2 Temmuz 2015 Perşembe

Ankara, Ankara’dan bir başka görünüyor

5 Şubat 2013...
O dönemde yazılarımla konuk olduğum gazete ile Ankara'ya gitmiş ve hep birlikte MHP'nin haftalık Grup Toplantısı'na katılmıştık. Ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi makamında ziyaret etmiş, Başkan Yardımcısı İsmet Büyükataman eşliğinde Meclis lokantasında öğlen yemeğini yemiş ve Bursa'ya geri dönmüştük.
Bahçeli ile edilen sohbetin bitiminde tek tek vedalaşırken ve aynı zamanda da birebir tanıştığımız bu anları birer karede ölümsüzleştirirken, sadece bizim duyabileceğimiz bir ses tonunda minicik bir soru sormuştum Devlet Bahçeli'ye.

Birlikte olduğumuz arkadaşlarımız bu fısıldaşmayı merak etmiş, bense anlatmaya gerek görmemiştim.
Konu neydi derseniz:
"Kamusal alanda türban serbestisi hakkında ne düşünüyorsunuz?"
"Türban 'Köşk'e kadar girmiş. Bırak girsin..."
Olan olmuştu kısacası. "Yol" açılmıştı...

Milliyetçi bir hareketin partisinin baş örtüsüne sıcak bakması sorgulanamazdı elbet.
Türk geleneklerinde yaşmak da vardı, tülbent de, yemeni de...
Üstelik hepsi pek çoğumuza yabancı değildi.
Yemek yaparken içine saç düşmesin diye takandan, temizlik yaparken yüzüne gözüne saç gelmesin diye takana, başını sıcaktan soğuktan koruyana, üzeri açık arabada yol alırken saçları uçuşmasın diye takandan, trençkotunun üzerine şık bir aksesuar olarak takana, "kaçı-göçü" olandan, inancından ötürü saçlarını açmayana kadar pek çok kişi takıyordu ve kimse de bunu sorgulamıyordu.
Lakin geleneklerimizde türban yoktu. Türban olsa olsa sadece 'moda'ydı...
Demek ki onlar türbanı da geleneksel kategorisine sokmuşlardı.
Daha önceden de bildiğimiz ve Meclis Başkanı seçimlerinde de şahit olduğumuz gibi MHP ve AK Parti alttan alta birbirlerine yakındı.
Peki o zaman niçin meydanlarda birbirlerine en olmadık lâfları cayır cayır giydiriyorlardı?
Yoksa o meydanlarda yine biz T.C.'nin vatandaşlarını mı kandırıyorlardı?
Kapalı kapılar ardında ise nasıl her şeyi kitabına uyduruyorlardı...

Hani o lâflar ki öyle böyle değil. Ne yenilir ne yutulur.
Ve şimdi gördüğümüz gibi hepsi hiç söylenmemişcesine bir çırpıda unutulur.
Değişmez racon bu.
Bknz geçmişteki tüm siyasi ilişkilere...

Şimdi, TBMM Başkanlığına seçilen Ak Partili İsmet Yılmaz'ın seçilmesine destek veren, koltuk çıkan, sebep olan Bahçeli'nin hareketi için; "Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır" diyecekseniz ve bizi vatan için elbirliği ettiklerine ikna etmek isteyeceksiniz. Lakin biraz zor olacak milleti inandırmanız.
Parti tabanı dahi bu politikanızı onaylamazken...
****
Bu arada; geçtiğimiz günlerde Ankara'ya yaptığım günübirlik ziyaret esnasında MHP'nin Ak Parti ile koalisyonu "kurdu kuracak" aşamalarında olduğu duyumunu almıştım. Tunalı Hilmi Caddesi'nde yaptığım kısacık bir yürüyüşte kulağıma fısıldanan buysa, Ankara'da yaşayanların kulağına neler fısıldanıyordu kim bilir...

Ankara, Ankara'dan okunmalıydı galiba...
Ya da Ankara'yı Ankara'dan yorumlayanlara kulak kabartılmalıydı.

Benim cenahımdan görünen bu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder