8 Aralık 2019 Pazar

Reşat sevin, bir tiyatro daha açıldı!

Bu ara kadın erkek ilişkilerinden gider olduk. 
Bir de tiyatrodan.
Dünya da kadın erkek ilişkileri üzerine kurulu bir tiyatro değil mi zaten diyerek başlayalım o zaman söze.
Sonra da Bursa'da yeni açılan bir tiyatro sahnesinden söz edelim.  

KAFA SANAT - KAFA SAHNE
Geçtiğimiz günlerde yaptıkları basın toplantısı ile bizlere (ben ve 2 gazeteci arkadaşıma) kendilerini anlatan ekip, tiyatroyu kafayakoyduk.biz dediler. Üç yıldır tiyatro yaptıklarını, ancak salon bulmakta zorlandıklarını, en sonunda da eskiden spor salonu olan bir mekânı tiyatro salonuna dönüştürme kararı aldıklarını, bu kararı duyan mekân sahibi Ali Karasu'nun kendilerine nasıl el verdiğini, nasıl destek olduğunu anlattılar.
Özlüce Arena AVM içindeki tiyatro salonunu oluştururken, Yıldız Kenter'in 1968 yılında Kent Tiyatrosu'nu kurarken uyguladığı yöntemi örnek almışlar. Bu örnek, kentin dinamiklerinin ve sanatseverlerin yapacakları katkılar karşılığında isimlerini salondaki bir koltukta yaşatmak. Bu davete İstanbul'dan ve Bursa'dan az da olsa cevap veren olmuş. (Katkı koyanların isimlerini yazalım hemen: İstanbul'dan Prosistem Elektronik Sistemleri, Bursa'dan Karasu İnşaat, Berisa Laser Sistemleri, Köseleciler, Levka Mobilya, Ermetal, Ciğerci Yusuf Çal, BOSCH Tük. Koop., Abdullah Geçici) 
Şu ana kadar 10 koltuk satmışlar. Tiyatroyu yaşatmak için zaman içinde daha fazla koltuk satılacaktır eminim. Sanata ve sanatçıya kıymet veren, adeta Bursa'nın sanat merkezi olan, Nilüfer ve Nilüferliler yeni tiyatrolarını bağırlarına basacaklardır.
Sanat yönetmenliğini Bora Özkula'nın yaptığı Kafa Sanat, 9 Aralık gecesi Arena AVM'deki yeni salonlarında oynayacakları Testosteron oyunu ile sezonu açıyor. 
Biletler www.tiyatrolar.com ve www.kafayakoyduk.biz üzerinden ya da Kafa Sanat gişesinden temin edilebilir. (Öğrenci 25, tam 30 TL) 

Sahne - Salon
9 Aralık gecesi Testosteron oyunu ile başlayacak olan sezonun açılışını biz 1 gece önce yaptık ve oyunu 150 kişilik salonu merdivenlerine kadar dolduran epey kalabalık bir davetli topluluğu ile birlikte izledik. 
Alt salondaki koltuklar 5 sıra, balkondakiler 3 sıraydı.
Sahne, koltukların hemen 2-3 metre önünde,  izleyicilerin oyuncuların nefesini duyacağı kadar yakındı. Ne bir mimik kaçardı bu sahnede, ne de bir ses duyulmazlık ederdi.
Öyle de oldu. 
Alt salonda ve ikinci sıranın duvar kenarında olmama rağmen oyunda her sahneyi en ince detayına kadar takip ettim.

TESTOSTERON 
Gelelim oyuna. Vallahi oyun bir alemdi. Alemdi çünkü oyun bana, "İyi ki biz kadınlar varız!" dedirtti.
Hoş, tüm niza (oyunda da olduğu gibi) her zaman yine kadın yüzünden çıkıyordu ya, neyse. Andrzej Saramonowicz'in yazdığı, Neşe Yüce'nin çevirdiği, Devlet Tiyatrolarının desteğiyle Bora Özkula'nın yönettiği Testosteron oyununda bir tane bile kadın oyuncu yoktu ama mevzu hep kadındı.
Bahsedilen kadınlar da ya "orospuydu" ya "fahişe"... (Malum, vasat erkekler, birlikte oldukları kadınlara fahişe, olamadıklarına da orospu der geçerler. Tabi annelerinden başka, bir de kız kardeşlerinden, karılarından, halalarından, teyzelerinden başka. Ama ama ama, her kadın birileri için bu sıfatı taşımıyor mu?) 
Bir de o erkeklerin kendi "çapkınlık" hikâyeleri vardı ki, hepsi "orospudan" da "fahişeden" de beterdi. Üstelik marifetlerini gülerek, eğlenerek ve büyük bir gururla anlatıyorlardı.
Baba ayrı "çapkın"dı; farklı kadınlardan fark etmeden yaptığı, neredeyse hepsi aynı yaşlarda olan oğullar ayrı. 
Erkektiler nihayetinde. Mars'tan gelmişlerdi.
Kadın ve erkek ilişkilerinin her zaman alış-veriş olduğunu söylüyor, itiraz edenlerin boyunun ölçüsünü oracıkta alıveriyorlardı. Goriller ve şempanzelerden örnekler veriliyor, "küçüktü-büyüktü" tartışmaları dönüyor, kendilerini birbirleri ile mukayese ediyorlardı.
Hepsi de tüm suçu, kontrol edemedikleri testosteronun üzerine atıp sütten çıkmış ak kaşık oluyor, her meseleden sıyrılıyorlardı. Peki ya kadınlar neden libidolarının arkasına saklanmıyor ve neden her "testosteron"un üzerine atlamıyorlardı?

Erkek Erkeğe
Erkek erkeğe muhabbetler böyleydi demek. Salondaki kadınlar da belki ilk kez böyle bir muhabbete şahitlik ediyorlardı. Erkekler hem her şeyi kadınlar için yapıyor, hem de kadınları aşağılıyorlardı. Hem kadınların peşlerinden ayrılmıyor, hem de onlardan uzak kalmak istiyorlardı. Kendilerini kandıran kadınlardan şikâyet ediyorlardı da, neden kandıklarını hiç anlatmıyorlardı.
Erkek olmak zordu zor...
Reşat sevin!
Şiddeti de, sesi de, hareketi de bol, iki perdelik bir oyun izledik biz bu gece. Oyunun sonunda da kendilerinin çalıp söylediği sürpriz bir parça dinledik.
Kafa Sanat oyuncuları Bursa'ya bir sahne kazandırmak, Bursa'nın kültür ve sanat yaşamına katkı sağlamak için çıkmışlardı bu meşakkatli ve bir o kadar da keyifli yolculuğa.
Çok zorluk yaşamışlardı ama çok da "iyi" yapmışlardı...
Kendilerinden önce tiyatroya baş koyan büyüklerinin açtığı yoldan gidiyorlardı. 1960'larda Muhsin Ertuğrul "Ankara'ya iki tiyatro fazla mı, iki tiyatro daha yapalım!" demişti ve tiyatro sayısını önce üçe, sonra dörde çıkartmıştı. Bu çalışmalarda kendisine en çok Reşat Nuri Güntekin yardımcı olmuştu. 
Oyunun ardından sahneden Reşat Nuri Güntekin’e seslendi Kafa Sanat oyuncuları:
"Reşat sevin, Türkiye’de bir tiyatro daha açıldı!"
Seyirciye Teşekkür
Kafa Sanat oyuncuları, "Kafasında entelektüel kaygıdan başka bir derdi olmayan bizlerin, öncelikle kendimize saygıdan hareketle yaptığımız işin ciddiyet ve disiplininden kopmadan oyunlar ortaya koyarken, yaptığımız işin ne kadar doğru olduğunu alkışlarıyla anlatan seyircilerimize sonsuz teşekkür ediyoruz." sözleriyle internet sayfalarından teşekkür ediyor seyircisine.
Niçin Sanat, Niçin Tiyatro?
Kafa Sanat ekibi yayınladıkları basın bildirisinde "Niçin Sanat, Niçin Tiyatro?" sorusuna,"Dünyamızı anlamak, anladıklarımızı sizlere anlatmak için en doğru yol SANAT ve TİYATRO idi. Çünkü tiyatro insanı insana insanla anlatan, insanları (güldürerek veya ağlatarak) sağaltan ve rahatlatan, aydınlatan, yol gösteren en önemli sanattır. Çünkü Tiyatro aydınlık geleceğin temellerini atar. Çünkü sanat ile tanışmış insanlar sanat ile öz güven kazanırlar, karar verme becerileri gelişir, kendilerini başkalarına daha iyi ifade ederler, iyi iletişim kurabilirler, araştırmacıdırlar, düşüncelerini bilgi ile de anlamlı kılmayı bilirler, yaratıcıdırlar, verimlidirler, kültüre ve insani değerlere önem verirler, barıştan ve demokrasiden yanadırlar, dürüsttürler, hoşgörülüdürler, Ulusal ve Evrensel değerlerle ilgilenirler, kendilerini başkalarının yerine koymayı bilirler, yurttaş olma sorumluluk ve bilinci ile hareket ederler, bu ve benzer özelliklere sahip olan insanlardan oluşan toplumun standardı yükselir." cevabını veriyorlar. 
Kafa Sanat ile Üç Yıl
Kafa Sanat sanatçıları 2016-2017 sezonunda Andrzej Saramonowicz'in yazdığı, Neşe Yüce'nin çevirdiği, Devlet Tiyatrolarının desteğiyle Bora Özkula'nın yönettiği TESTOSTERON,
2016-2017 sezonunda Debbie Isit'in yazdığı, Eray Soykan'ın yönettiği, KOCASINI PİŞİREN KADIN,
2018-2019 sezonunda Sam Bobrick'in yazdığı, Ekin Tunçay Turan'ın çevirdiği ve Bora Özkula'nın yönettiği HALKTAN BİRİ oyunlarını oynamışlar.
2018-2019 sezonunda yine Eray Soykan'ın yazıp yönettiği SİHİRLİ ELLER adlı çocuk oyununu hazırlayıp oynamışlar, oynamaya da devam ediyorlar.
Oynadıkları oyun sayısının az kalmasını, sahneleri olmadığı için bulabildikleri veya kiralayabildikleri salonlarda oynamalarına bağlıyorlar. Kuruluşlarından bu yana sergiledikleri oyunlarının yanı sıra, düzenledikleri Yetişkin ve Çocuk Tiyatro Atölyelerinde Diksiyon ve Drama Kurslarını sürdürüyorlar.

NİLÜFER KÜLTÜR MERKEZİ İS-Tİ-YO-RUZ
Eskiden Nilüfer bu kadar büyük ve bu kadar kalabalık değildi. Uğur Mumcu ve Nâzım Hikmet Kültürevleri etkinliklere yeterli oluyordu. Destek kuvvet olarak Fethiye Kültür Merkezi de vardı ayrıca.
Şimdi artık Bursa'da sanatın kalbinin attığı yer halinde dönüşen Nilüfer'e salonlar yetmiyor. Var olanların da bakıma ihtiyacı var.
Nilüfer'in çeşitli mahallelerine ufak tiyatro salonları açmak lazım. Tiyatroyu ve dahi sanatı insanların ayağına götürmek lazım. Bir de en kapsamlısından bir Nilüfer Kültür Merkezi yapmak lazım.
Öyle yapmak lazım ki, toplu taşıma ile kolay ulaşılabilecek bu merkezde resim-heykel gibi sergiler açılabilsin, tiyatrolar sahnelenebilsin, filmler izlenebilsin, senfoniden korolara her tür müzikal etkinlik gerçekleşebilsin.
Nilüfer artık böyle bir merkezi ziyadesiyle hak ediyor...

Tiyatro Yazılarım:
Ha Romalı, Ha Aromalı / 29 Eylül 2013
Savaşın öteki yüzü / 11 Mart 2015
Babaanneler unutmasın / 11 Mart 2016
Kadının Peşinde Şiir / 16 Mart 2018
Sahnedeyiz, İnmeyiz / 27 Mart 2018
Aşk mı, Kalori mi? / 25 Şubat 2019
Orada Duruverdi Zaman / 6 Mart 2019
Aşk Varsa Sanat Var / 21 Mart 2019
Bir Dünya Tiyatro / 29 Mart 2019
Hora Hora Barışa / 20 Haziran 2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder