Evde kedi-köpek-kuş bakmayı sever misiniz?
Hayvansever misiniz diye sormuyorum...
Hayvanseverim diyenlerin hamam böceğinin, örümceğin, yılanın da hayvan olduğunu düşünüp aynı özenle onları da seveceğini düşünmüyorum çünkü. Onlar için hayvansever olmak birkaç hayvan türüyle sınırlı. Adı böyle konmuş, artık değişmez...
Biz evimizde yaklaşık beş senedir tekir bir kediyle yaşamaktayız. Henüz on günlüktü aldığımızda. Cıyak cıyak bağrışan, avuç içine sığacak kadar minik olan, sahipleri tarafından dört kardeşin bir kutuya konularak çöpe atıldığı bir güzellikti o. İlk eve geldiğinde ne onun ne de bizim ne yapacağımızı bilemediğimiz bir candı.
Lise yıllarımda da kedim vardi, tecrübeliydim kim sorarsa. Dışarısıyla bağlantısı olan, iki katlı müstakil bir evimiz vardı. Kedim arka bahçelerde istediği gibi dolaşırdı. Tuvalet ihtiyacı için bizim bir şey yapmamıza gerek yoktu. Öyle bir şey de bilmiyorduk zaten.
Şimdi apartman dairesinde kediyle yaşamaya başlayınca anladık ki tuvalet ihtiyacı için özel bir kutuya ve kuma gerek varmış.
Evde pişen yemeklerden arta kalanlarla beslenirdi benim daha önceki kedim. Ne verirsek onu yerdi. Öğlenleri okuldan geldiğim gibi kasaba koşturur ciğer alırdım ona. Ben bir yandan ciğeri parçalara ayırmaya çalışırken o da bir yandan yemeye çalışırdı. Bir yandan da, sanki o ciğeri ona getiren ben değilmişim gibi bana kafa tutardı.
Şimdiki zamane kedisiyse kuru mamadan başka bir şey yememekte.
Evde ciğer pişer, balık pişer, köfte pişer. Pişer de; bizimki kedi olup hiçbirisine de mi miyavlamaz. Canı da mı çekmez? İçgüdüleri de mi yoktur? Hiç mi cezbolmaz bunlara?
Mamasının markasını dahi değiştiremeyiz, anında tepki verir ve evin içinde hiç ummadığım yerde hiç ummadığım şeyler görebilirim...
O da haklı; bize geldiğinden beri başka hiçbir kedi görmedi. Annesinden bu kadar bebekken koparılmayıp, birlikte biraz daha yaşasaydı belki bazı şeyleri öğrenirdi.
Yıllardır gördüğü sadece bizleriz.
Sosyal hayatı balkona gelen kargalarla ve serçelerle bakışmaktan ve arada onları kovalamaktan öte değil.
Ha bir de, zaman zaman sinek kovalıyor. Evin içinde minik böcekleri takip ediyor. Her seferinde de onları yakalayamayıp ıskalıyor. Avcılık içgüdüsü de yok olmuş galiba. Arada pusuya yatıp avlanma pozisyonları alıyor lakin devamı gelmiyor.
Sevgili kedimiz evimizde son derece güven içerisinde yaşıyor. Yemek için hiçbir mücadele vermiyor. Bunların bedeli olarak da hep yalnız.
Yalnızlığından şikayetçi mi bilinmez.
Kanımca kendi cinsiyle yaşanan bir sokak hayatını bilmediği için bilmediği bir şeyi de özlemiyor.
Sürekli sevildiği için sevgi açlığı da çekmiyor.
Sokaktaki bir kediye minik bir dokunuş bile onun sizden ayrılmamasına, sırnaşmasına neden olurken, bizim fazlasıyla tok gözlü kedimizin gönlünü yapabilmek için biraz daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor.
İnsanoğlu da böyle değil mi?
Daha az imkânlara sahip bir ailenin çocuğuna alınan normal bir ayakkabının o çocuktaki sevinç etkisiyle, daha rahat imkânlara sahip bir ailenin çocuğuna alınan normal bir ayakkabının beğenmezlik etkisi aynıdır.
Bizler sahip olduğumuz hayatı son derece normal bulup şükretmeyi unutuyoruz. Şükretmek bir kenara, birçok kişinin özendiği o hayatı beğenmezlik edip daha da üstlere tırmanmaya çalışıyoruz. Tırmandıkça ulaştığımız o noktayı da kanıksıyoruz. Bir kısır döngü içerisinde kendi kendimize mutsuzluklar üretiyoruz.
"Yaşamak için para lazım ama para için yaşamamak lazım" diye düşünenlerdenim.
Kimseye muhtaç olmadan yaşayabiliyor olmak en büyük lüks diye düşünenlerdenim.
Bu tüketim dünyası içinde hiçbirimiz artık TAMAM değiliz. Hep bir şeylerimiz eksik. Hep almamız gereken bir şeyler var. Daha çok, daha yeni, daha daha daha derken iş çığrından cıkıyor...
Göz görmeyince gönül katlanacak da, gözün görmemesi de mümkün değil. Görünce almamaya dayanmak çok zor.
Alış-veriş çılgınlığı dediğimiz durumdan ekmek yiyen epey büyük bir kitle var. Onlar da o çılgın insanları dört gözle beklemekteler...
Artık kaçacak yerimiz yok galiba.
Bakın kediden başladık nerelere geldik...
Siz de hayvan sevenlerden misiniz? / 14 Ekim 2010
Hayvandan korkma, hayvan sevmeyen insandan kork! / 30 Eylül 2012
Sokaklardaki bu hayvanlar toplansa... / 4 Ekim 2012
Bütün hayvanlar çevreci, ya insanlar? / 5 Haziran 2013
Doğanın tekerine çomak sokup durmayın! / 9 Mayıs 2014
Susturamadığından korkar insan / 23 Ağustos 2014
Hayvan kes(eme)me bayramı! / 30 Eylül 2014
Hayvanı kendine benzetme, bırak! / 25 Ekim 2014
Zürafa tavşana, su aygırı serçe kuşuna / 8 Aralık 2015
Hayvana zulmeden zalimdir / 25 Şubat 2016
Harambe'ı neden vurdunuz? / 8 Haziran 2016
Kuyudan ders çıktı / 15 Şubat 2017
Zulmün adı ET olmuş! / 6 Eylül 2018
Kokuşizm! / 21 Aralık 2018
Tavşan Kaç! / 13 Ağustos 2019
Tavşan Kaç! / 13 Ağustos 2019
Aman avcı, vurma beni! / 5 Şubat 2019
Siz Niye Oturuyorsunuz? / 27 Ekim 2019
Hayvan Hakları Yasası Nerede? / 23 Temmuz 2020
Bu Ne Biçim Bir Bayram Yazısı! / 9 Temmuz 2022
Had Safhada Vahşet Dönemi / 25 Kasım 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder