İnternet, özellikle de sosyal medya kullanımı yaygınlaşmaya başladıktan sonra daha önce hukuk sayfalarında karşılığı olmayan suçlar da oluşmaya başladı. Suç oluştukça da karşılığında yasalar oluşturulmaya başlandı.
Malum; ülke olarak sosyal medya kullanımında dünyada üst sıralardayız. Bu demektir ki aslında ülke olarak büyük bir sosyal patlama yaşıyoruz. Tamamıyla 'görmemişin sosyal medyası olmuş' durumundayız. Toplumdaki bozulma sokakta, mahallede, evde, işte, trafikte, kısacası hayatın her alanında kendini gösterdiği gibi, hayatın aynası olan sosyal medyada da gösteriyor kendisini.
"Göründüğü gibi olmak" ile "Olduğu gibi görünmek" arasında gidip geliyor sarkaç. Doğal olacağım diye kendini dağıtanlar kadar, olmadığı bir karakteri yaşatanlarla dolu sosyal medya. Pek çok kişi kendi illüzyonunu yaratmış ve o görüntüye inanmış bir halde yaşayıp gidiyor sosyal mecralarda.
Herhangi bir haberin altındaki yorumlar deseniz, onlar ayrı bir felaket. Nasıl oluyorsa oluyor en fazla üçüncü yorumdan sonra kavga başlıyor. Çoğunlukla da altına yorum yazılan haber ile yapılan yorumların bir alakası bulunmuyor. Yorumları okudukça insan gölgesinden korkar hale geliyor. Eğer ki bu yorumları yazan kişiler birbirleriyle sokakta karşılaşsalar, eyvah ki ne eyvah!
Yalan haberler, iftiralar, hakaretler derken dananın kuyruğu bir yerde kopuyor, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na ihbarlar yağıyor ve BTK tarafından yasaklamalar başlıyor.
Millet olarak düsturumuzda "Yasaklara uymak yasaktır" gibi bir veciz söz olduğu için internete arka kapılardan dalınıp kavgaya devam ediliyor.
İnternette sadece kavga ve geyik yok ki, iş de var. Yasaklar başlayınca kurunun yanında yaş da yanıyor ve pek çok kişi nahak yere mağdur oluyor.
İşte o zaman da "İnternetime Dokunma!" sayhalarıyla isyanlar başlıyor.
İnternetimize kim dokunuyor?
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu BTK tabii ki.
Neden dokunuyor? Kontrol altına alamayınca en kestirme yol olarak yasaklamaya gidiyor.
Şu anda Türkiye'nin yasakçısı olarak BTK görülüyor...
BTK bu yasakçı görüntüsünden rahatsız olmuş olmalı ki kendisini anlatmak, şikâyetleri dinlemek ve fikir alış verişinde bulunmak için bir toplantı düzenledi.
Bu buluşmaların devamının geleceğini söyleyen yetkililer, ilk toplantıyı "İçerik Sağlayıcılar Bilgilendirme Toplantısı" olarak gerçekleştirmeyi düşünmüşler.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun Ankara'daki Genel Merkezi'nde düzenlenen toplantıda Hakkâri, Aydın, İstanbul, Malatya, Bursa (Bursa İnternet Gazetecileri Derneği BUİGDER'i temsilen ben ve Serkan Beyoğlu) ve yurdun pek çok yerinden (çoğu gazeteci olan) katılımcı yer aldı.
Toplantı BTK Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan'ın açılış konuşması ile başladı.
"Görmedim, bilmiyorum, duymadım" yerine "İnternette yaşanan riskleri ve kötülükleri gördüm, biliyorum ve bütün bunların farkındayım" diyerek iletişim kanallarımızı birbirimize açmamız gerektiğini söyleyen Sayan, özgürlükler çerçevesinde bir internet güvenliği olması gerekliliğinden söz etti. (Konuşmanın tam metni için tıklayınız:)
Sayan'ın ardından BTK Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Kılıç kolaylaştırıcılığında başlayan panelde, İnternet Dairesi Hukuki Değişim Koordinatörü Avukat Bahadır Aziz Sakin, Erişim Sağlayıcılar Birliği ESB Genel Sekreter Yardımcısı Avukat Seda Uysal, Turkuvaz Medya Grubu'ndan Avukat Özge Işık ve içerik sağlayıcılardan Mynet Haber Müdürü Satı Kaya konuşmacı olarak sunumlarını yaptılar.
Sunumlarda konuşulan konular 23 Mart 2016 tarihinde yazmış olduğum "Bilişim kaçıyor, hukuk kovalıyor" başlıklı yazı ile bire bir örtüştüğü için konuşulanları bir kez daha anlatmayacağım. (Başlığa tıklarsanız yazıya ulaşabilirsiniz)
Sunumların ardından soru-cevap kısmına geçilince, ki gerçek iletişim orada başladı, bu ilk buluşmadaki (eksikleriyle de olsa) maksat hasıl oldu.
Yasaklayanlar ile yasaklananlar kendilerini kendi taraflarından anlattılar.
'Anadolu Ajansı'nın geçtiği bir haberi yayınladım diye bana niçin ceza geliyor?' dedi biri, bir diğeri 'Bizim sitemizden kaldırttığınız bir haber büyük gazetelerde şakır şakır yayınlanıyor, onlara niçin yaptırım uygulamıyorsunuz?' dedi.
Mynet Haber Müdürü Satı Kaya'nın sunumunda anlattığı gibi, haberci haber verme refleksi ile haberi ilk veren olmaya çalışıyordu, haberciliğin önü yasaklarla kesilemezdi. Ancak habercinin öz denetiminin olması da gerekliydi.
Yasaklamalar karşılıklı olarak en büyük sıkıntı olduğuna göre o zaman öncelikle bir "İnternet Gazeteciliği Yasası"na ihtiyaç vardı. Böyle bir yasa ile bir çerçeve oluşturulmuş olsa her iki tarafın işi de bir TIK daha kolaylaşacaktı.
Yine Satı Kaya'dan bir örnek vereyim: Mynet.com ile internet gazeteciliğine başlayınca 15 yıllık sarı basın kartını iade etmek zorunda kaldığını, internet gazeteciliğinin gazetecilik sayılmadığını söyledi Kaya. Bu sebeple de internet gazetecileri hiçbir haktan yararlanamıyorlardı. (Satı Kaya'nın konuşmasının tamamını dinlemek için tıklayınız:)
Çare olarak, bu yasanın oluşabilmesi için biz internet gazetecilerinin birleşerek Meclis'e baskı yapmamız gerektiğini söyledi Av. Bahadır Sakin ve BTK Başkan Yardımcısı Ahmet Kılıç.
İş başa düşmüştü kısacası.
Bu adaletsizlikler bir son bulmalıydı...
****
Panel boyu herkes birbirini dikkatle dinledi. Notlar alındı. Konuştukça taraflar rahatladı. Başlardaki 'resmi kurum' havası azaldı, espriler çoğaldı.
Toplantı sonunda bu toplantılara (bileşenleri çoğaltılarak) devam edilmesi kararına varıldı.
Blogger'ından gazetecisine, alan sağlayıcısından içerik sağlayıcısına, avukatından hakimine kadar her kesimden katılımcı ile yapılmalıydı bu toplantılar.
Sosyal medyada sosyalleşmekten fırsat bulup yüz yüze sosyalleşmeye zaman ayıramadığımızdan belki de bu iletişimsizlik hep.
Ne demişler, insanlar konuşa konuşa...
Hep dinler hiç konuşmazsak anlatamayız kendimizi.
Hep konuşur hiç dinlemezsek de HİÇ anlayamayız birbirimizi...
****
BTK henüz Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı iken, 2014 yılındaki torba yasaya konulan internet erişimi maddelerine yazdığım ironik yazım ile nihayetlendireyim yazımı. Buyrun okuyun: Yasaklara uyalım, uymayanları uyaralım
Hepimize yasaksız ve kesintisiz internetli günler efendim...
Malum; ülke olarak sosyal medya kullanımında dünyada üst sıralardayız. Bu demektir ki aslında ülke olarak büyük bir sosyal patlama yaşıyoruz. Tamamıyla 'görmemişin sosyal medyası olmuş' durumundayız. Toplumdaki bozulma sokakta, mahallede, evde, işte, trafikte, kısacası hayatın her alanında kendini gösterdiği gibi, hayatın aynası olan sosyal medyada da gösteriyor kendisini.
"Göründüğü gibi olmak" ile "Olduğu gibi görünmek" arasında gidip geliyor sarkaç. Doğal olacağım diye kendini dağıtanlar kadar, olmadığı bir karakteri yaşatanlarla dolu sosyal medya. Pek çok kişi kendi illüzyonunu yaratmış ve o görüntüye inanmış bir halde yaşayıp gidiyor sosyal mecralarda.
Herhangi bir haberin altındaki yorumlar deseniz, onlar ayrı bir felaket. Nasıl oluyorsa oluyor en fazla üçüncü yorumdan sonra kavga başlıyor. Çoğunlukla da altına yorum yazılan haber ile yapılan yorumların bir alakası bulunmuyor. Yorumları okudukça insan gölgesinden korkar hale geliyor. Eğer ki bu yorumları yazan kişiler birbirleriyle sokakta karşılaşsalar, eyvah ki ne eyvah!
Yalan haberler, iftiralar, hakaretler derken dananın kuyruğu bir yerde kopuyor, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na ihbarlar yağıyor ve BTK tarafından yasaklamalar başlıyor.
Millet olarak düsturumuzda "Yasaklara uymak yasaktır" gibi bir veciz söz olduğu için internete arka kapılardan dalınıp kavgaya devam ediliyor.
İnternette sadece kavga ve geyik yok ki, iş de var. Yasaklar başlayınca kurunun yanında yaş da yanıyor ve pek çok kişi nahak yere mağdur oluyor.
İşte o zaman da "İnternetime Dokunma!" sayhalarıyla isyanlar başlıyor.
İnternetimize kim dokunuyor?
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu BTK tabii ki.
Neden dokunuyor? Kontrol altına alamayınca en kestirme yol olarak yasaklamaya gidiyor.
Şu anda Türkiye'nin yasakçısı olarak BTK görülüyor...
BTK bu yasakçı görüntüsünden rahatsız olmuş olmalı ki kendisini anlatmak, şikâyetleri dinlemek ve fikir alış verişinde bulunmak için bir toplantı düzenledi.
Bu buluşmaların devamının geleceğini söyleyen yetkililer, ilk toplantıyı "İçerik Sağlayıcılar Bilgilendirme Toplantısı" olarak gerçekleştirmeyi düşünmüşler.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun Ankara'daki Genel Merkezi'nde düzenlenen toplantıda Hakkâri, Aydın, İstanbul, Malatya, Bursa (Bursa İnternet Gazetecileri Derneği BUİGDER'i temsilen ben ve Serkan Beyoğlu) ve yurdun pek çok yerinden (çoğu gazeteci olan) katılımcı yer aldı.
"Görmedim, bilmiyorum, duymadım" yerine "İnternette yaşanan riskleri ve kötülükleri gördüm, biliyorum ve bütün bunların farkındayım" diyerek iletişim kanallarımızı birbirimize açmamız gerektiğini söyleyen Sayan, özgürlükler çerçevesinde bir internet güvenliği olması gerekliliğinden söz etti. (Konuşmanın tam metni için tıklayınız:)
Sayan'ın ardından BTK Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Kılıç kolaylaştırıcılığında başlayan panelde, İnternet Dairesi Hukuki Değişim Koordinatörü Avukat Bahadır Aziz Sakin, Erişim Sağlayıcılar Birliği ESB Genel Sekreter Yardımcısı Avukat Seda Uysal, Turkuvaz Medya Grubu'ndan Avukat Özge Işık ve içerik sağlayıcılardan Mynet Haber Müdürü Satı Kaya konuşmacı olarak sunumlarını yaptılar.
Sunumlarda konuşulan konular 23 Mart 2016 tarihinde yazmış olduğum "Bilişim kaçıyor, hukuk kovalıyor" başlıklı yazı ile bire bir örtüştüğü için konuşulanları bir kez daha anlatmayacağım. (Başlığa tıklarsanız yazıya ulaşabilirsiniz)
Sunumların ardından soru-cevap kısmına geçilince, ki gerçek iletişim orada başladı, bu ilk buluşmadaki (eksikleriyle de olsa) maksat hasıl oldu.
Yasaklayanlar ile yasaklananlar kendilerini kendi taraflarından anlattılar.
'Anadolu Ajansı'nın geçtiği bir haberi yayınladım diye bana niçin ceza geliyor?' dedi biri, bir diğeri 'Bizim sitemizden kaldırttığınız bir haber büyük gazetelerde şakır şakır yayınlanıyor, onlara niçin yaptırım uygulamıyorsunuz?' dedi.
Mynet Haber Müdürü Satı Kaya'nın sunumunda anlattığı gibi, haberci haber verme refleksi ile haberi ilk veren olmaya çalışıyordu, haberciliğin önü yasaklarla kesilemezdi. Ancak habercinin öz denetiminin olması da gerekliydi.
Yasaklamalar karşılıklı olarak en büyük sıkıntı olduğuna göre o zaman öncelikle bir "İnternet Gazeteciliği Yasası"na ihtiyaç vardı. Böyle bir yasa ile bir çerçeve oluşturulmuş olsa her iki tarafın işi de bir TIK daha kolaylaşacaktı.
Yine Satı Kaya'dan bir örnek vereyim: Mynet.com ile internet gazeteciliğine başlayınca 15 yıllık sarı basın kartını iade etmek zorunda kaldığını, internet gazeteciliğinin gazetecilik sayılmadığını söyledi Kaya. Bu sebeple de internet gazetecileri hiçbir haktan yararlanamıyorlardı. (Satı Kaya'nın konuşmasının tamamını dinlemek için tıklayınız:)
Çare olarak, bu yasanın oluşabilmesi için biz internet gazetecilerinin birleşerek Meclis'e baskı yapmamız gerektiğini söyledi Av. Bahadır Sakin ve BTK Başkan Yardımcısı Ahmet Kılıç.
İş başa düşmüştü kısacası.
Bu adaletsizlikler bir son bulmalıydı...
****
Panel boyu herkes birbirini dikkatle dinledi. Notlar alındı. Konuştukça taraflar rahatladı. Başlardaki 'resmi kurum' havası azaldı, espriler çoğaldı.
Toplantı sonunda bu toplantılara (bileşenleri çoğaltılarak) devam edilmesi kararına varıldı.
Blogger'ından gazetecisine, alan sağlayıcısından içerik sağlayıcısına, avukatından hakimine kadar her kesimden katılımcı ile yapılmalıydı bu toplantılar.
Sosyal medyada sosyalleşmekten fırsat bulup yüz yüze sosyalleşmeye zaman ayıramadığımızdan belki de bu iletişimsizlik hep.
Ne demişler, insanlar konuşa konuşa...
Hep dinler hiç konuşmazsak anlatamayız kendimizi.
Hep konuşur hiç dinlemezsek de HİÇ anlayamayız birbirimizi...
****
BTK henüz Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı iken, 2014 yılındaki torba yasaya konulan internet erişimi maddelerine yazdığım ironik yazım ile nihayetlendireyim yazımı. Buyrun okuyun: Yasaklara uyalım, uymayanları uyaralım
Hepimize yasaksız ve kesintisiz internetli günler efendim...
Sosyal Medya ve Dijital Dünya Yazılarım
Teknoloji / 16 Ekim 2010
İnternet Çocukları / 10 Mayıs 2011
Kaset sardı! / 3 Ağustos 2011
Doğuştan Dijitalgillerden misiniz? / 7 Nisan 2012
Her çıkışın var inişi / 16 Ekim 2012
Dijital Teşhir Çağı / 19 Ekim 2012
İnternet Çocukları ‘TIK’ladı / 2 Haziran 2013
Star Wars ‘OUT’, Siber Wars ‘IN’ / 28 Eylül 2013
İnterneti değil elektriği yasaklayın, rahatlayın! / 17 Ocak 2014
Ey ahali, bir bakın buraya! / 30 Ocak 2014
Yasaklara uyalım, uymayanları sallandıralım! / 8 Şubat 2014
Sosyal Medya Çöplüğü / 29 Mart 2015
Örgüden ayakkabı, kumaştan kaporta, ağdan bahçe / 12 Nisan 2015
X, Y ve Z’nin değerlerini bulunuz / 24 Mayıs 2015
Facebook Mezarlığı / 22 Temmuz 2015
Duyarsız Duyarlı / 12 Eylül 2015
Takdir alsan ne yazar / 27 Ocak 2016
Like and Share / 2 Şubat 2016
Zaytung dükkânı kapatsın! / 3 Mart 2016
Bilişim kaçıyor, hukuk kovalıyor / 23 Mart 2016
1. Robot Kaynakları Zirvesi ne zaman abi? / 1 Haziran 2016
Ne çektin be dostum! / 3 Haziran 2016
Dış çekim şeysi / 2 Ekim 2016
Çuvaldız Lazım Çuvaldız! / 24 Aralık 2016
Ey inananlar, korkmayın! / 9 Ocak 2017
İnternetime dokunanı buldum! / 25 Ağustos 2017
Roadster’ı alan Üsküdar’ı geçti / 7 Şubat 2018
Dijitalleşmeye Mecburuz! / 14 Kasım 2018
Bugünün Ötesi Neresi? / 31 Ekim 2018
Öğretmenler, dünya koptu gidiyor! / 22 Kasım 2018
‘Misinformation’larınızı kendinize saklayınız / 2 Aralık 2018
Kozan Demircan ile Geçmişten Geleceğe / 13 Aralık 2018
ZOOM’dan ZONK’a / 13 Mayıs 2020
Eyyy Sosyal Medya! / 2 Temmuz 2020
Teknoloji / 16 Ekim 2010
İnternet Çocukları / 10 Mayıs 2011
Kaset sardı! / 3 Ağustos 2011
Doğuştan Dijitalgillerden misiniz? / 7 Nisan 2012
Her çıkışın var inişi / 16 Ekim 2012
Dijital Teşhir Çağı / 19 Ekim 2012
İnternet Çocukları ‘TIK’ladı / 2 Haziran 2013
Star Wars ‘OUT’, Siber Wars ‘IN’ / 28 Eylül 2013
İnterneti değil elektriği yasaklayın, rahatlayın! / 17 Ocak 2014
Ey ahali, bir bakın buraya! / 30 Ocak 2014
Yasaklara uyalım, uymayanları sallandıralım! / 8 Şubat 2014
Sosyal Medya Çöplüğü / 29 Mart 2015
Örgüden ayakkabı, kumaştan kaporta, ağdan bahçe / 12 Nisan 2015
X, Y ve Z’nin değerlerini bulunuz / 24 Mayıs 2015
Facebook Mezarlığı / 22 Temmuz 2015
Duyarsız Duyarlı / 12 Eylül 2015
Takdir alsan ne yazar / 27 Ocak 2016
Like and Share / 2 Şubat 2016
Zaytung dükkânı kapatsın! / 3 Mart 2016
Bilişim kaçıyor, hukuk kovalıyor / 23 Mart 2016
1. Robot Kaynakları Zirvesi ne zaman abi? / 1 Haziran 2016
Ne çektin be dostum! / 3 Haziran 2016
Dış çekim şeysi / 2 Ekim 2016
Çuvaldız Lazım Çuvaldız! / 24 Aralık 2016
Ey inananlar, korkmayın! / 9 Ocak 2017
İnternetime dokunanı buldum! / 25 Ağustos 2017
Roadster’ı alan Üsküdar’ı geçti / 7 Şubat 2018
Dijitalleşmeye Mecburuz! / 14 Kasım 2018
Bugünün Ötesi Neresi? / 31 Ekim 2018
Öğretmenler, dünya koptu gidiyor! / 22 Kasım 2018
‘Misinformation’larınızı kendinize saklayınız / 2 Aralık 2018
Kozan Demircan ile Geçmişten Geleceğe / 13 Aralık 2018
ZOOM’dan ZONK’a / 13 Mayıs 2020
Eyyy Sosyal Medya! / 2 Temmuz 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder