Bursa'da, Operatör Doktor Ceyhun İrgil Cumhuriyet Halk Partisi'nden milletvekili aday adaylığını açıkladı bugün.
Merinos AKKM'de yapılan açıklamada salonun doluluğu ve coşkusu görülmeye değerdi.
Yaptığı açıklamalar ile "Sözüm Meclis'ten dışarı değil, bilakis içeri" dedi İrgil.
"Dert varsa derman da var" dedi.
27 yıldır Bursa'da hekimlik yapan ve kendi tabiriyle Bursa'nın iç güveysi olan İrgil, memleketin derdine önce teşhis koymuş, sonra da tedaviyi sunmuş.
"Neden milletvekili adayı olmak istiyorum?" derken sıralamış hepsini bir bir.
Konuşmasında dinlediğimde ve ardından da tanıtım broşüründe bildirisini okuduğumda, "Doktorun sunumu da böyle olur işte" dedim. Tam kendisine yakışır şekilde.
Elifine dokunmadan yazmak istiyorum:
TEŞHİS
Yıllar sonra yine "hasta bir adam"a dönüşmüş bir ülke. Yasama, yürütme ve yargı organlarındaki yetmezlik, diğer organlara da sirayet ederken kronik sorunlar iyice kangrenleşmiş, öyle ki ülkenin bazı yerlerinin kesip koparılması konuşulur olmuş. Her anlamda kan kaybetmeye başlamış, yoğun bakıma ihtiyaç duyan bir ülke.
Gencecik çocukların hayatlarını kaybettiği, bölünmenin eşiğine gelmiş, çağdaş dünyadan uzaklaşarak diktatörlüğe doğru giden, yalnız bir ülke...
Emeğin ve insan haklarının ayak altına alındığı, anayasa ve kanunların keyfî uygulandığı, vatandaşların ADLİYE ve MALİYE ile korkutulduğu bir ülke.
Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk'e saldıranların, evrensel değerleri yok sayanların, dini siyasete alet edenlerin, seviyesizliğin ve vicdansızlığın itibar gördüğü bir ülke...
Sık sık öfke nöbeti yaşayan, kadınların ve çocukların nefes almakta zorlandığı, yaşam yerine ölümü kutsayan mutsuz insanların yaşadığı haksızlık, hukuksuzluk, görgüsüzlüğün ve zorbalığın iktidar olduğu...
TEDAVİ
Çare yok mu peki?
Elbette var.
Bize fıtrat, kader diye sunulan şeyleri kabullenmemek, sesimizi daha çok çıkarmak, birlik olmak ve demokrasiye daha çok sarılmak.
Çare, daha çok demokrasi ile özgürlük için CHP iktidardır.
Bursalılar'ın yakınen tanıdığı, Bursa'da elini taşın altına sokan ve tuttuğu taşı kaldıran, güler yüzlü, akılcı ve kendine özgüvenli,
komplekslerinden arınmış, hatta belki hiç kompleks sahibi olmamış, yenilikçi, hep özlediğimiz derecede esprili, dünyayla ilgili, entellektüel düzeyi yüksek, çünkü algısı yüksek duyarlı bir insan Ceyhun İrgil.
Bu nitelikleri ile bana geçtiğimiz aylarda yazdığım bir yazıyı hatırlattı İrgil.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından yazdığım o yazımda "Bir dahaki seçimde başkan o!" demiştim...
O yazımda bir parti kurduğumdan ve o partiye üye olanların kriterlerinden bahsetmiştim...
Kısaca hatırlatayım:
"Benim gibi ne oraya ne buraya ait olmayan, alternatifsizlikten can-ı gönülden onaylamadığı partilerde de sığıntı gibi takılanlar için yeni bir parti lâzım artık diyorum.
Şöyle eli-yüzü düzgün (mecâzî anlamda diye belirteyim de sanmayın kediciklerin partisi), oturmasını kalkmasını bilen, empati ve sorumluluk duygusu gelişmiş insanlar için bir parti diyorum.
Adını da Eli-Yüzü Düzgünler Partisi / E-YDP koyalım diyorum.
Derli toplu yaşamasını seven ve bilen her kim varsa bu partiye buyursun diyorum.
Hani yüzünden gülümsemesi eksik olmayan, temiz-pak, iyi niyetli, elinden geleni ardına koymayan, içinde sevgi barındıran, saygıyı hayatının birinci kuralı yapan çalışkan insanlar olsun istiyorum.
Kabalaşmayı marifet sanmayan, hayatını kurnazlığa ve üçkağıda dayandırmayan, içten, samimi ve dürüst insanlar...
İşçi patron fark etmez. İşçi olup patronuna, patron olup işçisine ihanet etmesin yeter.
Zengin fakir fark etmez. Zengin olup parasıyla azıtmasın, fakir olup fakirliğinden utanmasın yeter.
Üzerine giydiği kıyafeti temiz ve özenli olsun, varsın bir tane olsun.
Çeşit çeşit giyecekse de biraz uyumlu olsun.
Hoyrat değil nazik olsun.
Müziği sevsin, ister şarkı, ister türkü olsun, yüreğinden de dilinden de müzik eksilmesin. Hatta canı çok istedi mi 'O ne der, bu ne der' demeyip kalkıp dans edebilsin.
Dünyanın sahibi değil bir parçası olduğunu bilsin.
Kendinden güçsüzlere eziyet etmesin.
Tanısa da tanımasa da insanlara bir ‘merhaba’yı esirgemesin.
Sevmekle başlar her şey...
Devam eder ve hayat bir yerde biter gider.
Baki kalan bu kubbede hoş bir sâda bırakacak insanlar olsun, o kadarı bize yeter...
Var mısınız?"
İşte bu yazıda anlattığım o profil duruyordu şimdi karşımda.
Defalarca kürsüde konuşma yapmış, lakin ilk siyasî konuşmasını bugün yapan İrgil konuşmasının başında "Hata yaparsam affola" dedi.
Her söylediği ile hata yapmak ne kelime, hepimizi tam on ikiden vurdu.
"Cennet anaların ayağının altında" klasik ve içi boş söyleminin gerçek yüzünü "Kadınlar erkeklerin ayağının altında" diyerek gösterdi.
Son 10 yılda 14 kat artan kadına şiddet de bunun en iyi göstergesiydi.
Nasıl cennetse artık bu...?
"Yıllarca üniversite sınavına çalışan çocukların çalınan emekleri için istiyorum milletvekili olmayı" dedi.
"Sağlıkta devrim bir aldatmaca. Reçete yazdırmak bir sağlık hizmeti mi? 4 milyonluk kentte 150-200 yoğun bakım yatağı var, yakışır mı? Eskisi gibi evde ölmek yok, hepimiz hastanelerde öleceğiz. Şehirlerde önce sağlık, ardından her türlü hizmet" dedi.
"Bu memlekette artık dirilere değil ölülere yatırım yapılıyor, Diyanet'in bütçesine bakın bir" dedi.
****
İşaret ettiği her konu bilinen ve şikâyet edilen konulardı.
Arada bir fark vardı, İrgil şikâyet etmek yerine çözümün bir parçası olmak için Ankara'ya gitmek istiyordu.
Bu yüzden de "Bana yol verin" diyordu.
Kendisini destekleyen profilde görünen o ki; Ceyhun İrgil'in de hedefi olan, köylü-kentli-işçi-memur-işveren bir araya gelmiş, tek yürek, tek nefes olmuş, tek ses olmuş, artık doğru ve dürüst insanların yönettiği memleket için güç birliği oluşturulmuş.
Doğru insanların adaylığı doğru yolu bulduruyor.
İçi boş adaylar ise şaka bile olsa kötü bir şaka olacak sunumlarla koltuk kapma yarışındalar.
Bu yolda aklıselim galip gelecek ve artık efendiliğinden sessiz kalan insanlar kabuklarından çıkacaklar.
Yok çıkmazlarsa ya da çıkanlara yol açılmazsa,
Bilgililer ilgisiz, ilgililer de bilgisiz olurlarsa, yetkililerin hem bilgisiz hem bilgisiz olmaları kaçınılmaz...
Bunun neticesidir ki önümüz karanlık...
Hem de çok karanlık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder