1 Ağustos 2015 Cumartesi

Bir insan olarak sus!

Ah be Sayın Bülent Arınç, ne zaman vazgeçeceksiniz insan davranışlarını cinsiyetle ölçüp biçmeye?
Toplum kendimi bildim bileli insanca davranış yerine kadın-erkek davranışı dayatması ile boğazımıza çökmüşken bari siz yapmayın.
Zaten sabıkalısınız bu konuda. Kadın kişinin nasıl olması gerektiğinde sürekli asıp kesip sallandırıyorsunuz biz kadınları.
Nisa taifesine değer verdiğinizi söyleyip söyleyip öte yandan da işinize gelmeyenleri görmezden geliyorsunuz. (Bknz Bursa'da size soru soran gazeteci kızımızı azarlayışınız, onu adeta yok sayışınız, diğerlerine de saygısızca davranışınız, her insana "sen" diye hitap edişiniz ve bunun gibi daha niceleri.)

"Kadın öyle bakmaz, kadın öyle gülmez, kadın böyle yürümez, kadın böyle giyinmez".
Kadını bu kadar kutsal'a bağlamayıp tüm edepli(!) davranış kurallarını kadının üzerine yıkmasanız diyorum artık.
Toplumda görgülü görenekli, sesinin ayarını yapabilen, eline koluna sahip, oturmasını kalkmasını bilen, sokakta olsun, evde olsun, işte olsun, plajda olsun, sinemada tiyatroda olsun nasıl davranacağını bilen insanlar yetişmesini teşvik etseniz bunun yerine.
Derdimiz 'kadın'dan ziyade insan davranışları olmalı diyorum kısacası...
Siz Meclis'ten çıkıp halk arasında şöyle bir tebdil-i kıyafet dolaşıverseniz ne demek istediğimi anlayacaksınızdır eminim.
Peşinizde yüz bin korumayla değil ama.
Öyle "free"...

Göç yoluyla gelmiş ve geldiği yere uyum sağlayamamış, sağlamaya da pek niyeti olmayan vatandaşlarımızı göreceksiniz mesela önce.
Sonra da kısa zamanda parayı bulmuş ve bulduklarını neresine süreceğini bilemeyenleri.
Ah işte bulunan parayla müsemma ilerlese keşke 'hayat bilgisi' de.
Onları görmek için AVM'lere takılsanız birkaç gün diyorum. Malum; parayı bulanlar en çok oralarda yaşıyorlar.
Onların "para bende" böbürlenmesiyle mağaza çalışanlarına davranışlarını görseniz. Çocukların mağaza içinde ellenmedik ya da dökülmedik şey bırakmadıklarını, kendisini Sultan zanneden kadının satış elemanına köle gibi davranışını, bu arada parası bol kocanın da cümle alemin duyacağı bir ses tonu ile 'mühim iş' görüşmeleri yapmasını, karısı üzerine kıyafet denerken, karısı kabinlerin dışına çıkmasın ve karısını kimseler görmesin diye kabinlerin dibine kadar gelen ve orada karısının kıyafetine yorum yaparken bir yandan da kıyafet deneyen diğer kadınları rahatsız ettiğini fark etmeyen adamı.
Ve o anda mağazada olan diğer müşterilerin mağazadan kaçmalarını.
Yemek yedikleri yerlerde çıkardıkları yaygaralar ona keza.
Bir AVM'nin yemek katında, yemek yiyenlerin karşısında çocuğunun altını aleni değiştireni gördü bu gözler, daha ne diyeyim...
Bilmemkaçyüzbin milyarlık araçlarının camlarından fırlattıkları izmaritler, pis peçeteler ona keza.
Parayı bulmuşlar böyleyken henüz bulamamış olanların kişisel temizlik ve hijyen konusundaki tutumları ayrı mevzu. Kokarca misali çevrelerinde bir koku haresiyle geziyorlar da haberleri yok. Üzerlerine giydikleri kıyafetlere su değecek diye ödleri kopuyor olmalı.
Etekler yerleri süpürürken ve başlarındaki örtü defalarca başa örtülmekten saçın o havasız kalmış ve kirlenmiş kokusunu emmişken ortaya çıkan kokuyu varın siz hesap edin.
İşte siz bunları görseniz eminim ki "benim başörtülü bacımı" kavramını bir kez daha sorgularsınız...
Erkeklerin de pek farkı yok kadınlardan.
Paralısı-parasızı fink atıyor caddelerde.
E malum tencere kapak...

Şimdi hal böyleyken davranışları 'kadın-erkek'ten çıkartıp 'insan'a getirmek lâzım artık diyorum.
Birisi konuşurken onun sözünü kesmenin "bir kadın olarak" değil, "bir insan olarak" ayıp olduğunu söylemek lâzım diyorum.
Ayıbın açığı kapalısı olmadığını, efendiliğin ya da edepsizliğin belli bir kesime atfedilmemesi gerektiğini söylemek lâzım diyorum.
Önce insanca, sonra da cinsiyetine göre yaşamayı öğretmek için de eğitim diyorum.
Eğitim için de aile terbiyesi diyorum.
Aile terbiyesi için de soy diyorum, kök diyorum.
Her şey bir yana; kendini yetiştirmek diyorum...

Siz ise bunları bir kenara atıp sadece parayı bulmak, kadını belli bir kalıba sokmak ve secdeye kapanmak diyorsunuz.
İşte bakın olmuyor.
Ne açılmak ne de kapanmak, ne zenginlik ne de fakirlik insan olmak için yetmiyor.

Bunun için de ülkemize gelen Arap turistleri iyi gözlemlemek yeterli.
Paraysa para, örtüyse örtü, dinse din...
Amma velakin gördüğümüz yerde nasıl kaçacağımızı şaşırıyoruz.

Kimseye zararı olmayan "elin gavuru" ise kendi halinde takılıyor.
Ne ses, ne seda.
Sadece ama sadece insanca...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder