12 Mayıs 2015 Salı

Biz de okuyamadık netekim...

Geçtiğimiz günlerde Kanal A'da gece yaptığı Türkiye'nin Seçimi programında Fatin Dağıstanlı'yı izliyordum. Konuklardan birisi türbanlı bir kadındı ve sürekli 28 Şubat'tan, türban takıyor diye okuyamadığından bahsediyordu.
Neyse ki sonra okumuştu ve şu anda programa milletvekili adayı olarak katılıyordu...
Zaman zaman yaptığım gibi; interaktif program yapan ve kendisine gelen tüm tweetleri paylaşan Dağıstanlı'ya yazdım Twitter'dan.
Bu memlekette okuyamayanlar sadece türbanlılar değildi.
Biz de okuyamamıştık...
Nedeni de türban değil, 12 Eylül öncesi yaşanan had safhadaki terör felaketiydi.
Bu uygulama nesillerin kıyımı, dolayısıyla ülkenin geleceğine indirilen darbeydi.
Yazdıklarımı aynen okudu Fatin Bey.
Haksız değildim, biliyordu. Mağduru oynayan dahi diyecek bir şey bulamadı yazdıklarıma.
Sonra konuşmalar yine kaldığı yerden devam etti...
****
Yıllardır türban edebiyatı yapanlara bakıyorum da; biz hiç böyle şikâyetlenmeyi bilememişiz diyorum.
İyi sayılabilecek bir öğrenci olmama rağmen sınava dahi girmemi istememişti babam. "Girersin, belki kazanırsın, yollamayız, daha çok üzülürsün" demişti. Ses etmemiştim. Ama içim ezilmişti.
Düşünün; sene 79.
Terör günde onlarca kişinin canını alıyor. Karacabey'de dahi silahlar konuşuyor...
Neredeyse iç savaş denilebilecek kıvamda yaşanan bu günleri gören büyükler göz göre göre ateşe atamadılar çocuklarını.
Sınava girip de kazanan birçok arkadaşım gidemediler okullarına. Sessiz bir isyankârlıkla hayatlarına başka yönde devam ettiler...
Kazanıp da gidenler de vardı elbet. Aradan sıyrılanlar bir-iki sene dayanarak atlattılar o yılları.
Bazıları hasarlı, bazıları hasarsız...

70'lerin ortasından sonra iyice yükselen terörün ortasında üniversitelerde okumaya çalışanlar da doğru düzgün eğitim alamıyorlardı zaten.
Sağcıydı solcuydu derken üniversitelerde kavga, dövüş, cinayet eksik olmuyordu.
Öğretmenler derslere giremiyordu. Öğrenciler desen, onlar zaten ortada yoktu...
Böyle bir ortamda kim neyi, ne kadar öğrendi bilinmez.
80 ihtilalinin ardından üniversitelere giren çocuklar politikadan uzak, 'anarşik'lere bulaşmadan okudular okullarını.
Onlar okurken Türkiye bambaşka bir yola giriyordu.
Çok az kimse neler olduğunun farkındaydı, diğerlerinin ise "rızası" vardı.

Peki ama siz kimsiniz? diye sormuşum bir yazımda.
İşte o yazımdaki oyuncular her şeyi ince ince hesap edip uyguluyorlardı.
Bu arada kaç neslin canı yanıyor, ülke kaç nesil kaybediyordu.
Daha doğrusu ülke geleceğini kaybediyordu.

Ah n'olurdu ilkokula bir yıl erken başlamasaydım diye hayıflandım yıllarca. 79'da değil, 80'de mezun olsaydım.
Ya da babama karşı durup sınava girip kazansaydım, hiç olmazsa kayıt olsaydım.
****
İşte size okuyamayan ve yılları ötelenen bir neslin kırık dökük anıları.
Bir kere de ben diyeyim istedim, O-KU-YA-MA-DIK! diye.
Bir kere de ben sızlanayım.
Bir kere de ben şikâyetleneyim.

O günlerin kurtarıcı kahramanı, bugünlerin beddua üzerine beddua edilen darbeci yaşlı adamı Kenan Evren öldü 9 Mayıs gecesi.
Ardında da en masumu "okuyamamak" olan izler bıraktı gitti.
Biz geride kalanlar ise; okuyamasak da bırakmadık kendimizi.
Hayattan kopmadan, yüzümüz dünyaya dönük yaşamaya devam ettik.
De;
Okuyaydık iyiydi...

2 yorum:

  1. Siyasal islam için secim bir araçtır.
    Netekim siyasal islam ideojisi üç şeyle ideolojisini ayakta tutup ve devamlı hale getirir.
    Bunlar.
    Kindar ve nefretle eğitilen nesil
    Inanç sömürüsü
    Magduriyetten beslenme.

    YanıtlaSil
  2. Evet üniversite okuyamadık ama hayatı, üniversite okuyan milyonlardan daha iyi okuduğumuz için mutluyum Canan Hanım… Dediğiniz gibi okulda okuyabilseydik daha iyiydi…

    YanıtlaSil