9 Şubat 2022 Çarşamba

Akan Tuz, Kokan Tuz

Cem Yılmaz üst üste gelen zamları kastederek, "Bence hayat pahalılığından yakınmayan biri ya hırsızdır ya deli. İyi günler." sözleriyle biten bir Tweet attı üç gün önce.
Sonrası malum.
"Vay, Ceam abi, senin tuzun kuru, hayat sana güzel, nedir bu duyar kasmalar" misali milyon çeşit söz ile cevap verildi kendisine. Daha doğrusu, çağımızın milli sporu olan "Linç" ile linç yedi.
İşine bak Ceam diyen linççilere cevap yine kendisinden geldi.
"Bakıyorum zaten, kurumlar vergimi geçen hesapladık da o yüzden konuşuyorum… yoksa biz de mi 'Simit çok pahalı yaa' deyip sıramızı savalım mı? Memleket diyorum …zengin …zengin! Yalnızca bizim haberimiz yok! Misal hava 32 derece, hissedilen 18 gibi düşün."
Tabii bu Tweet de eğrisiyle doğrusuyla binlerce cevap, binlerce beğeni, binlerce Retweet ile Twitter'ın tozlu sayfaları arasında yerini aldı. 
****
Tuzunu kuru tutan ama kendi tuzunun kuru olmasının yeterli olmayacağını bilen insanlar, memlekette muhtaç insan kalmasın, kimse yatağa aç girmesin, soğuktan donarak ölmesin, kısacası insanca yaşayabilsin diye haykırıyorlar yıllardır.
Biliyorlar ki, aynı gökyüzü altında, aynı memlekette yaşıyor, aynı sokaklarda dolanıyorsak tuzu kuru olan ile olmayan eninde sonunda kesişecek ve bu kesişme felaketle sonuçlanacak.
Komşusu aç iken tok yatamıyor insan. Ancak kendini muhtaç duruma düşürecek derecede elindekini avucundakini götürüp zor durumdaki insanlara dağıtamıyor. 
Sahip olduklarının ve gelirinin bir kısımını yasalar dahilinde vergi olarak devlete veriyor. Bu vergi ile fırsat eşitliği sağlansın, hizmet edilsin, memleket mamur olsun istiyor. 
Vergisini düzenli ödeyen, memleket bilinci yüksek insanlar böyle davrandıkları için linç yerken; vergi vermeyen, fatura ödemeyen, milletin orasında burasında gözü olan emek sömürücüsü insanlar saygı görüp, karşılarında ceket ilikleniyor.

"Güzel kardeşim, bak benim tuzum kuru, akıyor; kendime yetecek bir evim, ayağımı yerden kesecek bir arabam, temel ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar gelirim var; çocuklarımın eli ekmek tutuyor, bana muhtaç değiller; ne vergi borcum, ne kredi kartı borcum, ne de ödenmemiş faturam var; giderim gelirimden çok değil; hesabımı da biliyorum, şükretmesini de, canım çekerse bir 'Cafe'de kahve içmesini de; lakin mesele bu değil." diyorsun;
Anlamıyor...

Mesele ne mi?
Mesele, tokun rahat uyuyabilmesi için komşusunun aç olmaması gerektiğini bilmek.
Mesele, fırsat eşitsizliğinin bir gün en olmadık bir yerde, en olmadık bir şekilde eşitleneceğini, canının çok yanacağını bilmek.
Mesele, ülkede delice artan fiyatlara erişemeyecek milyonların yaşadığını bilmek.
Mesele, yardıma muhtaç hale getirilip, o muhtaçlıktan çıkmayacak derecede yardım edilen insanların bunu büyük bir nimet sandığını bilmek.
Mesele, yardımlarla yaşamaya alışmış insanların emek vererek çalışmaktan imtina ettiğini bilmek.
Mesele, bu fakirliği ve bu zamları savunan insanların varlığını bilmek.
Mesele, ülkeye kültür, sanat, eğitim katkısı sunan insanların haince saldırılara uğradığını bilmek.
Mesele, çalışarak kazanan insanların eriştiği refahı kıskanan ve göz diken insanların olduğunu bilmek.
Mesele, kendilerinin haklarını savunan insanları sırtından hançerleyen insanların olduğunu bilmek.
Mesele, insanca yaşamanın ne demek olduğunu hiç bilmeyen insanların olduğunu bilmek.
Mesele, parayı "bir şekilde" bulan insanların diğerlerini nasıl ezdiğini bilmek.
Mesele, parayı her değerin üzerinde gören insanların olduğunu bilmek.
Mesele, ahlakın, kanunun, adaletin, hakkın, hukukun yerlerde süründüğünü bilmek.
Mesele, kadının, çocuğun, yaşlının, hayvanın, çevrenin, doğanın katledildiğini bilmek.
Mesele, tuzun koktuğunu bilmek...

Şimdi biz bunları bilmeyelim mi?
Şimdi biz bu gidişatı görmezden gelip, bana ne mi diyelim?
Ne haliniz varsa görün, beter olun mu diyelim?
Ben kendimi kurtardım, benden sonra tufan mı diyelim?
Tarihten hiç mi ibret almayalım?
Gittikçe açılan gelir makasının, gittikçe ayrışan bakış açısının, gittikçe kutuplaşan insanların toplumu nasıl da pimi çekilmiş bombaya çevirdiğini nasıl görmeyelim?
O bomba patladığında tuzu kuru ya da yaş, memlekette kim var kim yoksa alev topunun içinde kalıp, yanıp kül olacağını nasıl öngörmeyelim?

Bunları öngören pek çok "tuzu kuru" vatandaş canı pahasına haykırıyor "Olmaz, böyle olmaz!" diye.
Birçok gencin gelecek umudu tükendi, aldı kendini, memleketi terk etti.
Hesaplarını yurt dışı bankalarda tutan birçok kişinin bir harekette pılıyı pırtıyı toplayıp kaçması an meselesi.
Birçoğu ise hasırı çoktan başka bir memlekete serdi.

Biz kalanlar bizden önce gelip burayı yurt tutan, türlü meşakkatle kök salan büyüklerimiz için, neslimizin devamı çocuklarımız için, geleceğimiz için haykırmaya devam edeceğiz.
Ülkeyi karanlığa teslim etmemek için var gücümüzle direneceğiz.
Biliyoruz ki, arkadan yetişen, dünyayla aynı uzayda buluşmuş, dünya insanı olmuş nesiller bu karanlığın ülkeyi yutmasına izin vermeyecekler.
Ve diyecekler ki; 
"Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz!"

9 Şubat 2022 / C.E.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder