20 Şubat 2018 Salı

Koş koş, asansörcü ağabeyi getir!

Bir asansör muhabbetidir gidiyor basında, lakin ben bu muhabbeti kaçırmışım. 
Ucundan berisinden yakalamak için nedir ne değildir diye sordum tabii Google efendiye. Konuyla ilgili pek çok yazı çıktı karşıma. Yorumları bir kenara bırak, işin aslı nedir sen onu söyle bana dedim. Buyur bu videoyu izle dedi o zaman.
Videonun başlığı "Asansörde Halvet", konuşan kişi Nureddin Yıldız, sorulan soru ise (kim sordu ise) "Kadın kişi asansöre yalnız binebilir mi?". (Yıllardır izinsiz biniyormuşuz bak)
Asansörün Allah'ın insana lütfetmiş olduğu bir nimet olduğunu söyleyen Yıldız, bu nimetin kadın ve erkeğe aynı oranda mubah olduğunu da belirtiyor. (Sağolsun)
"ANCAK, MÜSLÜMAN BİR KADININ HALVET ORTAMINDA YABANCI BİR ERKEKLE BULUNMASI ASLA CAİZ DEĞİLDİR" diye de ekliyor. 
Kişilerin küçük ve kapalı bir ortamda bulunuyor olmasının onların halvet olmasına yetiyor olduğunu söylüyor. Hele de çıkılacak kat yüksek, yani yol uzunsa, hele bir de asansör arıza yapıp aralarda bir yerde asılı kalırsa, hele bir de asansör şeffaf değil ve içini gözleyecek kamera da yoksa, Alllaaaaah, tutmayın kadını o zaman, hemen asansördeki erkeğin üzerine atlar ve sonrası.... (KIRMIZI NOKTA!)
Neden kadın adamın üzerine atlıyor diyecek olursanız, çünkü yasak kadına gelmiş. 
Buradan çıkan sonuç: Demek ki korkulan kişi kadın!
Kadın kadına ve erkek erkeğe asansöre binmekte tehlike yokmuş. (Sayın Yıldız asansörde yiyişen dayılar videosunu izleseydi böyle düşünmezdi elbet)
Tabi bir de reklamdaki gibi Kıvanç Tatlıtuğ ile asansörde kalmak var ki, "Her genç kızın rüyası Zetina dikiş makinesi"...
Vallahi dalga geçmiyorum. Haber de Zaytung haberi değil, tamamen gerçek.

Kadın tacizi haberleriyle başımızın döndüğü bu ülkede, kendisinin bu fetvayı kadın kişiyi korumak adına dile getirdiğini düşünüyoruz elbet. (Merhaba, ben Pollyanna...)
Pollyanna karakterinden sıyrılıp, kadını korumak için kadınlara yasak getireceğine şu erkeklerin uçkurlarına sahip çıkmaları gerektiğini niye söylemiyor diye merak ediyoruz sonra. (Asansörler bu durumlarda erkeğin suratına suratına şap püskürtsün mesela.)
Niçin erkekler sürekli bir teyakkuz halindeler ve niçin kadınlar sürekli müdafaa halinde olmak zorundalar. (Ya bir gün en iyi müdafaa taarruzdur derse kadınlar!)
Niçin saldırmak erkeklere serbest ve saldırılabilir olmak niçin kadının hatası? (Ama o da asansöre binmeseydi. Bindiyse muhakkak "müsait" kadındır.)
Niçin erkeklerin akıllarından geçenleri kontrol altında tutmaya ve frenlemeye gerek duyan bir sistemleri yok ve niçin müsait bir ortam olduğu anda frenleri boşalıveriyor. (Fren muayenesi şart!)
Herkesin aklından her şey geçebilir, ANCAK akıldan geçen her şey gerçekleşmeyebilir. (Rüyalar gerçek olsa, seni her gün görürdüm...)
Hele de akıldan geçenleri karşı taraf üzerinde zorlama, tehdit, şantaj ve şiddet ile gerçekleştirmeye çalışmak tam bir medeniyetsizliktir. Bu saldırıları asansör gibi kaçacak ve imdat isteyecek yer olmayan kapalı alanlarda yapmaya çalışmak tam bir "FIRSATÇILIK"tır. (Asansör sapıkları diyelim hepsine ve bitsin konu) 
Fikir beyan eden bilirkişilerimiz kendi aklından geçen şeytanın tüm insanların aklından geçiyor olduğu üzerinden hareket ettikleri için hep, her şeyimizi yasaklar oldular sonunda. (Asansör fantezileri var anlaşıldı)
Kendileri gibi düşünenler çoğaldı kabul, lakin mesele o düşüncelerin katili olmakta. Karşınızdaki masumlara yasak getireceğinize kendi kötü düşüncelerinizin beynine sıkın gitsin. Onların yerine insan onuruna yakışan, saygılı, sevgili ve medeni düşünceler geliştirin. 

Geliştirin ki;
Hiçbir kadın bir erkekle asansöre yalnız binmeye korkmasın.
Hiçbir kadın otobüste son kalan yolcu olmaktan korkmasın.
Hiçbir kadın tenha bir sokakta bir erkekle karşılaşmaktan korkmasın.
Hiçbir kadın gece evine geç vakitte dönmekten korkmasın.
Hiçbir kadın sadece kadın doğmuş olduğu için korku içinde ve baskı altında yaşamasın.
Kadını korumaya gerek duymadığınız anda, işte ancak o zaman kadını layıkıyla korumuş olursunuz. 
****
Konuyu bir asansör fıkrası ile toparlayalım:
Köylü oğlan ve babası büyük şehre ilk defa gelmişler. Alışveriş merkezinde zemin kattaki iki gümüş renkli parlak duvarın ağır ağır açılıp kapanması ilgilerini çekmiş. "Bu ne baba?" diye sormuş oğlan. 
Hayatında hiç asansör görmemiş baba "Bilmiyorum oğlum" demiş.
Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli duvarlara doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış. Duvarlar açılmış, yaşlı kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, duvarlar kapanmış.
Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda duvar iki yana kayarak açılmış, dışarı 24 yaşlarında incecik muhteşem bir kadın çıkmış.
"Oğlum," demiş adam kızdan gözlerini ayıramayarak, "koş koş anneni getir!"

Keşke "asansörcü ağabey" gibi düşünenler sağa sola kayan o gümüş renkli duvarlara doğru gitse, duvarlar açılsa, onlar içine girse ve birkaç dakika sonra onların yerine insan gibi insan kişiler gelse.
Ah keşke İsviçreli bilim insanları ya da Japonlar bir an önce bu sistemi icat etse...

Kadına Şiddet ve Kadın Cinayetleri Yazılarım

Nerde kalmıştık? / 4 Ocak 2011
Öyle bir ceza ki! / 1 Şubat 2011
Diğerleri’nin meraklıları / 8 Şubat 2011
Aşkım için yaptım Hakim Bey! / 18 Şubat 2011
Bugün kutlayacaksınız, ya yarın? / 8 Mart 2011
Meclis’te Kadın Olmak / 19 Nisan 2011
At — Avrat — Silah / 27 Mayıs 2011
Katil Kadınlar / 28 Haziran 2011
Şafak’ın Eteği / 5 Temmuz 2011
8 bin 372 / 12 Temmuz 2011
Taammüden / 26 Temmuz 2011
Gitmek mi zor, kalmak mı? / 6 Eylül 2011
İsyan bu, haykırış… / 16 Eylül 2011
O kadın bir kez de o manşette öldürüldü / 11 Ekim 2011
Suçlu, ayağa kalk! / 3 Kasım 2011
Tecavüzcüden koca olur mu? / 4 Kasım 2011
Son karar: Kendi rızası ile! / 18 Kasım 2011
Aklından bile geçirme! / 29 Aralık 2011
Hırsızın hiç mi suçu yok! / 2 Şubat 2012
Şiddete şiddetle karşıyım! / 18 Şubat 2012
Benden artık bu kadar… / 3 Mart 2012
Siz hiç dayak yediniz mi? / 24 Mayıs 2012
Şeytan da bir Melek ise… / 15 Haziran 2012
Tabancamın sapinu gülle donatacağum / 3 Aralık 2012
Toplumsal Cinsiyet Bilinci / 8 Aralık 2012
Onlar, toplu tecavüzcüler / 15 Aralık 2012
Anlayan anladı Bakan Bey, anlayan anladı! / 15 Nisan 2013
Kan Kırmızı, Ruj Beyaz / 30 Nisan 2013
Eline, beline, en çok da diline… / 13 Temmuz 2013
Göbek değil, bebek bebek! / 25 Temmuz 2013
4 parmakla değil, 5 parmakla STOP! / 22 Ağustos 2013
Kanla yıkanınca temizlenen namusumuz var bizim / 15 Eylül 2013
Ajda’yı sahneden kovan paralı adam… / 16 Eylül 2013
Anne 9 günlük tatilde, 2 aylık bebek evde! / 21 Ekim 2013
Şeytan bu işin neresinde? / 5 Kasım 2013
Allah da sizi güldürsün e mi! / 23 Ocak 2014
Bu kadar günahın vebali öte tarafta mı ödenecek? / 7 Mart 2014
Bu kez neyi kutluyoruz? / 8 Mart 2014
Kıyım kıyım kıyıyorlar hiç acımadan / 18 Nisan 2014
Anlaman için her gün sana ‘çüş’ mü dememiz gerek? / 23 Nisan 2014
Dişe diş, kana kan, hattâ idamsa idam! / 2 Mayıs 2014
Bırakınız gülelim, bırakınız sevelim / 1 Ağustos 2014
Susturamadığından korkar insan / 23 Ağustos 2014
Sen kimsin be adam! / 22 Eylül 2014
Duvağın altındasın, SOBE! / 14 Ekim 2014
Gelenekler binlerce olsa da gerçek tektir! / 15 Ekim 2014
Dünya’nın derdi ‘KADIN’ olmuş / 26 Kasım 2014
Her şeyin müsebbibi kadın! / 10 Aralık 2014
O kadınlar hep Anan, Bacın, Avradın! / 7 Ocak 2015
Bir 14 Şubat’a daha ulaştık sürünerek / 14 Şubat 2015
Soysuzun soyu kurusun, çoğalmasın / 15 Şubat 2015,
Artık utanan taraf kadın olmayacak! / 16 Şubat 2015
Kadın Doğdum Ben / 10 Mart 2015
Savaşın öteki yüzü… / 11 Mart 2015
Biz mi gidelim, siz mi gidersiniz? / 7 Mayıs 2015
‘Topuklularımı hiç çıkartmadım’ / 15 Mayıs 2015
Hoşgörüsüzleri hoş görmüyorum / 29 Mayıs 2015
"Oraya geri dönemem!" / 3 Haziran 2015
Bir insan olarak sus! / 1 Ağustos 2015
Sizin olsun bu dünya / 7 Kasım 2015
Bitmeyen savaş yapmışlar / 13 Aralık 2015
Çocuklar İYİYMİŞ! / 26 Aralık 2015
Hodri Meydan / 4 Ocak 2016
Namussuz! / 26 Ocak 2016
Beleşçisin arkadaş! / 29 Ocak 2016
Bu kadar günahın vebali kimin boynunadır? / 30 Ocak 2016
Benimle Dans Eder Misin? / 1 Şubat 2016
Kadın yiyen canavar / 24 Şubat 2016
Katil oldum ben… / 10 Mart 2016
“İffetli kadın olmak istemiyoruz!” / 16 Mart 2016
Zevk alıyor muyuz? / 31 Mart 2016
Çocuk sayını söyle bana porsiyonunu söyleyeyim sana / 6 Haziran 2016
Neye güldün arkadaş? / 28 Ekim 2016
Hesapta biz de varız! / 5 Aralık 2016
Ben erkek olsaydım / 9 Aralık 2016
Buz yanığı yürekler / 30 Aralık 2016
Eşitlik Berekettir / 7 Mart 2017
Seçmece bunlar! / 22 Eylül 2017
Bir kızım olsaydı eğer / 11 Ekim 2017
Ne nikâh bağlar bizi, ne mahkeme ayırır / 18 Ekim 2017
Yazık, çok yazık… / 15 Aralık 2017
Şeytan üflemekle kalmamış / 26 Aralık 2017
İzin verme, BEKLET! / 4 Ocak 2018
Fırsatçı yağmacılar / 9 Ocak 2018
Cennet-i âlâ / 18 Ocak 2018
Son Perde inmeden / 29 Ocak 2018
Tüyden Elbiseli Kadınlar / 25 Şubat 2018
Koş koş, asansörcü ağabeyi getir! / 28 Şubat 2018
Umutsuz değil, Umut Dolu Kadınlar / 6 Mart 2018
10 güncelleme onay gerektiriyor / 11 Mart 2018
Kadının Peşinde Şiir / 16 Mart 2018
Sahnedeyiz, İnmeyiz / 27 Mart 2018
Büyük Gözler Bizi İzler / 22 Ağustos 2018 
Kaç Çocuk Yedin? 2 Temmuz 2018
Kadın, Şiddet, Medya ve dahası / 30 Ekim 2018
Çocukları kanatmayın / 20 Kasım 2018
Perperişan! / 4 Ocak 2019
Kadınlar Burada, Erkekler Nerede? / 3 Mart 2019
Türk Kadınının Savaşı Başka / 19 Mart 2019
Yasalarımız Var, Evet! / 25 Mart 2019
Kırmızı Başlıklı Kız da Değişti / 25 Haziran 2019
Sistem Hata Veriyor / 2 Temmuz 2019
Tekdîri geçelim, tokmağa gelelim! / 23 Ağustos 2019
Ben Kendimi Anlayamıyorum! / 5 Aralık 2019
Yapabilirim, Yapabilirsin, Yapabiliriz / 12 Aralık 2019
Kapı / 20 Aralık 2019
Şiirin Peşinde Kadın / 9 Mart 2020
Cinsiyetçi Dilden Yılanlar! / 15 Haziran 2020
Trafikte Kadın Olmak / 14 Ağustos 2020
Madalyonun Üç Yüzü / 23 Kasım 2020
Kadının Adı Mezar Taşında / 30 Aralık 2020
Katil Kadınlar / 9 Ocak 2021
Baldan Tatlı Zehirli Öfke! / 7 Mart 2021
Kraliçe olmak mı, ASLA! / 11 Mart 2021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder