14 Şubat 2015 Cumartesi

Bir 14 Şubat’a daha ulaştık sürünerek

Bir 14 Şubat'a daha ulaşmışken insan aşklı meşkli, romantik bir yazı yazmak istiyor elbet.
De; ne mümkün...

Dikenli fıçıda gibiyiz. Hiç kıpraşmadan dursak dahi durmaksızın batıyor dikenler.
Siyasî gel-gitler halkı yordu bunalttı.
Dolar adeta gemi azıya aldı.
Kumpaslar, dedikodular, ocular bucular hepimizi dinden imandan çıkarttı.
Onu görmezden gel, bunu kaale alma, yazıp da şuna pirim yaptırma derken dolma noktasına geliyor insan.
Sonra da son bir darbeyle patlama gerçekleşiyor.

Özgecan!
20 yaşında gencecik bir üniversite öğrencisi.
Özgecan Tarsus'tan Mersin'e gitmek için toplu taşımaya biniyor, taşıt servis dışı olmasına rağmen şoför genç kızı araca alıyor, sonra kıza tecavüz etmek istiyor, genç kız direnince boğazını kesiyor, kestikten sonra korkuyor olmalı ki babasını ve bir yakınını çağırıyor, topluca karar verip kızı ormanlık alanda yakıyorlar ve dereye atıyorlar...
Ve suçtan kurtuluyorlar!
Daha doğrusu kurtulduklarını zannediyorlar, çünkü yakalanıyorlar....
"Yakalansalar ne yazar!" dediğinizi duyar gibiyim...
Failler yarın bir gün "kendi rızası vardı" diyerek kurtulursa ben de hiç şaşırmam.
Ya da "tayt giymişti" diye,
Ya da "eteği kısaydı" diye,
Ya da "okuyan kızdı" diye...
Ne diye bahane arayıp duruyorsunuz...
Sadece dişiydi deyin gitsin işte...
****
Erkek-dişi kavgası bitmek bilmez....
Karı koca arasına girilmez lafı yüzünden çatılar altında neler yaşanıyor neler.
"Bugün dövüşürler yarın sevişirler" deyip deyip ses çıkartılmıyor kavga dövüşe. Kaşı gözü patlayan, yüzü gözü moraran kadın kapı dışarı adım atamıyor. Şiddeti uygulayan ise elini kolunu sallayıp gururla geziyor.
Kadınsa utanıyor.
Utanıyor çünkü ona hak etmese şiddet görmeyeceği öğretilmiş.
Kim bilir ne yapmıştır değil mi?

Ne anasına ne babasına, ne de devletine anlatabiliyor derdini.
Kimse istemiyor onu artık.
Kimsenin istemediğini bilen koca da istediği gibi oynatıyor atını...

Mutlu olmak istiyor kadın, ona izin yok.
Boşanmak istiyor kadın, ona da izin yok.

Denizli'de yaşayan Ayşe Özdağ, eşi Davut Özdağ'dan boşanmak isteyince kopuyor malum kıyamet.
Genç kadın yol ortasında kocası tarafından defalarca bıçaklanıyor.
Sonra 38 yaşındaki Mevlüt Tuğan evlerden birisinden atılan kovayla müdahale ediyor adama.
Araya giriyor yani...
Kadını ceset, adamı katil, varsa çocukları öksüz kalmaktan kurtarıyor.
Kadını da adamı da kendi analarına babalarına bağışlıyor.

Girin artık araya.
İnsanlık namına girin.
Yapan yaptığından utansın. Tekrar yaparsa canının yanacağına inansın.
Eli bıçaklı bir kişiden korkup uzaktan izleyeceğinize birlik olun ve gidin üzerine.
Komşuda kızılca kıyamet kopuyorsa ediverin bir telefon polise.
Kimse artık sahipsiz değil, biz varız deyin.
Birlikten doğar kuvvet, kenarlara köşelere sinmeyin...
Cinayet kader değildir, bunu iyi belleyin...
****
Bu elim vak'ayla aynı günlerde bir bomba da Tuğçe Kazaz'dan geldi...
"CHP için hristiyan oldum!"
Hay Allah Tuğçe, bari aşkın için olmuş olsaydın.
Biz de senin sevda için din değiştirdiğini zannediyorduk.

CHP zihniyetine tepkiymiş meğerse...
Dağ dağa küsmüş misali...

Ya tekrar Müslümanlığa dönüşün? Onun sebebi?
Aylak küsen aylak barışır misali...

Peki ya sen yarın öbür gün Budizmi seçersen ne düşünelim?
Her kadının hayatta bir kez öküze tapmışlığı vardır misali...

Hoş, bizi zerre kadar da ilgilendirmiyor senin dinin imanın.
Kimseyi de ilgilendirmemeli ayrıca.

Göz önünde olmanın güzellikleri işte hep, neylersin....
Sen de bir karar ver ama, bak koskoca kadın olmuşsun artık...

Biz; bizim kızlara sevdalanıp da müslüman olarak ucundan accık aldıran erkeklerle, yiğit delikanlılarımıza olan aşkından başını sımsıkı kapatan, ellerini semaya kaldırıp kelime i şehadet getiren kızçeleri alkışlarız, tamam...
Ama bu taraftan o tarafa geçenleri sevmeyiz pek.
Hele de bahaneyi deveye yükleyenleri hiç...

Bence sen "Aşkım İçin Yaptım Hakim Bey" de olsun bitsin...
"Aşk bitince döndüm geri" de...
"Kime ne" de...
Biz de diyelim ki, "Senin dininden bize ne!"
****
Hal böyle böyleyken insanın diline Âmir Ateş'in bir bestesinin sözleri dolanıyor.
İlham Behlül Pektaş demiş ki:
Aşk bu mu, sevda bu mu, hayât bu mu,
Kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu...
"Ben seni unutmak için sevmedim" derken kendisini bırakıp giden sevgiliye seslenmiş, lakin bu son dizeler bugünlere ne kadar da uyuyor değil mi?
****
Ne sevmekten ne de sevilmekten korkmayan, yüreğini korkusuzca ortaya koyan, aşk'ı bedende değil kalpte bulan, bulduğu kalp ile yekvücut olmaktan haz alan insanların olsun o zaman adı konmuş bu gün.
Adı konmuş diyorum,
Aslında onların böyle bir ad'a hiç mi hiç ihtiyaçları yok...
Yine de Kutlu Olsun.

Bir not da tüm tatsızlıkları bahane ederek kutlama yapanları küçümseyip iki tatlı kelam etmekten imtina edenlere;
Mümkünse aşkınız başınıza vurduğunda kadının değil, Meclis'in kapısında alınız soluğu,
Belki tüm sorunları o enerji patlamasıyla çözersiniz de hepimiz huzura ereriz...
Kolay gelsin efendim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder