14 Temmuz 2013 Pazar

Geleceğe imza atan adam...

Geçtiğimiz kış Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nin Kız Öğrenci Yurdu'nda kalan kızların barınma problemi hasıl olunca yeni bir yurt yaptırma konusu gündeme geliyor ve bu gündem de beni Baharın müjdecisi Kır Çiçekleri ve ÇEK ile tanıştırıyor.
Devamında gelişen olaylar neticesinde 2013'ün Mayısındaki temel atma töreninde yollarımız kesişiyor.
ÇEK'in yeni Kız Öğrenci Yurdu temel atma törenlerinde görüyorum kendisini.
Yurdun yapımına büyük katkı koyan vatansever bir eğitim gönüllüsü ve bir hayırsever;

O gün kendisini gördüğümde hayatını merak ediyorum içimden. Kim bilir neler yaşadı onca senede diyorum.
Temel atma töreninin ardından kısacık bir tokalaşıp selamlaşıyoruz, o kadar.
O günün üzerinden çok geçmeden, 2013'ün Temmuzunda ÇEK Kurumsal İletişim Sorumlusu Ünsal Zeren gönlümden geçeni bilirmiş gibi beni arıyor ve bu vasıtayla çok arzu ettiğim tanışma ve söyleşi gerçekleşiyor...
Kendisiyle buluşmaya gitmeden önce biraz ön çalışma yapıyor ve hakkında epey bir bilgi ediniyorum.
Osman Köseoğlu 1930 yılında Burdur'un Tefenni ilçesinin Başpınar Köyü'nde doğmuş.
Osmanlı döneminde çeşitli cephelerde 8.5 yıl savaşmış, İstiklâl Madalyasıyla onurlandırılmış ve okumaya düşkün bir babası, çocuklarıyla haşır neşir bir annesi, daha sonra bazıları erken göçen 7 kardeşi.
Ve okumaya sevdalı bir çocuk, kendisi.

Bu arada; 1930 tarihini görüp de Köseoğlu'nun "yaşlı bir adam" olduğunu düşünmeyin sakın.
Zihni de, fikri de, kendisi de gepgenç birisi vardı karşımızda.
Sohbeti keyifli, insan yanı kuvvetli, bir o kadar da matrak ve dolu dolu bilgili...
İlkokulu Tefenni'de, ortaokulu Burdur'da, liseyi Antalya'da bitirmiş. Ardından İTÜ'de Makina Mühendisliğini kazanmış.
Ve fakat maddi imkânsızlıklardan dolayı İTÜ'den ayrılmak zorunda kalmış. 1955 yılında devlet bursu ile Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'ne girmiş.
İTÜ'den ayrılışına üzüldü mü diye sorduğumda, ben nerede olsam başarılı olurdum cevabını veriyor.
Yaşadıklarına ve yaşattıklarına bakınca olmuş olduğu da her halinden anlaşılıyor zaten...
Osman Köseoğlu ihtisasını ve doktorasını yaparak derecelerle mezun olduğu okulun ardından Bursa'ya gelerek veterinerlik mesleğini Bursa'da icra etmeye başlamış.
Hakkında edindiğim bilgilerden ve evde bize gösterdiği fotoğraflarından anladığımız üzre Osman Bey aynı zamanda sıkı bir sporcu...

Güreş, atletizm ve yüzmede hatırı sayılır bir geçmiş bırakmış ardında.
Spor konusunda geleceğe yatırım yapmayı da ihmal etmemiş.
Lakin yatırım yaptıklarının hepsi başarıya ulaşmamış.
Kişi önce kendisi istemeli demek...
Osman Köseoğlu milli bayramlarda ve özel günlerde babasından kalan İstiklâl Madalyası'nı göğsünde gururla taşımayı da ihmal etmiyor.
****
Sohbet esnasında duvardaki fotoğraflara takılıyor gözüm. Her yer eşi Güler Köseoğlu'nun fotoğrafları ile dolu. Kâh yalnız, kâh ikisi birlikte. Kızları, torunları...
Yaşantılarındaki ahenk her fotoğraf karesinden yansıyor. Hayatları boyunca el ele vermişler, çocuklarını yetiştirmişler. Kendi çocuklarını yetiştirmekle kalmayıp diğer çocuklara da analık babalık etmişler.
Bu arada sosyal hayatlarını da hiç ihmal etmemişler.
Özellikle de birlikte ettikleri valsleri pek meşhurmuş.
Hele de harmandalının ağır aksak havasına kendi meşrebince yorumlayarak yarattığı ‘Osmandalı'sı görülmeye değermiş...
Konu buraya gelince nasıl tanıştıklarını soruyorum hemen.
Genç bir kız ve genç bir erkek olarak ilk buluşmalarını merak ediyorum.
Güler Hanım'la olan arkadaşlığını, evlenme teklifini, ardından Bursa'ya gelişlerini, hayatlarına verdikleri emeklerini hepsini anlatıyor bir bir....
Ta ki iki yıl önce Güler Hanım bu dünyaya veda edene dek birlikte süren uzun ve dolu dolu bir hayat dinliyoruz.
Eşini anlatırken gözleri parlıyor Osman Köseoğlu'nun. Eşinin tutumluluğunu, kendisini ve üç kızını idare edişini anlatıyor.
Başarısındaki büyük sırrın eşinin kendisine olan desteğinde olduğunu söylüyor.
Kendisini bir kadının ellerine bırakabildiğine göre Güler Hanım'ın farkını fark edip bu uzun yolculuğu keyifli hale getirecek kadar farkındalığı yüksek biri olmalı.
Seçmeyi bilmek de ayrı bir marifet işte.
Ailesi de aynısını söylemiş:
"Senin seçtiğin kız bizim başımızın tacı"
Seçenin seçimine güvenmek ve yanılmamak bu olsa gerek.......
****
En iyi insanlık kendisinden çok milletine hizmet edendir düsturunu benimsemiş bir insan Osman Köseoğlu.
Veterinerlik mesleğini icra ederken Bursa'da tek tabanca olmasının getirisi olarak pek çok yatırım yapma imkanı bulmuş.
O zaman değersiz olup da zaman içinde değerlenen arazilerini kat karşılığı vermeleri sebebiyle oluşan geliri eğitime ve sağlığa aktarmış karı-koca.
Köseoğlu kendi kliniğinin tüm donanımını ve bir barkovizyon cihazını Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Veteriner Fakültesi'ne bağışlamış.
Bursa'da 100 yataklı bir yurt yaptırarak ÇEK'e bağışlamışlar.
Güler-Osman Köseoğlu çifti olarak Bursa Uludağ Üniversitesi kampüsünde modern bir öğrenci yurdu ve Veterinerlik Fakültesi'ne Konferans Salonu yaptırmışlar.
Doğup büyüdükleri Tefenni Başpınar Köyü'ne kütüphane, çok amaçlı kültür merkezi, 400 ton kapasiteli soğuk hava deposu, köy konaklama evi, Atatürk büstü gibi pek çok eser kazandırmışlar.
Çocuk parkları, mezarlık ve cami güzelleştirmeleri, sokak düzenlemeleri yapmışlar.
Güler Köseoğlu'nun kız kardeşi Sevim Ersir'in isteği üzerine Bursa Sağlık ve Eğitim Vakfı'nı BURSEV'i kurmuşlar.
Onlarca öğrenciye burs vermiş, pek çok tesise nakit ve malzeme bağışı yapmışlar...
O bunları anlatırken 1963 yılında yazdığı 'Köyden Köye Mektuplar'ı soruyorum, "Sen nereden biliyorsun?" diyor.
Nasıl bilmem, sahibinin haberi olmasa da her satırı atlanmadan okunması gereken o mektuplar da katılmış internet dünyasına.
Köyüne yaptırdığı tesisler bir yanda, okumak isteyen çocuklara sağladığı imkanlar öte yanda, köylünün tesislere sahip çıkmayıp gereken özeni göstermemesi ise akıl almaz bir yanda.
O kadar ki, köyüne yaptırdığı Soğuk Hava Deposu elektrik borcundan dolayı kapanmış.
Köseoğlu da tesislerini koruyup yaşatmak için Güler-Osman Köseoğlu Başpınar Vakfı'nı kurmakta bulmuş çareyi.
Kendisinden daha fazla yatırım talep eden Burdur Valisi'ne Bursa ve Başpınar'daki yatırım ve gider dengesinden bahsederek "Daha ilerideki zamanlarda neden olmasın..." cevabını vermiş.
Uludağ Üniversitesi'ne bağışladığı arsa ve yaptırdığı yurt için kendisine verilen 20 kişilik kontenjanda köyünün gençlerini unutmaması köyüne ve eğitime verdiği önemin açık bir göstergesi..
Lâkin Burdur'dan Bursa'ya gelerek okuyan ve memleketine dönen çocuklardan sadece 1 tanesinin kendisini ziyarete gelerek teşekkür etmesi ise epey düşündürücü.
Kendilerine bu derece destek olan kişiyi tanımaları ve teşekkür etmeleri için o çocukları birilerinin yönlendirmesi gerekirdi diye düşünüyor insan.
Bunu bir diyet olarak değil de, sadece şükran göstergesi olarak yapmalarını sağlamak lâzımdı...
Köseoğlu'nun "Devlet bizim elimizden tutup okuttu. Biz de okuduk, hayırlı evlatlar olarak görevimizi yerine getiriyoruz" deyişinden şükran ve minnet duygusunun önemini anlıyoruz.
****
ÇEK Kız Öğrenci Yurdu'nun bağış aşamalarının nasıl geliştiğine gelirsek;
Önce Kadın Sığınma Evi yaptırmak imiş Osman Köseoğlu'nun niyeti. Sonra Sosyal Hizmetler Müdürlüğü kendisine özürlüler için bir tesis yapma teklifiyle gelmiş. ÇEK Başkanı Ali Arabacı ile olan hısımlığından dolayı ettikleri bir sohbet esnasında Kız Öğrenci Yurdu'ndaki sorunlar gündeme gelince, ÇEK ile buluşulmuş.
Ve bu sayede yurtlarından çıkmak durumunda kalan Kır Çiçekleri'ne yepyeni bir yuva kurmanın fikrî temelleri atılmış..
Her şerde bir hayır vardır deriz ya, eski yurtta Bursa köylerinden 54 kız çocuğu yararlanırken, yeni yurtta tüm Türkiye genelinden 100 kız çocuğu faydalanacakmış ve yeni döneme yetişecekmiş.
Kır Çiçekleri Yurdu inşaatı son hız devam etmekte.

Sohbet esnasında konu siyasete ve memleket meselelerine de geliyor kaçınılmaz bir şekilde.
Atatürk Türkiyesi'nin çalışkan ve ülkesini yukarılara taşıma gayreti içinde yetişen bir ferdi olarak görev icabı gittiği köylerde halkla nasıl kaynaştığını ve onların aydınlanmasına nasıl önem verdiğini anlatıyor.
"Köylere gidince hep Kurtuluş Savaşı'nı ve Atatürk'ü anlatırdım" diyor…
Çepni Köyü'nden bir anısını eklemeyi de ihmal etmiyor. Halka bütünleşmenin ve tepeden bakmamanın önemini anlatıyor.
Bunların üzerine "Siyasete girmeyi düşünmediniz mi hiç?" diyorum.
"Girseydim bağımsız aday olarak girerdim ve muhakkak seçilirdim" diyor.
Sorduğum sorunun içindeki malum cevabı almış olmaktan memnun oluyorum.
Bu enerjiyle başka türlüsü olamazdı zaten...

Osman Köseoğlu'nun can yoldaşı, eli ayağı Ergül Çatal ve Güler Köseoğlu'nun rahle-i tedrisinden geçmiş olan 17 senelik yardımcısı Hatice Hanım'ın ikramları eşliğinde ettiğimiz sohbetin ardından, evin alt katındaki çalışma ofisine iniyoruz.
Evdeki yağlı boya tablolar, fotoğraflar ve envai çeşit eşya yoğunluğu ofiste de mevcut.
Rahmetli Tankut Öktem'in yaptığı Osman Bey ve Güler Hanım'ın büstleri, duvarlarda asılı fotoğraflar, her şey her şey her şey Osman ve Güler Köseoğlu'nu haykırıyor…
Sohbetin tadı doyumsuz. Kendisinden öğrenilecek o kadar çok şey var ki...

Su gibi akan saatlerin ardından ayrılmak için izin istiyoruz...
Giderayak rafların altından bir yerden büyükçe bir taş çıkartıp koyuyor masanın üzerine.
Oval ve epey büyük bir taş.
Nehrin akıntısıyla taşın köşeleri törpülenmiş ve suyun kuvvetiyle yuvarlandıkça yuvarlanmış..
"Hayatın akışı da insanı işte böyle törpüleyip yuvarlıyor" diyor hepimize.
Hak vermemek ne mümkün.
Akışta kalmak, akışa katkıda bulunmak, yuvarlanmak ve doğayla bütün olmak, ayrışmamak, uzaklaşmamak, inatlaşmamak...
Köseoğlu'nun yaptığı gibi, ardında bıraktığı izlerle sonsuzluğa ulaşmak...
Vedalaşmanın ardından kendisine bir kez daha hayran olmaktan alıkoyamıyorum kendimi.
Onun bir ömre sığdırdıklarını görünce de, boşa geçen bütün günlerime yanıyorum...
O tam bir Çılgın Türk...

ÇEK Gönüllüsü olarak yazdığım yazılar:

Baharın müjdecisi Kır Çiçekleri / 12 Şubat 2013
Geleceğe imza atan adam... / 14 Temmuz 2013 
Zafer Akıncı bu kez ÇEK'in konuğuydu / 20 Ağustos 2013
Çağdaş çocukların çağdaş yuvası / 29 Eylül 2013
Sabahattin Ali'nin yalnızlığı ilk değil / 13 Aralık 2013
ÇEK, Feyzioğlu, eğitim, ülke, gelecek ve dahası / 8 Şubat 2014

Çiçek gibi kızlara 5 yıldızlı yurt / 29 Ekim 2014
91. Yılında Öğretim Birliği Yasası ve ÇEK ödülleri / 5 Mart 2015
İmece’nin adı ÇEK olmuş / 28 Temmuz 2015
İlmek ilmek dokuyup, zincir zincir büyüteceğiz / 1 Aralık 2015
'ÇEK'e destek yurtseverlik görevidir / 15 Aralık 2015
Atatürk Bizim Bütünümüzdür / 4 Mart 2018
Orada Duruverdi Zaman / 6 Mart 2019
'Çağdaş Eğitim'e Gönül Verenler / 7 Mart 2020
ÇEK Çıldırmış Olmalı! / 11 Ekim 2020
ÇEK Durmuyor, Koşuyor! / 5 Mart 2022

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder