10 Şubat 2016 Çarşamba

Püf!

"Atatürk portresini duvardan kim indirdi?" goy goyu, kuyuya taşı kimin attığı hakkında bin türlü varsayımda bulunduğumuz o taşı kuyudan bir türlü çıkartamadı değil mi? 
Önce taşı kimin attığında mutabık kalınamadı. Bir anda her CHP'li vekil girdi ihtimaller listesine. İhtimal ki herkes birbirine şüpheyle yaklaştı.
"Acaba o bu mu, yoksa bu o mu?"
Taşın atılıp atılmadığı ile ilgili ise ayrı tartışmalar yapıldı. Gündem gündem üzerine yaratıldı.
Bu dedikoduların kaynağı gösterilen ve CHP Parti Meclisi tarafından ihraç istemiyle disipline sevk edilen CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka nihayet dile geldi ve olayın aslını astarını açık seçik anlattı.
Şimdiye kadar suskunluğunu koruyan Aylin Nazlıaka; “İki ay kadar önce Meclis’te üç milletvekiliyle özel bir sohbet sırasında, teorik bir tartışmanın örneği olarak bir milletvekili arkadaşımın odasından Atatürk resmini kaldırdığını söyledim. Üç dakika süren bu konuşma esnasında bu kişinin bunu Atatürk düşmanlığıyla yaptığını asla ifade etmedim. İma bile etmedim. Bilakis; konu abartılarak basına taşındıktan sonra, her fırsatta kendisine böyle bir şey atfedilemeyeceğini söyledim. Özel bir sohbet sırasında ifade edilen ve aile içinde kalması gereken bu konuşma, maalesef oradaki bir milletvekilimiz tarafından etik dışı bir biçimde basına taşınmıştır." diyerek, bu sefer de "Dedikoducu milletvekili kim acaba?" sorusunu getirdi akıllara. 
Nazlıaka konuşmasının devamında, "Necati Yılmaz’ın odasında sigara içildiği için camı açmak için ayağa kalktım. O sırada duvara baktım. Meclis’teki odalarımızda Atatürk’ün, parti amblemimizin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun resimleri bulunmaktadır. Duvarda bu üç resimden Atatürk resminin olmadığını gördüm. Kendisine o resmi niye kaldırdığını sordum. Dışarı astığını söyledi” dedi.
Nazlıaka bu sözleriyle farkında olmadan bir tartışmayı daha "asist" etti.
"Aa, Necati Yılmaz’ın odasında sigara mı içiliyormuş? Yaz kızım, kapalı alanda sigara içmekten....."
Kaş yaparken göz çıkarmak da girdi işin içine bakar mısınız?
Aylin Hanım sussa bir türlü, konuşsa bir türlü...
Komedi filmlerindeki gibi, omuzunda uzun bir tahta ile yürüyen ve sağa sola döndükçe çevresindekileri teker teker deviren bir inşaat ustasına benziyor bu haliyle. 
Aman dikkat Aylin Hanım!
Tahtayı yavaşça bırakın siz yere, arkadaşlar götürürler nereye istiyorsanız...
****
Olayın başlayışı ile bu kıvama gelişi arasında geçen her şeye bakıyorum da; deveyi pire, pireyi de deve yapmakta üstümüze yok diyorum.
Memlekette konuşulması gerekenler konuşulmuyor, yazılması gerekenler yazılmıyor, yapılması gerekenler yapılmıyor, nerede var "dedi", nerede var "kodu", ver coşkuyu, ver coşkuyu!
Sonuç?
Abesle iştigal...
Şimdi biz; vaktimizin çalındığına mı yanalım, enerjimizin bomboş olaylarla tüketilip, dikkatimizin olmayacak mecralara kaydırıldığına mı yanalım ne yapalım?
Önce bir eğri oturup doğru konuşalım, yaygaracı ve dedikoducu bir üslup ile haber yapan "basın" başta olmak üzere hepimizde var suç.
Heyecana kapılıp galeyana gelmekte üstümüze yok.
Böyle bir özelliğimiz olduğunu bilenlerin de yumuşak karnımıza çalışmaları kaçınılmaz...
Biz de tuzağa düşerek her söyleneni köpürttükçe köpürtüyor, sonra da köpük deryası içinde gerçekleri göremiyoruz.

Köpük dediğin "onyüzbin" baloncuk.
Üflersin patlar.
Az kaldı, "Atatürk portresini çöpe attılar" haberi de tümden patlayacak sonunda.

Ama bakalım kimin başına patlayacak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder