13 Ocak 2015 Salı

‘Mevsimlik Tarım İşçileri’nin sessiz dili

"Binlerce satır da yazsa, saatlerce de konuşsa, ânı yakalayan tek bir karenin anlattığını anlatamaz insan" diyerek başlamak istiyorum bu yazıma.
Sonra da size bir sergiden ve sergi sahibinden bahsetmek.
Çukurova Ziraat Fakültesi mezunu Adanalı bir ziraatçı kendisi. Eğitiminin ilk temelleri memleketi olan Adana’da atılmış. Mesleği olan Ziraat Mühendisliğini devam ettirmenin yanında, 2009’da almaya başladığı profesyonel fotoğraf eğitimini ilerleterek ve çektiği fotoğrafları derleyerek sergiler açmış..
Bahsettiğim kişi uzun zamandır tanıdığım ve meslekî olsun, fotoğrafçılık alanında yaptığı çalışmalar olsun gelişmelerine an be an şahit olduğum Ziraat Mühendisi Teberik Kölgeli.
Kölgeli'nin “Mevsimlik Tarım İşçileri” ve “Memleket Yolcusu” sunumları Uludağ Üniversitesi, TMMOB ve farklı derneklerde gösterildi. Çektiği fotoğraflar “Dört Mevsim Tarım”, “Flamingolar”, “Semazen” ve “Kadının Objektifinden Kadın” karma sergilerinde yer aldı.
“Anadolu Işığı” fotoğraf sergisi ise, 2014’ün son ayının 6'sında düzenlenen Bursa FotoFest kapsamında fotoğrafseverlerle buluşmuştu.
O gün FotoFest’in açılışına ben de katılmıştım ve Teberik bana “Anadolu Işığı”nın sergilendiği bölümü gezdirmişti.
O gün her fotoğrafın başında durup anlatmıştı uzun uzun.
Her fotoğrafta bir öykü, her çekimde bir anı vardı.
Ve bütün yaşananlar Teberik'te saklıydı...

2015’in ilk günlerinde, BAOB Salonu’nda Mevsimlik Tarım İşçileri temalı fotoğraf sergisinin açılışında idik.
Açılış konuşmasını Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Doç. Dr.Eruğrul AKSOY ve Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail FILYA yaptı.
Açılış kurdelesini kesen Oda Başkanları ve Dekanın yanında, arkadaşları, ailesi ve sanatseverler Kölgeli’yi bu özel günde yalnız bırakmadı.
Fotoğraflar sanatsal yönden ancak ustalar tarafından eleştirilebilecek bir düzeydeydi. Her karenin kompozisyonu, ışığı, renkleri ve ifadeleri görsel bir ziyafetin içine çekti hepimizi.
Fotoğrafların içine girdiğimizde ise bizi bekleyen bambaşka şeylerdi.
“Nerede çekildi bu fotoğraflar, Güney illerinden birinde mi?" dedim.
O kadar uzaklarda değil, çok yakınlarda çekilmiş meğer.
Karacabey ve Mustafakemalpaşa ev sahipliği yapmış bu çekimlere.
Fotoğraf karelerindeki özneler de Mardin’den gelen tarım işçileri imiş.
Bazı fotoğraflara daha dikkatli bakınca aşina görüntüler çarptı gözüme. Tanıdık binalar, tarlalar...
Orada doğup büyümeme ve onlarca yıl yaşamama rağmen hiç görmediğim, hiç bilmediğim hayatlar yaşanıyormuş yaşadığım ilçenin çevresinde.
İşçilerin kurdukları çadırlar, çadırlarda yaşanan hayat, gençleri tarlada çalışırken çadırda kalarak aş pişiren, çocuklara ebeveynlik eden yaşlılar, anaları-babaları tarlada çalışırken buldukları her şeyi kendilerine oyuncak ederek birbirlerini eğlendiren çocuklar, tarlaya çalışmaya giderken objektife poz veren genç ve kuvvetli kadınlarla adamlar...
Ha bir de, çadır üzerine kalpler çizerek aşkını ilan eden aşıklar...
Hepsini deklanşöre basarak fotoğraf karelerinde ölümsüzleştirmiş Teberik.
Bu sergide, ölümsüzleşen görüntüler arasında ölüme davetiye çıkartan ayrıntılar önemliydi esas.
Kullanılmış ve bitmiş kimyasalların boşalmış kutuları her yerde kullanılıyordu.
Su depolamak için olsun, gıda saklamak için olsun, oyun için olsun…
Yine kimyasallardan arta kalan çuvallar halı misali zemine serilmişti.
İnsanlar burada besleniyor, yaşıyor ve uyuyordu.
Kısacası aldıkları her solukta, içtikleri her yudum suda, yedikleri her lokmada zehir giriyordu vücutlarına.
Ne atıkları atanların bir bilgisi vardı bu konuda, ne de kullananların.
Boş bulduğu her yoğurt kabını, her yağ tenekesini, her boya kutusunu her şekilde değerlendiren bir millet için, objenin “boş” olmuş olması “değerlendirilebilir” olduğu anlamına geliyor malum...
Serginin temalı sergi olmuş olması anlatmak istediğini en kestirme yoldan anlatması bakımından etkiliydi.
Bu konu hakkında pek çok panel düzenlenmiştir muhakkak.
Fakat bakan ama görmeyen gözlere bu yolla göstermek başka...
Sergi BAOB'da 23 Ocak 2015 tarihine dek ziyaretçilerini kabul edecek...
Ben'ce fotoğraf; fotoğrafçılık anlamında sanatın etken dallarından birisi. Gazeteciliğin ise olmazsa olmazı. Haberi gündeme taşıyan, hatta unutulmaz kılan en önemli ayrıntı.
Düşünün bir; okuduğunuz kaç haber var tek tek satırları aklınızda kalan?
Peki ya unutamadığınız kaç fotoğraf karesi?
Görsellik daha önde geliyor değil mi?
Okuma-yazma bilmeyen dahi fotoğraflara bakarak öğrenebiliyor.
Fotoğraflar dilsiz olsa da, dilli olan yayın organlarına göre çok daha etkili oluyor... Çevremizde baktığımız ama görmediğimiz o kadar çok güzellik ya da o kadar çok acı var ki...
Bunların farkına varmak için objektif bir bakış açısı ve zoom yapabilen bir zihin lâzım bize.
Hayatı bir fotoğrafçı gibi yaşamalı demek...
Hepinize iyi çekimler efendim... 

Kapak fotoğrafı Teberik Kölgeli Mevsimlik Tarım İşçileri arşivindendir...
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder