31 Ekim 2018 Çarşamba

Bugünün Ötesi Neresi?

Taş Devri ve Jetgiller 1960'lı yılların çizgi filmleriydi. 
Televizyonun evlerimize girdiği yıllarda ikisini birden izlemek zaman içinde yolculuğuna çıkartıyordu insanı. Bir taş devrine gidiyor, bir uzaya fırlıyordum. 
Nerede çalıştığını bilmediğim Fred Çakmaktaş ayaklarını kullanarak hareket ettirdiği arabasını 10 km/s hıza 1 saniyede çıkartabilirken, Spacely Dişlileri'nde çalışan George Jetgil işe uçan aracı ile gidip geliyordu.
Uzay Yolu, Savaş Yıldızı Galactica, Uzay 1999, Ziyaretçiler, Logan’ın Kaçışı hep ilgimizi çeken uzay dizileriydi.
Melmac gezegeninden dünyaya gelen uzaylı yaratık ALF ve Ork gezegeninden dünyaya yumurta içinde gönderilen, amacı dünyalıları incelemek olan uzaylı Mork vardı bir de. Hani sürekli Orson'ı arayan "Nanu Nanu!" Mork.
Elalem uzay dizileri, uzay filmleri yapar da biz aşağı mı kalırız? Biz de Uzaylı Zekiye dizisi ile Turist Ömer Uzay Yolu'nda filmini çekmiştik o aralar.

Dijitale Doğanlar
Doğuştan onliner değilse de tamamen offliner değil bizim kuşak. X kuşağına yarı onliner yarı offliner dersek yalan olmaz. Bir Jetgil değilsek de, dijitale doğmamış olsak da, şimdi artık biz de Dijitalgillerdeniz. 
Peki ya siz dijitalin neresindesiniz? Y, Z ya da Alfa kuşağı gibi Doğuştan Dijitalgillerden misiniz?

Bu kadar nostalji yeter
Eski zamanları bir kenara bırakalım ve 2018 yılından ötesine şöyle bir göz atalım.
Bu işi de en iyi yapacak kişilerden birisi olan Özcan Yazıcı'ya bırakalım...

Özcan Yazıcı ile 2040 senesine yolculuk
Bursa İnternet Gazetecileri Derneği BUİGDER tarafından düzenlenen söyleşide Özcan Yazıcı'nın öngörüleri ve hayalleri eşliğinde Bugünün Ötesine, ta 2040 yılına uzanan bir yolculuğa çıktık. 
Hayatın her alanında yaşanan değişim ve dönüşüm insanları, sosyal ve siyasi hayatı, tarımı, ekonomiyi, eğitimi, teknolojiyi, medyayı, kısacası tüm dünyayı nasıl etkileyecekti?
Endüstri 4.0 olurdu da, İnsan 2.0 olmaz mıydı?
Sürümünü yükseltenin hayatta kalacağı, verinin ve algoritmaların çağı olacak olan çağda insanın varlığını sürdürebilmesinin yolları neydi?
Robotlar ve yapay zekâ insanlığa nasıl hizmet edecekti? Yoksa robotlar insanlığı bitirecekler miydi?
Bireyler ve toplum bu yolculukta nasıl şekillenecekti?
Blockchain'de bir halka olmak kaçınılmaz mıydı?
1993 yılından bu yana medyanın içinde olan gazeteci ve dijital strateji ve iş geliştirme uzmanı "İnternet Özcan" lakaplı Özcan Yazıcı, hepsini ve daha fazlasını hem detaylı, hem de konuya hakim bir şekilde aktardı kendisini izleyenlere.

DÜNDEN BUGÜNE
İnsanlık tarihinde yaşanmış en önemli olay için yazının ve tekerleğin icadı dense de, aslında buhar makinesinin icadıydı. Uzun süreli çalışan buharlı makineyi yapan James Watt'ın 1769 yılındaki bu çalışması ile lokomotif kullanımının önünü açtı. (James Watt'ın sanayiye uyarladığı bu buhar makinelerinin ilk satışı 1776 yılında gerçekleşti.) Bu da insanlık tarihini değiştirdi ve 1. Endüstri Devrimi'nin başlangıç noktası oldu. Daha gerilere gidersek, Watt'tan 100 yıl kadar önce Isaac Newton'un yazdığı "Doğal Felsefenin Matematiksel İlkeleri" kitabı, mekanik biliminin kuruluşunu sağladı. 
Buhar makinesinin bulunuşu ile birlikte ise insanlık tarihinde sıçrama yaşandı. 

1. Endüstri Devrimi
Mekanik Üretim Tesislerinin Uygulanması (18. Yüzyıl)
1712 Buhar Makinesinin İcadı (Thomas Newcomen)

2. Endüstri Devrimi
Elektrik ve İş Bölümüne Dayalı Seri Üretime Geçilmesi
(19. Yüzyıl) 1840 Telgraf ve 1880 Telefon İcatları
1920 Taylorizm (Bilimsel yönetim)

3. Endüstri Devrimi
Üretim Süreçlerinin Otomasyonu (20. Yüzyıl)
1971 İlk mikro bilgisayar (Altair 8800)
1976 Apple I (S. Jobs ve S. Wozniak)

4. Endüstri Devrimi
Otonom Makineler ve Sanal Ortamlar (21. Yüzyıl)
1988 AutoIDLab. (MIT)
2000 Nesnelerin İnterneti
2010 Hücresel Taşıma Sistemi
2020 Otonom Etkileşim ve Sanallaştırma 

BUGÜNDEN GELECEĞE
Dünden bugüne bir çırpıda geliverdik ama bugünden geleceğe uzanan yolculuk sonsuzluğa uzanan bir yolculuk olacağı için bu yolculuğun ne kadar süreceğini bilmiyoruz.
Büyük bir hızla ilerleyen robot teknolojisinin insanlığa yararı olacağı kadar zararı da dokunacak. En büyük yararı insanları robotik işler yapmaktan kurtarmak, en büyük zararı ise bu işleri yapanları işsiz bırakmak olacak. 
Büyük Veri sayesinde kolaylaşacak olan işler belki de yanlış bir tek dokunuş ile bir anda Arap saçına dönüp karmaşıklaşacak.
Algoritmaların yönlendireceği bir dünyada bugünkü alışkanlıklarımız da kalmayacak belki.

Kimin suçu?
Çok uzak bir zaman değil, henüz birkaç yıl öncesine kadar bihaber olduğumuz akıllı telefonların ve yapay zekânın hayatımıza getirdiklerini ve getirdiklerinin yanında götürdüklerine bir bakın.
Bir tık ile banka işlemini yapmaktan dünyanın öteki ucuyla görüntülü konuşmayı sağlayan akıllı telefon ile "selfie" çekerken ya da telefonu araçta kullanmaya çalışırken ölebiliyor insanlar.
Şimdi bu yapay zekânın mı yoksa insan zekasının suçu mu? 

Robot Araç
İlerleyen zamanlarda insansız arabalar trafiğe çıkıp da çoğalmaya başladıkça, araç kullanan insanın hissi faktörleri ortadan kalkmış olunca, sorunsuz bir trafikte yolculuk edecek insanlar. 
Kısacası direksiyon, kırmızı ışıkta durmadan geçmeye  çalışan, kendisini sollayana hırs yapıp slalomlarla onun önüne kendini atan, direksiyon başına geçince Trafik Canavarına dönüşen insanın elinden alınacak, sadece verilerle iş gören, işin içine hislerini ve egosunu karıştırmayan robotun eline verilecek. Direksiyonda robot aramayın, arabanın kendisi robot olacak kısacası.
Araba kullanma hazzını yaşamak isteyen insanlar sanal ortamda kullanacaklar arabalarını. Lüks araba takıntısı ortadan kalkacak böylece. Altına bulanmış gibi arabaların yerini Elon Musk'ın 2021 ya da 2022'de satışa sunacağı,100 km/s hıza 1,9 saniyede çıkabilen Tesla Roadster'ı gibi araçlar alacak. Hatta belki o zamana kadar onlar dahi eski kalacak, büyük bir hızla ilerleyen teknoloji ile yeni araçlar tasarlanacak.
Araç bağlantılı tüm sistemler değişecek, bazıları da yok olacak. Ehliyet kursları olmayacak mesela. Trafik polisleri olmayacak. Hatta belki 'trafik ışıkları' sistemleri olmayacak. 
Hayal etmenin sınırı yok, edin gitsin...

Her Derde Deva Robot
Hayatımızın her alanına girecek robot teknolojisi. Şu anda dahi, en basitinden bulaşık makinesi ya da kahve makinesi gibi bizim yerimize iş yapan, pek çok robot ile yaşıyoruz aslında. Yerlerinde sabit duruyor olması onların robot olmadığını göstermez. Komut veriyoruz ve işimizi gördürüyoruz. 
Yerinde sabit çalışan robotların üzerine şimdi, hareket edebilen ve çevresindeki verileri değerlendirip uygulayabilen robotlar geldi. Duyduğu müzik ile dans edebilen, zıplayabilen, merdivenleri çıkabilen, ters takla atıp düşmeden ayaklarının üzerine sapasağlam inebilen robotlar var artık. (Bu gidişle olimpiyatlar da ortadan kalkar kanımca. Jimnastik, buyrun; Uzun Atlama, buyrun, Maraton, buyrun; Halka, buyrun, gülle, disk, yüzme, yüksek atlama vb. vb....) 
Robot yarışlarını izleyenler, bizim bu çağda düzenlediğimiz olimpiyatlarda derece alsınlar diye sporculara çektirdiğimiz acılara bakacak ve geçmişte Collesium'da düzenlenen gladyatör dövüşlerini acımasız bulduğumuz gibi, bizim yarış ve eğlence anlayışımızı da Romalılarla eş değer bir acımasızlıkta mı bulacaklar dersiniz?

Meslekler ve Kavramlar
Tarımdan eğitime, ulaşımdan iletişime, devlete, savunma sanayiinden sağlık endüstrisine, bireylere, evlilikten dine, spora ve dahi sanat ve kültüre uzanacak bu yolculuk.
Bugünkü kavramlar ortadan kalktıkça insanları bir arada tutmak için başka kavramlara ihtiyaç duyulacak.
Sanat mevzubahis olunca "Ama ya hisler!" demeyin, bir makinenin yaptığı bestenin bir insanın yaptığı besteden daha duygusal olabileceği kanıtlanmış durumda bugün.
Müzik endüstrisi de tümden kalktı ortadan iyi mi?

Medya Medya Söyle Bana
Veri çağında gazetecilik de elden gidiyor haberiniz olsun. Yapay zeka gayet güzel haber yazabiliyor. Çok şükür ki henüz köşe yazısı yazamıyor. Şimdilik paçayı kurtardık ama bakalım nereye kadar? 
Sürekli veri analizi yapan yapay zekâ kopyala yapıştır haberi gördüğü anda tanıyacak (ki şimdi bile tanıyor). 
Bu yolculukta diğer sektörlerde olduğu gibi medyada da kendine has veri üretenler yaşamaya devam edecek, kolaya kaçıp işine anlam yüklemeyenler anında yok edilecek.

Bir Anlayan
Robot efendi insanı bedeninin yaydığı enerjiden, yüzündeki en ufak mimiğe, hatta gözünün çiçeğine kadar değerlendireceği için, insanevladını kendisinden daha iyi anlayacak. Kendisini anlamamış insan modeli ortadan kalkınca, birbirini anlamayan insanlar da olmayacak demektir bu. Herkes birbirini anlayacak, kavga kıyamet olmayacak, ümitsiz aşklar yaşanmayacak.
Gitti mi size kişisel gelişimler, yaşam koçları, psikiyatristler, psikologlar, evlilik terapistleri ve dahi tüm sektörler.
"Kadını Anlamak" diye bir kavram kalkacak ortadan. Bundan iyisi Şamdak Ayısı. Daha ne isteyelim?

İnsanlar Alemi Ne Olacak?
Robotların insanın yerini almasından sonra ortaya vasıfsız büyük bir kitle çıkacak. 
Bildiği işi de elinden alınmış, ne yapacağını bilmez halde serseri mayın gibi dolanan bu kitleye ne olacak şimdi? 
Ağa bağlayarak verilerini paylaşıma açanlar geleceğin nimetlerinden faydalanacak.
Bu arada sürümünü yükselterek varlığını sürdürebilenlere ne alâ.  Demedi demeyin, sürüm yükseltebilmek için de (şimdilik) para lazım.  
Al evine üç boyutlu bir yazıcı, istediğin organı üret. Eskimiş organını at, yenisini tak. Yaşlanmayı durdur, ölümsüz ol.
Peki ama ölümsüzlük halinde üreme de mi duracak o zaman? Üremek isteyenler ya da gizli gizli üreyenler cezalandırılacak mı? Yeni doğanlar hemen oracıkta yok mu edilecek? İnsanların üreme hormonları mı etkisizleştirecek? Üreme organları kullanılmamaktan ötürü evrim geçirip yok olacak ve kadın-erkek diye bir cins kalmayıp hayata tek cins olarak mı devam edilecek?
Jinekoloji ve bevliye ile bunlara bağlı tüm dallar bir anda uçtu mu şimdi?

Hayvanlar Alemi Ne Olacak?
Laboratuvar ortamında üretilen et sayesinde en azından etleri için üretilmek ve öldürülmek zorunda kalmayacaklar. Evcil hayvanlar da teknolojiye uyum sağlayacaklar belki. Sokaktaki bir kedi modemin M'sini bilmez iken, bizim Pati hanım modemin yaydığı ısıyı ve yarattığı titreşimi kendi keyif hanesine yazıyor mesela. Elektrikli su kabı ona düzenli olarak oksijenli su sağlıyor. Otomatik mama kabı düzenli beslenmesini sağlıyor. Lakin şimdilik su ve mama kabını fişe bir insan takıp, içlerini bir insan (yani ben) dolduruyor.
Evdekiler neyse de, doğadaki hayvanlar yüz binlerce yıldır yaşadıkları gibi mi yaşayacaklar acaba? Leoparlara ne olacak mesela? 
Ya da maymun ailesine?
Ya da kuşlara, balıklara?
Onlar bu değişimden nasıl etkilenecekler?
National Geographic ne iş yapacak?
Onlar da yollarına arttırılmış gerçeklik ile devam edecekler belki.

Robot Savaşları
İşte robotların en korkulan yanı da bu. Robotlar kimseye acımayacak, insanı dünyadan silip atacak ve dünyayı ele geçirecek.
Acımasızlık derken, yüzyıllardır insanevladının birbirine karşı gösterdiği acımasızlığı küçümsemeyelim. İtiraf edin ki kimse kimseye pek merhamet göstermedi bunca yıldır. İşkence Müzeleri var bu dünyada. Bedensel ve psikolojik şiddete kadar ne ararsan günlük hayatta dahi mevcut. 
Bunları unutup, sanki kendimiz pek bir masummuşuz gibi robotları da öcü yaptık ya sonunda, aşk olsun bize.
Lakin robotu üreten de bir insan ve ben en çok insandan korkarım. Dünyanın en ölümcül canlıları sıralamasında sivrisineklerden sonra ikinci sıradayız nihayetinde.

Imagine 2040 
John Lennon Imagine şarkısında cennet ve cehennem kavramlarının olmadığı, öldürmek için bir bahane kalmadığından dolayı tüm insanlığın barış içinde yaşadığı bir dünyayı hayal ediyordu. Martin Luther King "Bir hayalim var!" derken bütün insanlığın eşit yaratıldığını ve gün gelip insanların derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre yaşayacaklarını hayal ediyordu.
Özcan Yazıcı'nın 2040 hayalindeki dünyada teknoloji, algoritmalar, veriler ve robotlar baş köşedeydi. Yapay zekânın her şeyi sorunsuzca hallettiği bir dünyada insanlar ve yapay zekâ birlikte huzur ve barış içindeydi.

Gücü Elinde Tutan Diktatör Olur
Kara kan taşıyan kötü kalpleri unutmayalım bu arada. Bu yolculuk içerisinde kötü zihinlerin içindeki kötülükleri de ayıklamak lazım. Robotlara kötülük yüklememek lazım. Teknolojiyi savaş için değil, barış için üretmek lazım. 
Yıllardır savaş için yapılan yatırımlar açlığı arttırmadı mı? 
Bir yandan da herkesin elini kolunu bağlamadı mı? Hadi sıkıysa birisi düğmeye bassın.
Sonra dünyayı ara ki bulasın!
Ütopya ile Distopya çelişip duruyor işte böyle.
****
Generation Do It Onliners ya da değil, siz biz hepimiz, 2040 yılına canlı ulaşırsak eğer, o gün tekrar görüşelim ve bu öngörüleri değerlendirelim derim ben. 
O gün geldiğinde bu yazdıklarıma kahkahalarla güler miyiz acaba diyeceğim ama 'az bile yazmışız' dememiz kuvvetle muhtemel.
Geleceğin en güzel yanı bilinmezliği olsa gerek...
Özcan Yazıcı'nın anlattıklarından biraz başımız dönmüşse de ufkumuz epey açılmıştı.
Bu yazının üzerine, henüz okumadıysanız Yuval Noah Harari'nin Homodeus kitabında okumanızı öneririm.
Onun üzerine bir Fahrenheit 451, üzerine bir de Galaktik Gen yaptınız mı, birkaç da geleceği öngören film izlediniz mi geleceğin dünyası gözünüzün önünde bir nebze olsun netleşir.

Yazıyı Homodeus kitabının sonunda yer alan üç soru ile tamamlayalım:
1- Organizmalar birer algoritmadan, yaşam da veri işlemeden mi ibarettir?
2- Zeka mı daha değerlidir yoksa bilinç mi?
3- Bilinci olmayan ama yüksek zekalı algoritmalar bizi bizden daha iyi bilecek duruma geldiğinde toplum, siyaset ve gündelik hayat ne olacak, neye benzeyecek?
Cevaplar 2040'ta...
****
Siz bu arada çocuklarınıza düşünmeyi, akıl yürütmeyi ve doğada var olmayı öğretin.
N'olur n'olmaz, yapay zekâya güven olmaz, maazallah izansız robotlardan bir tanesi düğmeye basıverir de her şey en baştan başlar.
Çocuklar yeniden başlamaya hazır olsunlar en azından...

Sosyal Medya ve Dijital Dünya Yazılarım
Teknoloji / 16 Ekim 2010
İnternet Çocukları / 10 Mayıs 2011
Kaset sardı! / 3 Ağustos 2011
Doğuştan Dijitalgillerden misiniz?
 / 7 Nisan 2012 
Teknolojik Kutlamalar / 18 Ağustos 2012
Her çıkışın var inişi / 16 Ekim 2012
Dijital Teşhir Çağı / 19 Ekim 2012
İnternet Çocukları ‘TIK’ladı / 2 Haziran 2013
Star Wars ‘OUT’, Siber Wars ‘IN’ / 28 Eylül 2013
İnterneti değil elektriği yasaklayın, rahatlayın!
 / 17 Ocak 2014
Ey ahali, bir bakın buraya!
 / 30 Ocak 2014
Yasaklara uyalım, uymayanları sallandıralım! / 8 Şubat 2014
Sosyal Medya Çöplüğü / 29 Mart 2015
Örgüden ayakkabı, kumaştan kaporta, ağdan bahçe / 12 Nisan 2015
X, Y ve Z’nin değerlerini bulunuz
 / 24 Mayıs 2015
Facebook Mezarlığı / 22 Temmuz 2015
Duyarsız Duyarlı / 12 Eylül 2015
Takdir alsan ne yazar / 27 Ocak 2016
Like and Share
 / 2 Şubat 2016
Zaytung dükkânı kapatsın! / 3 Mart 2016
Bilişim kaçıyor, hukuk kovalıyor
 / 23 Mart 2016
1. Robot Kaynakları Zirvesi ne zaman abi? / 1 Haziran 2016
Ne çektin be dostum!
 / 3 Haziran 2016
Dış çekim şeysi / 2 Ekim 2016
Çuvaldız Lazım Çuvaldız!
 / 24 Aralık 2016
Ey inananlar, korkmayın!
 / 9 Ocak 2017
İnternetime dokunanı buldum! / 25 Ağustos 2017
Roadster’ı alan Üsküdar’ı geçti / 7 Şubat 2018
Dijitalleşmeye Mecburuz! / 14 Kasım 2018
Bugünün Ötesi Neresi? / 31 Ekim 2018
Öğretmenler, dünya koptu gidiyor! / 22 Kasım 2018
‘Misinformation’larınızı kendinize saklayınız / 2 Aralık 2018
Kozan Demircan ile Geçmişten Geleceğe / 13 Aralık 2018
ZOOM’dan ZONK’a / 13 Mayıs 2020
Eyyy Sosyal Medya! / 2 Temmuz 2020

2 yorum:

  1. Son derece güzel bir etkinlikti. Gelecek teknolojisine güzel bir yolculuk yaptık hep beraber.

    YanıtlaSil
  2. Canan hanım yazılarınızı takip ediyorum. Yazma azminize de hayranım. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil