29 Mart 2024 Cuma

"Medenî Kanun Sil Baştan Yazılamaz!"

Bursa Barosu Kadın Hakları Merkezi tarafından düzenlenen ve MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Av. Nazan Moroğlu tarafından verilen bir konferanstaydım bugün. BAOB Ortak Salon'da gerçekleşen konferansın konu başlığı "Medeni Kanun, 6284 Sayılı Kanun ve Kadınların Kazanımları" idi ve konferansta "Kadının İnsan (OLMA) Hakları" konuşulacaktı.
Av. Nazan Moroğlu
Av. Nazan Moroğlu'nu daha önce Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği'nin İstanbul'da düzenlenen "Önder Kadın Ödül Töreni"ninde tanımıştım. Bu kez canlı dinleme fırsatını buldum. Sayın Moroğlu, kadın hakları üzerine yaptığı çalışmalarla pek çok saygın kurum ve kuruluş tarafından defalarca onurlandırılan, pek çok kadına ışık olan, pek çok kadına el uzatan, 2021 yılında da Uluslararası Üniversiteli Kadınlar Federasyonu’nun (GWI) 100. yılına özel hazırladığı GWI Pioneers: Dünyanın 100 Öncü Kadını Listesi'nde yer almış, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi bir kadın, bir kadın avukat ve bir kadın öğretim üyesi. Kadın sıfatını özellikle bastırarak söylüyorum; çünkü o; kadın haklarını savunurken kadınlığından ödün vermeyen ama kadınlığını kimsenin gözüne sokmayan, fikri hür, vicdanı hür, mücadeleci, kazanımların da, henüz kazanılmamışların da, kaybedilmişlerin de farkında, insan gibi insan bir kadın.
Ve ben bugün adeta onun dersinde bir öğrenciymiş gibi büyük bir hazla dinledim kendisini...
Konferansa Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun'un yanı sıra, genç kadın avukatlar katıldı. Avukat hanımlar sordukları sorular ve konulara olan hakimiyetleriyle içimdeki umutları yeşerttiler.

Konu malum: KADIN...
Hani şu, konuşmaktan bıktığımız, hak aramaktan usandığımız ve neden "yok" sayıldığımızı anlamadığımız konu. İnsan seçmediği bir durum için nasıl yüceltilir ya da nasıl aşağılanır değil mi? 
Kadın konusu sakıncalı ancak AİLE KURUMU baş tacı. Kadın olmadan aile nasıl olunacak sorusunu sormayın, cevap yok! 
Yazıma Av. Nazan Moroğlu'nun konuşmasından kısa başlıklar alıntılayarak devam ediyorum:
1990 yılında kurulan "Kadın Bakanlığı" 8 Haziran 2011 tarihinde kaldırılır, yerine "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı" kurulur, 2018 yılında, "Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı" olarak yeniden yapılandırılır. 21 Nisan 2021'de adında ve politika alanında "kadın olmayan" "Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı" kurulur. 

Kadın yok, aile var!
Kadın ortalarda dolanmasın, erkekten rol çalmasın, insanı günaha sokmasın, haddini bilsin, evinden çıkmasın, kocasına KADINLIK, çocuklarına ANALIK yapsın! Hak mak, eşitlik meşitlik karıştırmasın.

Hele siyasete hiç bulaşmasın!
Moroğlu, konuşmasında siyasette kadın oranına dikkat çekti. 1935 yılında dünya ikincisiyken 2023 yılında 105. sıraya düşmüşüz. Dünya ülkeleri kadın siyasetçi oranlarını hızla yükseltirken biz yerimizi koruyamamışız. Üstelik seçme ve seçilme hakkına dünya ülkelerinin pek çoğundan önce kavuşmuş bir ülke iken...

Nisa taifesi gözü açılmadan erkenden evlensin!
Kadınlarda evlenme yaşı 1926 yılında 18 iken, 1938'de 15 ya da 14'e çekildi. 2002'de 17, olağanüstü şartlarda ise 16 yaşa alındı. Yüz senede epey ilerleriz derken...
Not: 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 6/1-c maddesi uyarınca 18 yaşını doldurmamış kişi çocuktur. Çocuğun "kendi rızası" olmaz!

Evlense ayrılmasın, ayrılsa nafaka talep etmesin!
Halk arasında nafakanın süresiz olduğu algısı söz konusu fakat yoksulluk nafakası ile iştirak nafakası birbirine karıştırılıyor. Hukukta 'süresiz nafaka' yok. Nafaka, kadının çalışmaya başlaması, yeniden evlenmesi veya bir başkasıyla fiilen evli gibi yaşaması durumlarında kesiliyor. Ayrıca nafakayı illa kadın talep edecek diye bir şey yok. Yoksul olan kimse o talep ediyor. Genelde de erkekler eşlerinin çalışmasını (ki bir zaman bu bile kocanın iznine tabiydi) istemedikleri için onları mesleksiz ve gelirsizliğe, yani kendilerine mahkûm ediyorlar. Sonra da taşıdıkları yük ağırlaştıkça bunalıyorlar. Yeni bir hayata geçiş yapmak isteyince kadını kapının önüne dımdızlak koymaya kalkışıyorlar. 
Haliyle kızılca kıyamet kopuyor.  
Mümkünse acıkmasın, susamasın, nefes almasın!
E ya çocuklar? Onlar da mı hiçbir şey talep etmesin?
Evin ihtiyaçları için eve para bırakmaktan ödü kopan erkekler için de çözüm var diyor Moroğlu. "Evin geçimi için gereken parayı doğrudan kadının hesabına yatırtabiliyoruz. Böylece kendisine evin dışında  bir hayat kurmaya çalışan erkek iki evi birden idare edemeyince "el mahkûm" evine, yuvasına(!), dönüyor." diye ekliyor. Eve "el mahkûm" dönen kocaya ne yapılacağı evdeki kadına kalmış artık...

Miras meselesi
Kocası ölen kadın yasal olarak kocasına ait varlıkların dörtte birine sahip oluyor. Mirasın dörtte üçü çocuklarına kalıyor. Çocukları yoksa miras, ölenin ana-babasına, kardeşlerine diye devam ediyor. Moroğlu burada da "katılma payı"ndan söz ediyor. Sağ kalan eşin mirasın yarısına, sonra da yarısının 1/4'üne sahip olabileceğini söylüyor. 

Soyadlarına özgürlük!
Biliyorsunuz, evlenince soyadı değişen kadın oluyor. Aslında bu zorunlu değil. Karşılıklı anlaşmayla kimin soyadının kullanılacağına karar verilebiliyor. Tansu Çiller-Özer Uçuran Çiller çiftini hatırlayın. Soyadının evlilikle değişmesi de şart değil, isteyen bir kişi adını olduğu gibi soyadını değiştirmek için de mahkemeye başvurabiliyor.

Önce önlem, sonra mücadele
Koruyucu sağlık hekimliğindeki gibi, aile içi şiddette de önce şiddeti önlemenin yolları aranmalı, bunun için eğitime çok erken yaşlarda başlanmalı. Eğitimde geç kalınmış vakalarla da yılmaksızın mücadele edilmeli. Ediliyor da. 4320 ile 6284 sayılı kanun ve kadını da erkeği de bu açmazdan çıkarmayı kendine ilke edinmiş hukukçularla edilen mücadeleler başarıya ulaştıkça kadınlar birbirlerine yol gösterir oluyor.

Şiddet Çeşitlerimiz
Şiddet sadece fiziksel değil. Ekonomik, cinsel, ruhsal, sosyal ve dijital şiddet de var. Şahıslar şiddeti ihbar ve koruma kararı almak için karakola, jandarmaya, kolluk amirine, mülkî amirliğe (vali, kaymakam), aile mahkemesine ve baroların Adli Yardım ve Kadına Yönelik Şiddet Bürolarına başvurabilirler. Şiddet mağduru kişilerle karşılaşan sağlıkçılar vakayı hastane polisine bildirmekle mükelleftir. 
****
Hepimizin büyük bir alaka ile dinlediği konferansın sonunda Genel Sekreter Av. Yener Poroy, Av. Nazan Moroğlu'na anı plaketi verdi. Sonra da hep birlikte kameralara böyle poz verdik.
Hukukçuların hukuk diliyle konuştukları, sorunlara kanunlarla çözüm aradıkları bu toplantıda ilerlemeleri ve gerilemeleri bir arada gördük. Bir yasanın 9 yıl çık(a)mamasına şaşırdık. Nazan Moroğlu gibi öncü kadınların ömürlerini kadın haklarına ve eşitliğine vakfetmelerine büyük bir minnet ve saygı duyduk.
Diyanet İşleri'nin "Koca izin vermezse kadın çalışamaz" söylemi, müftülere resmî nikâh kıyma yetkisinin verilmesi, hükümetin hep bardağın dolu tarafını gösterip yapılmayanları söylememesi ve medenî kanunun sil baştan yazılmaya çalışılması bizlere, laik hukukun simgesi devrim yasamıza ve medenî hukukumuza sahip çıkmamız gerektiğini gösteriyor.
Yolumuz, "Medenî Kanun Sil Baştan Yazılamaz!" sloganı ile yola çıkanların yoludur...
29 Mart 2024 / C.E.Y.

KADIN üzerine yazdığım yüzden fazla yazıdan sadece birkaçı:
Hesapta biz de varız! / 5 Aralık 2016
Eşitlik Berekettir / 7 Mart 2017
İzin verme, BEKLET! / 4 Ocak 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder