5 Mayıs 2015 Salı

Dürüst olalım mı?

Hayatı daha kolay yaşamanın en basit yollarından biridir belki de dürüstlük.
Hiçbir şey ispat etmeye çalışmadan, hiçbir şey için yalan söylemeye gerek duymadan, hiçbir şeyi idare etmek zorunda kalmadan yaşamak...
Öyle kendin olarak...
En doğal ve en yalın halinle...
Zor mu?
Değil mi?
Hayat içinde ufak tefek de olsa oluyor kıyısından köşesinden dolanmak gerçeklerin.
Bazen olayları değiştirerek, bazen de görmezden gelerek yaşıyor insan hayatı...
Sürekli iyilik ve dürüstlükten bahsetmek adeta iyilik ve dürüstlüğün ne kadar eksik olduğunu yüzümüze vuruyor.
Fakat bu kavramları unutanlar ya da unutmaya meyilli olanlar için de arada sırada bahsederek hatırlatmak gerekiyor...
Siyasi Dürüstlük Hareketi Derneği'nin düzenlediği toplantılarda da derneğin kuruluş amacına uygun konular ve konuklar seçiliyor.
Bu toplantıların geçtiğimiz haftaki konuğu Prof.Dr. Bozkurt Güvenç idi ve dürüstlük üzerine kendisini izleyenlerle sohbet etti.
SDH Başkanı Prof. Dr. Hasan Ertürk'ün davetiyle Ördekli Kültür Merkezi'nde yapılan panele ben de katıldım.
Başkan Ertürk panelin açılış konuşmasında; "Siyasetin şeffaf, açık ve demokratik ilkelere uygun yapılması gerektiğini ve bunun da bilgiden geçtiğine inandığını, toplumsal bilinci geliştirmek, dernek olarak eğitim çalışmaları yapmak ve dürüst siyasete katılımı özendirmek gibi üç ana amaçları olduğunu, bir de Siyaset Eğitim Merkezi kurmayı istediklerini dile getirdi...

Toplantı henüz başlamadan önceki ilk merhabamız ve ilk laflamalarımızda Bozkurt Hoca'nın ne kadar espritüel ve güncel bir insan olduğu belliydi. Fıkralar ard arda, anılar deseniz ona keza...

Eve gelip de Ekşi'ye şöyle bir göz attığımda; öğrencileri de her derste birkaç fıkra anlattığını ve anlatımda görsel malzemeye önem verdiğini, 'Öğretmen, dersi sevdirendir' sözünün sahibi olduğunu yazmışlar kendisi hakkında.
Anıların zenginliği de, Cumhuriyet henüz üç yaşındayken doğmuş olmasının avantajı derim elbette.
Bir tarih yatıyor içinde ne de olsa...
Bozkurt Hoca panel öncesinde 'mimarî okumuş ama iki yıldan fazla mimarlık yapmamış' bir mimar olarak Ördekli Hamamı'nı gezdi şöyle bir. Restore edilerek Kültür Merkezi'ne döndürülmüş olan hamam hakkında bizlere teknik bilgiler sıralarken kurduğu bir cümle dikkatimi çekti ve çok da hoşuma gitti.
"Restorasyon mimarinin en zor bölümü. Hem aslına sadık kalacaksın, hem de o ruhu yaşatacaksın. Kitap çevirmenliği gibi..."
Özü kaybetmemek lâzım kısacası...

Sonra sahnedeki yerini aldı ve "Dürüstlük" üzerine yaptı sunumunu.
"Kendisine saygısı olmayan insan herkesi aldatır. İnsanın kendisini aldatmaması en önemli bir dürüstlük göstergesidir." dedi önce.
Haklıydı; herkesi aldatmak kolay olandır her zaman, zor olan ise kendine dürüst olmaktır...
"Haksızım" diyebilmektir, "Yanlışım" diyebilmektir...
Bozkurt Hoca devam etti;
"Ülkemizde her yerde 'Neler oluyor, Türkiye nereye gidiyor' diye soruluyor ve 'Ne yapalım?' deniliyor.
Bir şeyler yapılması lazım ama ne yapalım? Bir yerden başlayacaksak; dürüstlük idealine nereden başlayalım? diye düşünüyorum.
Bizde bu tür konular medyada tartışılır. Tartışmalar esnasında siyaset mi ekonomi mi diye sorulur çok zaman.
Sonra devamı gelir:
Felsefe mi, Sosyal Bilim mi?
Bilim mi, Teknoloji mi?
Ortak Akıl mı, Üst Akıl mı? (Bu üst akıl da yeni çıktı. Biz ortak akılda birleşemezken... Kimin üst aklı, doğa üstü bir üst akıl mı belli değil)
Demokrasi mi, Başkanlık mı?
Akıl ve Bilim mi, Din ve İman mı? (Temeldeki sorunumuz bu ikilem)
Geçim mi, Seçim mi? (Çoğunluk der ki: "Özgür bir seçim yapmak çok zor, çünkü toplum geçim sıkıntısı içinde")
Büyüme mi, Yaşam mı? ("Ekonomiyi mi büyütelim yoksa yaşamı mı sürdürelim?" der sosyal bilimciler.) 

Büyüyen ekonomi yaşamın ömrünü kısaltıyor. İnsanların ömrünü uzatıyor ama yaşam ömür beklentimizi kısaltıyor. Bilimsel bir gerçeği paylaşayım sizinle. İki yıl önce Japonya-Nagoya'da Dünya Çevre Bilimcileri Kongresi'ne katıldım; Bugünkü tempoda doğayı tüketmeye devam edersek, dünyamızın 30-35 yıllık bir ömrü var. Çevrebilimcilerin önerilerini yerine getirirsek sadece 60 yıl kazanırız. (Kimse bunun farkında değil.)
İdealizm mi, Realizm mi? (Dürüstlük savına en yakın olan budur. İdealistler dürüstlük der, realistler de bugünkü şartlarda dürüstlüğün sağlanması hiç hoş değil derler)
Dürüstlük mü, Köşeyi Dönme mi? (Tabii hangi köşe olduğuna bağlı)
Ülkücülük mü, Gerçekçilik mi?
Dürüstlük mü, Rüşvet ve Yolsuzluk mu?
Dinler, hukuk ve etik: 'Dürüstlük en iyi politikadır' der. Bizde de, ‘Dürüstlük, en yüce erdemdir' deniyor da, acil servislerde dürüstlük pek geçmiyor. Parayı veren düdüğü çalıyor."

Güvenç'in doğru ve yanlış üzerine yaptığı tanımlamaları günümüzün mantığıyla ne kadar da örtüşüyordu.
"Ya doğru ya yanlış" ya da "Ne doğru ne yanlış" derken "Ha doğru ha yanlış" boşvermişliğinin gelip baş köşeye oturmuş olması bizi şaşırtmıyordu...
"Tanrı olmaya kalkma, Tanrı gibi adil ol." diyordu bir de Güvenç.
Bozkurt Hoca sessiz sakin ama bir o kadar da derin laflar ediyordu sunumunda. Don Kişot'tan girip Machiavelli'den çıkıyordu.
Özellikle de bugünkü siyasilerin Machiavelli okuduklarını düşünüyordu.
Mesela Machiavelli 'Hükümdar'da demişti ki;
* Güçlü ve sağlam (kalıcı) bir hükümdarlık için, erdemsiz, dar görüşlü, aç gözlü ve kendini yönetmekten aciz olan halkın, zayıf ve hükümdarına bağımlı olması gerekir, şarttır.
* Akıllı ve muktedir hükümdar, yurttaşlarını her zaman ve her durumda, güçlü bir Hükümdar'a muhtaç olduğuna inandırılmalı ve muhtaç bırakılmalıdır.
* Bu tarihi gerekçelerle siyasette: "Gaye vasıtaları meşru kılar!"
* Hükümdar, her türlü hile ve hurdaya başvurabilir.
Şu birkaç cümle size neler düşündürttü bilmem...

Aslında Machiavelli, 'Hükümdar'da hükümdarların iktidarda kalmak için neler yapmaları gerektiğini önermiyor. Monarşistlerin fiilen neler yaptıklarını karikatürize ederek halka ifşa ediyor. Amacı da hükümdarları yüceltmek değil, toplumu uyarıp uyandırmak.
Ya Machiavelli'nin 'Söylevler'i için ne dersiniz?
Machiavelli, Hükümdar'dan 6 yıl sonra, Siyasal Bilimler açısından çok daha önemli olan ve dilimize de çevrilmiş bulunan Söylevler'inde İtalya'nın modern bir devlet olması için Özgürlükçü bir Cumhuriyeti ve hoşgörü ahlâkını kuvvetle savunmuş.
(Hükümdar'ı okuduğu bilinen General Cromwell, Söylevler'i görmemiş.)

M.Ö. ve M.S. 'dürüstlük'
Machiavelli'den önce (M.Ö.) "Üstün insan. Dünya işlerinde yan tutmaz doğruluğu bayrak edinir" der Konfüçyus, Machiavelli'den sonra (M.S.) "Zaruret, dürüst insanı, düzenbaz yapar" der Daniel Defoe.
M.Ö. "Dürüst İnsanların ruhları hem ölümsüz hem yücedir" der Sokrates, M.Ö. "Dürüst insan, Tanrı'nın en soylu eseridir" der Alexander Pope.
M.Ö. "Dürüstlük, her zaman kendi ışığını izler" der Publilius Syrus, M.S. "Doğrulardan korkmayan, yalanlardan da korkmaz" der Thomas Jefferson.
M.Ö. "Dürüstlük göklere çıkarılır. Ve açlıktan ölmeye bırakılır" der luvenalis, M.S. "İlkeleri uğruna savaşmak, onlara bağlı kalmaktan kolaydır" der Adler.
Ve eğer "Dürüstlük Erdem" ise;
"Erdem; yaşamın aklı değil, aklın yaşamı yönetmesidir" der Spinoza.
"Erdemin, kalıtsal olmadığını unutmamalıyız" der Thomas Pain.
"Dürüst olursan, en az bir soytarı azalmış olur!" der Carlyle.
"Büyük erdemlerden söz ediliyorsa kuşkulu bir durum vardır" der Brecht.
"Dürüstlüğü seçersen, öteki erdemler peşinden koşar" der Will Durant.
"Siyaset, iktidarda değil, itibarda kalma sanatıdır!" der İsmet İnönü.
Bozkurt Güvenç de der ki; "Dürüst insan dürüsttür, dürüst olmaya çalışmaz; dürüstlüğünü sergilemeye gerek duymaz"
****
Panelin ardından hep birlikte gittiğimiz mekânda, sofra sohbetinde daha derinleşti konular. Zaman zaman memleket meseleleri, çokça da kadın-erkek ilişkileri konuşuldu yine anektodlar eşliğinde.
Panelde de yemekte de birlikte olmuş olduğumuz ve Meclis'te 20., 21., 22. dönem milletvekilliği yapmış olan Ertuğrul Yalçınbayır'ı evine bırakırken devam etti sohbetimiz. Yaşanmışlıkları ve birikimleri ile yol gösterdi, ışık tuttu.
Sonra herkes evine...
****
Bozkurt Güvenç gibi medyadan izleyip de ulaşılmaz bulduğu kişilerle tanışmak, onları canlı canlı dinleyebilmek, birebir sohbet edebilmek, kısa zaman dahi olsa onlarla iletişim kurabilmek, 'yazan kişi' olmanın en büyük ödülüdür derim.

Hele bir de edindiği izlenimleri anlatıp paylaşmak o ödülün üzerine bonus oluyor.
Umarım ki okuyucular da bu anlatımları okumaktan memnun kalıyor.
Dürüst olun, kalıyor mu?

1 yorum:

  1. "Türk kimliği" ve "Japon kültürü" Bozkurt hocanın başyapıtları.
    Her ikisinden de çok şey öğrendim. Nurlar içinde yatsın değerli insan.
    Ülkemizin enternasyonal gururudur.

    YanıtlaSil