Corona Türkiye’ye gelip, özellikle de şehirlerde hızla yayılmaya başlayınca karantina günlerimiz de başlamış oldu. Yoğun bir sosyal hayat sonrası bir anda inzivaya çekilince, üstelik korkuyla çekilince, ne yapacağımı bilemez oldum önce. Sonra hemen ayak uydurdum. Hattâ sevdim bile.
Sokağa çıkma yasağının olduğu sabahlarda sessizliğe uyanmak bana çok iyi geldi.
Çıkmak zorunda olmadığım hiçbir gün dışarıya çıkmadım.
Evde kaldım ve uzun zamandır okunmayı bekleyen kitaplarım ile izlenmeyi bekleyen filmlerime daldım.
Bugün de kendimle sohbet minvalinde bir video yaparak Corona günlerini nasıl geçirdiğimi anlattım.
Önceleri hiç kitap okuyamadım. Netflix’te pandemi filmlerine sardım. The Road, The Platform, Pandemic, World War Z derken baktım işin içinden çıkamayacağım, sonrasında kendimi tarihe, tarihi kitaplara ve tarihi filmlere verdim.
Bir yandan da YouTube üzerinden Cüneyt Özemir’i düzenli izlemeye başladım. Özge Ersu, Coşkun Aral ve Gani Müjde’nin videolarını hiç kaçırmadım.
Fatih Altaylı ile TekeTek Bilim, Flu TV Emrah Safa Gürkan, Biz10 TV Pelin Batu, Açık Beyin Sinan Canan, Colt Clark and the Quarantine Kids (tatlı mı tatlı bir ailenin hep birlikte müzik yaptıkları program) programlarını radyo dinler gibi dinledim.
Videoda bahsettiğim kitap ve film isimlerini yazılı olarak şu metinde bulabilirsiniz.
Bu videoyu çekmemde biraz da İlkin Başar Özal’ın Kısa I. Dünya Savaşı Tarihi ve Kısa II. Dünya Savaşı Tarihi (henüz bitiremedim) kitapları sebep oldu. O kadar detaylı ve o kadar akıcı anlatılmış ki bu kitaplardan daha çok kişinin haberi olsun istedim. Sonra da devamı diğer kitaplar ve filmlerle geldi.
Corona Günlerinde Ben videomu izlemek için tıklayınız:
https://www.youtube.com/watch?time_continue=720&v=Rz2OQ5Nu2F4&feature=emb_title
Birinci Dünya Savaşı ile ilgili film ve kitaplar:
Kısa I. Dünya Savaşı Tarihi (İlkin Başar Özal), Sessiz Anzaklar (Serkan Ertem), Gelibolu (Peter Hart), Kayıp Osmanlılar (Arzu Arınel), Çanakkale 1915 (Tayfun Çavuşoğlu), Garp Cephesi’nde Yeni Bir Şey Yok (Erich Maria Remarque), Atatürk’ün Ağzından Vahideddin (Falih Rıfkı Atay)
1. Dünya Savaşı sırasında yıkılan çarlığı anlatan Son Çar dizisi. Anastasia filmi (Ingrid Bergman, Yul Brynner), I. Dünya Savaşı sırasında Arabistanlı Lawrence (Peter O’Toole) ve Çöl Kraliçesi filmi, yani Gertrude Bell’in hayatı. Filmin başrolünde Nicole Kidman oynar.
I. Dünya Savaşı’nda savaşa katılan bir atın öyküsünü anlatan Savaş Atı filmi.(Steven Spielberg).
Savaş Karakaş’ın Gelibolu belgeseli izlenmeye değer.
Başrolünde Russel Crowe’un oynadığı, savaşmak üzere Gelibolu’ya gelen üç oğlunu aramak için gelen Avustralyalı bir çiftçinin hikâyesinin anlatıldığı The Water Diviner / Son Umut filmi. Ki, filmin en etkileyici cümlesini, Çanakkale’de ölen oğullarının naaşlarını bulması için Connor’a yardım eden Binbaşı Hasan söyler.
“Connor’a niye yardım ediyorsun?” diye soranlara, “Çünkü oğullarını bulmaya bir tek o geldi.” der.
Buket Uzuner’in Uzun Beyaz Bulut Gelibolu kitabında da kıtalararası acı bir bağa sebep olan Çanakkale Savaşı vardır. 2000 yılında Gelibolu’yu ziyarete gelen genç bir Yeni Zelandalı kadın olan Viki’nin, Çanakkale Savaşı gazisi bir Türk’ün aslında kendi büyük dedesi olduğunu, 1985 yılında eceliyle ölen ve Çanakkale’de çok sevilen bu Türk gazisinin aslen bir Anzak askeri olduğu iddia edişini anlatır roman.
I. Dünya Savaşı’nda Vera’nın anılarını anlatan Testament of Youth filmi de izlenmeye değer.
İkinci Dünya Savaşı ile ilgili film ve kitaplar:
Kısa İkinci Dünya Savaşı Tarihi (İlkin Başar Özal), Fontamara (Ignazio Silone), İtalya’da Mussolini rejimini anlatılır, Çanlar Kimin İçin Çalıyor (Ernest Hemingway)’da, İspanya iç savaşında Cumhuriyetçiler ve Milliyetçiler arasındaki savaşı ve Guernica tablosunun neden yapıldığı anlatılır.
Guernica
İspanya’da Malaga’da doğan ressam Pablo Picasso savaş yıllarında Paris’tedir. 1937 yılında Almanya, bombalarının tahribat gücünü İspanya’nın Atlantik kıyısında yer alan beş bin nüfuslu Guernica adlı kasabada dener…
Nazi Almanyasına ait 28 bombardıman uçağının saldırısı sonucunda iki bine yakın insan hayatını kaybeder. İki bine yakın masum insana ölüm birdenbire göklerden bomba olup gelir. Vakitsizce, habersizce ve vahşice. Kırmızı karanfiller atılır akan masum kanların ardından. Çok sayıda yaralının da olduğu kasaba yerle bir olur…
Bu katliam Picasso’ya GUERNICA tablosunu yaptırır.
The Endless Trench filmi, İspanya’da diktatör Franco’nun iktidarda olduğu 1936 yılındaki İç Savaştan 1969’daki genel af dönemine uzanan sıra dışı bir hikayeyi anlatır. Film, 30 yıl evlerinde saklanan komünistlerin anlatıldığı bir film.
Victory, Zafere Kaçış filminde. Paris’te 90 dakikalık futbol maçını,
Nazi ordusunun futbol takımı ile esir kampında tutulan müttefik kuvvetler subaylarının on biri arasındaki o 90 dakikayı, futbol sahasındaki iki kalenin önünde adeta bir meydan savaşına çevrilmesini izleriz. İşgal eden ile hürriyeti için direnen arasında, savunulan ve hücum edilen iki kalenin önünde tahkim olunmuş bir özgürlük savaşı gibi. Bombalara ve savaş toplarına değil en çok futbol topuna sahip olanın kazanacağı bir gaile. Böyle bir savaş filmi Zafere Kaçış.
Fransa demişken;
Fransa, tarih boyunca, daha doğrusu Paris Almanlar tarafından iki kere işgale uğramış. Biri III. Napolyon (1871) zamanında. Bir diğeri de İkinci Dünya Savaşı’nda.
Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la girdiği polemikte demiş ki: “Biz kurtarmaya geldiğimizde Paris’te Almanca öğreniyordunuz.”
II. Dünya Savaşı filmi Altınlı Kadın.
İspanya İç Savaşı’nı anlatan Geçici Mutluluk filmi.
Kwai Köprüsü, 2. Dünya savaşında Japonlara esir düşen İngiliz askerlerine, Japonlar tarafından Kwai Nehri’nin üzerinde stratejik konumu çok yüksek olan bir yerde köprü yaptırmalarını konu alıyor…
Alan Turing’in hayatının anlatıldığı Imitation Game filmi İkinci Dünya Savaşı’nda Kripto çözücü anlatır.
İkinci Dünya Savaşı’nda Mauthousen Fotoğrafçısı’nda İspanyol bir fotoğrafçının hayatını izleriz.
Unbroken, Yenilmez ine İkinci Dünya Savaşı’nda maraton koşucusunun hayatı Japonya’da.
Normandiya Çıkartması
Er Ryan’ı Kurtarmak
General Patton
İkinci Dünya Savaşı sırasında sinemada suikast yaparak yangın çıkartanları anlatan Inglouroius Basterds filmi.
Milada filmi ikinci Dünya Savaşı sırasında Çeklerin hayatını anlatır.
Çanakkale 1915 filmi I Dünya Savaşı sırasında.
Troçki’nin öldürülüşünü anlatan The Chosen / Seçilmiş filmi ya da Trochki dizisi izlenebilir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında nazilerin zulmü anlatan Çizgili Pijamalı Çocuk filmi çok iyidir.
Orkestra filmi çok iyidir.
Umut Bahçesi, yani İnsanat yani Zookeeper’s Wife filmi.
Edebiyat ve Patates Turtası Derneği filmi.
RipHagen İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere ele veren adamın filmi. Operation Finale, Oscar Isaac ve Ben Kingsley’in başrolünde oynadığı film.
The Resistance Banker Film, II. Dünya Savaşı sırasında Hollanda direnişini finanse eden banker Walraven van Hall’un hayatına anlatıyor.
Anne Frank’in Hatıra Defteri (İki yıl boyunca Hollanda’nın Nazilerce işgali sırasında ailesiyle birlikte saklanıyorken Anne Frank tarafından tutulan günlüğünü içeren kitap. Ölümünden sonra yazdıklarını onun adına yayımlayan ise ailenin sağ kalan tek üyesi ve çok sevdiği babası Otto Frank oldu. O günden bu yana Anne Frank’ın Hatıra Defteri, dünyanın en çok okunan eserlerinden biridir..)
Dunkirk / İkinci Dünya Savaşı 300 binden fazla asker Fransa’nın Manş kıyısındaki Dunkirk kentinden İngiltere’ye tahliye edilir.
Piyanist (Filmde, Nazi işgali altındaki Polonya’da yaşamanın imkansızlaştırıldığı bir dönemde, bir şekilde esir kampına gitmekten kurtulan ünlü piyanistin Varşova’nın kenar mahallelerindeki hayatta kalma mücadelesi anlatılır.)
Schindler’in Listesi (Oskar Schindler adlı bir Alman iş adamının 2. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırmasını ve bu sayede 1100 Yahudi’nin hayatını kurtarmasını anlatır.)
Hayat Güzeldir (Yahudi oldukları için toplama kampına götürüldüklerinde Guido, oğluna esir kampının ve savaşın bir oyun olarak söyler.)
Sophie’nin Seçimi (Filmde, İkinci Dünya Savaşı’nı Yahudi kampları ve bir annenin çaresizliği anlatılır.)
Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini (II. Dünya Savaşı sırasında Yunanistan’ın Kefalonia Adasında konuşlandırılan İtalyan Ordusu’nun yüzbaşısı ile yerli bir kadının aşk hikâyesi anlatılır.)
Curtis (Casablanca filminin yönetmeni Michael Curtis’in hayatının anlatıldığı filmde senaryoya müdahale edilmesi ve senaryonun defalarca değiştirilmesini görürüz. Çünkü film II. Dünya Savaşı’nı anlatan bir filmdir. Senaryo buna uygun olmalıdır.)
filmleri de II. Dünya Savaşı filmlerinden.
Filmler Ne Kadar Gerçek?
Sinema iyi bir anlatma aracıdır. Tabii ki herkes kendi tarafından anlatır. O yüzden izlenen filmler hakkında okuma yapmak vakanın daha iyi anlaşılmasını sağlar. Alev Alatlı’nın Hollywood’u Kapattığım Gün kitabı sinemanın algı ve toplum mühendisliği üzerine nasıl çalıştığını anlatır.
Kısa Birinci Dünya Savaşı Tarihi — Kısa İkinci Dünya Savaşı Tarihi (İlkin Başar Özal)
I. Dünya Savaşı sonrası Almanya silahsızlanma anlaşmalarına uymayarak gizli gizli silahlandı ve Polonya’ya saldırdığında bütün kara ve hava kuvvetlerinin kullandı. Polonyalılar yeterince donanımlı değildi. Az sayıda savaş uçakları vardı. Onların modası da geçmişti. Polonya ordusu sayı bakımından yeterliydi ama model uçaktan ve nakil araçlarından yoksuldu süvarileri hala mızrak ve kılıçla donatılmış durumdaydı.
İngiltere ve Fransa Almanya’ya eğer Polonya’ya saldırırsa ona karşı duracaklarını söylediler ama ne bir plan hazırladılar ne de Polonya savunmasını takviye etmek için girişimde bulundular. Tek yaptıkları Sovyetler Birliğini Polonya savunmasına taahhüt eden bir devlete dönüştürme çabası. Oysa Berlin ve Moskova Polonya’yı paylaşmıştı bile.
Hitler Polonya’ya saldırmak için bir mizansen hazırladı. Nazlı birliklerinden seçilmiş askerler Polonya sınırından içeri girdi Polonya üniformalarını giyip 31 Ağustos gecesi Polonya sınırındaki Salman Radyo İstasyonu’na saldırdılar. O sırada toplama kamplarındaki bazı mahkûmlar öldürüldü. Cesetlerine Alman üniforması giydirildi. Saldırıda öldürülmüş Alman askerleri olarak basına tanıtıldı ve bu beklenmedik saldırıya “misilleme” olarak bir sonraki sabah Alman birlikleri Polonya sınırına girdiler. Hitler nihayet kendince kısa süreli bölgesel savaşına kavuşmuştu ama başlayan İkinci Dünya Savaşı’ydı Tarih 1 Eylül 1939.
3 Eylül’deki kargaşayı yaşayan bir Londralı günlüğüne şu notu düştü “Önümüzdeki Savaş uçakların gaz mikrop ya da ateş bombardımanı ile ya kazanılacak ya da kaybedilecek.”
Londra Hayvanat Bahçesi’ndeki yılanlar bir saldırı sonrasında serbest kalıp başkent içerisinde tehlikeye neden olacakları gerekçesiyle öldürüldü.
İkinci Dünya Savaşı’nın ilanı birincisinin ilanı gibi neşeyle karşılanmadı. Birincisinde Noel’de evde oluruz diyerek askere giden gençler, dört yıl süren savaşın sonunda evlerine ya döndüler ya da dönemediler.
Fransa büyükelçisi diyor ki:
Paris’ten ayrılan askerler sessizlik içinde ayrılıyorlar. “Bando yok, şarkılar yok. Sadece öz kontrol, dingin bir ruh hali ve sessiz cesaret.”
I. Dünya Savaşı neşe ile karşılanmıştı fakat daha sonrasında bütün devletler savaşın ne olduğunu anladılar. O yüzden bu kez neşe yoktu.
Kraliyet hava kuvvetlerinin harekâtları geceleri Almanya üzerinde propaganda bildirileri atmakla sınırlandırılmıştı. Bir süre İngiliz hava gücünü yönetmiş olan Arthur Harris gece akınlarını savaştan sonra şöyle değerlendirdi: “Savaşın 5 uzun yılı boyunca Avrupa kıtasının tuvalet kâğıdı ihtiyacını karşıladık.”
Ruslar Finlandiya’ya saldırınca “hayalet askerler” olarak adlandırılan Fin birlikleri gerilla taktikleri uygulamaya başladılar. Ayrıca dünyaya mal olacak bir de silah geliştirdiler. Petrol ve kimyasalların bir araya getirilerek şişelerde depolanıp ağızlarından bir paçavra ya da fitille yakıldıktan sonra atıldığı yerde yangın çıkarttığı bu silâhın adına Molotov Kokteyli dediler.
1923 yılında doğmuş Rus çocukların %80'i savaşta öldü.
Dünya Savaşları’nda ABD
ABD birinci dünya savaşına girmek istemiyor. Ta ki Almanya’dan Meksika’ya giden, Meksika’ya ittifak teklif eden ve Meksika’nın ABD’nin güneyini işgal etmesini söyleyen mektubu ele geçirene kadar. (16 Ocak 1917) Şifrenin çözülmesi iki hafta sürmüş.
ABD ikinci dünya savaşına da girmek istemiyor. Ta ki Pearl Harbor’a kadar. (7 Aralık 1941)
İngiltere, yanında ABD olmazsa yeterince güçlü olamayacağını biliyor.
İlkin Başar Özal’ın, Kısa Birinci Dünya Savaşı Tarihi ve Kısa İkinci Dünya Savaşı Tarihi kitaplarından alıntıydı bu yazdıklarım.
“Yurtta sulh, dünyada sulh”
Dünyanın en büyük savaşçılarından biri olan Mustafa Kemâl Atatürk ise barışı savunur. “Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.” der. “Yurtta sulh, dünyada sulh” ister. İsmet İnönü de savaştan kaçınır. Savaştan yeni çıkmış ve kendini toparlama savaşı veren bir devlet olarak İkinci Dünya Savaşı girdabına kapılmamak için, halkı karşısına almak pahasına, büyük mücadeleler verir. Çünkü O, savaşın ne demek olduğunu gayet iyi bilir.
“Birisi Barışı Başlatmalı”
Ekim 2018'de Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü tarafından beşincisi gerçekleştirilen ve yerli-yabancı çok sayıda felsefecinin katıldığı “V. Uluslararası Felsefe Kongresi”nde “Savaş ve Barış” kavramı 96 konuşmacı tarafından enine boyuna konuşuldu.
Ben de o günü “Birisi Barışı Başlatmalı” başlığı ile yazdım.
O yazıdan alıntılar ile baş başa bırakayım sizi:
Robosapiens Geliyor
Tüfek icat olduğunda mertlik bozulduysa, robotlar icat olduğunda gidişatın ne olduğunu hiç sormayın.
Kimin daha çok robotu (kurşun askeri) varsa ve robot askerleri kim daha iyi kumanda ediyorsa savaşı o kazanacak artık. Robot savaşları bilgisayar ekranından kumanda edilerek sokaklarda üç boyutlu olarak yaşanır olacak.
İnsanlar ölmesin diye üretilen robot askerler birbirlerini imha edecekler önce. Tüm robotlar imha edildiğinde ise sıra yine insana gelecek.
Çünkü yeme içme ve barınma ihtiyacı olan taraf robot tarafı değil, yine insan tarafı.
Robotu en fazla yağlayıp, eskiyen kısımlarını değiştirdin mi, arada da yazılımını güncelleyip bir üst yazılımı yükledin mi tamamdır.
Ekmek istemez su istemez. Ağrı sızı duyup şikâyet etmez. Olur olmaz zamanlarda izin ya da zam istemez, Grev desen, hiç bilmez. Tepesi atarsa devreleri yanar, o kadar.
Ha, kafası karışır da beynindeki tilkilerin kuyrukları birbirine dolaşırsa kendisini yaratanın dahi gözünün yaşına bakmaz. Vefa minnet bilmez, ahlâk vicdan dinlemez, acıma desen, geçiniz…
Basar tetiğe bir saniye bile tereddüt etmeden. Elektrik mi verir artık, su mu sıkar, yoksa karşısındakinin doğrudan boğazını mı sıkar, ‘chip”ine kalmış.
Robotlar anti humanist karakter taşıyacaklar. Otonom sistemde öldürmek onlar için zor olmayacak. Transhumanistler Otomasyon Çağı’nın daha fazla barış getireceği savunuyor olsalar da bu çağ dünyaya daha büyük yıkım getirebilir. Yapay zeka özellikle askerlik alanında çok tehlikeli olabilir. Savaşçı robotlar insan hakları örgütlerini de endişeye düşürmüyor değil. (Robo Sapiens savaşmak yerine niçin barışı inşa etmek üzere planlanmıyor diye soralım hemen.)
Kısacası; Homo Sapiens’a güvenilmez, Homo Sapiens’in icat ettiği Robo Sapiens’e hiç güvenilmez.
Homo Sapiens olarak, M.Ö. 3 bin 500 yılında bulunan yazı ile başlayan insanlık tarihinden bu yana sadece 270 yılı savaşsız geçirmişiz, Robo Sapiens döneminde ne olur bilinmez. Hangisinden daha çok korkmalıyız, o hiç bilinmez…
Barış Ucuz, Savaş Pahalı
Savaş insanın hayatta kalma güdüsünden çıkar. Barış da yine hayatta kalmak için gerçekleşir. Barış bir sonraki savaşın başlangıcı olabilir.
Bölgesel savaşları saymaz isek 75 yıldır savaşmıyoruz aslında. Şimdilerde barışa en yakın dönemlerdeyiz. Çünkü artık büyük ölçekli bir dünya savaşını kimsenin gözü yemiyor. Çünkü artık ülkeler arasında bir “dehşet dengesi” meydana geldi. Barış Oyunları üzerine kafa yoranlar ile Savaş Oyunları üzerine kafa yoranların arasında dağlar kadar fark var. Devletler silah üretimi ve silah geliştirme üzerine sınır tanımıyorlar. Herkesin deposunda yeterince silahı var ve hepsi kullanılmayı bekliyor. Bir yandan da herkes biliyor ki savaş baltası topraktan çıkarsa dünyada ateş almadık tek bir yer kalmayacak.
Hem, savaşa ne hacet, artık her şey savaşmadan da elde edilebiliyor. Ve artık savaşmak için bir kişinin fikri yeterli olmuyor.
Demokrasi ve Savaş
Demokrasiyle yönetilen ülkeler kolay kolay savaşmıyor. Ülkede savaş yanlıları olduğu kadar savaş karşıtları da oluyor. Savaş kararı almak uzun sürüyor. Tek başına bir kralın yönettiği ülkelerdeki gibi “Şu ülkeye savaş ilan ettim!” demekle olmuyor savaş ilanı. Meclis var, senato var, halk var. Savaş artık sadece kralın değil, herkesin suçu. Demokrasiye de pek güvenmemek gerek. Toplumlar bazen, Hitler ve Almanya örneğinde olduğu gibi, sonu felaketle biten kararlara imza atabiliyorlar.
Bir yandan da kimse artık evladını ateşe atmak istemiyor. (Garp Cephesi’nde Yeni Bir Şey Yok, Savaş ve Barış, Çanlar Kimin İçin Çalıyor gibi romanlarda ya da İkinci Dünya Savaşı’nı anlatan filmlerde savaşın iç yüzünü daha iyi görmüşüzdür.) Milliyetçiliğin eski ateşi söndü. Sömürgecilik bitti. Yeni sömürgecilik ticaret ile devam ediyor. Dünya artık eskisi kadar sempatik değil. Moda kavramlar sürekli değişiyor.
İYİ
Platon eserlerinde birçok farklı idealardan söz etse de “iyi” ideasının altını özellikle çizer.
İyinin ne olduğunu bilmek yetmez aslında. İyi de olmak gerek. İyi olmak bir yaşam tarzıdır. İyi olmak için bir bahanen yok iken iyiysen, iyisindir.
İyi olmaya çalışmak ise başkadır.
“İyi olmaya çalışmak, kötülerin işidir!” başlığını kullanmış Reyya Advan bir yazısında.
“İnsanlar sosyal duruma geçtikten sonra ‘kötü’ olmuşlardır.” der Jean Jacques Rousseau da.
Kötülüğün kötülüğünün farkında olup hâlâ kötülük yapmaya devam etmek, sonra da gidip günahlarının kefaretini ödemek için ibadet etmek, ya da “iyilik” peşine düşmek insanoğlunun en iyi bildiği bir davranış biçimi.
Açlıktan uyuyamayanlar ile açlıktan uyuyamayanlardan korkanların halet-i ruhiyesi sorgulanmalı. Tüm zenginliklerin ne kadar adil dağıtıldığı, biri yer biri bakar durumunda kıyametin kopmasının kaçınılmaz olduğu göz ardı edilmemeli.
Evet, herkes barış istiyor.
Evet, kimse savaş istemiyor.
Evet, birisi barışı başlatmalı.
Evet, birisi savaşı durdurmalı.
Tamam ama o BİRİSİ kim?
Sen değilsen, ben değilsem, kim?
Öteki mi?
Diğeri mi?
Kim?
28 Haziran 2020 / C.E.Y.
Corona Günleri Yazılarım:
Delirdim Bi Güzel! / 15 Mart 2020
Dünya İçin Terbiye Vakti / 19 Mart 2020
Eşeğini Kaybedenler Kulübü / 22 Mart 2020
Yaşlı Adayları, Sözüm Size / 24 Mart 2020
Falında Virüs Çıktı Dünya / 29 Mart 2020
Dünyadır Döner, Virüstür Geçer / 8 Nisan 2020
Tamahkâr / 9 Nisan 2020
Aç Olsan Çarıklarımı Yersin! / 11 Nisan 2020
Yok Sayma, Var Say! / 16 Nisan 2020
Değnekte Tutulacak Yer Kalmadı / 8 Mayıs 2020
Corona Günlerinde Ben / 28 Haziran 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder