Yıllardır düşe kalka yaşadıklarımızın hızlanması ve ardı ardına yaratılan ama bir türlü çıka(maya)n "TURPUN BÜYÜĞÜ" suçlamalar, itip kakmalar, gözaltılar, sorgulamalar, tutuklamalar hepimizi derinden yaraladı. Ayrıca ekonomimiz şahtı şahbaz oldu.
Sonunda da yaşam koşulları altında ziyadesiyle ezilmiş insanlar ateşe konan mısırlar misali patladı. Gittikçe artan sıcağa dayanamayarak patlayan ve çiçek gibi açılan mısırları, tıpkı tüpten çıkan diş macunu ya da annesinin rahminden çıkan bir bebek gibi eski formuna sokmanın mümkünatı (artık) yok.
On bir ili yerle bir edip büyük bir felaket olarak tarihe geçen 6 Şubat 2023 depremi, bebekleri yoğun bakımda adeta öldüren yenidoğan çetesi, katilinin bir türlü bulunamadığı Narin cinayeti, 76 cana mâl olarak ihmaller zinciri olarak tarihe geçen Bolu Kartalkaya otel yangını, Bahçeli'nin bir türlü bir araya gelemeyen görüntüsü ve sesi, terör trafiği, açılım trafiği, ihale trafiği, uyuşturucu trafiği, radyoloji trafiği, proje okullarında şaibeli öğretmen atamaları, günlerce don uyarısı yapılamasına rağmen alınmayan tedbirler ve neticesinde dalında donan ürünler, zamanında Türk askerinin üzerine benzin dökerek yakan, yakın zamanda da Suriye'de epey bir can alan Suriye Devlet Başkanı Ebu Muhammed el Colani ile Cumhurbaşkanımızın ve eşlerinin 4. Antalya Diplomasi Forumu'nda 'kardeşim Colani' tadında kucaklaşması, bu ağır gündemde araya karışıp ortalığı karıştıran kayınvalidesi ile kaçan damat, hepsinin üzerine bilmemkaçıncı 'açılım süreci'nde AKP ile DEM'lenen ekibin içinde yer alan Sırrı Süreyya Önder'in yaşadığı kalp krizi, hastaneye yetiştirilişi ve ardından gerçekleşen büyük ameliyat.
Sokağa çıkan büyükler, sokağa çıkan üniversiteliler, sokağa çıkan liseliler, sokağa çıkan kreşliler.
Hâl böyleyken, 'Baltalar elimizde uzun ip belimizde' diyerek sokağa çıktıkları söylenen ve içeri alınanlar bir yana, evde oturanlar tüm bu olanları çekirdek çitleyerek mi izliyorlar dersiniz?
Ya da neden evde oturuyorlar diyebilirsiniz.
Bilmem. Ya tuzları fazla kuru ya da korkuyorlar...
Oysa tuzu kuruların 'bana ne' demeyerek ya da korkmayarak sokağa çıkması çok daha kıymetli değil midir?
Akan Tuz, Kokan Tuz / 9 Şubat 2022
Bir İnsanı Kaç Kez Katlayabilirsiniz? / 2 Aralık 2024
"TAYMLAYN"
18 Mart günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptali sonrası 19 Mart günü sabaha karşı evi basılarak gözaltına alınması ve akabinde tutuklanması ile başlayan süreçte yazdığım ve sosyal medyada paylaştığım kısa kısa cümleleri kronolojik olarak yazıma almak isterim. Bu kısa cümlelere zaman zaman daha önce yazmış olduğum yazılar da tarihleriyle birlikte eşlik edecek.
* Hukukî değil siyasî. O zaman geç. Hükümsüz...
18 Mart 2025, 20:14
* Tarih bu kararı alkışlayanları da yazacak... Ama nasıl yazacak...
18 Mart 2025, 21:20
* Kendi noktalarını kendileri koydular. “O Zaman Alkış!"
18 Mart 2025, 21:29
O Zaman Alkış / 24 Şubat 2025
* Diplomalar iptal, ya doktoralar??
"Ekrem İmamoğlu ile birlikte Galatasaray Üniversitesi İşletme Bölüm Başkanı Prof. Dr. Naciye Aylin Ataay Saybaşılı'nın da lisans diploması iptal edildi. Ataay Saybaşılı'nın doktora diploması Sorbonne Üniversitesi'nden. Sorbonne Üniversitesi'nin İstanbul Üniversitesi'nin iptal kararını uygulayıp uygulamayacağı ise henüz bilinmiyor."
19 Mart 2025, 00:21
* Mızıkçı bugün BOZ dedi...
19 Mart 2025, "10:37
Mızıkçı / 2 Nisan 2019
* Dr. Ceyhun İrgil :"Hukuk ile ekonominin ne alakası var diyenlere;
Bir savcının kararı ile TL bazında ülkenin dış borcu bir günde yüzde 10 arttı. Ülke bir günde yüzde 10 daha fakirleşti"
19 Mart 2025, 11:34
(CHP Genel Başkanı Özgür Özel 15 Nisan günü yaptığı açıklamada, İmamoğlu operasyonun ülkeye 45 milyar dolara mal olduğunu ve her vatandaşın cebinden 20 bin lira çıktığını söyleyerek, “Bu parayı emekliye verebilirlerdi ama İmamoğlu korkusuyla yaktılar.” dedi.)
* Öcalan kurucu önder, İmamoğlu suç örgütü lideri oldu. Güzel mi oldu? Beğendiniz mi?
19 Mart 2025, 11:37
Besle Kargayı Kutlasın Baharı / 23 Mart 2013
* "Siz kimin izindesiniz ona bakın. Dahası; ardınızda nasıl izler bırakıyorsunuz, ona bakın…"
19 Mart, 12: 48
Siz Kimin İzindesiniz? / 16 Haziran 2017
* 'Diktatörün El Kitabı’nın genel başlıkları belli.
"Gücü ele geçir”, “Rakiplerini Bastır”, “Korku Rejimi Kur”, “Gerçekleri Manipüle Et”, “Yeni Bir Toplum Oluştur”, “Sonsuza Kadar Hüküm Sür”.
19 Mart, 12:50
"Herkes Zorba Olabilir" / 14 Temmuz 2021
* Yordunuz. Değmezdi...
19 Mart 2025, 15:01
* Kim daha çok korkuyor?
19 Mart 2025, "18:04
Korkutandır En Çok Korkan / 30 Nisan 2018
* KORKUYORLAR!
- Neden korkuyorlar?
- Korkudan korkuyorlar.
- Peki ama neden korkuyorlar?
- Neden olduğunu kimse bilmiyor. Sadece korkudan. Bir milleti bir kere korku sararsa artık bunun izahı yoktur. Bu hastalık herkese geliyor, insanı tepeden tırnağa sarıyor. Bunun için, yalnız rejim düşmanları korkmuyorlar; ötekiler, şu faşist dedikleri adamlar çok daha fazla korkuyorlar. Onlar da bu işin böyle sürüp gidemeyeceğini biliyorlar, hem söylüyorlar, ama bundan korkuyorlar. Ne diye düşmanlarını öldürüyorlar? Korkudan. Ne diye boyuna polisler milislerin sayısını artırıyor? Korkudan. Ne diye binlerce, on binlerce günahsız insanı küreğe mahkûm ediyorlar? Korkudan. Cinayetleri arttıkça korkuları da artıyor. Korkuları arttıkça cinayetleri artıyor.
- Peki, Papa bunlara ne diyor?
- Papa da korkuyor. Papa yeni hükümetten iki milyar liret aldı, otomobiller tedarik etti, bir radyo istasyonu kurdurdu, hiçbir zaman seyahat etmediği halde, kendine mahsus bir tren istasyonu yaptırdı, daha başka lüks işlere kalkıştı; şimdi bunlar onu korkutmaya başlıyor. Roma’daki kiliselere, manastırlara bir yazı göndermiş, daha fazla fukara çorbası dağıtılmasını istiyor. Bu, korku çorbasıdır. “Fate-bene-fratelli” müessesi son zamanlarda her Perşembe günü çorbaya birer parça domuz yağı pastırması atıyor. Bu da korku yağıdır. Ama iki milyarı unutturmak için çok çorbalar, çok yağlar lazım!
Fontamara / Ignazio Silone
Bir Şey Yapmalı Ama Ne Yapmalı? / 18 Haziran 2019
* Kabul et, artık yeşerecek bir dalın yok... Söyleyecek sözün yok, verilecek sözün yok, eleştirecek sözün yok. Çünkü ne söylesen hepsi sensin. Her söz senin kapına geliyor. 23 yıl bu. Sonunda sen de kurudun... Kabul et, kurudun...
20 Mart 2025, 11:07
* Sistem ihaneti sever ama hainleri sevmez... "İhaneti severim ama hainden nefret ederim." sözü Julius Sezar'ın sözüdür. Peki "Tarih tekerrürden ibarettir" sözü kimindir?
Mehmet Akif Ersoy der ki ;
"Geçmişten adam hisse kaparmış...
Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?"
20 Mart 2025 12:49
* Bize o kadar çok yalan söylediniz ki, Yalancı Çoban misali artık söylediğiniz hiçbir sözün itibarı yok...
İtibar parada pulda, gemicikte uçakta, sarayda konvoyda değil, özdedir, sözdedir, sokaktaki insanın gülen yüzündedir...
İtibardan bu kadar tasarruf etmeyecektiniz...
20 Mart 2025, 21:09
Yalancı! / 15 Şubat 2011
Koltukların Gücü Adına! / 21 Ekim 2015
İtibardan Tasarruf Günleri / 23 Şubat 2021
* Mesele İmamoğlu'nu aşmıştır. İnsan yerine konmama, sayılmama, enayi yerine konma, azarlanma, aşağılanma, sömürülme, korkutulma, hangisini saysam. İnsanları sokağa çıkaran bunlar. Hâlâ gaz, cop, sopa vs. Anlamaya çalışmak yerine şiddet!
20 Mart 2025, 22:51
* Polis müdahale etmese yürüyenlerden hiçbir arıza çıkmayacağını onlar da biliyor... O yüzden üzerlerine polis salıyor... Bir rahat bırakın bakalım ne olacak. Yarın akşam hiç müdahil olmayın mesela... Silahlı değiller bir şey değiller. Ne yapabilirler... Sadece protesto haklarını kullanıyorlar... Polisin görevi onları yürütmemek değil, yürüyenleri güvenceye almak...
21 Mart 2025, 00:04
* Onun da meselesi İmamoğlu değil, bizim de...
21 Mart 2025 13:52
* Burnumu mendil ile temizleyip mendili çöpe atıyorum. Mendil işimi görmüş olduğu için seviniyor mu bilmem ama işim bitince hiç şansı yok. Çünkü artık burnumu zımparalıyor.
Kendinizi kullandırırsanız sümüklerini size siler, işleri bitince yallah çöpe derler. Bu hep böyle...
22 Mart 2025, 13:41
* Terörle bağlayamadılar rüşvetle bağlamaya çalışıyorlar. Biri çöktü, diğeri de çökünce bu iftiraları köpürtenler ne diyecekler acaba?
23 Mart 2025, 15:31
* Kimse halkı böylesine coşkuyla bir araya getiremezdi. Teşekkürler ReTeEee. Yaparsa Ak Parti yapar diye boşuna dememişler. Bu birleşmeyi de onlar sağladı.
22 Mart 2025, 20:31
* Bir, ülkenin getirildiği yeri kınayan isimlere bakıyorsun, bir de bu duruma üzülmek ve bu durumdan utanmak yerine zil takıp oynayanlara bakıyorsun.
Öyle bakıyorsun.
Sonra onların ağzına bakanlara bakıyorsun.
Hımmm diyorsun.
Hımmmm...
23 Mart 2025, 16:26
Muhalifi Bırak, Haine Bak / 16 Ağustos 2016
* Silivri ahalisinin profili her geçen gün daha yükseliyor. Toplumda sivrilen kim varsa hemen kafası kesilip Silivri sepetine atılıyor. Belki de SİLİVRİ SOĞUKTUR PARTİSİ yükleniyor...
23 Mart 2025, 18:12
* Bugün verilen oylar "Cumhurbaşkanı Adayımız İmamoğlu" demek değil. Onun çok ötesinde bir şey.
Bu oylar, "Dayatma sevmeyiz, bize saygısızlık etme, ülkeyi iyi yönetemiyorsun, emekliyi de öğrenciyi de çiftçiyi de esnafı da akademisyeni de beyaz yakayı da mavi yakayı da, hepimizi eziyorsun, sesimizi çıkarmadıkça tepemize çıkıyorsun, gidip gelip azarlıyor, herkesi korkutuyorsun, kendimizi güvende hissetmiyoruz, eyleme gidemesek de oy ile protesto ederiz." demek.
Malum, biz Türkler dayatılmayı pek sevmeyiz. Sevmeyiz ve tersine tepki veririz. Bunu bile bile mi yaptınız bu numaraları, yoksa neler neler yaptık da ses etmediler, buna da sesleri çıkmaz mı dediniz?
Bu oylar, "Dayatma sevmeyiz, bize saygısızlık etme, ülkeyi iyi yönetemiyorsun, emekliyi de öğrenciyi de çiftçiyi de esnafı da akademisyeni de beyaz yakayı da mavi yakayı da, hepimizi eziyorsun, sesimizi çıkarmadıkça tepemize çıkıyorsun, gidip gelip azarlıyor, herkesi korkutuyorsun, kendimizi güvende hissetmiyoruz, eyleme gidemesek de oy ile protesto ederiz." demek.
Malum, biz Türkler dayatılmayı pek sevmeyiz. Sevmeyiz ve tersine tepki veririz. Bunu bile bile mi yaptınız bu numaraları, yoksa neler neler yaptık da ses etmediler, buna da sesleri çıkmaz mı dediniz?
Ama bakın çıktı.
Bu kadar eziyet taşa yüklense çatlardı. Yüklenilen insan olunca patladı...
BOMMM!!!
23 Mart 2025, 19:48
(CHP'ye üye 1 milyon 753 bin kişiden 1 milyon 653 bin kişi oy kullandı. Kurulan 'Dayanışma Sandıkları'nda 13 milyon 211 bin kişi oy kullandı. Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu'na verilen toplam oy oranını "şu ana kadar" 14 milyon 850 bin olduğunu açıkladı. Ki her yere sandık kurulmadı...)
* Her başarı bir sonraki başarıya alınmış bir bilettir.
CHP'nin sorumluluğu şimdi daha çok arttı.
24 Mart 2025, 01:20
* Kanal İstanbul'dan vazgeçildi mi yoksa hazır İmamoğlu içerilerdeyken proje yeniden gündeme gelecek mi?
Hiiiç, öyle aklıma düştü de...
24 Mart 2025, 23:26
Havuz Problemi / 3 Mayıs 2011
* Aksatmadan, hatta çifter çifter ödediğimiz vergiler bizi kahretmek için kullanılıyor...
24 Mart 2025, 23:33
* Bir zamanlar Beyazıt Öztürk'ün başını yakan hadiseyi unutmadınız değil mi?
Ne ilginç zamanlar. Aklarla karalar sürekli yer değiştiriyor...
25 Mart 2025, 01:41
Ak'a kara mı dedin sen Beyaz? 14 Ocak 2016
* Halk'a rağmen, Hak'ka rağmen, hukuka ve haklara rağmen, kendilerine işaret edilen hedefe giden yolda her türlü süpürme, her türlü engelleme, her türlü tutuklama, her türlü hukuksuzluk ile yol alınıyor.
Hedef ne? Kazanç ne?
Bütün bunların ülkeye faydası ne?
Ivırmadan kıvırmadan, yalana dolana başvurmadan söyleyin de biz de bilelim.
Hoş, hukuksuzlukla çıkılmış bir yolda doğrunun doğruluğuna ne kadar güvenilir o da ayrı...
Hani 'boynun eğri' dendiği gibi...
26 Mart 2025, 11:49
Boynun Eğri / 26 Mayıs 2024
* "Düşünün Antalya'da (polisten kaçan bir Pikachu değil) Mutlu Bir Hollandalı"
Hatırlar mısınız, Türkiye’nin tanıtımı için yapılmış Düşünün Antalya’da Mutlu Bir Hollandalı şarkısı vardı bir zamanlar. Antalya’da mutlu bir Hollandalıyı düşünürdük de, Antalya’da polisten kaçan bir Pikachu’yu hiç düşünemezdik…
Hayal bile değildi, gerçek oldu…
28 Mart 2025, 09:32
* Dün dündü, bugün bugün...
Okuduğunuz yazının ("Anlamaya Çalışmak Yerine Neden Şiddet?" / 10 Aralık 2010) altındaki tarihi görünce şaşırmışsınızdır. Benim bu yazım, yazmaya başladığım 5 Ekim 2010 tarihli ilk yazımın ardından yirmi birinci yazım olarak, 8 Aralık günü “Kolektif Yumurta Şenliği”nde çıkan olaylar (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne anayasa konulu bir panel için gelen AKP’li Burhan Kuzu Öğrenci Kolektifleri tarafından protesto edildi. Yumurta yağmuruna tutulan Kuzu salonu terk etti. Öğrenciler sivil polisleri de dışarı attı. Daha sonra çevik kuvvet biber gazı kullanarak kampüse girdi.) üzerine 10 Aralık 2010 tarihinde yazıldı.
Bu yazıyı; 8 Aralık 2010 tarihinin üzerinden geçen yaklaşık 15 yılın ardından, 18 Mart 2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptalinin, hemen ardından 19 Mart 2025 günü tutuklanmasının, daha sonra art arda yaşanan göz altılar ve tutuklamalar ile soruşturmaların genişletilmesinin, haksız ve hukuksuz ilerleyen bu fırtınanın her görüşten insan, özellikle de her görüşten üniversite öğrencisi tarafından sokağa çıkılarak protesto edilmesinin, bu kez de protestocuların mukavemet ile karşılaşmasının yazısı olarak da okuyabilirsiniz.
Görüldüğü üzere özneler değişip Pikachu, Batman ya da Örümcek adam olsa da, fiiller hep aynı.
Ve bu yazının hâlâ taptaze ve hâlâ güncel olması hepimizin ayıbı…
28 Mart 2025, 09:34
* Artık İmamoğlu'nun propaganda yapmak için şehir şehir dolaşmasına gerek yok. Ülkeyi bırak, dünya duydu...
28 Mart 2025, 12:02
İmamoğlu Nanoteknolojik Çıktı / 12 Haziran 2019
* Turp Tarlasında Çocuklar
28 Mart 2025, 22:34
* Napolyon sadece "Para Para Para" dememiş, "Yok edemediğin şeyi yasaklama" da demiş...
28 Mart 2014
* "Vicdandan yoksun siyasetin hangi partiden olduğu önemli değildir." Murathan Mungan / Harita Metod Defteri
28 Mart 2019
* Zamanında Osmanlı Devleti'nin zayıflığından yararlanmak isteyen güçler, Anadolu'daki Ankara Hükümetinin gücünü görünce hemen Ankara Hükümetini muhatap almaya başlar. Bükemediği bileği öper. İşine bakar.
Gücün el değiştirdiğini gören uluslar her zaman halk gücünün yanında yer alır. Gücü azalan bir iktidarı önce onlar terk eder.
Nihayetinde uluslararası ilişkiler ulusların menfaatine göre şekillenir. Kimse kimsenin kankası değildir.
O yüzden de gücü dışarıda değil içeride aramak, eller iyisi olmamak, önce kendi memleketinin rızasını almak önemli.
31 Mart 2025, 21:37
* Bunlara kim inanır?
Bahçeli gerçek mi değil mi, İmamoğlu diplomalı mı değil mi, Pikachu terörist mi değil mi vesaire vesaire...
Acaba neden bunların doğruluklarını bu kadar sorguluyoruz?
Çok acı ama bir o kadar da gerçek olan şu ki;
Yanlışlar dahil her şeye inananlar bir yanda,
Doğrular dahil hiçbir şeye inanmayanlar bir yanda...
Her şey öyle birbirine girdi ki, vallahi Kadir İnanır abimiz bile hiçbirine inanmaz artık...
6 Nisan 2025, 12:24
* "Niceleri geldi neler istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler."
demiş Ömer Hayyam...
8 Nisan 2025, 22:13
* Hepiniz Oradaydınız!
İlk bölümü geçtiğimiz aylarda yayımlanan dört bölümlük mini dizi "Medusa'nın Salı", 1980 darbesinden başlayarak AKP'nin adım adım gelişini, bu yolculukta 'asker-siyaset-iş dünyası-medya-dış güçler-PKK-faili meçhul veya açık cinayetler-cemaat' figürlerinin oynadıkları rolü, durdukları ve zaman zaman değiştirdikleri yerleri, kısacası bizim de yaşadığımız o günlerde bildiklerimiz ve bilmediklerimizi anlatıyor.
"O An Hükümetin Düştüğünü Anladım"
Ocak 2002'de Ecevit'in ABD ziyaretinde o günlerde yeni seçilmiş olan oğul Bush ile yaptığı görüşmede Bush'un, Suriye, Irak ve İran'da gerekirse askerî müdahale yapılabileceğini söylediğinde Ecevit'in, bu üç ülkenin komşu ve Müslüman ülkeler olduğunu, harekâta sıcak bakmadıkları cevabını verdiğini, ondan sonra Bush'un susup hiç konuşmadığını anlatan dönemin Enerji Bakanı Zeki Çakan, "O an hükümetin düştüğünü anladım" diyecektir.
(Geldiğimiz noktada Orta Doğu'nun hâli malum. Trump kendi deyimiyle 'Erdoğan denen adamı', yani RTE'yi çok seviyor ve zamanında 'akıllı ol yoksa aklını alırım' dediğini hatırlatarak, onun 'akıllı adam' olduğunu söylüyor. Bir yandan da bugünün cehennemi Gazze'yi turistik cennet haline getirme planlarını anlatıyor.)
Sonrası RTE'nin ABD ziyareti, 2002'de AKP'nin iktidara gelişi ve; sonrasını biliyorsunuz...
Bugün Erdoğan'a söylenmesi ve sorulması gereken her şeyi (kahverengi gömlekliler dahil) o CHP'ye söylüyor.
Belgeseli izlerken unuttuklarımı hatırladım, hafızamı tazeledim, buz dağlarının suyun altında kalan devasa kütlelerini gördüm.
Her şey buz gibi açık ve buz gibi soğuktu.
İlerleyen yıllarda bugünlerin de belgeseli yapılacak. Bugünlerin canlı şahidi sade bir vatandaş olarak masalarda kimlerin oturup ne pazarlıklar döndüğünü belki o gün daha iyi anlayacağım.
Hoş, geçmiş geleceğin aynasıdır ve tarih hep tekerrürden ibarettir...
Suyun Başı
Siyaset, kaynakların nereye akacağını belirler. Yani suyun başını tutar.
Kurnayı bir kişinin eline bırakırsanız suyu o açıp kapar, nereyi ne kadar sulayıp ne kadar susuz bırakacağına o karar verir.
O kişiyi kontrol eden de her şeyi kontrol eder.
O yüzden suyun başına kimin otur(tul)duğu çok önemlidir...
9 Nisan 2025, 09:56
* Zeki Müren aday olsa Zeki Müren'i de içeri alacaklar mı(ydı)?
10 Nisan 2025, 11:11
(Selahattin Demirtaş, içeride! Ümit Özdağ, içeride! Ekrem İmamoğlu, içeride!)
* Sıra sıra tüm davalar düştükçe hava cıva içerikli bu davaları sahiplenip cansiperane savunan şahısların alınlarındaki (ömürleri boyunca silinmeyecek) karalar daha çok kararacak.
Davanın savcısı şahıs Rabbim affetsin diyerek kenara çekilecek, kraldan çok kralcılar bu sefer de kralın yeni rotasındaki sözleri savunmaya başlayacak.
Hiçbir zaman kendi görüşleri ve kendi fikirleri olmayan, kıblesi malum kişiler ruhlarındaki karayı işaret edilen herkese sürecek.
Gemi batacak olsa da dert değil; onlar illaki yüzen bir tekne bulup oraya zıplayacak. Teknedeki masumlar hallerine acıyıp bunları tekneden atmazlarsa gün gelip kendileri atılacak.
Nereden mi biliyorum?
Astrolojiyi değil verileri esas alırım ama Orhan Veli'nin eskiler alıp yaptığı yıldızlar öyle söylüyor.
10 Nisan 2025, 18:55
10 Nisan'dan sonra suskunluğa bürünüp, olan biteni izlemeye ve anlamaya çalışmışım. Lakin olanların anlaşılacak yanı pek yok.
Hani 'sustukların büyür içinde' der ya Gripin bir şarkısında, ben de büyüyenleri Turp Tarlasında Çocuklar başlığı altında kendimle konuşur olmuştum. Sonunda da huzurunuza böyle bir yazıyla çıktım.
Çavdar Tarlasında Çocuklar
Amerikalı yazar J. D. Salinger’ın 1945-1946 yılları arasında parça parça olarak, tam halini ise 1951 yılında yayımladığı "The Catcher In The Rye / Çavdar Tarlasında Çocuklar" romanı, romanın kahramanı Holden Caufield'un ergenlik günlerinde kendisi, ailesi ve toplumla olan sancılı ilişkilerini anlatır. Onun isyanı, her şeyin “mış gibi” yaşanmasınadır.
Mış Gibigiller / 24 Haziran 2024
Yöneticiler ergen halleri sergileyerek ergen zorbalığını ülkenin tepesine taşıdığına bakınca; daha büyüğü geliyor deyip çıkarıp çıkarıp önümüze koydukları içi kof turplara bakarak onlara, turp tarlasını tarumar eden Turp Tarlasında Çocuklar mı desem, yoksa nereye basacağımızı şaşırmış halde yürüdüğümüze bakıp kendimize Mayın Tarlasında Çocuklar mı desem bilemedim.
Sabredin az kaldı oyalamaları ile 'bak bak torbadan tavşan çıkacak' deniyor, havuç uzattıkları tavşanın yuvadaki yavruları çalınıyor, 'bir ben var benden içerü' bilgeliği ile değil, içinde ne taşıdığını bilinmez sahte profiller ile Matruşka bebekleri piyasada fink atıyor.
****
"Çavdar Tarlasında Çocuklar" romanının kahramanı Holden Caulfield, New York'ta bir parkın içinde yer alan göl kış gelip de donduğu zaman orada yaşayan ördeklerin nereye gittiklerini merak eder.
Ben de tüm turplar sökülüp de tarla bomboş kaldığında turp tarlasındaki bizim çocukların nereye gideceklerini merak ediyorum.
Zamanı gelince sökmek için yeni turplar mı ekecekler, daha çok turp dolduracakları yeni heybeler mi dikecekler, yoksa bu tarla verimsiz çıktı diyerek tarlayı terk mi edecekler?
Göreceğiz...
17 Nisan 2025 / C.E.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder