Hani ağlasın mı gülsün mü şaşırır ya bazen insan;
Gezi Parkı eylemlerinde bayrak satmaya çalışan Ali Sarıçiçek'in maruz kaldığı davranışlar ve ardından gelen hukukî gelişmeler tam da böyle...
Sanırsın ki Ali kendi milletinin bayrağını değil, düşman bir ülkenin bayrağını satıyordu...
Evinin geçimini bayrak satarak sağlayan Ali Sarıçiçek hakkında, görevli memura mukavemet ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Kanunu'na muhalefet suçundan 1 yıl 2 aydan, 7 yıla kadar hapis cezası istenmiş.
Ali'nin karısı Merhamet'in açıklamaları ise değme konuşmacılara taş çıkartır güzellikte.
Sözcükleri o kadar yerinde, konuşması o kadar doğal, bir o kadar da rahat ve akıcı...
"Tamam benim kocam örgüt kurdu. 7 kişiyiz, biz örgütüz. (Çocuklarını sayarak) 1-2-3-4-5 tane çocuğum var. Biz örgütüz" demesinden anlaşılacağı üzre ironide de gayet başarılı.
Kalabalığın olduğu her yerde bayrak satan kocasından, geçende de Kazlıçeşme'de bayrak sattığından, Başbakan'ın sözünü dinleyerek yaptıkları çocuklardan, mağduriyetse mağduriyetten, mazlumluksa mazlumluktan söz ediyor.
Tane tane ve duraksamadan.
Baştakilere açık açık sesleniyor.
Korkmuyor.
Çekinmiyor.
Gaza da gelmiyor.
Çemkirmiyor, çirkinleşmiyor...
Keşke Merhamet'in duruşu ve hakkını savunuşu tüm siyasilere örnek olsa.
Milletten vekalet alarak meclise giren herkes sus pus olup oturacağına, milletin gerçek vekili olsa ve konuşsa.
Halkla inatlaşarak ve kavga ederek sorunların çözülmeyeceği, bilakis kördüğüme dönüşeceği ve halkın sesine kulak vermek gerektiği tepedekilere anlatılsa.
Tepedekiler de arada sırada dahi olsa tebdil-i kıyafet yaparak halkın arasına karışıp, halkın gerçek fikrine haiz olsa.
Kendisine anlatılanlarla gözleriyle gördükleri birbirini ne kadar tutuyor, iyice bir anlasa.
Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir sözünün özünü anlayıp, her şeyi en iyi biz biliriz jargonundan azıcık uzaklaşsa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder