17 Ocak 2013 Perşembe

Çalıkuşu Balesi Bursa'ya kondu

Bazen bir keman sesi alır götürür insanı uzaklara.
Bazen bir yaylı tamburun ağır aksak nağmeleri.
Bazen de dilini anlamadığı bir şarkının ezgileri.
Sözleri olmasa da müzik yüreğe öyle bir dokunur ki, o dokunuşla birlikte müziğin sihrine bir kez daha inanır insan.
Müziğin dili evrenseldir malum.
Müzikle dans eden bedenin de.
Konuşmadan, sadece mimikleriyle çok şey anlatabilir insan.
Bebekleri düşünün mesela. Ya da pandomimcileri.
Ve bale dansçılarını...
Bale dansı; mimik, müzik, duygu ve dekor sanatlarını ileri standartta birleştirerek kullanan bir tiyatro gösterisi olarak tanımlanıyor.
Ne bir metin, ne de tek bir söz.
****
Geçtiğimiz cumartesi, Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanından baleye uyarlanan Çalıkuşu Balesi, Mersin Devlet Opera ve Balesi tarafından Merinos AKKM'de sahnelendi.
Bale gösterisi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Dünya Bankası ve TÜSİAD işbirliğiyle; Bursa Valiliği ve Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin katkılarıyla düzenlenen ‘Kadınlar için iş fırsatları' konulu Adım Adım Anadolu Bursa Buluşması kapsamındaydı.
****
Yıllar öncesinde okuduğum ve daha sonra diziye uyarlanmış halini izlediğim Çalıkuşu'nun baleye nasıl uyarlandığını merak ederek gittim gösteriye.
Sahnede bazen neşeyle, bazen elemle ordan oraya uçuşan dansçılar romanı sayfa sayfa naklettiler.
Bazen balıkçı oldular ağ çektiler, bazen öğretmen oldular ders verdiler.
Asker oldular savaştılar, hemşire oldular hasta baktılar.
Aşık oldular, ayrıldılar, kavuştular.
Yıllar ve yıllar sahnede aktı.
Akan zamanla birlikte kostümler de farklılaştı.
Pür dikkat izlenen oyun boyunca zaman zaman derin bir sessizlik hakim oldu izleyiciye.
Çarpışma sahnesinde heyecan, zeybek oynanırken ise hissedilir bir gurur.
Hüzünler tebessümlere karıştı.
Beş yüz küsur sayfalık roman iki saatte bitmiş, roman kahramanları muratlarına ermişti.
Alkışlar, alkışlar, ayakta alkışlar...
Koreograf Merih Çimenciler'in haklı gururu.
Bu arada; oyun boyunca Türk Sanat Müziği'nin seçkin eserlerini neşreden orkestra, ses efektlerinde de epey başarılıydı.
Bu bale, müziğinden öyküsüne, dekorundan kostümüne, her ayrıntısı ile bize aşina olan, kısacası bizden olan bir bale idi.
Belki de o sebeple daha bir sevildi...
****
Diğer kentlerde olduğu gibi bizim kentimizde de aileler kız çocuklarının bale eğitimi almasına epey özen gösteriyorlar. (Erkek çocuklar için tedirginlik hâlâ devam etmekte.)
Bale sayesinde beden disiplini ve dolayısıyla doğru bir duruş edinen çocuklar, belli bir yaştan sonra istekli ve yetenekli olsalar dahi baleye devam edemiyorlar.
Çünkü Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda (ilköğretimdeki sanat etkinlikleri kapsamındaki baleyi saymaz isek) bale bölümü yok.
Çocuğunu bale bölümü olan bir konservatuvarda okutabilmek için ailenin tası tarağı toplayıp memleket değiştirmesi mümkün olmayınca da, ne yazık ki minik balerinlerin bale günleri mazide birer anı olarak kalıyor.
Bence; AKKM gibi bir salonu ve ödüllü bir senfoni orkestrasına sahip konservatuvarı olan Bursa'da Bursa Balesi'nin olmaması büyük eksiklik.
****
AKKM ve salon demişken; AKKM'nin oyun başladığı anda salondaki bütün klimaları açıp içeride poyrazlar estirmesini, bu sayede oyunun sonuna doğru birkaç hapşırık sesinin duyulmasını yazmamak olmaz.
Kısacası, oyunla birlikte gönlümüz çok hoş oldu ama bu arada burnumuz biraz buz tuttu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder