13 Şubat 2014 Perşembe

Böyle öldüm ben

Derimi delerek etime girdiğini gördüm soğuk metalin. Canım acıdı mı bilmiyorum. Sonra kanımı gördüm. Akıyordu ığıl ığıl. Derimi delen neydi, neredeydim onu da bilmiyorum. Sıkışmıştım, kıpırdayamıyordum. Seslensem sesime ses verecek kimse yoktu. Sesim de çıkmıyordu üstelik. Bomboştu her yer.
Sadece durmaksızın akan kanımı görüyordum. Yerdeki karamsı birikinti büyüyordu gittikçe. Delinen bedenimi onaracak her şey akıp gidiyordu oraya. Al yuvarlarım, ak yuvarlarım... Ya kanıma kırmızı rengi veren neydi? Hemoglobindi evet evet. Ya grubum neydi... Hatırlamıyorum...
Biraz sonra kendimden geçip o dönüşsüz yolculuğa çıkacağım besbelli. Belki bilincimi kaybetmeden önceki son dakikalarımdayım. Çaresiz beklerken ölümü bu sessizliğin ortasında, korkmuyorum da. İzliyorum sadece.
Kendimden geçip derin bir uykuya dalar gibi bırakacağım kendimi ölümün kollarına.
Kararlıyım. İnatlaşmayacağım. Çırpınmayacağım. Yalvarmayacağım da üç gün daha yaşamak için.
Okuldan geldiğim akşam üzerlerine benzeyecek gidişim. “Anne ben geldim”... Yine öyle kararıyor hava. Hayatımın perdesi iniyor ağır ağır. Bakıyorum perdenin ardına. Doğduğuma sevinenler öldüğüme üzülecekler.
Üzülecekler, n'apalım...
Yıl gibi gelen dakikalarda milyonlarca görüntü düşüyor zihnime. Kanımla birlikte anılarım da boşalıyor sanki. Onlar da terk ediyorlar beni. Okul günlerim, o çılgın masum gülüşlerim.
Ya yarım kalan işlerim. Yapmak istediklerim. Söylediklerim, söyleyemediklerim. Gördüklerim, göremediklerim. Hepsi hükümsüz şimdi. Hepsi bende, bende bile değil, kanımla birlikte hepsi şu taş zeminde...
Kan gölü büyürken canım azalıyor. Daha ne kadar sürecek, bekliyorum...
Acı yok. Sadece yere bakıyorum.
Yıllardır beni var eden, bedenime hükmeden, kanım, canım...
Ölürüm derdim ya hani sevdiklerime bazen, ölüyorum işte şimdi gerçekten.
Bile bile ölüyorum. Farkındayım.
Artık ne bir renk, ne bir ses ne de bir his...
Bitti artık bitti...
Gözlerimi aralıyorum ağır ağır. Renkler, sesler, gülüşler beliriyor derinden.
Kan yok. İz yok. Neredeyim, ne oldu... Hepsi bir rüya mıydı? Ya da olanların üzerinden tüm izler silinecek kadar çok zaman mı aktı.
Bakıyorum elime, koluma, boynuma. Ah boynuma.
Boynumun ne kadar yakınında değil mi ölüm. Şah damarımda... 
Kurban kesilişinde çıkan ses geliyor kulağıma. Ellerimle sarıyorum boynumu. Damarım atıyor parmaklarımın altında. Yaşıyorum...
Yaşıyorum diye sevinsem mi bilemiyorum. Tam da bir güzel gitmişken, hazır her şeyi bitirmişken....
Şimdi, ertelenen bir sınav hissiyle yeniden ölene kadar hep tedirgin yaşa...
Ya da;
Nasılsa artık ne olacağını biliyorsun.
Bırak tedirginliği, boşver be her şeye, doya doya yaşa...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder