80'lerde bir yaz,
Erdek,
Sıcak,
Ama sarı sıcak...
Sahil boyu dolanan satıcılar,
Falcı, mısırcı, dondurmacı, bohçacı...
Bir yandan elindeki bir kaç örtüyü sallarken bir yandan da ayarsız sesiyle örtülerin reklamını yapan, diğer kolunda taşıdığı bohçanın ağırlığını azaltmak için tek omzunu yukarı kaldırmış, zaten esmer olan teni güneşin alnında yürümekten iyice kararmış, başına sıktığı yemeninin altından sızarak şakaklarına, oradan da çenesine süzülen terlerini yemenisinin ucuyla silen, şalvarlını yeldire yeldire yürürken terliğinin arasına giren kumlardan rahatsız olduğu için kızgın kumlara çıplak ayakla basan ve nasıl olup da ayaklarının yanmadığını anlayamadığın bir bohçacı kadın yanaşır yanına.
- Alsana evine bi masa örtüsü be abla. Yayarsın masana!
- İstemem sağol.
- Abla güzel çeyizliklerim var. Bakıver bi!
- ....
- Bak bu takım sana 500'e olur be abla...
- ....
- Hadi senin güzel hatırın için 350 olsun..
- ...
- 250 ver madem hadi tamam!
- Hem ihtiyacım yok, hem pahalı satıyorsun. İstemem sağol...
- Valla billa pahalı değil be abla. İki gözüm önüme aksın ki, akşama evime kavuşamayayım ki pahalı değil. Te bana gelişi zaten 200 lira!
- Piyasayı biliyorum ben. Demiştim zaten almaya niyetim yok diye, sağol...
- Tamam be abla, hadi ver bi 100'lük de anlaşalım...
- İstemem dedim ya!
- 50 olsun be abla!
Elindeki örtüleri önünüze atar ve almaz...
O almaz da siz o malı alır mısınız almaz mısınız bilemem
Ama sorarsınız, 500 nireee, 50 nire?
Ve 30 küsur yıl sonraya döner yine sorarsınız
101 nireee, 15 nire?
Nirdeeeen nire!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder