Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi, İletişim ve Medya ile İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu Bursa'da basın mensuplarıyla buluştu.
Özellikle Bursa ve son dönemde Türkiye'de gelişen olaylar üzerine edilen sohbet, soru-cevap şeklinde gerçekleşti.
Berberoğlu, CHP İl Başkanı Metin Çelik'in kısa girizgâhının ardından kısaca kendisini ve Bursa hakkındaki fikirlerini anlattı.
Kendisini kısaca tanıyalım:
1956 İstanbul doğumlu, Avusturya Lisesi, ardından da Boğaziçi Üniversitesi İktisat mezunu ve yüksek lisansını ekonometri üzerine yapmış.
Diplomasını bir tarafa koyarak gazeteciliği seçen Berberoğlu, Tansu Çiller'in bir öğrencisi olarak iktisatçı olamadığını ve başka çaresinin kalmadığını dile getirmiş.
Okul hayatında CHP öğrenci temsilciliği yapan Kadri Enis Berberoğlu 1981 yılında Dünya Gazetesi'nde gazeteciliğe başlamış. Cumhuriyet, Radikal, Güneş ve 20 yıldan fazla Hürriyet'te çalışmış. CNN Türk'te 10 yıl aralıksız Parametre, Habertürk'te Perde Arkası ve CNN Türk'te Tarafsız Bölge programlarının katılımcılarından.
2009 sonunda Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliğine getirilmiş, 2014 Ağustos'unda da istifa etmiş.
Yayınlanmış 3 kitabı olan Berberoğlu CHP'nin 18. Olağanüstü Kurultayı'nda PM'ne seçilmiş, ardından da 14 Eylül 2014'de CHP'nin İletişim ve Medya İlişkilerinden Sorumlu Başkanlığına getirilmiş....
****
Berberoğlu sorular başlamadan önce yaptığı kısa konuşmasında, Bursa'nın kendisine her zaman ilham verdiğini, Bursa'ya her gelişinde bir Dünya Başkenti'ne geldiğini fark ettiğini ve Bursa'yı "Avrupa'ya yürüyüşün başladığı yer" olarak gördüğünü söyledi. ABD'lilerin tabiriyle; Bursa'nın Türkiye'nin Detroit'i olduğunu da sözlerine özellikle ekledi.
Toplantıda CHP'nin niçin yıllardır iktidar olamadığı ve CHP'deki çabanın ve çalışmanın halka yansıtılmadığı konuları öne çıktı. İktidara protestolar çığ gibi olsa da kazanan hep iktidar oluyordu.
Sohbetten bazı satırbaşlarını sıralarsak:
Medyada çalışırken nasıl gazetenin satışındaki düşmede okuyucuyu suçlamıyorsam, siyasette de seçmeni suçlamıyorum. Ben kendime bakıyorum.
Gazeteciliği, meslek adına yapılacak her şeyi yaptığım için bıraktım ve daha çok üretmek adına siyasete girdim.
Kendi havuz medyası olmadığı için CHP proje üretiyor ama duyuramıyor. Mevcut olan havuz medyası ise anlatmaya yardımcı değil, engel.
CHP havuz medyası kurmayacak.
CHP'nin kitlesi değişti.
Parti seçmeni seçmez. Seçmen teveccüh eder.
İşçi sınıfına yoksulluğunu anlatamıyoruz.
Medyadan hâlâ umutluyum.
Burada taraflı olarak bulunuyorum.
Meslekte hiç yalan yazmadım. Yanlış yazdıklarım olmuştur.
Her zaman aktif bir CHP üyesi oldum.
En kötü patron bile Başbakan'ın patronluğundan iyidir.
Cumhurbaşkanı tarafsız değil. Kameralar karşısında Başbakan'dan daha çok konuşuyor .
Yeni Türkiye güçler birliğinde oluşuyor. Yasama, yürütme, yargı ve medyanın bir tekelde toplanmasıdır.
CHP ülkeyi kuranların partisidir ve hâlâ varlığını sürdürmektedir.
Ülkem ve kızım için partimin bana değil, benim partime ihtiyacım var...
Ana misyonumuz vatanın bekasıdır.
Ak Parti iç ve dış siyasette zig zaglar çiziyor.
Tüm dünyada "Ilımlı İslam" olgusu yükseldi.
AKP bölerek ve cepheleştirerek siyaset yapıyor.
Erdoğan'ın düşündüğü sistem sultanlık'.
Ben kişi olarak da başkanlık sistemini uygun görmüyorum.
Dış politika saplantılarla değil, gerçeklerle yapılır
Medya mensuplarına uygulanan akreditasyon eziyettir.
Bu başlıkları içeren sohbetin bir yerinde "CHP olmasaydı neler olurdu biliyor musunuz?" diye sordu Berberoğlu. Bilmiyorduk. Akif Hamzaçebi'nin bir toplantıda bu konuda bir sunum yaptığını ama adeta sümenaltı edildiğini söyledi.
Berberoğlu; Hamzaçebi'nin CHP sayesinde hangi yasaların çıkıp, hangi yasaların çıkmadığını anlattığı o sunumu gazetecilere göndereceğinin sözünü verdi.
Berberoğlu'nun ardından CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve CHP Manisa Milletvekili ve PM üyesi Özgür Özel kısa birer konuşma yaptı ve program sonlandı.
Görünen o ki; CHP yola ilk çıktığı seçmenini kaptırmış lakin karşısında sanki hâlâ o seçmen varmış gibi siyaset yapıyor. Oysa, atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş. O oylar el değiştirmiş. CHP'ye kalan azınlık da kendisine oy vermeye ya Atatürk'ün partisi diye devam ediyor ya da Cumhuriyet yitip gitmesin diye beğense de beğenmese de gidip CHP'ye oy veriyor.
Buna rağmen oylar az....
Şimdilerde bilinçli ve sosyal statüsü yüksek kesimin sahiplendiği CHP, kaptırdığı çoğunluk seçmeni nasıl ele geçiririm de iktidar olurum derdinde. Ne yazık ki şimdiki CHP artık o seçmeni temsil etmiyor, seçmen de haliyle CHP'ye teveccüh etmiyor.
CHP kendisini seçmeyen seçmene ulaşmak için "ılımlı bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmak" gibi partiyle örtüşmeyen formüller geliştireceğine, keşke aydınlık fikirli insanlar yetiştirmeye ve onları çoğaltmaya yapsaydı yatırımını.
O gençler ki ihtilallerde darağaçlarında kaldılar hep. Boyunları bükük.....
Hepimiz biliyoruz ki, bunca şikâyet edilen "medya gerçekleri yazmıyor" deyişinin bahanesi tamamen duygusaldır.
Haberin çıkıp çıkmayacağının ya da nasıl çıkacağının kararı, birbirlerine göbekten bağlı ilişkiler içinde olan medya patronu iş adamlarına bağlı.
Amaç haber'den ziyade pastadan pay kapmak olunca...
Don Kişotluk yapanların tepesinde ise Demokles'in kılıcı sürekli sallanmakta. Ha gitti, ha gidecek. Bugün olmazsa yarın...
Sıkıysa yaz....
Onlara sahip çıkan bir "ağabeyleri-ablaları" olmayınca onlar da ne kadar dayanabilecekler..?
Neyse ki basılıya göre daha özgür olan internet medyası var da o mecralar toplumun şişkinliğini bir nebze olsun alıyor.
Daha az giderle dönebilen, daha büyük kitlelere ulaşabilen ve daha etkili olan bu 'eyvallahsız' medya sayesinde insanlar (zaman zaman bilgi kirliliği olsa da) gerçeklere en canlı haliyle ulaşabiliyorlar.
Gezi olayları esnasında ulusal medyanın ve sosyal medyanın hallerini hatırlayın...
Bir taraf Güllük Gülistan, öte taraf Cehennemin dik alâsı değil miydi?
Hoş, internet ortamına da kısıtlamalar çıktı torbadan. O da gözlem altında. Yumurta kafalı troller dört bir yanda...
****
CHP de 'derdimizi anlatamıyoruz' diye hayıflanmak yerine derdini anlatabilecek projeler üretmeli öncelikle.
İnsanlara nasıl ulaşabiliriz, nasıl yüreklerine dokunup dertlerine derman olabiliriz, nasıl onların güvenini tekrar kazanabiliriz, nasıl çok sesliliğimizden tek bir ses yaratabiliriz demeli. En azından bunu yapabilenlerin ayak izlerini takip etmeli.
Yoksa yaptıkları karanlıkta göz kırpmaktan öteye geçmeyecek.
****
Partinin beklentisi; kendisi de medyadan gelmiş olan Enis Berberoğlu'nun halk, parti ve medya arasındaki iletişimi kurmasıdır.
Basın buluşmaları ve sohbetleri de bu yüzden önem arz etmektedir.
2015 seçimlerine 7 ay kadar bir zaman kalmışken işi biraz zor olsa da, yine de tüm samimiyetiyle kendisine verilen vazifeyi ifa etmeye çalışacak görünüyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder