1 Haziran 2016 Çarşamba

1. Robot Kaynakları Zirvesi ne zaman abi?

Geçen yıl PERYÖN Güney Marmara Şubesi tarafından düzenlenen 13. İnsan Kaynakları Zirvesi'nde "İnsanca" bakmıştık iş dünyasına. 
Bu yıl 14.'sü düzenlenen zirvede ise kuyuya düşmüş ve çırpınan bir kurbağanın gözünden görünen gökyüzü ile dünyayı içinde sıkıştığı hayattan ibaret sayan insanlar için düzenlenmişti zirve.  

Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi'nde, 26-27 Mayıs tarihlerinde düzenlenen 14. İnsan Kaynakları Zirvesi'nin açılış konuşmasını yapan PERYÖN Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Levent Özçengel, sınırların her geçen gün ortadan kalktığı dünyada her insan için olduğu gibi iş insanları için de hep bir gelişim ve sürekli öğrenme sürecinin öne çıktığını, ‘Yaşam boyu öğrenme’ felsefesine inanan insanların gelecek yolculuğuna devam ettiğini, Türkiye İnsan Yönetimi Derneği (PERYÖN) Güney Marmara Şubesi olarak her fırsatta ‘önce insan’ dediklerini, iş dünyası ve İK profesyonellerini tek çatı altında toplayarak sınırları ortadan kaldırmayı hedeflediklerini söyledi konuşmasında.
"Biliyoruz ki gökyüzü sonsuz ve yıldızlara dokunmak için kuyudan yukarıya çıkma cesaretimiz fazlasıyla var. Hazır mısınız gökyüzünün sonsuz ve muhteşem renklerini görmeye?" diyerek nihayetlendirdiği konuşmasında, "öğretim, deneyimler, öğretiler, gelenekler ve kurallar" ile şekillendirdiğimiz dünyada, gökyüzünün bütününü kaçırarak, aslında sadece küçücük bir kısmı ile yetindiğimizi ama yetinmememiz gerektiğini vurguluyordu.
Gökyüzünün ufak bir parçası ile gerçek gökyüzünün enginliğini gözler önüne sermekti zirvenin amacı.
Biz ne yapıyorduk, dünya ne yapıyordu, biz nereye gidiyorduk, dünya nereye gidiyordu, bu gidişat içerisinde "insan kaynağı" nerede duruyordu?
Bu kaynak yerinde mi sayıyordu, yoksa kendini ABD Plazalarında yaşıyor mı sanıyordu?
Zirveye katılan tanınmış konuklar yaptıkları sunumlarda dijitalleşen dünyayla karşı karşıya kalan insanın insanlığını kaybetmemesini vurgularken, zirveye kendi çalışmalarını tanıtmak amacıyla katılan konuk firmalar İnsan Kaynakları Fuarı'na benzeyen zirvede stant açmış ve icatlarını sıralıyorlardı.

* Yeni Dünya Yeni Kurallar
Zirve; sunucu Fulya Akbuga'nın Gazeteci, Yazar ve TV Programcısı Serdar Kuzuloğlu'nun sahneye davet etmesiyle başladı.
Bir sosyal medya uzmanı olan Kuzuloğlu "Başarı" üzerine kurgulanan yeni dünyada 'başarı'nın ne olduğunu sorguladı. Sevdiğin işi kendi halinde yapmak mı, başarılı olduğun işi sevmesen de yapmak mı, her ne olursa olsun çok para kazanmak mı?
Yoksa sevdiğin işi yaptığın ve dolayısıyla başarılı olduğun için çok para kazanmak mı? Yani "denge"yi tutturmak mı?
Ön yargılardan kurtulup, değişime ayak diremeyi bırakıp, suyun akışıyla yol almalıydı insan. Bu arada da dijital dünyanın esiri olmamalıydı. Kendini Navigasyon cihazlarına teslim edip beynini devre dışı bırakmamalıydı mesela. Yoksa 200 metre uzaklıktaki hedefine 2 bin km yol giderek ancak ulaşabilirdi. Ya da suyun dibine çakılabilirdi.
Para, çok pahalı ve yönetilmesi çok zor bir kozdu. İşin içine para girdiği zaman her şey değişebiliyordu.
Başarı ile tecrübe birbirine karıştırılmamalıydı. Araştırmalar gösteriyordu ki, bir iş yerindeki başarısı en düşük insan en tecrübeli insandı. Bir işte en başarılı insan işe en son giren insandı. Kurumlar çoğunlukla en büyük kaynaklarını kendilerine hiçbir fayda sağlamayan insanlara aktarıyorlardı. 
Geçen yılın zirvesini anlatırken "X, Y ve Z'nin değerlerini bulunuz" başlığını kullanmıştım. 
"X, Y, Z kuşağı diye bir şey yok, sadece teknolojiyi kullanan insan ve teknolojiyi kullanmayan insan var artık" diyerek kuşak sınıflandırmasını dijitalleşmeye dayandırıyordu Kuzuloğlu.
Kısaca olan şu: "Connected Generations, Disconnected Generations"
Yıllardır rastladığım her yerde kaçırmadan izlediğim Serdar Kuzuloğlu'nun sohbeti yine akıcı ve yine sınırları zorlayıcıydı. Bize de keyifle izlemesi kaldı.

* BiTıkla
Borusan Holding İK Grup Başkanı Semra Akman "Dönüşüm" dedi konuşması boyunca. "Yöneticilerin kendi yapmadıkları işi insan kaynaklarına yaptırmalarını istemiyoruz" dedi. İK olarak sistemi "işi yönetmekten, insanı yönetmeye" çekme niyetinde olduklarını söyledi. 
İnsanı "görmeden" yönetmek için de "Bİdolu" Ticket geliştirmişler. Derdi olan sistemdeki bu etiketleri tıklayarak derdini halledecekmiş. İnsan Kaynakları olarak insanla yüz yüze görüşmeye hacet bırakmamışlar bu uygulamalar ile.
Hani telefondaki mekanik sesin emirlerine uyarak telefonu tuşlaya tuşlaya dert halletmeye çalışırız ya, işte tam da öyle. 
Zaman içinde şirketler sadece üst düzey yöneticilerden oluşacak ve gerekli eleman gerektiği zaman gerektiği kadar kiralanacakmış. (* "Kiralık eleman" İlanları'na hazır olun)
Herkesin zirveye oynadığı bir sistem içerisinde alt kademelerde personel bulmak zorlaşacak zaten bu gidişle. 
Semra Akman'ın teknik detaylardan oluşan konuşması konunun muhatapları için epey verimli olmuştur eminim.

* Yeni dönemde yeni bir zihin lazım bize
Prof.Dr. M.Kemal Kuşçu ve Dr. Çağlayan Aktaş'ın Liderlik Nöropsikolojisi konulu sunumunun özü buydu işte. 
Kemal Kuşçu "Nasıl oluyor da bazıları hayatı daha iyi kotarıyor?" sorusuyla başladı sohbetine. "Çünkü onlar daha samimi ve içten bir halde hedeflerini içselleştiriyorlar. Çünkü onlar daha yumuşak ve çözüm bulucu karşılaşmalar oluşturuyorlar. Çünkü onlar daha otantik duygusal bağlar kuruyorlar." diyerek cevapladı sorusunu.
Hayatta kalmamız, başkalarının eylemlerini, duygularını ve niyetini anlamamızdan geçiyormuş. Bir an için fiziksel şeyleri anladığınızı ama davranışları, niyetleri, duyguları, bilgileri, yönelimleri ve inançları anlamadığınızı düşünün diyor Kuşçu. İşte size "Zihinsel Körlük"...
Çocuğun kendilik algısı karşısındakini içselleştirerek değil, karşısında oluşan kendi resmini içselleştirerek oluşuyormuş. Annesinin yüzünde kendisini okuyormuş. Anne neyse çocuk da o olur değilmiş.

* Şirket ömrünüz kaç yıl?
Eğitim hayatına denizcilik okulunda başlayan, sonrasında Tıp ile buluşan, sonrasına da İK'cı olan Dr. Çağlayan Aktaş, dünyada şirketlerin ömrünün kısalığı ile başladı sunumuna. 8-10 yıl önce yapılmış bir araştırmaya göre, çok büyük ölçekli global şirketlerin ortalama yaşam ömrünün en fazla 16-18 yıl olduğunu söyledi. Daha orta halli şirketlerde ise sayı 6-8 yıla kadar düşüyormuş.
"Erken batan şirketlerin çoğu aşırı kısa vadeli başarıya odaklanıp uzun vadeyi kaçıran şirketler" diyor Aktaş.
Şirketler bu kadar kısa ömürlü olunca liderler de nasıl hayatta kalacakları konusunda epey ter döküyorlar tabii. 
Liderliğin beyindeki etkileri aynalama hücreleri ile yönleniyor. 
Umut verin
Lider olarak umut aşılamanın önemini ve umut kavramının canlılar üzerindeki etkisini bir fare deneyi ile anlatıyor Aktaş. "Suya atılan fareler 4-6 dakika boğulurlar, lakin tam boğulmaya yakın suya bir merdiven uzatarak fareleri kurtarıyorlar, kaçıp kurtulan fareleri tekrar suya atıyorlar, 4-6 dakika yaşaması gereken fareler 72 saate kadar yaşıyorlar." diyor. 72 saat yaşıyorlar, çünkü daha önce merdiven gelmişti... #direnfare
Takdir etmeyi bilin
Çalışanlarınızı en çok ne mutlu eder diye soruluyor yöneticilere, para ve kariyer ile açıyorlar kapıları.
Sizi en çok ne mutlu eder diye soruluyor çalışanlara, takdir edilmek bir numara olarak çıkıyor. Çünkü takdir insanın beynine işlerin yolunda olduğu mesajını veriyor. İkinci sırada ise 'dahil edilmek' var. Dahil edilen insan kendisini güvende hissediyor.
Dokunun
Ağrıyan yerimize istemsizce dokunuruz hani. Çünkü dokunmak vücuda endorfin salgılatır. Bir lider olarak insanlara sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da dokunun. Eğer çalışanlarınızdan uzak durursanız, çalışanlar bunu tehdit olarak algılar.
Tanıyın
Birbirlerine psikolojik olarak dokunup birbirlerini tanıyan insanlar birbirlerine acı vermekten imtina ediyorlar. 
Adil olun
Aynı işi yapanlara aynı ücreti verip aynı takdiri gösterin.

* Dijital Dönüşüm
Oracle'den İnsan Kaynakları Kıdemli Danışmanı Canan Yıldırım yaptığı sunum ile, Dijital Dönüşüm'ün günlük hayata ve iş hayatına yansımasını şirket olarak nasıl kotardıklarını meslektaşları ile paylaştı.

* Mali'nin annesi
Tiyatro, sinema ve seslendirme sanatçısı olan Betül Arım, hepimizin bildiği gibi Mehmet Ali Alabora'nın annesi olur. Orta yaşı aşmış olmasına rağmen bir genç kız edasıyla yaptığı, ziyadesiye enerjik, sunumda Yaşama Sanatı'ndan bahsetti Arım. Kişisel gelişim ve yaşam koçluğu üzerine yapılmış çalışmalardan derlenmiş bir buket idi sunumun özü. Tiyatro sahnesinde Shakespeare'den bir oyun sergiliyor hissine kapıldığım için olsa gerek, Arım'ın samimiyet derecesini pek yakalayamadım ve sunumdan beklediğim hazzı alamadım. 

* Büyük Data'ya Gelene Kadar
Zirvenin ikinci gününde, günün üçüncü konuşmacısı Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz'du. Dijitalleşen dünyada iş dünyasının bu dijitalleşme ile olan yolculuğunda neler yapılması gerektiğini anlattı Azoz. Neredeyse "Doğuştan dijital" bir nesilden gelen Azoz, "Dijital usta olan firmalar teknolojiyi rakiplerinden çok daha iyi kullanan ve yüksek fayda sağlayan firmalardır." cümlesiyle şirketlerin dijital dünyada var olmasının olmazsa olmazlığını vurguladı. 
* İletişim yoksa liderlik yok
Kim mi söylüyor bunu, elbette ki sunumu dört gözle beklenen İletişim koçu, Eğitimci ve Gazeteci Dr. Sedef Kabaş söylüyor. Ses tonundan giysi seçimine, beden dilinden saç tuvaletine kadar her bir santimetre karesinden denge yayılan Kabaş'ın sunumu duruşuyla aynı paraleldeydi. Söylediği her şey önce kendi üzerine giyilmişti. Verdiği tüm tarifler en canlı haliyle denenmişti. Sunum lezizdi. 
Zaten "Hareketleriniz sözlerinizden daha yüksek sesle konuşur" dememiş miydi?
Eğitimci yanının ağır basması nedeniyle kendimi sınıfta ders dinliyormuşum gibi hissetsem de, ders epey güzeldi...
* Örgütsel Travma
Bilgi Üniversitesi'nden Yrd.Doç.Dr. İdil Işık, Denizbank'tan Burak Bozkaya ve Vodafone'dan Mustafa Komut'un sunumları şirketin bir kriz ile karşılaştığı anda o krizle nasıl baş edebileceği üzerine idi. Hepsi de karşılaştıkları krizlerden örnekler vererek, kriz karşısında geliştirdikleri yöntemleri dinleyenler ile paylaştılar.
Fark Yaratan İnsan
14. İnsan Kaynakları Zirvesi'nin son konuğu, "Fark Yaratan bir İnsan" olarak Ali Poyrazoğlu oldu. Sahneye çıkmadan önce fotoğraf çekilmemesini ve kayıt yapılmamasını istediği için sunumunun sonunda birkaç fotoğraf aldım sadece. 
Tüm cihazları kapatarak kendimi Ali Poyrazoğlu'nun sözlerine teslim ettim.
Bilgi dağarcığı ve bu bilgileri aktarışı ile herkesi kendisine hayran bırakan "komik adam", ara sıra kendisini izleyen İK'cılara şakacıktan da olsa hafiften "giydirdi".
Söyledikleri insan olmak üzerineydi hep. Haksız da değildi. Dijitalleşen dünyada hedefe kitlenip, başarılı liderler yaratmaya çalışılırken İNSAN, unutulmaması gereken tek şeydi. 
****
İnsan Kaynakları dendiğinde, kısacası "kaynak" dendiğinde bitmez tükenmez bir kaynak geliyor benim aklıma. İstendiği gibi kullanılan, beğenilmezse atılan ve yerine yenisi konulan, adeta yer altından fışkıran sonsuz bir kaynak.
İnsan Kıymetleri demek lazım belki de artık. 
İnsana kıymet vermek lazım. 
İnsanın her şeyini bilmemek lazım, her şeyini didiklememek lazım, her şeyini sorgulamamak lazım.
İnsanları biraz kendi haline bırakmak lazım.
Sunumları Plaza dili ile yapmamak lazım. Güzel Türkçemizi Plaza diline kurban etmemek lazım.
****
Zirve'nin sonunda Başkan Levent Özçengel ile konuşurken "Yazının başlığı hazır" dedim. 
Eve döndüğümde karşılaştığım bir haberle de başlığın ne kadar yerinde bir başlık olduğunu teyit ettim:

Çin'de ABD merkezli teknoloji vei Apple ve Güney Koreli Samsung'a malzeme sağlayan Foxconn, çalışan sayısını 110 binden 50 bine düşürdü. 
Çin'de yayın yapan China Morning Post'a konuşan hükümet yetkilisi Xu Yulian, yaptığı açıklamada ülkede pek çok şirketin Foxconn'un izinden gitmeye hazırlandığını belirtti.  
Geçtiğimiz aylarda dünyadaki iş gücünün yüzde 65'ine sahip 15 ülkede yapılan bir araştırmada yapay zeka teknolojisinin gelişmesiyle 2020 yılına kadar 5 milyon kişinin işini kaybedebileceği belirtilmişti. 
Kaynak: NTV 

Üretimde robotlaşmanın kaçınılmaz olduğu artık gün gibi ortada. 
İnsanları robotlaştırmak yerine belki de doğru olan budur. 
Duygu, düşünce ve karar verme gerekliliğinin olmadığı rutin işleri robotlar yapmalıdır.
İnsana da insanca yaşamak kalmalıdır.

O zaman soralım,
1. Robot Kaynakları Zirvesi ne zaman ağabey?

Sosyal Medya ve Dijital Dünya Yazılarım
Teknoloji / 16 Ekim 2010
İnternet Çocukları / 10 Mayıs 2011
Kaset sardı! / 3 Ağustos 2011
Doğuştan Dijitalgillerden misiniz?
 / 7 Nisan 2012
Her çıkışın var inişi / 16 Ekim 2012
Dijital Teşhir Çağı / 19 Ekim 2012
İnternet Çocukları ‘TIK’ladı / 2 Haziran 2013
Star Wars ‘OUT’, Siber Wars ‘IN’ / 28 Eylül 2013
İnterneti değil elektriği yasaklayın, rahatlayın!
 / 17 Ocak 2014
Ey ahali, bir bakın buraya!
 / 30 Ocak 2014
Yasaklara uyalım, uymayanları sallandıralım! / 8 Şubat 2014
Sosyal Medya Çöplüğü / 29 Mart 2015
Örgüden ayakkabı, kumaştan kaporta, ağdan bahçe / 12 Nisan 2015
X, Y ve Z’nin değerlerini bulunuz
 / 24 Mayıs 2015
Facebook Mezarlığı / 22 Temmuz 2015
Duyarsız Duyarlı / 12 Eylül 2015
Takdir alsan ne yazar / 27 Ocak 2016
Like and Share
 / 2 Şubat 2016
Zaytung dükkânı kapatsın! / 3 Mart 2016
Bilişim kaçıyor, hukuk kovalıyor
 / 23 Mart 2016
1. Robot Kaynakları Zirvesi ne zaman abi? / 1 Haziran 2016
Ne çektin be dostum!
 / 3 Haziran 2016
Dış çekim şeysi / 2 Ekim 2016
Çuvaldız Lazım Çuvaldız!
 / 24 Aralık 2016
Ey inananlar, korkmayın!
 / 9 Ocak 2017
İnternetime dokunanı buldum! / 25 Ağustos 2017
Roadster’ı alan Üsküdar’ı geçti / 7 Şubat 2018
Dijitalleşmeye Mecburuz! / 14 Kasım 2018
Bugünün Ötesi Neresi? / 31 Ekim 2018
Öğretmenler, dünya koptu gidiyor! / 22 Kasım 2018
‘Misinformation’larınızı kendinize saklayınız / 2 Aralık 2018
Kozan Demircan ile Geçmişten Geleceğe / 13 Aralık 2018
ZOOM’dan ZONK’a / 13 Mayıs 2020
Eyyy Sosyal Medya! / 2 Temmuz 2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder