9 Ağustos 2015 Pazar

Açık Büfe mi gördük biz?

Eskiden açık büfe mi vardı?
Eskiden kahvaltıyı dışarıda etme modası mı vardı?
Eskiden 'brunch' mı vardı?
Sabah erken kalkar koyardın çayını ateşe, keserdin peynirini domatesini, biraz zeytin, biraz reçel, biraz bal, tereyağ, zeytinyağ, ya da bizim çocukluğumuzun modası "sanayağ", ekmeği de kızarttın mı bir güzel, al sana mis gibi kahvaltı.
Bandıra bandıra ye...
Ekmeğini çaya batıra batıra ye...
Sonradan moda oldu bu dışarıda edilen Açık Büfe Kahvaltılar.
Sadece kahvaltı da değil, otellerin Açık Büfe ve Her Şey Dahil uygulamaları çıkarttı bu milleti zıvanadan. Sabah sabah milyon çeşit peynir, börek çörek kek, salam sucuk sosis, sahanda yumurta, menemen, krep (akıtma), gözleme...
Akşam yemeğinde envai çeşit yemek, bir o kadar tatlı...
"Nasılsa parasını verdim. Onu da yiyeyim, onu da yiyeyim, onu da yiyeyim..." dedi yiyeceklerden gözlerini alamayan insan da tabi.
Ah be canım;
Zıkkımın kökünü de ye istersen.
Hatta boşan da semerini ye.
El kadar miden var, neresine sığdıracaksın tabaklar dolusu yiyeceği.
Fıkra bu ya;
Canı ciğer yahnisi çeken Nasreddin Hoca'nın eve getirdiği ciğeri misafirlerine ikram ederek akşama eve yahni yemeye gelen Nasreddin'e, ciğeri kedinin kaptığını söyleyen karısına karşı kediyi alıp tarttığı gibi, biz de sizi bir yemekten önce tartacağız, bir yediklerinizi tartacağız, bir de yemekten sonra yine sizi tartacağız.
Bakalım onca yemek nereye gitti?

Çoğunu masada bıraktınız değil mi?
Mideniz doydu ama ağzınız da gözünüz de hâlâ doymadı değil mi?
Hâlâ bakınıyorsunuz daha ne yesem diye değil mi?
Mideniz isyanlarda, "Gıdım yer kalmadı bende, istersen ben bunları bir çıkartayım, sonra yine devam ederiz" diyorken üstelik.

Sözün burasında geçtiğimiz günlerde İstanbul'dan Bursa'ya gelirken Gemlik Atatepe Tesislerinde kahvaltı için giren ve gözlemlerini bana ileten arkadaşım Nurcan Tuğ Sugün'den bir alıntı yapmak istiyorum.
Üç yetişkin ve bir çocuktan oluşan bir ailenin ettiği kahvaltının ardından arkalarında bıraktığı izleri listelemiş Nurcan.
Buyrun:
"49 İri yeşil zeytin
1 Kase patates salatası
8 Dilim ekmek
1 Kase çikolata
1 Kase ayva reçeli
1 Kase kuru üzüm
1 Tabak patates kızartması
1 Tabak salatalık
1 Ispanaklı börek
2 Sigara böreği
2 Haşlanmış yumurta
3 Bardak şerbet
Tahmini yarım kilo peynir
Yeşil üzüm, siyah üzüm ve erikten oluşan Meyve Tabağı"
Altına da not düşmüş:
"BUNLAR YALNIZ ARTANLAR. Bundan çok da yenen var, inanamadım."
Ve eklemiş; "Bir o kadar da korkuluktan çimenlerin üzerine kedi ve köpeklere onların yemeyeceği yiyecekler atıldı"...
Yazdıklarını fotoğraflarla da belgelemiş.

Şimdi bunlar çöpe mi gitti, yoksa çeri çöpü ayıklanarak başka masalara mı gitti bilmem.
Her iki durumun da pek iç açıcı yanı yok.
Deseler ki hayvan barınaklarına gönderiyoruz, amenna.
Umarız o işi de yiyecekleri biraz özenli toplayıp yapıyorlardır.
Çöpe çevirip yolluyorlarsa hayvanları çöplüğe salsınlar daha iyi...
****
Lafı uzatmayayım, anlayan anladı diyeceğim ama yine de israfı zenginlik sayan insanlara (onların okumayacaklarını bile bile) iki kelam edeceğim.
Arkadaş, senin paran bol olabilir ama aslan yattığı yerden belli olur misali kalktığın zaman ardına şöyle bir dön bak istersen. Bak bakalım ardında nasıl bir iz bıraktın...
Hayvanlar bile yiyecekleri kadar avlanırken sen bir aşiretin yiyeceğini masaya yığıyorsun.
Yetmiyor, bir başına devasa büyüklükte evlerde yaşıyorsun.
Yetmiyor, bir başına devasa büyüklükte araçlar kullanıyorsun.
Peki ya hakkını veriyor musun? O evlere, o araçlara yakışır davranabiliyor musun?

Yoksa hamam değişse de tas hâlâ eski tas mı?

İşin kötüsü sen bu tatminsizliğini çocuklarına da aktarıyorsun.
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefte onlar da senin kafanda yetişiyor.
Yaygaracı, ağlak, kaba, doyumsuz, saygısız, özensiz, duyarsız...
Daha sayayım mı? Anlatayım mı daha?

Başlıkta dediğim gibi hiçbirimiz 'Açık Büfe'lerde büyümedik.
Lakin;
Öğrendik.
Ve arkamızdan gelenlere öğrettik...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder