28 Temmuz 2015 Salı

De; Da;

'Bir kişiyi öldürürsen katil, milyonlarca kişiyi öldürürsen kahramansın.' demiş Charlie Chaplin...
Kahraman da olsan aslında 'katilsin' demiş kısacası.
Hiç havaya girme her şekilde 'katilsin' demiş.
Şunu iyi bil ki sıfatın ne olursa olsun 'katilsin' demiş.
De;
Olmayıp da ne yapacaksın?

Düşman kapıya dayanmışken de katil olmamak adına elim elim üzerinde oturacak değil kimse elbet. Nefsi müdafaa için herkes yapacak üzerine düşeni.
Marifet savaşa bulaşmamakta, marifet bu cinnet halini kapıya dayandırmamakta.
Dayandı mı bir kere, ondan sonrası karşılıklı katliam...
Adına katil de dense, kahraman da dense umursamaz artık kimse hiçbirisini.
Tüm canlılar hayatta kalmak ister nihayetinde.
De;
Savaş sadece sınırda ya da savaş alanında değil ki gidip çarpışasın.
Her an her yerde.

Bakınız bu günlerde bomba yüklü araç uyarıları geliyor büyük kentlere. 
Toplu ulaşım araçları, büyük alışveriş merkezleri, insanların bir arada olduğu yerler...
Amaç, bir atışta mümkün olduğu kadar çok insan telef etmek.
Bir yandan da yüreklere korku salıp gözdağı vermek.
Şehirlerdeki insanlar diken üzerinde.
Tatil yöreleri ise dünyadan bihaber.
Sağ gösterip sol çakarlarsa şaşırmayacağım.
Da;
Bugün de deniz bir dalgalı, bir dalgalı..

AVM otopark girişinde konuştuğum güvenlik görevlisi talimatı almış. Kontroldeki hassasiyetinden belli ki durumun ciddiyetinin farkında. O da korkuyor. Nihayetinde o hep orada...
Büyük felaketler en beklenmedikleri anlarda gelir derler aslında.
Demek ki sadece şimdi değil, sair zamanlarda da tedbiri elden hiç bırakmamalı.
Tren raydan çıktı bir kere...
De;
Hep böyle diken üzerinde mi yaşayacağız?

Milleti galeyana getirmek için ne mümkünse yapılıyor işte.
Bunları kim yaptırıyor kimse tam olarak bilmiyor. İsteniyor ki, denize düşen yılana sarılsın.
İşler arapsaçına dönmüş durumda.
PKK, DAEŞ, IŞİD, HDP, MİT; kimin eli kimin cebinde, kim dost kim düşman, kim 'derin' kim değil anlaşılmıyor.
Memleket bir yandan koalisyon tatavasıyla oyalanıyor, hükumet bir yandan dört bir yanı saran ateşi söndürmeye(!) çalışıyor.
Evlatlarını bu yangına kurban veren millet de 'biz bu ateşin içerisine nasıl düştük' diye dövünüp duruyor.
Da;
400'ü bulacağız yolu yok.
Değil mi?

Yaratılan kargaşadan sebeplenip ganimeti yüklenip kaçanlar da oluyor arada tabi.
İddiaya göre IŞİD kasasından 6 milyon dolar alarak kayıplara karışan Tunuslu komutan Ebu Fatıma el Tunusi, bıraktığı mesajda "Ne İslam Devleti, ne hilafeti? Ey aptal oğulları!" demiş bir güzel.
Müstahak deme de dur...!
Uzatılmış bir sakala, kafaya dolanmış bir 'dolak'a, iki Arapça duaya bakıp da verirsen 'dindarlık' kararını, az bile...
Adam nereye kaçtıysa şimdi, kesti uzattığı o sakalı, attı paraları da zulaya, çıkardı kafasındaki dolağı da.
Dua diyorsan, duayı da ediyordur emin ol.
Senin 'din ile boyanmış aptallığın' alıyordur dualardan nasibini bol bol.
Da;
Sen hala Allahüekber diye diye dindaşlarının, vatandaşlarının kafalarını kesmeye devam et.
****
Bu işin içinden nasıl sıyrılacağız bilmiyorum. Siyasileri dinliyorum, siyaset bilimcileri dinliyorum, konu hakkında engin bilgisi olan bilirkişileri dinliyorum,
I-ıh, hiçbirisini anlamıyorum. Hiçbir açıklama ile ikna olmuyorum.
Sadece bir köşede durup bu cinnet halinin bir an önce geçmesini bekliyorum.
Da;
Ya geçmezse?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder