Hükûmet kurma çalışmaları çat orada çat burada yapılırken ve kulis yazıları ve tahminler ardı ardına patlatılırken ve başından beri inandığım üzre adım adım erken seçime yaklaşılırken ve ben bu konuda yazacak pek bir şey bulamazken, en iyisi gelin ben sizi bambaşka bir dünyaya götüreyim.
Yakın çevrem bilir, bu aralar gözüm elimdeki telefonda sürekli bir şeyler izleyip duruyorum. Çok zaman kulağımda kulaklık, bir elim de ekranın üzerinde sürekli kayıyor. "Ne yapıyorsun, ne izliyorsun?" diyenleri de ortak ediyorum ekranıma. Bazen bir toplu taşıma aracında, bazen markette, bazen kuaförde...
İzlemekle kalmıyor, ekrana bir şeyler de yazıyorum arada.
Laf aramızda; telefondan ekran görüntüsü yakalamak için verdiğim mücadele ise görülmeye değer.
"Nedir bu iş, uzatma da anlat" derseniz;
Özge Ersu Periscope'u kullanmaya başladığından beri onunla dünyayı geziyorum.
Hani birisi bir yere gidip döndüğünde deriz ya; "Yediğim içtiğin senin olsun, gezdiğin gördüğün ne varsa sen onları anlat" diye, hah işte Özge de kendine özgü anlatımıyla anlatıyor hepsini bizlere bir bir.
Önce Periscope nedir onu anlatayım isterseniz.
Dünyada yaşayan insanların tümünün bir denizaltında yaşadığını ve bazılarının da zaman zaman denizaltının dışındaki dünyayı görmek için suyun yüzüne bir periskop çıkarmak isteyebileceğini düşünen birileri Periscope.tv uygulamasını icat etti.
Mart 2006 yılında hayata geçen Twitter, Mart 2015'te bünyesine kattığı Periscope'u resmi olarak kullanıcıların hizmetine sundu. Periscope'u yaratan takım ise Periscope için şunları söylüyor: "Bir yılı aşkın bir süre önce başkasının gözünden dünyayı keşfetme fikrine hayran olduk. Bu çılgınca gelebilir, ama biz ışınlanmaya yakın bir şey yaratmak istedik. Olayları ve yerleri keşfetmenin bir çok yolu varken, biz bir yeri o anda canlı video aracılığıyla yaşamaktan daha iyi bir yol olmadığına inandık. Bir resim bin kelimeye değer olabilir, ancak canlı bir video seni alıp anında o yere götürüp çevreyi gösterebilir."
Gençler yine bir icat çıkartmış işte.
Periscope'un sitesinde bu icadı çıkartan ekibe bakınca ve Kıdemli Güvenlik Sorumlusu Scotch ile Güvenlik Stajyeri Lola'yı da ekibin içinde görünce, bu ekip daha çok icat çıkartır diyor insan.
İşte Periscope böyleyken böyle.
Gelelim Özgeriscope'a;
Her yeni icadı alıp balçık haline getirenlerin dışında, layıkıyla ve hakkını vererek kullananlar da var elbet.
Özge Ersu'nun Özgeriscope'u da bu anlayışla hemen sıyrılıyor diğerlerinin arasından. Bol ödüllü Profesyonel Turist Rehberi, Gezi Yazarı, Radyo Programcısı, Belgesel Yapımcısı ve İçerik Yöneticisi birisi olarak farklı bir şey de beklemiyorduk zaten kendisinden.
Birkaç aydır misafirlerini gezdirdiği ülkelerden kısa kısa yayınlar yapıyor ve bizleri de gezilere dahil ediyordu.
Geçtiğimiz günlerde yaptığı tatilinde kaldığı otelin altını üstüne getirmekle kalmadı, Parasailing'den gerçekleştirdiği yayında bizlere Sarıgerme-Dalaman'ın muhteşem görüntülerini de yaşattı. Yetmedi, otelde program yapan Asım Can Gündüz'ü canlı canlı dinlememizi sağladı.
Misafirlerini gezdirmeye kısa bir ara verdiği bayram öncesinde ise o meşhur valizini kaptığı gibi kendisini havaalanına attı ve serin bir yerlere kaçtı.
Son birkaç gündür de bizlere bir yandan İskandinav ülkelerinin serinliğini yaşatıyor, öte yandan engin bilgisiyle her sokağın, her binanın, her limanın öyküsünü anlatıyor.
İsveç'te Stockholm sokaklarından Norveç'in fiyordlarına, Kopenhag'ın kanallarından Geilo'nun çimen kaplı çatılarına, Oslo'nun Opera Binası'ndan Breivik'in katliam yaptığı Utoya Adası'na giderken bizleri de peşinde sürüklüyor.
Kopenhag'da yaptığı tekne gezisinde kanalların altından geçerken biz de başımızı eğiyoruz, kanalın alçak tavanına adeta elimizle dokunuyoruz. Sahilde bir kayanın üzerine zarifçe kıvrılmış Deniz Kızı'nın öyküsünü dinlerken kendisine el sallıyoruz.
Özge Opera Binası'ndaki yayınında tökezleyip düşünce yüreğimiz ağzımıza geliyor, ardından 'geçmiş olsun' dileklerimizi sıralıyoruz.
Özge Ersu bir yandan o anda sorulan soruları cevaplarken, bir yandan da görüntüleri en iyi açıdan yakalamaya çalışıyor.
Araya "maydanoz" olmaya çalışanları ortamdan uzaklaştırmak da cabası.
O bu yayınları yaparken ve biz de bu yayınların arşivlenmesi gerektiğini düşünürken, o bunu da yapmış.
Her zamanki gibi biz uyurken çalışmış, bu yayınları bir yerde toplamış ve izlenmeye açmış.
Üzerine de şöyle yazmış;
TÜM DÜNYADA BELGESELCİLİĞİN KURALLARI YENİDEN YAZILIP TANIMLANIYOR!
Özge Ersu ile Kısa Dünya Belgeselleri Başladı
Değerli Dostlarım,
Tüm dünyada belgesellerin, belgeselciliğin tanımı, özellikleri ve içeriği hızla değişiyor. Son bir senede alınan yol ise inanılmaz! Mobil bilgi ağlarının video ve ses yayınlarını taşıyabilecek, iletebilecek altyapıyı neredeyse çoğu yerde yeni sağlamaya başlaması ile artık daha dinamik, etkileşimli ve özellikle izleyicilerin de paylaşıma katkı sağlayabildiği bir dünya seriliverdi önümüze.
Klasik anlamda ön araştırma isteyen geleneksel belgeselcilik formatı belirli konularda bir süre daha etkisini sürdürecek olsa da, turistik içerik göz önüne alındığında, tematik televizyon kanallarının hantal yapım planlaması, zaman kayıpları, bütçeleme, ekip kuruluşu, çekim süreçleri, montajlama ve yayın dönemi geride kalıyor. Günümüzde kimsenin bu uzun hazırlık, bütçelendirme, ekip kurma, tüm bu parametreleri bir araya getirme, yapım ve çekim sonrası yayın sürecini bekleyecek sabrı yok.
Özellikle anlık paylaşım son derece önemli ve heyecanlı. Bir yapımcının 'o anda' bulunduğu yer, yaşadığı ve gördüğünü kendi birikim ve deneyimi ile birleştirerek hemen canlı yayına verebilmesi, izleyicilerin bu yayından anında' haberdar olup bağlanması, anlatıcının sorularını yanıtlaması, belki de akışı akıllıca isteklere göre hemen değiştirip buna uyum sağlayabilmesi çok daha değerli. Elbette hepsinin üzerinde, değişmeyen tek gerçek var, içerik! Anlatmaya, izletmeye, dinlemeye ve görmeye değer olmayan, sıkıcı bir içeriğin artık hiç şansı yok.
Günümüzde zaman çok değerli, bilgi herkesin parmağının ucunda. Konuşurken tekleyen, sürükleyemeyen, akademik içerikle ilgi çekemeyen, yuvarlak, içi boş sözler kullanan, zaman geçiren, eksik bilgi ile yetersiz kalan sunucuların çağı geride kalıyor. Koşullar şimdi bu kulvarda olanlar için son derece acımasız. İşte burada içeriği ortaya koyan yapımcının bilgi derinliği, açılımlara olan hızlı tepkisi, alt ve yan konularla ilgili profesyonelliği en önemli unsur olarak öne çıkıyor.
Artık izleyici, beklemeden, aynı heyecanla, gerçek zamanlı olarak bu paylaşıma ortak oluyor, sorular soruyor, içeriğe katkıda bulunuyor. Böylesine bir açılımdan heyecan duymayan olabilir mi?
İşte turizm ve radyo belgeselciliğinde bol ödüllü profesyonel turist rehberi, gezi yazarı, radyo programcısı, belgesel yapımcısı ve içerik yöneticisi Özge Ersu, alanında öncü olarak, şimdilik Twitter sunucuları üzerinden desteklenen Periscope' yazılımı ile bu konuda bir ilke imza atıyor.
Yılın yaklaşık iki yüz günü dünyanın değişik ve heyecanlı coğrafyalarında gezen ve kendine özgü zengin içeriği ve anlatımı eşliğinde konuklarını gezdiren Özge Ersu ile, birikim ve deneyimlerini görüntülü paylaştığı bu canlı yayınlarda siz de artık nefes kesen bu içeriğe ve deneyime ortak olabilirsiniz. Çünkü belgeselcilik, yayın prensipleri ve dünya değişiyor. Siz de bu değişimde yer almak ister misiniz?
Özge Ersu'yu Periscope (iOS, Android ve Windows) ile #ozgeersu hesabı ile izleyin / takip edin, bu heyecana seyirci kalmayın, ortak olun, etkileşimli olarak paylaşın!
****
Küçük bir uyarı;
Özge'yi dinlerken nasıl bu kadar çok şey bildiğine şaşırabilirsiniz.
"O bir profesyonel, bilecek elbet" demeyin.
Mesele bilmekten ve öğrenmekten ziyade öğrendiklerini hatırlayabilmekte.
Bilgisayarındaki 8 terabyte'lık arşivinde yaklaşık 1 milyon 600 bin müzik eseri barındıran bir insanın zihninin terabyte'ını da varın siz hesap edin...
****
Değişen dünyaya ayak uydurup gelişmeleri anında yakalayanların dünyası artık burası.
Açıkçası; Özge Ersu çok uzak olmayan bir zamanda gezegenlerin birinden de yayın yaparsa şaşırmayacağım...
Geçtiğimiz Şubat ayında kendisiyle "80ksen Dakikada Dünya Turu" yapmış ve bu konferansı 'Özge ile 80ksen dakika'ya dünyayı sığdırdık' başlığı altında anlatmıştım hatırlarsanız.
Gidişata bakıyorum da; seneye Şubat ayında vereceği konferansta bu turun vaktini 8 dakikaya indirir belki, ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder