İki ayağının üzerinde yürüyebilme yetisine sahip canlılardan olan insanoğlu yürümekle kalmayıp, gün geldi marifetlerinin arasına yüzmeyi de ekledi.
Suyun üzerinde ilerleyebildiği yetmiyormuş gibi suyun altında yaşanan dünyayı da merak etti ve gidip en derinlere daldı.
Sudan çıktı, gökyüzünde uçan kuşlara baktı.
Yüzebiliyorsam uçabilmeliyim de dedi.
12 Nisan 1961 tarihinde Yuri Gagarin, Vostok isimli uzay gemisi ile uzaya çıkan ilk insan oldu. Ardından 21 Temmuz 1969'da Ay'a -insan için küçük, fakat insanlık için büyük bir- adım atan ABD'li Neil Armstrong geldi.
ABD ile Rusya'nın uzay yarışları sayesinde insanoğlu uzay boşluğunda fink atmaya başladı.
Bir kuş gibi uçma arzusunun bir takıntı haline dönüştüğü Birdy'yi anlatan aynı adlı filmi izlediniz mi bilmem.
Vietnam Savaşı'na birlikte giden iki gencin döndükten sonra yaşadıklarının öyküleri anlatılır o filmde. Birisi fiziksel, diğeri de ruhsal yaralanmıştır Vietnam'da. Savaşa gitmeden önce kuşlarla haşır neşir olan Birdy, döndükten sonra kendisini kuş zannetmeye başlamıştır. Bir kuş gibi tüneyen ve bir kuş gibi uçmak isteyen gencin bu halleri beni oldukça fazla etkilemişti.
Bu dünyada uçmak isteyen sadece Birdy değil tabi.
Bundan yüzyıllar önce, 1632 yılında, lodos bir havada Galata Kulesi'nden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini boşluğa bırakan ve uçarak İstanbul Boğazı'nı geçip 6 kilometre ötedeki Üsküdar'da Doğancılar'a inen Hezarfen Ahmet Çelebi, kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insandır.
Wright Kardeşler de motorlu uçak buluşunu insanoğluna kazandıran kardeşlerdir.
Bu buluşları gittikçe geliştirerek uçmanın her türlüsünü başarabilen insanoğlu uçmakla da yetinmiyor artık.
İki gün önce Avusturyalı Felix Baumgartner'in yaptığı gibi 39 bin metreden kendini dünyaya bırakıveriyor.
10 dakika süren bu atlayış bütün dünyadan canlı canlı izleniyor.
Felix'in atlayışı ve ses duvarını aşarak yeryüzüne doğru hızla düşüşü, ardından da paraşütünü açarak gökyüzünde salınışı, iniş için planlanan yere doğru yönelişi ve sanki 4 bin metreden atlamış ve yeryüzüne 800 metre kala paraşütünü açmış bir paraşütçü edasıyla, hiç sendelemeden toprağa yürüyerek ayak basışı tarihe geçiyor.
43 yaşındaki ordudan emekli paraşütçü Baumgartner bu atlayışıyla 1960'da saatte 988 kilometre hızla 31 bin metreden atlayan Joe Kittinger'in rekorunu da kırıyor.
Ki canlı yayında görülen beyaz saçlı adam, Baumgartner'in rekor denemesinin danışmanlığını yapan Joseph Kittingerdir.
Felix'in geçmişine baktığımızda yükseklerden atlama üzerine yaşanmış bir ömür görüyoruz. Eminim ki çocukluğunda da annesinin zaptedemediği, tepelere çıkıp çıkıp kendisini aşağılara bırakan zıpır bir çocuktu.
Ben'ce O'nu bir de annesinden dinlemek lâzım...
Felix'in atlamadan önce ayaklarının altında kocaman bir top misali yuvarlanan dünyayı görünce siz ne düşündünüz bilmem ama keşke herkes biraz yukarıdan bakabilse şu dünyaya ve kaç milyar yıllık bir ömrü olduğunu bilmediğimiz bu dünya üzerinde ortalama 70 yıl ömrü olan bir insanın bu kısacık zamanı acılarla geçirmemesi gerektiğini düşündüm ben.
Yaşayabileceğimiz başka bir dünya yok ise eğer, birbirimizin gözünü oyacağımıza bu dünyaya gözümüz gibi bakmalıyız diye düşündüm.
Ve her ne kadar yukarılara çıkarsak çıkalım, (yerçekimi olduğu sürece) döneceğimiz yer yine yeryüzüdür, evimizdir diye düşündüm...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder