyorsun.
Ondan sonrası, yaparsın yapamazsın konusu, çekişmeler, hissedarların ve şirket kurucularının ellerindeki gücü kaptırmamak için arka sokaklarda dolaşmaya başlamalar vs.
Yol Ayrımı filmini izlerken aklımda tek bir soru vardı:
"Her şeye sahipken bu iyilikleri sen niçin yapmıyorsun, niçin şartları iyileştirmiyorsun, niçin gücünü yararlı hale sen kendin bizzat getirmiyorsun?"
Sistemi yerine oturttuktan sonra da ister bisiklete bin, ister torunlarını sev, ister dünyayı gez, ister aşık ol...
Şirketin zalim/melek patronu rolündeki Şener Şen'e bunu sorarken elinde güç bulunan ama bunun farkında olmayan(!) büyüklerimize de aynı soruyu sordum sonra.
Sormaya devam ettim sonra da:
Bak devletin zirvesindesin. Bak her şey senin emrinde. Bak ne istersen oluyor, bak iki dudağının arasından ne çıkarsa şıp diye anında yapılıyor.
E o zaman iyi şeyler yapsana...
Devletin milletin hayrına çalışsana.
Seni destekleyen kitlenin profili ile muhalif kitlenin profilini karşılaştırsana.
Sadece danışmanlarına değil, halktan da kim ne söylüyor kulak kabartsana.
-muş gibi yapanlardansa doğruları söyleyenleri kale alsana.
Doğruyu söyleyenleri dokuz köyden kovmasana.
Konuşandan korkacağına, susandan korksana.
Başın sıkışınca Aziz Atatürk'e sarılacağına Atatürk'ün ruhunu anlasana.
Atatürk'e ve Cumhuriyet'e düşman mihraklara kapı açmasana.
Cumhuriyet tarihini yok saymasana.
Osmanlı tarihini tüm gerçekleriyle kabullenip yapılan hatalardan ibret, doğrulardan örnek alsana.
Dünya tarihinin seninle başladığını sanmasana.
Kendine sağladığın aldatılmış olmanın özür hakkını, diğer aldatılanlara da sağlasana.
Memleketin eğitim sistemini gericiliğe evirirken bunun nelere mâl olabileceğini hesaplasana.
Hukuk sisteminin altından girip üstünden çıkarken gün gelip o hukuk sistemine en çok kendinin ihtiyacı olabileceğini aklının bir köşesinde tutsana.
Yurtta sulh cihanda sulh ilkesini, yurtta kavga cihanda kavga olarak anlamasana.
Ülke güvenliğine, savaş çıkartmak kolaydır, zor olan barışı korumaktır olarak baksana.
Kadına, çocuğa, gence, bebeğe, yetişkine, yaşlıya, doğaya, hayvana, ağaca sevgiyle yaklaşsana.
Eller iyisi olacağına önce kendi vatandaşının iyiliğine sahip çıksana.
En önemlisi de;
Bir gün öyle bir gün böyle konuşmasana.
Sanki bu göreve yeni gelmiş de eski yönetimin yaptıklarını beğenmiyormuş gibi haller takınmasana.
Şikâyet ettiğin her konuda kendi imzan olduğunu unutmasana.
Bak hazır her şey senin elinde,
Bizi içimizden dışımızdan yıkmak isteyenlere bu kadar çanak tutmasana.
Biz buradayız, bizi de yanına alsana...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder