16 Nisan 2020 Perşembe

Yok Sayma, Var Say

Görmediği bir "şey"i yok sayma gibi bir gaflet verilmiş insana.
Doğduğu andan itibaren ölüme koştuğunu bilmesine rağmen ya da doğurduğu andan itibaren evladını ölüm yolculuğuna çıkarttığını bilmesine rağmen ölümü yok sayması gibi mesela.
Ölüm yakınına düştüğü zamanlarda şöyle bir silkeleniyor, sonra yine yok saymaya devam ediyor.
İhtimal ki yok saymanın gerisinde, doğumu kabullendiği gibi ölümü de kabullenmek yatıyor.

Bir yazıda okumuştum; "Eğer ki 15 yıl daha yaşarım diyorsanız, önünüzdeki 15 yılın cumartesilerini temsilen, yaklaşık 780 misketi bir çanağa doldurun, sonra her cumartesi çanaktan bir misket alıp kenara koyun. Misketler azaldıkça, yani ömrünüz somut hale geldikçe her dakikanızın kıymetini bilir, hiçbir anınızı boşa geçirmek istemezsiniz." yazıyordu.
Yok saymanın yerini var saymak alınca daha mı iyi olur, daha mı kötü olur bilmem.
Mesela; kişinin üzerinde ne kadar zamanı kaldığını gösteren bir gösterge olsaydı, kişiye daha mı fazla ihtimam gösterilirdi acaba? Ya da kişi ne kadar zamanı kaldığını kendisi bilse, nasıl yaşardı?
Gözünü sayaçtan alamaz ve psikopata mı bağlardı? Yoksa sayacı dikkate alıp tüm istediklerini ertelemez ve hepsini yapar mıydı?
Ya da "Olduğu kadar, olmadığı kader!" deyip sayacı hiç dikkate almaz mıydı?

Ömrü Bırak, Virüse Bak
Bugünlerde başımıza musallat olan "Covid-19" için de bir görünürlük elde edebilseydik keşke.
Virüslü alanları görebileceğimiz bir gözlüğümüz olsaydı ve nerede virüs var, kimde var bilseydik.
Acaba o zaman da şimdiki kadar pervasız davranabilir miydik?
Yoksa yerimize çakılır, milim kıpırdayamaz mıydık?
Hayal edin bir;
Markete girdiniz ve bir baktınız market virüs istilası altında. En çok da ekmek reyonunda ve kasalarda pusuya yatmışlar. 
Ya da market tertemiz ama bu kez virüsler sizin ellerinizde. Dokunduğunuz yere bulaştırıyorsunuz virüsü.
Bir bakıyorsunuz hain virüsler titizlikte sınır tanımayan arkadaşınızın omzuna üs kurmuşlar, kendilerini dört bir yana taşıtıyorlar.
Dışarı çıkıyorsunuz, üç boyutlu film izlermiş gibi havada asılı duran virüsçüklerle burun burunasınız. Ağzınızda maske, yüzünüzde siperlik ile slalomlar yapa yapa aralarından geçmeye çalışıyorsunuz. Arabanın camına yapışan sinekler gibi yapışıyorlar siperliğinize. Silmek istiyorsunuz, bu kez de eldiveninize yapışıyorlar. Eldiveninizi çıkartırken elinize geçiyorlar. O arada ağzınız burnunuz kaşınıyor, olur da kaşırsanız, BİTTİNİZ.
Televizyonlarda mıy mıy mıy #evdekal videoları yayınlanacağına, böyle en sert haliyle virüsün nasıl yayıldığını anlatan videolar yayınlansa diyorum, daha etkili olmaz mı?

Göreydik İyi(mi)ydi!
Şu virüsü görebilseydik eğer, virüsü görmediği için yokmuş gibi davranıp hızla yayanlar ile yine virüsü görmediği için her tarafın virüsle kaplı olduğunu düşünüp arızaya bağlayanların işi ne kadar kolaylaşacaktı aslında.
Virüs böyle ışık hızıyla yayılmayacaktı.
Eve gelen her şeyi virüs var mıdır diye yıkamaktan hem eller, hem de ürünler haşat olmayacaktı. 
Virüs kapıp ölmezsek eğer ya paranoyadan ya da gülmekten öleceğiz bu gidişle zaten.
Malum, kriz zamanlarında insanın kendini savunma mekanizmasından olsa gerek, karikatürün, esprinin, komik paylaşımların bini bir para.
Bir de endişe, kaygı ve korku saçan "yalan" paylaşımların... 

Uyuyan Virüsler Uyanıyor mu?
Buzulların erimesiyle binlerce yıldır buz altında uyuyan antik virüslerin uyanacağını okudum geçenlerde. Çin'in kuzeybatısında bulunan Tibet Platosu'nda 15 bin yıllık bir buzulda daha önce hiç bilinmeyen virüsler keşfedilmiş. Bilim insanları yaptıkları açıklamada, "Küresel ısınmayla birlikte buzullarda gözlenen erimenin eski virüs türlerini yüzeye çıkaracağı ve böylelikle eski dönemlerden kalma virüsler üzerinde çalışmaların süreceği düşünülüyor. Ancak bu virüslerin yüzeye çıkması ve bir biçimde ekosistem içinde yayılması yeni salgınları da beraberinde getirir mi henüz bilemiyoruz…" demişler.
Küresel ısınma marifetiyle dünyanın da canına okuduk, iklim ayarlarını da bozduk ya bundan sonra bize rahat yok.
Bir an önce virüs tanıma sistemini geliştirseler iyi olacak...

Sen Seni Bil Sen Seni
Eğer kişi kendi gözünü açar ve verileri doğru okumayı öğrenirse bu kadar panik yapmaya ya da bu kadar rahat davranmaya gerek kalmaz. 
Tedbir varsa panik olmaz, panik varsa tedbir yoktur.
Eşeği sağlam kazığa bağlamayı bilmek lazım, fırtına çıktığında uyuyabilmek lazım. 

Bir Dünya İnsan
En minik anlamda kişilerin, en büyük anlamda da dünyanın yeterince tedbirli olmadığını gördük böyle bir pandemiye. Oysa ki böylesi bir pandemi yıllardır işaret ediliyordu ve sayfalarca pandemi raporları hazırlanıyordu.
Hoş, büyük devletler vatandaşlarına "Siz sağlığınızla ilgilenin, gerisi bizde!" dediler ve en azından vatandaşın üzerinden geçim kaygısını aldılar. Onlar da gönül rahatlığıyla kendilerini izole ettiler. 
Bizde ise kaygımızın üzerine kaygı bindirdiler. Günlük yaşayan insanlar gelirleri kesilince ne yapacaklarını şaşırdılar, haliyle deliye döndüler. Sonrası malum...
Neyse, pandemi raporundan devam edelim;
2019 yılında Ankarada hazırlanan Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planına bir göz atın isterseniz. Ne kadar detaylı hazırlandığını siz de göreceksiniz.
Peki madem hazırlığımız var da, o zaman niçin Türkiye'de ışık hızıyla yayılıyor bu hastalık diye soruyorsunuz şimdi değil mi?

Yok Saymaktan tabii ki!
Aklını kullanmayıp iki adım sonrasını görmemekten, ihtimalleri düşünmemekten, tedbirsizlikten, bilim insanlarını dinlememekten, öncelik alanlarını belirlememekten, liyakat sahibi yöneticilere kulak vermemekten, en çok da görülmeyeni yok saymaktan tabii ki.
İtiraf edelim, İspanyol Gribi'nden bu yana dünya ilk kez böyle bir vak'ayla karşılaşıyor. Şaşalaması normal.
Haliyle gerçek salgın, filmlerdeki salgına benzemiyor, ölen kişiler sahne bitince dirilmiyor.
İnsanlar gerçekten sapır sapır ölüyor.
Devletlerin sağlık sistemleri salgınla baş etmekte zorlanıyor...

Salıncak
En çok da kendini sevmemekten (ya da tam tersi) ve birey olarak kendine değer vermemekten (ya da tam tersi), yani iki uç arasında bir o uca bir bu uca savrulurken akıl ve mantık arasındaki dengeyi tutturamamaktan yayılıyor virüs son hız.
"Bana bir şey olmazcılar" ile "Gemisini kurtaran kaptancılar" arasında sallanıyor salıncak.

Karantina "Time"
Bu dengesizlikten dolayı bu hafta sonu yine sokağa çıkma yasağı uygulanacak mecburen. Bu kez iki saat öncesinden değil, günler öncesinden açıklandı karantina uygulanacağı. Geçen haftanın kafa göz patlatan görüntüleri yaşanmaz inşallah yine. 
Biz, bizim sağlığımız için düzenlenen uygulamalara uysak, hattâ işi devlete bile bırakmasak ve bireysel olarak bazı kuralları kendi kendimize uygulasak, çıkmak zorunda değilsek evden çıkmasak, evde kalmanın bizim hayrımıza olduğunu anlasak, çıkmak zorunda olanların ayağı altında dolaşmasak, çalışmak zorunda olanların işlerini daha da zorlaştırmasak ve karantina günlerinin süresini uzatmasak.
Kısacası görmediğimiz virüsü yok saymasak, var saysak ve ona göre davransak…

16 Nisan 2020 / C.E.Y.

Corona Günleri Yazılarım:
Delirdim Bi Güzel! / 15 Mart 2020
Dünya İçin Terbiye Vakti / 19 Mart 2020
Eşeğini Kaybedenler Kulübü / 22 Mart 2020
Yaşlı Adayları, Sözüm Size / 24 Mart 2020
Falında Virüs Çıktı Dünya / 29 Mart 2020
Dünyadır Döner, Virüstür Geçer / 8 Nisan 2020
Tamahkâr / 9 Nisan 2020

Aç Olsan Çarıklarımı Yersin / 11 Nisan 2020
Yok Sayma, Var Say / 16 Nisan 2020 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder