Başrolünde üç bavulun oynadığı bir oyun izledim dün akşam.
Sahneye bir girip bir çıkan, elden ele dolaşan, sürekli birbirine karışan, birinde mücevher, birinde para, birinde de kadın çamaşırı olan üç bavul oyun boyu ortalığı birbirine kattı.
Claude Magnier'nin yazdığı, Bursa Baro Tiyatrosu-Tiyatro Advocato tarafından sahnelenen ve yönetmenliğini İzzet Boğa'nın yaptığı "Eyvah Yine Karıştı" oyunuydu izlediğim.
Oyunda yardımcı yönetmenlik Aykan Yılmaz'a, kostümler Aslıhan Pekün'e, dekor Ertuğ Bayraktar'a, ışık ise Rahmi Ozan'a emanetti. Barnier'nin bir günü
Fransız hata komedisi olan oyunda bir adamın bir gün boyunca başına gelen felaketlerdi konu.
Aynı gün içinde zengin bir adam olan Bertrand Barnier'nin kızı, babasının şoförü Oscar ile evlenebilmek için "hamileyim" yalanını uydurur, Barnier'nin muhasebecisi, Barnier'nin kızı sandığı sevgilisi ile evlenebilmek için Barnier'yi dolandırır, Barnier'nin hizmetçisi bir kont ile evlenmek için işi bırakır, zamanında Barnier'nin annesinin evinde hizmetçilik yapan ve Barnier'nin gençlik sevgilisi olan kadın, Barnier'nin evinde hizmetçi olarak işe başlamak için çıkagelir ve daha daha neler olur...
Epey bir karışık değil mi? Bitti mi, bitmedi;
Muhasebeci, patronunu soymak için yaptığı numaralar ile kendi kazdığı kuyuya bir düşer bir çıkar. Patronun da ondan aşağı kalır yanı yoktur. O da kendini kurtarmak için bir o tarafa bir bu tarafa yalpalar. Oyunun baş rolündeki bavullar sahneden hiç eksik olmaz.
Oyun, yalancılık ve üçkağıtçılık üzerine ilerlerken, sonunda kazanan yine aşk olur.
(Bu oyundan esinle çekilen "Oscar" sinema filmlerinde, 1967 yılında Louis de Funès, 1991 yılında ise Sylvester Stallone oynamış.)
İkinci Kuşak Oyuncular
2004 yılında kurulan tiyatro 2021 itibarıyla 17 yaşında ve yola ikinci kuşak oyuncular ile devam ediyor. Yenilenen ekipteki genç kadro, oyunculukları ve doğallıkları ile sahneye çok yakışmıştı. Hepsi üstlendiği rolü üzerine tastamam giymiş, profesyonel oyuncuları aratmıyorlardı.
Bertrand Barnier rolüne can veren Ömer Vatansever ile muhasebeci Christian Martin rolünü üstlenen Said Başpınar müthiş ikili olarak izleyiciyi kendilerine hayran bıraktı. Madam Barnier'yi canlandıran Esra Nur Meral, dönemin "kızına koca bulma" krizi ile kıyasıya mücadele ederken, kızı Colette'i canlandıran Begüm Topçu da "koca olsun da nasıl olursa olsun" anlayışını şımarık ve isterik halleriyle yansıtıyordu. Kendine zengin koca bulan evin hizmetçisi Bernadatte'yi canlandıran Nisa Ören, umursamaz ve hedefine ulaşmış bir kadının mutluluğunda, muhasebecinin sevgilisi Jacqualine'i canlandıran Tuğçe Alsaç, sevgilisi ile evlenebilme telaşı ve söylediği yalanlar arasına sıkışmış bir kadının tedirginliğindeydi. Masör Philippe'i canlandıran Furkan Berk Kocaman "beden dili" ile öne çıkıyor, Oscar'ı canlandıran Murat Küçükyıldız sessiz aşık rolünde bir görünüp bir kayboluyordu. Barnier'nin eski aşkı Charlotte rolündeki Selin Yılmaz eski aşkına ve kızının babasına kavuşmuş olmanın sevincinde, emektar şoför rolündeki emektar oyuncu Çetin Cambaz klasını konuşturuyordu.
Hemşire rolündeki Barış Haçan acil durumlarda devreye giriyordu.
Oyun yıl boyunca Uğur Mumcu Sahnesi ve Görükle Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Oyunun tarihleri Bursa Baro Tiyatro Topluluğu Tiyatro Advocato sayfasından takip edilebilecek.
Kadraj
Oyunu izlerken sanki sinema filmi izliyormuş hissine kapıldım. Sahnede tiyatronun kocaman oyunculuğu vardı ancak her şey bir o kadar da akışındaydı. Repliği olmayan da oyunun içindeydi. Rolü biten sahneden ayrılırken de "oynamaya" devam ediyordu.
Malum, iyi bir oyun/iyi bir film, figüranları da en az başrol oyuncuları kadar iyi oynadığı için iyidir. Bir film izlerken başrol oyuncusuna baktığımdan daha çok en arkadaki, en alt sıradaki oyuncunun oyununa bakarım ben. O da filme dahil olmuşsa o film gerçekçiliği yakalamıştır.
Hele tiyatroda her şey canlı canlı izleyicinin gözü önünde yaşanıyorken repliğiniz olmasa dahi oyundan kopma gibi bir lüksünüz yoktur.
Sinemada kamera nereyi kadraja alırsa orayı görürsünüz. Tiyatroda ise kadraj gözünüzün gördüğü, yani tüm sahnedir.
Hukuk Fakültesi'nden Çıkan Sanatçılar
Doktorlar arasında doktorluğun dışında sanatla ilgilenenlerin çokluğuna bakılarak, tıp fakültesinden arada sırada doktor çıkar esprisi yapılır yıllardır.
Bu akşamki oyun dahil, 2019 yılında Bursa'da gerçekleşen ve benim de tüm oyunları izlediğim Baro Tiyatroları Festivali'ni hatırlıyorum da, bu espri hukukçular için de geçerli olmalı diyorum.
Bir yere takılıp kalmamak, çok yönlü olmak, derdini -özellikle de sanatla- kırmadan dökmeden anlatmak, sanatın iyileştiriciliğinden yararlanmak ve topluma ışık olmak akil olan her kişinin bir çeşit hayata tutunma, hayattan keyif alma, hayatı anlama ve anlatma, kısacası hayatı yaşama yöntemi.
Ankara'da turne
Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun Barolar Birliği seçiminde, başkanın artık Metin Feyzioğlu değil Erinç Sağkan olduğu yeni yönetime seçilmiş ve başkan yardımcısı olmuştu. Altun oyun sonrası yaptığı konuşmada oyun için, "Son yıllarda seyrettiğin en keyifli oyundu" sözlerini söylerken, seneye rüştünü ispat edecek olan Tiyatro Advocato'ya "Ankara'da bir turne" sözünü verdi. Bursa Barosu'nun sanata bakışını ve sanatla söz söylemesini Ankara da görmeliydi.
On yedi yıl önce kurulan tiyatronun ilk oyuncularından olan Altun, "Seyirciler arasında oyun izlerken bazen oyuncuları kıskanıp 'Ben daha iyi oynardım!' derdim. Ancak bu oyunda kimseyi kıskanmadım. İlk defa hiçbirinin yerine oynayamazdım. Pardon, sadece Mösyö Bavul'u oynamak isterdim" dedi.
Madame-Monsieur Les Valises
Sahneye giren çıkan valizlerin ardından gözüme, "sevinmemiz gereken bir habermiş gibi sunulan" bir haber takıldı. Ülkemizde artık sadece kara ve havayolu ihracatında değil, “bavul ticareti”nde de rekor kırılıyormuş. İstanbul Havalimanı Dış Hatlar Terminali, satın aldıkları malları ülkelerine götürmek isteyenlerin oluşturduğu uzun kuyruklarla doluymuş.
Kadını erkeği ülkeyi bavul bavul götürüyorlarmış yani.
Farkında mıyız, farkındayız
İçinden geçtiğimiz tünelin karanlığında kaybolmamak için kendimizi sanat ile bir nebze olsun rahatlatsak da, her şeyin farkında ve derdindeyiz.
"Baro" ile başlayan değişimin en kısa zamanda "götürme ve çökme" ekonomisinin değişimi ile devam etmesini bekliyoruz.
Değişim ile gidecek olanlar dolu valizlerini alıp değil, boşaltarak gitsinler.
Değişim ile gelenler valizlerini doldurmaya gelmesinler.
Madam ve Mösyö Bavullar yer değiştirmesinler.
Atamızın "eline ülke teslim ettiği halk" bavuluna sahip çıksın.
Daha da kaptırmasın...
10 Aralık 2021 / C.E.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder