11 Ağustos 2015 Salı

ATEX'e Ne Hacet, Maden 'SÖZ' Vermiş

Makina Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı İbrahim Mart, AK Parti Hükumeti'nin geçen hafta çıkardığı kararname ile maden ocaklarında alınması gereken güvenlik önlemlerini dört yıl daha ertelediğini belirterek, bununla AK Partili iş adamlarının kapatılan maden ocaklarının açılmasının hedeflendiğini söyledi. 
BAOB MMO Bursa Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Mart, "Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemlerle İlgili Yönetmelik (ATEX 95)" ile  "Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden Korunması Hakkında Yönetmelik (ATEX 137)" hakkında bilgiler verdi.
 
ATEX kavramını ilk kez duyan birisi olarak ofise dönüp masamın başına oturduğumda ATEX hakkında kısa bir araştırma yapmadan duramazdım elbet.
Okuyanların ne kadarının ATEX'in ne olduğunu bildiğini bilmediğimden, benim gibi bilmeyenler için kısaca anlatmak isterim ATEX neymiş, ne değilmiş..
ATEX, Fransızca "ATmosphéresEXplosives" kelimelerinin ilk hecelerinin birleşiminden oluşmuş bir kelime imiş, Patlayıcı Atmosferler anlamına gelmekteymiş ve Avrupa Birliği Organizasyonlarının ATEX direktifleri 1 Temmuz 2003 tarihinden itibaren uygulanmaya konulmuş.
ATEX SERTİFİKASI da; patlayıcı, parlayıcı ve kolay yanıcı ortamlarda kullanılan ürünlere ve üretimin yapıldığı yere alınan uluslararası sertifika imiş. 
AB ATEX DİREKTİFLERİ; biri ekipmanların üreticileri ve diğeri de kullanıcıları için olmak üzere iki adet ATEX direktifi varmış. 
Birincisi (ATEX 95) Ekipman Direktifi 94/9/EC olarak; Potansiyel Patlayıcı Atmosferlerde kullanılmak amacıyla üretilen Ekipman ve Koruyucu Sistemler Talimatı, kısaca ATEX için güvenli ekipman direktifi imiş. 
İkincisi (ATEX 137) Çalışma Yeri Direktifi 99/92/EC olarak; Patlayıcı Atmosferlerden Potansiyel Riskteki Çalışanların İş Güvenliğinin ve Sağlığının İyileştirilmesi İçin Minimum Gereklilikler Talimatı, kısaca ATEX için işçi koruma direktifi imiş.
ÜLKEMİZDE ATEX MEVZUATI; bu direktifler gereği ülkemizde de ATEX için birinci yönetmeliğimiz olarak "Muhtemel Patlayıcı Ortamda Kullanılan Teçhizat ve Koruyucu Sistemler ile İlgili Yönetmelik(94/9/AT)"" 27.10.2002 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 30.12.2006 tarihinde tamamen yenilenmiş. İkinci yönetmeliğimiz olarak "Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden Çalışanların Korunması Hakkında Yönetmelik (99/92/EC)" ise 26.12.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş, 30.05.2013 tarihinde tamamen yenilenmiş.
ATEX kuralları 1 Mart 1996 tarihinden beri gönüllü bir standart olarak uygulanmakta iken 1 Temmuz 2003 tarihinden itibaren patlayıcı atmosferlerde kullanılmak üzere satılan bütün ürünlerde EX onaylı olma ve sembolünü taşıma mecburiyeti getirilmiş.
Amma velakin üretici firmalar EX Uygunlukları olmamalarına rağmen web sitelerinde ATEX (EX) logosunu kullanarak exproof piyasasını ciddi yanıltma yoluna gitmekte imişler.
(Kaynak: onceguvenlik.com)
 
ATEX'in önemini yeterince anlamışızdır artık değil mi?
Şimdi de bu güvenlik önlemini uygulama zorunluluğunu 4 Ağustos'taki kararname ile ilgili yasal mevzuat ve yönetmeliklerin by-pass ederek 2019 yılına kadar erteleterek, bu vesile ile kapatılan maden ocaklarını açtırmaya çalışanlara bakalım. (Erteletme sadece maden ocaklarını kapsıyormuş)
Yazımın başında da bahsettiğim gibi; bu ocakların sahibi iş adamları da hükumete yakın çevrelerden diyor İbrahim Mart.
Kararnamenin arka planında yatan gerçeğin de, teçhizatın uygun olmaması nedeni ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müfettişlerince kapatılan maden ocaklarının açılmasına ve Amasra'daki maden ocağının Çin'den ithal ettiği teçhizata izin verilmesine yönelik olduğunu söylüyor.
Kararname ile Avrupa Birliği üyesi ülkeler dışındaki ülkelerden ithal edilen eski ve kullanılmış ürünlerin ilgili teknik düzenlemeye uygun olmasını sağlamaya yönelik olduğuna dikkat çekiyor.
****
Kısacası her zamanki gibi insan odaklı değil de rant odaklı işler yapılmaya çalışılıyor.
Şirketlerin çalışanlarına insanî boyutlarda ortam yaratabilmeleri için kendi çocuklarını da o şirkette çalıştırmaları şart koşulmalı belki de. Belki ancak o zaman şartlar iyileştirilebilir, ancak o zaman herkesin evladının kendisine kıymetli olduğu anlaşılabilir.
Bunu da anlamazlarsa aynı iş adamları evlatlarını karşılıklı şirketlerde çalıştırsınlar ki belki birbirlerine sert yaptırım uygularlar.
Yediği yemekten tut da, en tehlikeli ortamları en güvenli hale getirmeye kadar, ancak insanın kendi canı da o ortamda yaşıyorsa önemser çünkü.
"Benim canım sağ olsun da ötesi ne olursa olsun" dendiği sürece ise hiçbir şey 'doğru' olmaz.
Aslında bu 'ufak' düşünce ile başlar her şey.
Alınmayan önlemler ile bir anda yok oluverir tesis.  
 Sıçrayan bir kıvılcıma bakar koskoca bir fabrika. Ya da atıveren bir kontağa.
 Sigorta faciadaki zararı karşılasa da yaşanan faciada can verenlerin telafisi yoktur.
 Rant mantığıyla bakarsak işveren için giden canın önemi zaten yoktur.
 
Nasılsa alınmayan tedbirleri sorgulamayan bir sistem, can verenlerin ardından ödenmeyen tazminat ve dışarıda o işe talip binlerce insan vardır. 
Böyle bir mecrada da İş Güvenliğiydi, ATEX'di, bunun gibi boş işlere boşu boşuna para dökmemek lazımdır. 
Oraya harcayana kadar........., değil mi?
 
Hem onlar maden ocakları ile hasbıhal edip dört yıl daha patlamayacaklarıyla ilgili kendilerinden 'söz' almış olmalılar ki, bu kadar rahat bir şekilde güvenliksiz açmak istiyorlar ocaklarını.
 
Peki ya maden sözünde durmazsa? Ya bir anda GÜM diye patlarsa? Ya içinde yine yüzlerce insan sıkışıp kalırsa? Ya o maden yine pek çok insanlara mezar olursa?
Kim olacak o zaman bu yaşananların sorumlusu?
Ben'ce; olduktan sonra sorumlu aramaktansa felaketi oldurmamaktır işin doğrusu.
 
O yüzdendir ki ilgililer dikkat çekiyor bu yanlışlara.
O yüzdendir ki bilinçlendirilmeye çalışılıyor insanlar.
O yüzden oluşturuluyor kamuoyu.
Sadece "olmasın" diye...
11 Ağustos 2015 / C.E.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder