4 Aralık 2010 Cumartesi

Yol ayrımları

Hayatımız boyunca ne kadar çok kararlar almak zorunda kalıyoruz değil mi? 
Bazen kendimiz için, bazense yakınlarımız, özellikle de çocuklarımız için. 
Bu kadar ağır bir sorumluluk yüklenmek zorunda olmak ebeveyn olmanın en zor yanı olmalı. Çocuğunun hangi okula gideceğinin kararının verilmesi bile onun hayatındaki iyi ya da kötü pek çok şey için bir başlangıç olabiliyor.

İlk atılan adıma göre şekilleniyor diğer adımlar da.
Zaman zaman köşe başları oluyor dönülmesi gereken, zaman zaman tercih yapmak zorunda kalınan yol ayrımları.
Eğer ki gideceğimiz yeri iyi biliyorsak o yol ayrımlarında hangi yolu seçeceğimizin kararını vermek çok da zor olmuyor. Kararsız isek, henüz emin değilsek nereye gideceğimizden, yol ayrımlarında tabii ki biraz daha uzun zamanlar geçirebiliyoruz.
Bu bekleyişler zaman kaybı gibi görülse de, uzun vadede bizi kendi arzuladığımız hedeflere ulaştıracak kısa duraklamalar olarak hayat hikâyemizde yerlerini alıyorlar.
Genelde kararları verenin kendimiz ya da çevremiz olduğunu düşünürüz de, sanki işin bir de farklı yönü var. Hayatlarında başarılı olmuş kişilerin geçmişlerine baktığımıza pek çoğunun alâkasız ve çok farklı yerlerden geçip bugünlere geldiklerini görürüz.

Yaşanmış hayatların anlatıldığı kitapları okurken siz de garip bir hisse kapılmaz mısınız?
Başından sonuna anlatılan bu hayatlarda sanki birileri bütün bu yaşananları kurgulamış diye düşünmez misiniz? Hiç umulmayan anda karşılaşılan kişiler, hiç beklenilmeyen zamanda gelen haberler, aniden çıkıveren engeller, kılpayı kaçırılan fırsatlar, birdenbire bambaşka kapılar açan tesadüfler.
Bunların hepsi bizim romanımızın bölümleri, paragrafları, cümleleri.

Tek tek kelimelerle dokunuyor sanki hayatımız. 
Bir çok kararımızda bize o ‘hayır’ları dedirten nedir? O ‘evet’lere nasıl karar verdik? Hangi yollara sokulduk, hangi yollardan döndürüldük? Bu zamanlamalar, bu kesişmeler nasıl bir sona doğru sürüklemekte bizleri?

Herkes kendi hayatının başrol oyuncusu ve başka hayatların figüranları olarak yaşayıp giderken bu filmlerin devamı nasıl olur, nasıl biter, bizim için şimdilik orası meçhul.
Bütün bu sorgulamalara karşı; eğer her şeyi kader olarak algılarsak yaşama hevesimizi kaybedeceğimiz de bir gerçek.
Sürekli sorgulayarak yaşamak ne kadar tüketici ise, hiç düşünmeden yaşamak da zaman kaybı olmaktan öte geçemiyor. Boşa yaşanmış hayatlar olarak bir yerlerde sönüp gidiyor…

1 yorum: