33 yıl aralıksız BTSO Genel Sekreterliği yapan, döneminde Bursa'nın ilk OSB'si Organize Sanayii Bölgesi'ni kuruluşunda önemli bir rol oynayan, Bursa'nın Ekonomik Tarihi üzerine yazdığı ikinci kitap ile geçmişten geleceğe adeta bir hazine bırakan Ergun Kâğıtçıbaşı, kitabının tanıtımını Uludağ Üniversitesi'nde yaptı.
İktisatçı Enis Yaşar ve Ergun Kâğıtçıbaşı'nın birlikte hazırladıkları kitap Uludağ Üniversitesi, Kent Tarihi ve Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenmiş ve basılmış.
Tanıtımın açılış konuşmasını yapan U.Ü. Rektörü Kâmil Dilek, böyle bir projede yer almaktan ne kadar gurur duyduklarını söyledi.
Dilek'in yaptığı anlamlı konuşmanın ardından Kâğıtçıbaşı da, Üniversite'nin sadece şehre değil, dışarıya da bakan yüzünden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Kâğıtçıbaşı ve Yaşar'ın, Bursa'nın Osmanlı'nın başkenti olmasından XX. YY'ın başına kadar olan zaman dilimini kapsayan, "Bursa'nın Ekonomik Tarihi 1326-1900" isimli ilk kitapları BTSO tarafından yayınlanmış.
Bugün tanıtımı yapılan ikinci kitapları ise "Bursa'nın Ekonomik Tarihi 1900-1960" adını taşıyor ve Osmanlı'nın son dönemleri ile Cumhuriyet'in ilk 40 yılını ve o yıllarda Bursa'nın ekonomik ve sosyal hayatını anlatıyor.
Tarımdan sanayiye uzanan meşakkatli bir yürüyüşün baş kahramanı Bursa. Göçebe düzenden yerleşik düzene geçişin simgesi Bursa. Osmanlı'nın payitahtı Bursa. Verimli arazileri, tarihî geçmişi ve bu geçmişin izleri olarak barındırdığı pek çok kültürü, Orhangazi'nin ekonomik dehası, Bursa'ya yapılan Hanlar ile Bursa'ya uğramadan İstanbul'a geçip giden kervanların yolculuğunun Bursa'da sonlanması ve bu ticaretin Bursa'ya olan katkısı ile öne çıkan Bursa, işgal günlerinde 2 yıl, 2 ay, 2 gün işgal altında kalan ve ekonomisi çöken Bursa.... Ve daha neler neler...
Kısacası kitapta anlatılan Bursa'nın evvelsi günü ve dünü...
Hepsi somut kaynaklara ve belgelere dayanan kıymetli bir döküman...
Kitapta öyle isimler var ki, belki de birisi sizin dedeniz...
Bursa'nın 1960'dan sonraki bugünü ise yazılmak üzere sırada beklemekte.
Üniversite, bu kitabın yazılmasını da her yönüyle destekleyeceğinin sözünü hepimizin önünde verdi.
****
Tanıtımın ardından kitabı imzalamasını rica etmek için yanına gittiğimde; "Gelecek günlerin ne getireceğini bilmenin imkânı yok. Sadece tahminler var, öngörüler var. Lakin kimse kesin bir şey söyleyemez. Geçmiş günler ise somut olarak yaşandı ve bitti. Bizim dünya üzerinde olmadığımız o zamanları bilen, gören, yaşayan sizlersiniz. Ve canlı birer tarih olarak bildiklerinizi belgeye dökerek gelecek nesillere aktardığınız için çok teşekkür ederim" dedim.
Kendisinden de onay gören bu sözlerin ardından kitabını (adımı, soyadımı, sevgi ve saygı dileklerini yazarak) imzaladı.
Bir şehrin tarihine ışık tutacak olan belgelerin en önemlilerinden birisi de kitaplar olsa gerek. .
Bir medeniyeti ortadan kaldırmak için ilk yıkıma kütüphaneler ve arşivlerden başlandığına göre...
Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz fikrinin getirdiği bir şiddet olmalı bu...
Halkı kimliksizleştirme, kişiliksizleştirme, istenilen kıvama geldikten sonra da yeniden başka bir kimliğe bürüme...
Arkalarından belge bırakan, yaşadığı zaman dilimine duyarlı ve farkındalığı yüksek kişilerin hepsi birer kaynak, hepsi birer hazine.
"Tarih, tarih kitaplarından öğrenilmez" demişti bir konuşmasında Ayşe Kulin.
Ancak yaşanmışlıkların anlatıldığı romanlar, öyküler, şiirler, biyografiler, karikatürler ve yazılardan, kısacası sanattan öğrenilir bir ülkenin gerçek tarihi.
Her dokunuş ile not düşülür tarihe bir çeşit günlük misali...
Yaşananları olduğu gibi yazarak arkalarında belge bırakmak da yazarların geleceğe olan yükümlülükleri...
Bilinenler anlatılmalı, yeni kuşaklara ulaşılıp onlarla paylaşılmalı.
Yeni kuşaklar da bunları sayfa sayfa okumalı, tarihin tozlu raflarının tozu bir nebze de olsa alınmalı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder