"26 Ekim 2018. Tunceli’nin Nazimiye ilçesi kırsalında, operasyonda soğuk hava ve tipi nedeniyle donma tehlikesi geçiren ve Tunceli Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Jandarma Özel Harekat timindeki donma tehlikesi geçiren 9 askerden 2 asker şehit oldu."
İki asker 1914'ün aralığında Sarıkamış'ta değil, 2018'in ekiminde Tunceli'nin dağlarında dondu.
Birinci Dünya Savaşı henüz yeni başlamışken, Osmanlı'nın en bitik günlerinde üzerlerinde çul çaput, ayaklarında çarık yok halde savaşmaya çıkartılan ve ancak 18 gün sürebilen harekâtta 60 bin asker öldü Sarıkamış'ta. Enver Paşa'nın "Saadet, şan ve şeref ileride; alçaklık, sefalet ve ölüm geridedir." sözleri yetmedi askeri soğuktan korumaya. Bite kardı asker. Askerin kanını emen bitler kanlandı, asker kendini ısıtacak kanı bile bulamadı. Donmuş asker heykelleriyle doldu Allahuekber Dağları.
Ya sen Memed?
Sen nasıl dondun Tunceli'nin dağlarında şimdi?
Sarıkamış'ın üzerinden 100 yılı aşkın süre geçmişken, dünya değişmiş, teknoloji bu kadar gelişmişken nasıl koruyamadık da derin bir uykuda yitirdik seni?
Uzman Çavuş Mersinli Asım Türkel.
Uzman Çavuş Ferruh Dikmen.
Sosyal medya hesaplarında donup kaldılar şimdi en genç halleriyle.
Hevesleri, hayalleri, gülen gözleri, sevdiklerine aşkla sarılan elleri, gencecik bedenleri, paylaşımların altına yazdıkları sözleri, hepsi dondu onlarla birlikte.
Her bir şehit haberinde kavrulan yürekler de dondu bu haberle birlikte.
Uzaklardaki ocağa düşen bir ateş bu kadar üşütür müydü insanı?
Eller buz, kalpler buz, bakışlar buz kesti.
Nedenli niçinli sorular ise zihinlerdeki her hücrede alev alev...
Doğu Cephesinde Yeni Bir Şey Yok işte yine.
Yıllardır sürüp giden bir garip savaş en hain, en ilkel, en vahşi, en acımasız, en kahpe, en bitimsiz haliyle can almaya devam ediyor.
Jandarma Özel Hareket birimi JÖH'e bağlı yetişmiş uzman bir asker, soğuk karşısında naçar kalıyor.
Akıl alıyor mu, almıyor,
Böyle oluyor mu, olmuyor,
İçimiz içimize sığıyor mu, sığmıyor...
İki asker 1914'ün aralığında Sarıkamış'ta değil, 2018'in ekiminde Tunceli'nin dağlarında dondu.
Birinci Dünya Savaşı henüz yeni başlamışken, Osmanlı'nın en bitik günlerinde üzerlerinde çul çaput, ayaklarında çarık yok halde savaşmaya çıkartılan ve ancak 18 gün sürebilen harekâtta 60 bin asker öldü Sarıkamış'ta. Enver Paşa'nın "Saadet, şan ve şeref ileride; alçaklık, sefalet ve ölüm geridedir." sözleri yetmedi askeri soğuktan korumaya. Bite kardı asker. Askerin kanını emen bitler kanlandı, asker kendini ısıtacak kanı bile bulamadı. Donmuş asker heykelleriyle doldu Allahuekber Dağları.
Ya sen Memed?
Sen nasıl dondun Tunceli'nin dağlarında şimdi?
Sarıkamış'ın üzerinden 100 yılı aşkın süre geçmişken, dünya değişmiş, teknoloji bu kadar gelişmişken nasıl koruyamadık da derin bir uykuda yitirdik seni?
Uzman Çavuş Mersinli Asım Türkel.
Uzman Çavuş Ferruh Dikmen.
Sosyal medya hesaplarında donup kaldılar şimdi en genç halleriyle.
Hevesleri, hayalleri, gülen gözleri, sevdiklerine aşkla sarılan elleri, gencecik bedenleri, paylaşımların altına yazdıkları sözleri, hepsi dondu onlarla birlikte.
Her bir şehit haberinde kavrulan yürekler de dondu bu haberle birlikte.
Uzaklardaki ocağa düşen bir ateş bu kadar üşütür müydü insanı?
Eller buz, kalpler buz, bakışlar buz kesti.
Nedenli niçinli sorular ise zihinlerdeki her hücrede alev alev...
Doğu Cephesinde Yeni Bir Şey Yok işte yine.
Yıllardır sürüp giden bir garip savaş en hain, en ilkel, en vahşi, en acımasız, en kahpe, en bitimsiz haliyle can almaya devam ediyor.
Jandarma Özel Hareket birimi JÖH'e bağlı yetişmiş uzman bir asker, soğuk karşısında naçar kalıyor.
Akıl alıyor mu, almıyor,
Böyle oluyor mu, olmuyor,
İçimiz içimize sığıyor mu, sığmıyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder